Bu Hafta İçin Saatler |
8 ADAR |
Gelecek Hafta İçin Saatler |
||||
Şabat |
Başlangıç |
Bitiş |
5784 |
Şabat |
Başlangıç |
Bitiş |
Yeruşalayim |
16:46 |
18:04 |
----- |
Yeruşalayim |
16:52 |
18:09 |
Tel Aviv |
17:05 |
18:05 |
17 ŞUBAT |
Tel Aviv |
17:11 |
18:11 |
İstanbul |
18:28 |
19:07 |
2024 |
İstanbul |
18:34 |
19:15 |
İzmir |
18:29 |
19:20 |
|
İzmir |
18:36 |
19:27 |
TERUMA- תרומה Aftara: V’ad… Natan |
||||||
|
Peraşa Özeti
[www.chabad.org]
(Şemot 25:1-27:19)
Yisrael halkının on beş malzeme ile katkıda bulunması istenir: Altın, gümüş ve bakır; mavi, erguvani ve kırmızı yün; keten, tiftik, hayvan derileri, ağaç, zeytinyağı, baharat ve bazı değerli taşlar. Tanrı, Moşe'ye bunlarla "Benim Adıma bir Kutsal Mekan yapsınlar; böylece içlerinde barınacağım" (Şemot 25:8) der.
Moşe'ye, Sinay dağının tepesinde, Tanrı'nın barınacağı bu mekanın nasıl inşa edileceği hakkında, halk çölde yolculuk ederken kolayca sökülmesi, taşınması ve yeniden monte edilmesi için ayrıntılı talimatlar verilir.
Mişkan'ın iç odasında, sanatsallıkla işlenmiş bir perdenin arkasında, üzerinde On Emir'in hak edildiği olduğu Tanıklık Levhaları'nı içeren sandık (Aron Aberit) bulunacaktır. Sandığın kapağının üzerinde, saf altından yapılmış, kanatlı iki melek figürü (Keruvim) yer alacaktır. Dış odasında yedi kollu Menora ile üzerine özel ekmeklerin yerleştirildiği Masa olacaktır.
Mişkan'ın üç duvarı, dik duran 48 kalasın birbirine eklenmesinden meydana gelecektir. Bu kalasların her biri altınla kaplanmış olup, gümüşten yapılmış bir çift temel yuvaya yerleştirilecektir. Tavan, üç kat örtüden oluşacaktır: [a] çok renkli yün ve ketenden işlenmiş goblenler; [b] tiftikten yapılmış bir örtü; (c) koç ve Taha derilerinden yapılmış ikinci bir örtü. Mişkan'ın ön cephesinde, beş direkle tutturulmuş, işlemeli bir perde olacaktır.
Mişkan ve onun ön tarafında bulunan bakırla kaplanmış Mizbeah'ın etrafı, keten perdelerle çevrelenecektir. Bu perdeler 60 tahta direk sayesinde ayakta duracak, direkler bakır kazıklarla desteklenecektir. Direklerin üzerinde gümüş çengeller ve süslemeler bulunacaktır.
Mİ-DRAŞ YİTSHAK
Rav İsak Alaluf
YAPIŞTIRICI
Dualarımız ne halde? Çağımızın son derece önemli bir sorunundan söz etmek istiyoruz. Aslında çoğumuz bu soruna dikkat bile etmeyiz. Sorunun ne olduğunu dile getirsek bile çoğumuz bu konuya dikkatimizi vermediğimiz için belki bunu sorun olarak bile nitelendiremeyiz. Ancak gerçekten günümüzde var olan bir soruna dikkat çekmek istiyoruz. Duaya ilişkin kaybolan yaygın ilgimiz.
Değişen şartlarımız var. Birkaç yıl önce Şabat kurallarına uymak daha az tercih edilen bir olduydu. Şabat kurallarını bir şekilde az veya çok ihlal eden dindaşlarımız her gün Tefilin takmak ve dualara devam etmek konusunda ise daha hassas bir yaklaşım içindeydiler. Zaman geçtikçe Şabat kurallarına verdiğimiz önem ve değer artış göstermiştir. Ancak nedendir bilinmez dua etmek, Tefilin kuşanmak daha az ilgi gösterdiğimiz alanlar haline gelmiştir.
