NAZİLER’İN YAHUDİLER HAKKINDAKİ PLANLARI


Naziler’in en zevk aldıkları ‘eğlencelerinden’ biri, Yahudi bir adamın yanına gidip lülelerini kesmekti. Şu an Yeruşalayim’de yaşayan tanıklardan biri: ‘ Lülelerini kesitikten sonra , onu yere yatırıp bir eşek gibi üstüne bindiler ‘ demişti. “ Ve sonra da kafasına silahı dayamışlardı”.

Bir Anı:

Naziler’in ‘özel muamele’sine tanık olmak

Bir öğlen, eve dönerken, bir grup genç insanın elleri havada duvar kenarında sıraya geçtiklerini gördüm.

Bu da neydi? Merak edip biraz yaklaştım. Acaba bir hırsızlık mı olmuştu ? Bu çocuklar ne yapmıştı? Almanlar, bu kişileri bu şekilde neden sıraya sokmuşlardı?

Orada , parlak siyah botlarıyla eline bir kamçı tutan bir SS subayı duruyordu.  Görünüşü bana, hırsını karşısındakinin acısını görerek tatmin eden bir köpek eğitimcisini çağrıştırmıştı. Diğer bir SS görevlisi, elinde makasıyla, acı dolu kanayan suratlardan sakalları kesmekle uğraşıyordu.

“Eller yukarı” diye bağırdı köpek bakıcısı. “ ve Allah’a dua edin.Size yardım etsin..”

Yahudiler, eller havada, sessizce duruyorlardı. Köpek bakıcısı, kamçısını havaya kaldırdı ve sağdan soldan suratlarına kamcıyı indirerek yüzlerini kanlar içinde bıraktı. Fakat Yahudiler’in ağızlarını bıçak açmıyordu.

"Wo ist euer Gott? Warum hilft Her euch nicht?" diye alaylı bir gülümsemeyle sordu Nazi

“Sizin Allah’ınız nerede ? Neden size yardım etmiyor? Tekrar dua edin ! ” diye bağırdı.

Onun üzerine koştum, kamçısını durdurmaya kararlıydım. Aşağılayan bir kahkahayla, kanayan , yarı bükülmüş oğlanları işaret etti:

"Fraulein," diye kayıtsız bir gülümsemeyle bana seslendi. "haben sie schon so was gesehen in Zwansigsten Jahrhunderd ? So was in Zwanzigsten Jahrhunderd," diye tekrarladı. “ 20. Yüzyılda böyle birşeyle karşılaşmış mıydın ? ”  Sakallardan bahsediyordu.

Hayır, 20. Yüzyıla yakışan bir görüntü değildi. Daha önce hiç böyle birşeyle karşılaşmamıştım: "Nein, ich habe niemahls so was gesehen in Zwanzigsten Jahrhunderd,"diye nefretle cevap verdim .

Asıl ima ettiğimin kendi hareketleri olduğunu anlayınca, yüzündeki gülümseme yokoldu. Üstüme yürüdü ve kamçısını kavradı. Yüzüme indirmesini bekliyordum. Onun yerine, döndü ve           “ Hadi gel Fritz” dedi yanındakine. “ Biraz daha eğlenmek için başka birilerini bulalım”  Giderken beni selamladı. Bu Almanlar ne kadar kültürlü ve centilmen kişilerdi !

Mavi gözlerimin beni ilk kurtardığı zaman olmuştu bu, subay beni Polonyalı bir kız zannetmişti. Benim de Alman zulmüne ilk kez tanık olduğum zamandı.

Polonya Yahudiler’inin fazla oluşu Naziler için büyük bir problemdi. Daha önceleri, Yahudiler ülkeyi terkedebiliyorlardı veya Almanlar onları dışarı atıyorlardı.  

