İbranice'de ‘yirah’ kelimesi hem 'korkmak' hem de 'görmek' anlamına gelir. 6.Yol -Yirah- hayatın esas seçiminin, gözlerimizi olası fırsatlar için açık tutmak ve gerçeklikten uzaklaşmanın sonuçlarından korkmak olduğunu gösterir.
Sonuçlardan korkmak, görevi ele alıp, hızlı ve etkili biçimde tamamlamamızı sağlar
Bir gence "Lütfen çöpü dışarı çıkartır mısın?" diye sorduğunuzda, alacağınız cevap " Sonra!" olacaktır.
Şimdi de şöyle sorun: "Eğer çöpü dışarı çıkartmazsan, arabayı almayı unut." Gencin şimdiki cevabı ne olur? Çöpü koşup dışarı çıkartmıştır bile!
Korku diğer duygular gibidir- hem iyi hem de kötü yönleri vardır. Olumsuz korku zayıflatır. Olumlu korku ise neşelendirir. Adrenalin damarlarınızda akan kanı hızlandırır. İstediğinize ulaşmak için size güç verir. Yolda yürürken bir yılan görürseniz, korku sizin inanılmaz bir hızla koşmanızı ve engelleri aşmanızı sağlar. Korkuyla, hayal dünyasından çıkar, tamamıyla gerçeklere dönersiniz.
Doğru kararı verebilmek için insan sürekli mücadele eder. Her zaman kolay yolu seçme ve gelecek sonuçları göz ardı etme eğilimindeyizdir. "Görmek ya da görmemek?" - işte tüm Yahudi sorunu bu.
ANLAMSIZLIKTAN KORKUN
Televizyonda, 10 dakika içinde en çok malın toplanmaya çalışıldığı eski bir süpermarket yarışmasını hatırlayın. İnsanlar, rafların arasında koşuşturup duruyor ve en değerli şeyleri arıyorlardı. Tabii ki yarışmayı bir araba dolusu sabunla bitirmek istemiyorlardı.
Bu yarışma hayata benzer. Sonsuz sayıda sonuç vardır. Her an, en dolu şekilde yaşanılabilir - ya da tamamen boş işlerle harcanılır. Hayat, ciddi bir iştir.
İnsanın en büyük korkusu anlamsızca yaşamaktır. Hepimiz vurucu bir şeylere sahip olmak, başkalarına yardım etmek ve dünyayı değiştirmek isteriz. Şu sözleri söylemeyi deneyin: "Orta halli yaşamaktan memnunum." Ama söyleyemezsiniz!
Kendinize, "Hepsinin toplamı ne ediyor?" diye sorduğunuz zamanı hatırlayın. Böyle açık anları yaşarız ve sonra ne yaparız? Devekuşu deliği aramaya başlar, tenis oynar, müziği açar veya bir arkadaşımızı ararız.
Devekuşu deliği aramayın. Orta halli olmaktan korkun. Kendinize saygı duymamaktan korkun. Bir sabah uyanıp kendinize " Hayatım boyunca ne yaptım?" diye sormaktan korkun.
Bu korkuyu, sizin için hayattaki önemli şeyleri bulmak için kullanın. Sonra da bunları elde edin.
ÖLÜM KORKUSU
Hepimiz günün birinde öleceğimizi biliyoruz. Fakat ölenlerin, insanlığın ayrı bir kesimine ait oluklarını düşünüp kendimizi kandırıyoruz. "Onlar ölümlü. Bizler ölümsüzüz." Her şeyin altında, bizler bu aldatmacaya sahibiz.
Hiçbir arkadaşınız öldü mü? Belki daha 17 yaşındaydı ve bir motosiklet kazasında hayatını kaybetti. Bu olay karşısında nasıl tepki gösterdiniz? "Ama onunla daha dün konuşmuştum! Gerçekten ölmüş olamaz. O kadar hayat doluydu ki!"
"Olamaz?" da ne demektir? - Aslında söylemek istediğimiz, bu olayla yüzleşmek için çok yakınında olduğumuzdur. Ben ölümlüler grubunda değilim. Arkadaşım öldü. Ama bu bana çok yakın. Olamaz.