Yapıştırıcı: Dua etmek, topluluğumuzu bir arada tutan yapıştırıcıdır. Sade ve basittir. Dua olmadan, bir topluluk olma şansımız yoktur. Dua olmadan Yahudilik kavramından söz etmek doğru değildir. Pirke Avot’ta daha birinci bölümün ikinci Mişna’sı Şimon Atsadik tarafından öğretilir. Bu Mişna dünyayı ayakta tutan üç sütundan söz eder. Tora öğrenimi, ibadet ki bu günümüzde dua etmektir ve iyi edimler. Yahudi yaşamında dua vazgeçilmez en önemli adımlardan biridir.
Dua etmek Tanrı ile aramızdaki en önemli bağlantı aracıdır. Sinagoga geldiğimizde bir topluluk ile birlikte dua ediyoruz. Rabilerden ders dinliyor toplumun bir parçası olmanın keyfine varıyoruz. Elbette bu şekilde Tanrı ile özel bir ilişki içinde olduğumuzu duyumsuyoruz. İnsanlarımız dua etmezlerse bu durum toplumun geleceğini de tehdit eder bir hal alacaktır.
Menora ve Dua: Peraşamızda Mişkan çadırının inşasının ilk adımlarını görürüz. Bu adımlarda Mişkan’da yer alması gereken objeler tarif edilmektedir. Bu objeler içerisinde Menora özel bir yer tutumaktadır. Mişkan ve Bet Amikdaş’ta Menora’nın özel konumuna odaklanan Ben İş Hay Menora ile dua arasında özel bir alakanın varlığına dikkatimizi çekmektedir.
Menora yekpare olarak inşa edilmiştir. Birbirini tamamlayan parçalar yoktur. Tek altın bir bloktan imal edilmiştir. Ben İş Hay’ın görüşüne göre bu bize odaklanmanın önemini anlatmaktadır. Dua ederken tek bir düşünceyle yaptığımız şeye yani duaya odaklanmamız gerekir. Buna odaklanmak yekpare olan Menora gibi davranmak demektir.
Odaklanmak: Odaklanma sorununun elbette nedenleri vardır. Hayatımız bu gün çok hızlı ve karmaşık. Hepimizin ilgilenmesi gereken çok fazla şey, hepimizin aklında milyonlarca düşünce var. Bir işten diğerine hayat mücadelesi içinde koşarken dikkatimiz bölünüyor ve dağılıyor. Bu yüzden de odaklanmak konusunda sıkıntılarımız ortaya çıkıyor.
Pek çok insan dua etmekle ilgilenmez. Çünkü İbranice lisanını gerektiği gibi anlamamaktadırlar. Ben İş Hay’ın görüşüne göre mumları besleyen yağ içeren kandiller dualarımızdaki sözcüklerdir. Sözler dua ettiğimiz zaman deneyimlememiz gereken kutsallığı içerirler. Ne dediğimizi veya ne demek istediğimizi anlamadığımız zaman ise bunu hissedebilmek hiç de kolay olmamaktadır.
Günümüzde duaların anlamlarını ve okunuşlarını içeren kitaplarımız vardır. Bunlar aslında bizler için bir nimettir. Ancak kaçımız bunları öğrenmek için anlamlarını çalışır? Bu nedenle insanlar, onlar için hiçbir şey ifade etmeyen ve dolayısıyla onlara ilham veya duygu getiremeyen dua sözleriyle yani "boş kandiller" ile baş başa kalırlar.
Topuzlar ve çiçekler: Menora, her dal çiftinin ortada birleştiği yerde “kaftorim” yani topuzlar barındırır. Ben İş Hay bu topuzların beynimizi temsil ettiğini söyler. Dua etmek için doğru düşüncelere, doğru dua zihniyetine sahip olmamız gerekir. Yakın çevremizde akıllı telefonlar gibi çok daha ışıltılı ve çekici şeyler varken kitap alıp bu zihniyete girmek pek de kolay değildir.
