Kürtaj cinayet midir? Bir kadının kürtaj olma hakkı var mıdır?
"Konservatif" veya "liberal" eğilimli kişiler için yukarıdaki soruların cevabı kesindir: Dini açıdan "sağda" olanlar, yaşamın "ana rahmine düşme" ile başladığına, dolayısıyla kürtajın cinayetten farksız olduğuna inanırlar.
"Liberaller" ise hayatın doğum anında başladığına ve (bir kadının vücuduyla ilgili istediği her şeyi yapmaya hakkı olduğu için) hamileliğin altıncı ayına kadar kürtaj yapılmasına izin verilmesi gerektiğine inanırlar.
Ne tuhaftır ki bu görüşleri savunan kişiler, bu fikirleri kendi yaşamlarında uygulamaktan bazen kaçınırlar. Yaşamın ana rahmine düşme ile başladığına inananlar arasında bile, düşük sonucunda kaybedilen çocuk için tutulan yas, bir insanın ölümünden sonra tutulan mateme göre çok daha az şiddetlidir. Dini geleneklerin her birinde ölen bebekler için cenaze töreni yapılmasına rağmen, hayatları sona erdirilen ceninler için böyle bir uygulama yoktur. Diğer taraftan, bir kadının vücuduyla ilgili her şeyi yapmaya hakkı olduğuna inananların çoğu, meşru fahişeliğe karşıdır.
Yahudi geleneğinin yukarıdaki sorulara cevabı mı? Hayır ve hayır.
Kürtajın cinayetle eşdeğerde tutulması konusunda Yahudilik, ceninin "annenin bir parçası olduğunu" (tam olarak, "annenin kalçası"), dolayısıyla bağımsız bir kimliği olmadığı görüşünü benimsemiştir. Bunun bir sonucu olarak, çocuğu olan Yahudi olmayan bir kadın Yahudiliği benimsemek istediğinde, hem kendisinin, hem de çocuğunun din değiştirme işleminden geçmesi gerekse de, hamile olan bir kadının (dokuz aylık da olsa) Yahudiliğe dönmesi durumunda cenin de Yahudi kimliğini kazanmış olur.
Tora'ya göre, ceninin hayatı bir insanın hayatı ile eş değerde tutulamaz. Bunun sonucu olarak hamile bir kadını öldüren biri ölüm cezasına çarptırılsa da, aynı saldırgan sadece ceninin kaybına neden olmuşsa (anneye herhangi başka bir zarar vermeden) sadece bir para cezasına çarptırılır (Şemot 21:22-23). Bu kuralın arkasındaki mantık şudur: bir insanın ölümüne sebep olan katilin idam edilmesi gerekse de (bkz. örneğin Şemot 21:12-14), bir ceninin hayatının sona erdirilmesine sebep olan kişi bir katil değildir; zira bir cenin bir can değildir.
Mişna (takribi MS 200), annenin hayatı söz konusu olduğunda, kürtaja izin verilmesi yönünde hüküm verir: "Eğer bir kadın zor bir doğum yapıyorsa [ve dolayısıyla hayatı tehlikede ise], rahmindeki cenini parça parça keserler... Zira annenin hayatının cenininkine göre önceliği vardır" (Mişna, Ohalot 7:6).
Bu ifadeye göre, acaba, kürtaja izin verilmesinin tek nedeni annenin hayatının tehlikede olması mıdır? Mişna'nın bu hükmünü titizlikle yorumlayanlar bu soruya "evet" cevabını verir. Ancak daha liberal görüşlü olan Yahudi düşünürleri diğer bir Mişna hükmüne atıfla, sadece annenin ruh dengesi söz konusu olduğunda dahi kürtaja izin verilebileceği görüşünü öne sürerler.
Belki de sadece teorik olan bir örnekte Talmud, eğer bir kadın ölüme mahkum edilmişse ve daha sonra hamile olduğu anlaşılmışsa, ceninin alınmasını ve idamın planlanan zamanda yapılması gerektiğini hükmeder. Zira yasaya göre infazın ertelenmesi mahkuma yönelik bir "işkence" addedildiğinden, yasaktır.
Sonuç olarak, Yahudiliğin kürtaj konusundaki tutumu hakkında nasıl bir sonuca varılabilir?
Kürtaj cinayet olarak algılanmasa da, cenin potansiyel bir hayat olduğundan, çok ciddi nedenler haricinde uygulanmamalıdır. Dolayısıyla kürtaj, bir doğum kontrol aracı olarak veya çocuğun istenmeyen cinsiyete sahip olduğu tespit edildiğinde kullanılacaksa, Yahudi ahlak anlayışı buna izin vermez. Kürtaja ancak, annenin fiziksel ve ruhsal sağlığı tehlikeye düştüğünde müsaade edilebilir. (Bazı örnek sebepler: Bir tecavüz sonucu oluşan hamilelik, ceninde fark edilen Tay-Sachs veya benzeri bir hastalık veya diğer bir ciddi sakatlık şüphesi.)
Bu konularda şüpheye düşüldüğünde muhakkak tecrübeli bir hahama danışmak gerekir.