Herhangi birimizin bir dakika içinde ölebileceğini fark edin. Bunun için evinizin üstüne bir uçağın düşmesine gerek yok. Kalp hastası olmanıza da gerek yok. Bir tek kan pıhtısı bile bunun için yeterlidir ve sonra... bam! Bunlar hayatın gerçekleridir. Ama onlara bakmayı istemiyoruz. "Ben ölümsüzüm. Diğer insanlar zarar görür, diğer insanlar ölür ama ben değil!"
Tanıdığımız biri beklenmedik bir şekilde öldüğü zaman, kendimizin ne kadar yaralanabilir olduğunu düşünürüz. Böyle bir olay bizi "Zamanımı etkin şekilde kullanıyor muyum?" diye düşündürür.
Hayatınıza bir göz atın. Yılları aklınızdan geçirin ve zamanı ne kadar iyi kullandığınıza bir bakın. Genellikle geçmişimiz buğuludur ve yaşlandıkça bu daha da artar.
Hepimizin tıklayan bir saati vardır ve ne kadar çalışacağını bilemeyiz. Geriye kaç yılınızın kaldığını düşünüyorsunuz? Sonun açık olduğunu düşünmeyin. Günün birinde sadece 1 yılınız kalmış olacak. Ve sonra da sadece tek bir gününüz. Bu yüzden, şimdiden plan yapın. Alimlerin söylediği gibi, "Ölmeden önce bir gün hayatınızı bir raya oturtun."
Bazı Yahudiler'in, yılda bir kez gelecekte gömülecekleri yeri ziyaret etme gelenekleri vardır. Bu genellikle Roş Aşana'dan önce olur. Bu, durumu açıklığa kavuşturur: "Ben ölümlüyüm ve sonum burası olacak. Acaba mezar taşıma ne yazılmasını istiyorum?"
Her gününüzü, sanki son gününüzmüş gibi yaşayın- çünkü günün birinde o zaman da gelecek. Tik, tak tik tak...
ÖNEMSİZLERİ SİLİP ATIN
Bu fark edişi, şimdiki yaşayış tarzınızı düzeltmek için kullanın. Önemsizliği, küçüklüğü, rahatsızlıkları, aldatıcı görünüşleri silip atın. Önemsizlikleri nasıl silip atacağız? Anne-babanızla veya kardeşinizle kavga ettiğinizi, ardından sadece bir gününüzün kaldığını düşünün. Ne derdiniz? Ya da onlar ölüyor olsaydı ne derdiniz? Genellikle elimizdekilerin değerini, onları kaybetmedikçe anlayamayız. Öldükleri zaman, " Onlara daha iyi davranmalıydım. Onları daha çok aramalıydım" deriz.
Eğer bu gerçekle yaşarsanız, anne-babanızla daha fazla kavga etmezsiniz. Kardeşinize kin gütmezsiniz. Amansız bir hastalığınız varsa, bir yabancıya bile daha farklı davranırsınız. Zamanınızı çizginizi aşan biriyle tartışmaya harcamazsınız. Yaşam, önemsiz olmayacak kadar değerlidir.
Değerli olanları kaybetme korkusuyla motive olun. Görme yetinizi kaybettiğinizi hayal edin. Bir saat gözlerinizi kapatarak yürüyün.
Eğer görüşünüz yarın yok olsaydı, bugün ne yapardınız? Zamanınızı önemsiz şeylerle harcar mıydınız -yoksa daha uzun süreli, daha anlamlı daha sonsuz bir şeylere ulaşmaya mı çalışırdınız?
Korkunun sizi nasıl itekleyeceğini görebiliyor musunuz?
TANRI KORKUSU
Yahudilikteki en önemli zorunluluklardan biri Tanrı korkusudur. Bu mitsvayı, gerçeklere dikkat ederek ve davranışlarımızın sonuçlarını görerek yerine getirebiliriz.
Etrafınızda hayatınızdaki ilerlemeleri kaydeden kameralar olduğunu düşünün. Tüm dünya sizi izliyor. İnsanlar siz başarınca seviniyor, kaybedince üzülüyor.
