Başkaları hakkında çirkin ve gerçek olmayan rivayetler yaymanın ne kadar
hatalı olduğu konusunda aklı başında kişiler aynı fikirde olmalarına
rağmen, bu yazıyı okuyan ve yazan dahil hepimiz bunu en az bir kere
(çoğumuz da birçok kere) yapmıştır.
Nasıl mı? Duyduğumuz dedikoduları başkalarına aktararak.
İtibar zedeleyici dedikodular aktaran kişiler kendilerini çoğunlukla şöyle savunurlar: "Bunu isteyerek yapmadım. Gerçek olduğunu düşünmüştüm." Bu tip bir savunma, ölümcül bir kazaya sebep olan alkollu bir sürücünün öne sürdüğü mazerete benzer: "Hiç kimseyi öldürmek istememiştim." Gerçekten de kazayı yapan kişi, hiç kimsenin canına kıymak istememiş olabilir. Ancak, kasten değil, ihmalkarlık yüzünden yakınının öldüğünü öğrenmesi, kurbanın ailesini hiçbir şekilde teselli etmeyecektir. Aynı şekilde, çirkin dedikoduları yayan kişinin bunların gerçek olduğuna inanmış olması, bahsi geçen kişiye verilen zararı hiçbir şekilde azaltmayacaktır.
Bir dedikoduyu aktarmadan önce anlatılanın doğru olup olmadığını araştırma konusunda ne derecede titiz olmamız gerekir? Talmud şu yolu izlememizi önerir: "Eğer elinizdeki bilgiden kesinlikle eminseniz (yani kız kardeşinizle cinsel ilişkiye girmenin yasak olduğunu bildiğiniz kadar eminseniz), o bilgiyi ancak o zaman aktarabilirsiniz.." (Şabat 145b)
Önerilen bu davranış şekline uymak aslında çok zordur. Ancak bilge Ben Sira bu konuda şu teselli edici sözleri söylemektedir: " Bir şey mi duydunuz, kulağınıza bir şey mi geldiş İçinizde kalsın ve sizinle birlikte ölsün. Güçlü olun, sizi şişirip patlatmayacaktır." (Apokrifa, Ben Sira 19:10). ***