"Komşunu sev": Komşunun sorumluluğu nedir?
Rav Telushkin başından geçen bir olayı şöyle aktarıyordu:
"Bir sabah yazıhanemde çalışırken çok iyi bir arkadaşım beni aradı. Annesi
bir gün önce ameliyat olmuştu. Şimdi ise doktorlar ikinci bir müdahalenin gerekebileceğini
söylüyorlardı. Arkadaşıma ona hastanede eşlik etmemi isteyip istemediğini sorduğumda,
bana şöyle karşılık vermişti: 'Buna gerçekten de ihtiyacım var, gelirsen çok
memnun olurum.'
Hemen hastanenin yolunu tuttum ve bütün o günü onunla birlikte geçirdim. İçeri
girdiğimde benim orada olmamın onun için ne kadar da önemli olduğunu hemencecik
kavramıştım. Onunla bu saatleri geçirebildiğim için ben de çok mutlu olmuştum.
Daha sonra şöyle düşünmeye başladım: Eğer arkadaşım bu kadar açık olmasaydı,
yani ona gelmemi isteyip istemediğini sorduğumda bana 'İyiyim, hiç zahmet etme'
deseydi ben belki de, gerçekten de çok işim olduğundan onunla birkaç dakika
daha telefonda sohbet eder, ameliyat sonuçlandığında bana haber vermesini söyler
ve telefonu kapatabilirdim.
Ancak arkadaşım benimle açık davrandığı ve bana gerçek ihtiyacını söylediği
için ona bu zor zamanında yardımcı olabilmiştim. Diğer taraftan onun dürüst
bir insan olduğunu bildiğimden ve beni boş yere zahmete sokmayacağını bildiğimden,
bana yaptığı çağrının gerçek bir ihtiyaçtan doğduğunu da anlamıştım."
Bu olay çok popüler olan Hasidik bir öyküyü aklımıza getiriyor. Etkileyici
olduğu kadar dinleyene sıkıntı verebilecek bir öykü bu.
O gün, Sassov'lu Rav Moşe Leib'in anlattıkları öğrencilerini çok şaşırtmıştı:
Ben insanları sevmeyi bir köylüden öğrendim. Diğer köylülerle birlikte bir
handa oturmuş içiyordu. Sessizce oturdu uzun bir müddet diğerleri gibi. Biraz
sonra, şarap etkisini göstermeye başladığında yanındakilerden birine sordu.
"Söyle bana, beni seviyor musun, sevmiyor musun?" Yanındaki şöyle
cevap verdi: "Seni çok seviyorum." Bizim köylü ise şöyle karşılık
verdi: "Beni sevdiğini söylüyorsun ama neye ihtiyacım olduğunu bilmiyorsun.
Eğer beni gerçekten sevseydin, bilirdin." İkinci köylü buna verecek cevabı
bulamadı ve köylümüz yeniden sessizleşti. Fakat ben anlamıştım. İnsanların neye
ihtiyacı olduğunu anlamak ve üzüntülerinin yükünü paylaşmak; işte asıl insan
sevgisi budur.
Sassov'lu Rav için bu öykünün vermek istediği ders belliydi. Başkalarını sevmek,
onlara nelerin acı verdiğini ve neye ihtiyaçları olduğunu anlamaktır. Her birimiz,
acı çektiğimizde acılarımızı ve nedenlerini sezecek insanlar arar, böyle insanlara
rastladığımızda da onları çok takdir ederiz.
Ancak ikinci köylüyü de anlamamız gerekir. Arkadaşının üzüntüsünü bilmiyordu
belki de. Yine de ona karşı duyduğu sevgi gerçek olabilirdi. Yardıma ihtiyacı
olan kişi bu ihtiyacını başkalarına hissettirmekle sorumludur.
İnsan özellikleri dişi ve erkek cinsler arasında eşit şekilde dağılmıştır.
Ancak çoğunlukla kadınlar, neye ihtiyaçları olduğunun eşleri tarafından sezilmesini
isterler.
"Komşunu sev" buyruğunu şöyle anlamamız mümkündür: Komşumuzun bizi
sevmesi için elimizden geleni yapmalıyız. Bu da şu anlama gelmektedir: Neye
ihtiyacımız olduğunu başkalarına çok açık bir şekilde anlatma sorumluluğu bizim
üstümüzdedir. Komşumuz aklımızdan geçeni anlamak zorunda değildir. Sezgi becerileri
de çok gelişmemiş olabilir. Bu o kişinin kötü ve şefkatten yoksun olduğu anlamına
gelmez.
Komşunuzu sadece sevmekle kalmayın, onun da sizi sevmesi için ona fırsat tanıyın.
***