Tüm insanlar size bakarken, her hareketinize dikkat etmeyecek misiniz? Başarıya ulaşmak için içinizdeki motivasyon muazzam şekilde yükselmeyecek mi?
Her zaman Tanrı'nın farkında olarak yürüyün. Her şey bir video kameraya kaydediliyor. Hayatın fırsatlarını çoğaltıyor muyuz- yoksa onları harcıyor muyuz? Günün birinde hareketlerimiz için cevap vermek zorunda kalacağız.
Bu korku sizi daha üst bir düzeye ulaşmak için motive edebilir.
Ne yazık ki, insan doğası şaşırmıştır. Hepimiz, kendimizden şüphe etme eğilimindeyiz. Buna Yetser Ara denir. Bu, sizi her zaman tehdit eden kötü bir köpeğe benzer: "Kendini çok zorluyorsun. Bunalıma gireceksin ve bir çöküş yaşayacaksın." Onun tehditlerinden korktuğumuzdan, harekete geçmekte tereddüt ediyoruz.
Tanrı korkusu sizi bütünüyle özgür kılar. Hiçbir şey yolunuza çıkmaz. Köpek, sizin Tanrı korkunuzla karşılaştırılamaz bile. Tam yol ilerlemeniz gerekir. Diğer tüm korkulardan kurtulursunuz.
Tanrı korkusu, bu dünyada başarmak istediğimiz her şeyin anahtarıdır. Öyleyse kim tutar bizi?
Şu dört yanlışa dikkat edin:
YANLIŞ 1: KORKU ACI VERİR
Bir yandan insanlar korkunun rahatsız ve tehdit edici olduğunu söylerler. Hayatımızı korkudan kaçınacak şekilde şekillendiririz. Diğer bir yandan, insanlar hızlı kaydıraklara biner, korku filmleri seyrederler- korkudan ödlerinin patlaması için bir de para verirler!
Bu çelişkiyi nasıl anlayabiliriz?
Korkunun acı verdiğini düşünmek yanlıştır. Evet, korku rahatsızdır fakat büyük bir zevk getirir. Daha paraşüt açılmadan sizi uçaktan ittikleri zaman, bu dünyanın tüm saçmalıklarını unutursunuz. Ölümle burun buruna gelmek, yaşamanın ne kadar güzel olduğunu size hatırlatır. Gerçeklere daha da sarılırsınız. Birdenbire hayat heyecan verici olur! Korkunun yarattığı rahatsızlığı, olumlu tarafa odaklanarak gideririz -her bir anı, farkederek ve heyecanla yaşarız. Gücünü topla. Potansiyelini kullan. Korkuyla motive ol. Korkmak heyecan vericidir!
Lunaparka gidip insanların tehlikeli aletlerden inmelerini seyredin. İlk köşe başına kadar herkes,: "Yaşamak harika bir şey !"diye gülüyordur. İkinci köşe başında, problemlerini hatırladıkça daha ciddileşirler. Üçüncü köşe başında ise, herkes tekrar önemsiz saçmalıklarına ve depresif kendilerine geri döner...
Hayat, korku olmadan sıkıcıdır. 'Başarılı' insanların nasıl da her zaman kaçınılmaz olarak, yeni risk dolu heyecanlar aradığına bir bakın. Bu belki bir ekonomik risk de olabilir.
Hayattan alabileceğimizin en çoğunu almanın anahtarı nedir? Kendinizi sürekli lunaparktaki tehlikeli aletlerden iniyormuş gibi düşünün.
YANLIŞ 2: KORKU FELCE UĞRATIR
İnsanlar, korkunun felce uğrattığını ve potansiyellerini azalttığını düşünürler.
Aslında, bunun tersi doğrudur. Korku, üstün-insani kahramanlıkları körükler. Hepimiz, altta sıkışmış çocuğunu kurtarmak için arabayı kaldırabilmiş annenin hikayesini duymuşuzdur. Korkuyla yüzleşmek güç verir. Sahip olduğunuzdan haberinizin bile olmadığı gücünüzü size gösterir.
Korku, size sadece ondan kaçtığınız ve yüzleşmediğiniz zaman size zarar verir.