Menora, Tanrı'ya ve Tefila’nın gücüne olan inancımızı temsil eden sağlam bir temel üzerine oturtulmuştur. Bu sağlam temel olmadan dua etmek kolay değildir. Menora güçlü bir temel olmadan ayakta duramaz. Güçlü bir inanç temeli olmadan da dua istenildiği gibi oluşmaz.
Bir insan ne kadar dindar bir çevrede yaşarsa yaşasın, etkileşim o kadar kuvvetlidir ki bu inancı zayıflatmaktadır. Şabat kurallarına dikkat edenler bile dua etmenin önemini geçen nesle göre daha az algılamaktadırlar.
Dua etmeye başlayanlara Şema ve Amida dualarına öncelik vermeleri söylenir. Zaman geçtikçe bu insanlardan bir takım bölümleri eklemeleri beklenir ancak nedense bu kolaylığa alışanlar çabuk bir Şema ve Amida ikilisinin Tefila için yeterli olduğu kanısını taşırlar. Doğrudur Şema ve Amida Tefila dediğimiz ritüelin kalbi ve beynidir. Ancak unutmayalım ki kalbimiz ve beynimiz ancak etraflarında bir beden olduğu için önem taşırlar.
Menora’da yer alan çiçeklerin pratikte bir işlevi yok gibi görünür. Ancak Menora’ya bir güzellik ve anlam katarlar. Şema ve Amida, güzelliklerini ve anlamlarını Tefila’nın bütünü içinde kazanırlar.
Öncelikle dua eden ve etmeyen insanların hayatlarında görünürde çok büyük farklar yoktur. Ancak dua etmenin amacı Tanrı’nın bize istediğimiz her şeyi vermesi değildir. Günlük Tefila düzenine uyan ancak sıkıntı çeken sayısız insan mevcuttur. Üstelik Tora’da büyük insanların gerçekleştirdiği iki dua Moşe’nin Erets Yisrael’e girmek için gerçekleştirdiği beş yüz on beş farklı Tefila ile Avraam tarafından Sedom halkı için yapılen girişim reddedilmiştir. Ancak burada önemli bir hatırlatma yapmak önemlidir. Ne elde ettiğimiz değil ne olduğumuz önemlidir.
Ruhumuzu yapıştırmak ve onarmak: Dua, bize muhtemelen hayatta ihtiyacımız olan en önemli şeyi yani doğru bir perspektifi verir. Dua bize olayları doğru şekilde nasıl göreceğimizi gösterir. Hayattaki neşemiz ve tatminimiz, başımıza gelenlerin bir sonucu değildir. Bunlar başımıza gelenleri nasıl algıladığımızın sonucudur.
Sabah gözlerimizi açtığımızda okuduğumuz ilk dua “Mode Ani”, uykumuzdan sonra ruhumuzu tazelediği, bize yeni bir gün için hayat verdiği için Tanrı'ya şükretmek demektir.
Her sabah, Tanrı bizlere çok değerli ve güzel bir şey verir. Ruhumuzu. Her sabah ruhumuzu geri alır ve onunla pek çok farklı şey yaparız. Çoğunlukla, hepimiz ruhumuza ona iyi bakarız. Onu iyi şeyler için kullanır, birçok iyi edimlerde bulunuruz. Ama her gece yatağa gidip de ruhumuzu geri getirdiğimizde, onda birkaç "ezik" ve "çizik" olur. Yani Tanrı'ya geri getirdiğimiz ruh, onu o sabah aldığımız zamanki kadar saf değildir. Ancak ertesi sabah, yeni "tamir edilmiş" ve orijinal mükemmel durumuna geri getirilmiş olarak geri alıyoruz. Neden?