Adolf  Eichmann, Yahudiler’i Avusturya’dan dışarı atarak meşhur olmuştu. Polonya’da çok fazla Yahudi olduğundan onları biryere göndermek pratik bir çözüm olmaktan çıktı. Artık Almanlar’ın kontrolünde 3 milyon Yahudi daha vardı.

Bu noktadan sonra, Nazi yaklaşımı değişmeye başladı. Yahudiler’i gitmeleri için bırakmaktan vazgeçip, onları getolara tıkmaya başladılar. Polonya’da 4 kuralı olan bir plan yürütmeye başladılar:

1.       Tüm Yahudiler’i ,kollarına sarı yıldızlar takarak işaretlemek

2.       Yahudiler’i esir işlerine zorlamak

3.       Mallarına el koymak

4.       Onları getoların içine kapatmak

 

Bir Anı:

Srulık ve Sefer Toralar

Kent meydanı , yağmalanmış eşyaların toplanma alanı olarak belirlenmişti. Meydanın ortasında birkaç Sefer Tora toplanmıştı bile: Bazıları ipekle kaplı, bazıları mor veya altın yaldızlı kadifeye sarınmış , birkaçı ise gümüş taçlarla süslenmişlerdi. Onlar oracıkta duruyorlardı, Miodowa Sokağı’ndaki sinagoglardan  çalınmış diğer malların arasında, ihtişamları hala belli oluyordu.

Şimdi de berber Srurlk, yan, küçük İsrael’i dışarıya sürüklüyorladı. “ Gel buraya , pis Yahudi !” diye bağırıyorlardı. “ Çabuk ol, seni tembel domuz, yapılacak çok iş var. Bütün altın ve gümüşleri bir yere , mumluk ve şamdanları da ayrı biryere toparla. ..Şimdi de bütün taçları şuraya getir..”

Srulik söylenenleri yaptı.

“Şimdi, şu süslü ruloları soy. İpek ve kadifeyi kullanabiliriz…”

Şimdi ondan ne istemişlerdi?

“ Ayakta mı uyuyorsun, seni pislik Yahudi! Beni duymadın mı?” diye vahşi adam bağırdı.           “ Kutsal rulolarınızı soy çabuk !”

İsrael, öne doğru eğilip, beyaz ipekle sarılı, toz içinde kalmış olmasına rağmen , ulu bayramlar için beyazlarla süslenmiş , ışıldıyan bir tanesini aldı. Elleri titreyerek, kalbinin hızla attığını hissederek Tora’yı kalbine doğru kaldırdı: Tora, şimdi bütünüyle onundu. Tüm gücüyle Tora’ya sarılıp, sevgi ve saygıyla karışık bir korkuyla onu öptü.

“ Şimdi onu soy ve tam ortasına tükür!” diye haykırdı  gaddar adam. “ Beni duydun mu? Üstüne bas, tekmele!” Srulik, etrafındaki  tüm iğrençliği görmüyor gibiydi. . Tora’ya daha da sıkı sarılmaya başladı. 

“ Emrettiğim gibi davran, yoksa öleceksin!”

“Ona saygısızlık etmemi nasıl söylersin, seni aptal Nazi! Sen bizi bilmiyor musun?” Srulik, Tora’yı sarmalayıp dans etmeye başladı. Ona daha da sıkı sarılarak, daha da yukarı kaldırarak, neşeyle dönerek…Daha sıkıca, daha hızlıca Tora’sıyla zıplamaya başladı. Yüzlerce endişeli göz onu izliyor, yüzlerce titreyen yürek bir mucize için dua ediyordu. O iyi kalpli, basit bir insandı. Srulik’i herkes çok severdi.  

İki el atış, havayı, sonra da izleyenlerin yüreklerini deldi. : Bir tanesi, berber Srulik, bir tanesi de onunTora’sı içindi. Hala sarılmış olarak, ikisi de diğer Sefer Toralar’ın üstüne düştü. Srulik ve Sefer Tora, birbiriyle bütünleşmişti, ve sonsuza kadar sürecek bir sevgiyi gösteriyorlardı.