Serserilerin birini dövdüğünü seyrettiğinizi düşünün. Siz sadece durup seyrediyorsunuz. Bunu ne zaman düşünseniz ürkeceksiniz. Eğer korkuyla yüzleşmez ve doğru olan için ayakta durmazsanız, hayatınızın sonuna kadar bu tecrübe yüzünden acı çekeceksiniz.
Ama serserilerle yüzleşirseniz ve onları geriye iterseniz ( ya da onlarla kavga etmek zorunda kalıp biraz yara da alsanız ), o anın zevkini hayat boyu tadarsınız. Korkuyordunuz ama ayakta durabildiniz. Doğru olanı yaptınız. Bu gerçek zevktir. Deneyip de başaramamak, denemekten korkmaktan çok daha iyidir.
“Şok” zayıflatır, “korku” motive eder. Vahşi bir atı süren bir kovboyu hayal edin. Düşme tehlikesi onun her zaman, her harekette dikkat etmesini sağlar, bu nedenle davranışları tutarlı ve hızlı olur.
Hayata da aynı şekilde bakmalısınız.
ZORLUKLARDAN KAÇMAK
Genellikle, daha çok gelişme fırsatını elimizden kaçırırız çünkü "Yapamam. Çok fazla uğraşmam gerekir." deriz. Örneğin, 24 saat içinde telefon rehberinizdeki bir sayfayı ezberlemeniz gerektiğini düşünün. "Bu imkansız !" dersiniz.
Fakat rehin tutulduğunuzu ve size "Telefon rehberinin bir sayfasını yarına kadar ezberlemezsen ölürsün" dendiğini düşünürseniz, hiç şüphesiz bunu yaparsınız!
İşte size pratik bir örnek. Sabah yataktan bir anda çıkmak ister misiniz? Tabii ki ama bu çok fazla çaba gerektirir. Peki her sabah bir silahla gelsem? Bir vuruşla kalkarsınız, hiç problem olmaz!
Peki hayatınızın geri kalanında bu şekilde kalkmak için ne kadar para verirdiniz? Gerçekten bu şekilde kalkmak mı istiyorsunuz? O zaman haydi! Gidelim!
Korkunun gücünü, tüm 'Yapamam' dediğiniz şeyleri başarmak için kullanın. 'Yapamam' dediklerinizin bir listesini yapın ve her birine bir fiyat koyun. Ödül nedir ve sonuç nedir? Bu açıklığa sahip olmanız sizi çok etkili bir insana dönüştürecektir.
YANLIŞ 3- KORKU, ÖZGÜRLÜĞÜN KAYBEDİLMESİ DEMEKTİR
İnsanlar, özgürlüklerini korumak için korkudan kaçarlar. Dışardan bize ne yapmamız gerektiğini söyleyen bir kuvvet olursa, robotlaşacağımızı düşünürüz. Bunun yerine, doğruyu kendimiz seçmeyi tercih ederiz.
Tanrı'dan korkmak farklıdır. Tanrı'nın sözüne karşı gelmekten korkunca, bu potansiyelimizi özgürleştirir. Neden? Çünkü Tanrı sizi kontrol etmek istenmez, O sadece sizin için iyi olanını ister. Bu nedenle Tanrı korkusu saçmalıklardan, anlamsız korkulardan, önemsiz şeylerden kurtulmak demektir. Tanrı'dan korkarsanız, dünyadaki diğer tüm korkulardan kurtulursunuz.
Korku sadece, bir başkası özellikle korkunç ve kontrol eden olmak isterse kısıtlayıcı olur. Ama gerçeklerden korkmak - fırsatları kaçırma olasılığından korkmak - bizlere olmak istediğimiz yere götürecek motivasyonu sağlar. Hepimiz, "İyi olmak istiyorum, ama o kadar çaba sarf etmek istemiyorum" deriz. Korku, görevlerimizi yapmamız için bizleri motive eder.
İşinizde kendinizi göstermezseniz kovulacağınızı bilirsiniz. Bu yüzden erkenden uyanırsınız. Bir sınavı geçememe korkusu sizin daha çok çalışmanızı sağlar. En sonunda, bu korku başarmanıza yardımcı olur ve kendinize daha çok saygı duymanızı sağlar.
