Dennis Prager uçakta seyahat ederken yanında oturan kadın vejetaryen, kendisi ise "kaşer" bir yemek ısmarlamıştı.
Yemek konusundaki tercihleri hakkında sohbet ederken kadın, hayvanları öldürmenin hatalı olduğunu öne sürmüş, "Kendi hayatımızın, bir hayvanın hayatından daha değerli olduğunu nasıl iddia edebiliriz?" diye sormuştu.
Prager ona şu şekilde cevap vermişti: "Hayvanları öldürmeye karşı olmanızı anlıyorum. Ancak bir insanın hayatının bir hayvanın hayatından daha az değerli olduğu görüşünüzün de ciddi olduğunu düşünemiyorum. Eğer bir insan ile bir hayvan boğulmak üzere ise, hangisini kurtarırdınız?"
Uzun uzun düşündükten sonra kadın cevap vermiş: "Bilmiyorum."
Bu karşılaşmadan bir süre sonra Prager, ders verdiği lise öğrencilerine şu soruyu yöneltmeye başlamış: "Eğer köpeğiniz ve tanımadığınız bir kişi aynı anda boğulmak üzere ise, önce hangisini kurtarmaya çalışırdınız?"
Prager bu soruyu on beş sene boyunca layik okullarda okuyan binlerce öğrenciye sormuş, bu okullarda okuyanlardan sadece üçte biri insanı kurtarmayı seçmişti. Prager bu araştırmalarından şu sonucu çıkarmıştı: "Dinden uzaklaşıldıkça, insanların Tanrı'nın suretinde yaratıldıkları inancını öğretmek zor olmaya başladı. Bu durumda insanın kutsal olduğu inancının nereden kaynaklandığını nasıl anlatabiliriz? İnsanların hayvanlardan daha değerli olduğunu, dini sebepler dışında nasıl açıklayabiliriz?"
Dindar olmayan bazı kişiler bu konuda bazı yanıtlar üretmişlerdir. Ancak öne sürdükleri deliller ikna edici değildir. Örneğin, daha akıllı oldukları için insanların hayvanlardan daha değerli olduğunu ileri sürerler. İnsan hayatının daha değerli olmasının asıl sebebi bu mu olmalı? Zeka özürlü bir çocuğun yanında bir köpek boğuluyorsa, bu açıklamaya göre çocuğun hayatının hiçbir önemi olmamalı mı? Dahası, bu mantığa göre insanın değeri zekasına bağlıysa, boğulmakta olan iki kişi arasından daha akıllı olanını seçmemiz gerektiği mi ima edilmektedir?
Diğer bir yaklaşıma göre de, bir insanı kurtarma dürtüsü, insanın insana karşı beslediği doğal hislerden kaynaklanır. Bu mantığı benimseyen kişiler şu şekilde düşünürler: Eğer ben ve bir köpek aynı anda boğulmakta isek, önce kendimin kurtarılmasını isterim. Dolayısıyla aynı durumda başka bir insanı gördüğümde ben de önce onu kurtarırım. Ancak bu örnek hiçbir şeyi kanıtlamamaktadır. Eğer ben de diğer bir insanla aynı anda boğulmak üzere isem, doğal olarak önce kurtarılmak isterim. Bu benim hayatımın daha değerli olduğu anlamına gelmez. Bu sadece, insan veya hayvan her canlının yaşamını sürdürme arzusunu ortaya koyar.
Yahudilik, insanların hayvanlara göre daha değerli olduğunu öğretir. Zira sadece insanlar "Tanrı'nın suretinde yaratılmışlardır" (Bereşit 1:27). Bu sözler Tanrı'nın insanlar gibi bir vücuda sahip olduğu anlamına gelmez. İnsanların, hayvanlardan ziyade, iyi ve kötünün farkında olma özelliğini Tanrı ile paylaştıkları anlamına gelir. Bu özellik ve ahlaklı, kutsal bir hayatı seçme becerisi, insan hayatına hayvanlara göre daha temel bir kutsiyet kazandırır.
Prager sorusunu sorduğunda insan hayatını seçen öğrenciler, daha çok din eğitimi veren okulların öğrencileriydi. Evcil hayvanları da olsa bu okullarda okuyanlar, Tora'daki "insanların Tanrı'nın suretinde yaratıldıkları" öğretisine uyarak, yabancı da olsa bir insanın bir hayvana göre daha temel bir değeri olduğu fikrini benimsemişlerdi. (Bu görüş Yahudiliğin hayvanlara karşı takınılmasını önerdiği genel tutumla çakışmamaktadır.)
Prager'in sorusunu çocuklarınıza sormayı deneyin. Eğer evcil hayvanlarını kurtarmayı seçiyorlarsa onlara, insanların Tanrı'nın suretinde yaratıldıkları ana fikrini ve hayvanlar çok değerli olsa da insanın değerinin kutsal ve sonsuz olduğu ile ilgili temel Yahudi inancını anlatmaya çalışın.