Hepimiz büyüklük isteriz. Sert, disiplinli ve organize olmak isteriz. Korku engelleri aşmamızı sağlar. Doğru miktarda para için veya yaşamak için başarmak için ne gerekiyorsa yaparsınız.
YANLIŞ 4 - KORKU ZORLAYICIDIR
İnsanlar, eğer belli bir davranış doğruysa, sonuçlarından korktuğunuz için değil, doğru olduğu için onu yapmanız gerektiğini düşünürler. Korkuya göre hareket etmek küçültücü bir davranış olarak görülür.
İdeal olarak, doğru olanı sadece doğru olduğu için yapmamız, yanlışlardan da, sonuçlarından bağımsız olarak kaçınmamız gerekir. Hatta, Alimlerimiz, "Tanrı'ya sadece ödül kazanmak veya cezalardan korunmak için hizmet eden biri, kötü bir hizmetçidir" derler. O, sadece kendine hizmet etmektedir. Eğer şeytan daha çok karşılık verebilse, şeytana hizmet edebilirdi. (gerçekte, sadece Tanrı vardır. Ama seçme şansı olsaydı, bu insan şeytana hizmet etmeyi seçebilirdi). Öyleyse, neden korku sahibi olmak için özel bir mitsva vardır? Tanrı sevgisinden tüm motivasyonumuzu sağlayamaz mıyız? Evet, Tanrı'ya sevgisinden dolayı hizmet eden biri çok daha üst bir seviyededir. Ve bizler, doğru şeyi, 'cennete gideceğimiz için' değil, 'doğru olduğu' için yapmalıyız. Fakat aynı zamanda gerçekçi de olmalıyız. Sevgi, çoğu zaman iyi olabilmek için yetersiz bir motivasyon kaynağıdır. Eğer 0,000 alıp daha hızlı yürüyüp doğru olanı yapacaksanız, parayı alıp da doğru hareket etmek daha iyidir!
Evsiz insanları barınma yurduna getirmeye çalışan bir program olduğunu düşünün. İdeal olarak, bunu bedavaya yapmanız gerekir. Ama barınma yurduna getireceğiniz her kişi için size 0 önerilse, daha çok getirirdiniz. Ödül sizi 'yıktı' mı? Hayır. Sadece size, zaten doğru olduğunu bildiğiniz bir şeyi daha güçlü bir şekilde yapma motivasyonunu sağladı.
Buna ek olarak önemli bir nokta da vardır. Davranışlarınızı korkudan dolayı yapmak zamanla bunları sevgiden dolayı yapmaya dönüşecektir.
ACI REFLEKSİ
Herkes, acıyı hissedebilme yeteneğiyle doğar. Elimize iğne batarsa veya ateş değerse, içgüdüsel olarak elimizi geri çekeriz. Fakat bazı insanlar acıya duyarsız doğarlar. Ellerini ateşe koysalar hiçbir şey hissetmezler. Tabii ki acıyı hissetmemek güzel bir şeydir. Ama acıyı hissetmeyen biri sürekli bir tehlike içindedir. Kendisi her zaman siyah ve mavidir. Elini ateşe koyar ve " Yanık kokusu duyuyor musun? Hey! Yanan benim elim!" derler. Ama başı derttedir. Eli yanmıştır bile.
Acı, yaşamımız için çok önemlidir. Tanrı korkusunun nedeni de budur, aklımızda tüm sonuçları sürekli tutmaktır. Bu hayattaki amaç değildir ama sona varmak için bir araçtır. Birisine hakaret etmeden önce veya anne-babamıza bağırmadan önce ikinci kez düşünmemize yardımcı olur.
Biriyle konuştuğunuzu ve bu kişinin birdenbire çirkin dedikodular anlatmaya başladığını düşünün. Bunları dinlemenin yanlış olduğunu biliyorsunuz ve şöyle düşünmeye başladınız: " Belki burada kibarca birkaç dakika daha durmalıyım..." Fakat biri, sizi dedikodu yaptığınız için beysbol sopasıyla vurmayı bekliyorsa, hemen " Buradan gidiyorum!" derdiniz. Hesaplara girişmezdiniz. Sadece doğru şeyi yapardınız.
Cezadan korkmak acı refleksi gibidir. Bize daha sonradan zarar getirecek şeyleri yapmamızı önler. Nereye istiyorsak oraya gitmemize yardımcı olur.
HEPSİNİ BİRARAYA TOPLAMAK
Hayattaki tek en önemli amaç açıklığa kavuşmak ve gerçeklik içinde yaşamaktır. Ve tabii ki, gerçek tarafsız biçimde var olur- kendi kişisel görüşlerimizin dışındadır.
Gerçeğin kendisi heyecan vericidir. Bizi uyandırır ve olayları önümüze koyar. Nikotin bağımlısı birini düşünün. Bırakması için onu nasıl motive ederdiniz? Ona sigara içen birinin akciğer röntgenini gösterin. Bu korku ona bu bağımlılıktan kurtulma özgürlüğünü verecek ve ihtiyacını hissettiği şeyi yapmasını sağlayacaktır.
Tıpkı kişisel korkularınızdan motive olduğunuz gibi, aynı şeyi aileniz, toplumunuz ve tüm insanlık için yapın.
Bir boşanma gördünüz. Çocuğunu hırpalayan anne babaya rastladınız. Depresyondaki insanları, yalnızları, birbirlerini incitenleri gördünüz. Bunları her zaman görürüz. Peki ne yaparız? Devekuşu sendromunu kullanırız. Görürüz ama görmeyiz. " Ben değilim, çocuklarımı asla hırpalamayacağım. Ben değilim, Depresyona girmeyeceğim. Ben değilim, Hiçbir zaman boşanmayacağım." deriz.
Gerçekten farklı olacağınıza inanıyor musunuz? Gerçekçi olun! Siz de onlardan birisiniz!
Ne zaman bir trajedi görseniz, ondan nasıl kaçınacağınızı öğrenin. Yolu kesilen birini görürseniz bir daha o sokaktan geçmemeniz gerektiğini bilirsiniz. Ne olursa olsun, kendinize bir ders çıkartın. Boşanma gördüğünüz zaman, bu olayın kendi başınıza gelebileceğinden korkun. Buna "gerçekçi olmak" denir.
Aynı şeyi Yahudiler için de düşünün. 1967'de Yahudi devletinin yok olma tehlikesi altında olduğuna dair dünya çapında bir düşünce vardı. İnsanlar İsrael'e geldiler veya farklı yardım önerilerinde bulundular.- para, zaman, etkileme, hareket yardımı yapmak gibi... Korku ve tehdit birdenbire Yahudi insanların kendileri için ne kadar önemli olduğunu onlara fark ettirdi.
Allah korusun, eğer İsrael Devleti yok olsa, ne hissederdiniz?
Hayatın sonuçları karşısında gerçekçi olun. Lunaparktaki oyuncaklara ihtiyacınız yok. Tek yapmanız gereken gece yarısı metroya binmektir. Ya da Saddam'ın atom bombasına sahip olduğun hatırlayın. Çevrenize bakın ve gazete başlıklarını okuyun. Bu tehdit dolu bir dünya. Bu korkuyu içinizde taşıyın ve daha iyiye ulaşmak için motivasyon kaynağı olarak kullanın.
NEDEN 'KORKU', ERDEMLİ OLMAK İÇİN ÖNEMLİDİR?
Korku, toplumun doğru kabul ettiğini değil, doğru olanı yapmanız için size yardım eder. Korku ölümlü olduğunuz gerçeğiyle yüzleşmenizi saplar. Ölüm en güçlü korkudur. Korku, kendi seçimlerimizi yapmamızı sağlar. Anlamsız bir yaşlılıktan korkun. Eğer, her zaman yarın varmış gibi yaşarsanız, bugünün tadını tam anlamıyla çıkartamazsınız. Korku kısıtlayıcı değildir. Korku, güç ve özgürlüktür. Korkuyla, hayatın heyecanını her zaman tümüyle hissedebilirsiniz.