Sidur’da kısa bir gezinti: Cevap “Mode Ani cümlesinin son iki sözcüğünde gizlidir. “Raba emunateha.” Tanrı’nın bize olan inancı sınır tanımaz derecededir. Tanrı bize inanmaya devam etmektedir. Bundan daha güzel ve güven verici bir şey hayal etmek zordur. Sadece tek bir cümlelik “Mode Ani” duasıyla bunu başarmak etkileyicidir.
Sidur’da biraz daha ilerleyelim. Ellerimizi “Netila” yapıp beraha söylüyoruz. Nasıl ki Kohanim Mişkan’da görev yapmadan ellerini Kiyor’dan yıkıyorsa bizler de “netila” yaparız. Bu hepimizin Kohenler gibi yaptığımız her işin Tanrı tarafından kutsal göründüğü anlamına gelir. İşte bir Yahudi güne bu düşünceyle başlamalıdır.
Tefila’ya çeşitli fenomenler için Tanrı'ya teşekkür eden bir dizi beraha ile hazırlanıyoruz. İlk berahamız horozun ötüşüyle ilgili görünür. Horoz fenomeni çok da ilgili değil gibi görünür. Ancak Tur, bu berahanın sadece horoza değil, insan kalbine ve aklına atıfta bulunduğunu açıklar. Tüm evrende iyi ve kötüyü ayırt etme yeteneğine sahip tek canlı bizleriz. Tanrı, iyi kararlar almamızı, neyin doğru neyin yanlış olduğunu belirlememizi sağlar.
İlham doğal bir insan ihtiyacıdır. Dualarımızda söylediklerimize dikkat edersek ilham alırız. Dua ettiğimiz işi veya iş anlaşmasını alamayabiliriz, ancak “kesinlikle” ilham ve hayatta bir anlam ve amaç duygusu elde ederiz.
Evet, oturup İbranice dua metnini incelemek birçok insan için sıkıcıdır. Ama bunu öğrenmeye her Şabat yemeğinde bir kelimeyi veya cümleyi tartışarak başlayabiliriz. Belli bir program dahilinde Tefila kitabındaki farklı bir pasaja odaklanmaya çalışabiliriz. Adım adım Tefila kitabının zenginliğini keşfedip deneyimler, hayata yepyeni bir bakış açısı kazanabilmek bizi mutlu kılacaktır.
DİVRE TORA
Rav Naftali Haleva
Mistik öğretilere göre, insanlara karşı verici gücünü kullanarak –merhamet, sevgi, iyilikseverlik davranışları sayesinde Tanrı’ya yaklaşırız. Gerçek anlamda dini bütün insan, başkaları ile paylaşma konusunda gereken hassasiyeti yüksek seviyede olan ve kalbi temiz düşüncelerle hareket eden insandır.
Diğer taraftan, insanlarla olan ilişkilerimizde yalnızca alıcı gücümüzü kullanarak - kendimizi düşünmek, daha fazla materyal peşinde olmak saygı ve egomuzu tatmin etmek adına yaptıklarımız yüzünden Tanrı’dan uzaklaşırız.
Elbette insanoğlu yaratılışından beri tabiatında en basit maddi ihtiyaçlarını karşılama adına alma gücü potansiyelini kullanmadan yaşayamaz. Fakat bu noktada şayet bu alma gücü potansiyelini gereğinden fazla kullanıp abartırsa Tanrı ile ilişkisinden sapma noktasına gelebilir.
Yaşamımızda verme gücüne sahip olan karakterde insanları biliriz. Bu tip insanlar toplumda genelde cömert, sevilen, sayılan, merhametli ve güvenilen insanlar olarak tarif edilir. Bu tip insanlarla tanıştığımızda yüzlerinde Tanrı’nın ışığını bir anlamda kendilerinde Tanrı’nın suretini görmüş gibi hissederiz. Bu kişiler içten gelen samimi bir istekle başkalarına yardım etmek, paylaşmak, insanlık adına hizmet etmek ve katkıda bulunmak arzusundadırlar.
Bu tür insanlar mütevazidirler ve yaptıkları iyi şeylere karşılık hiçbir menfaat ve karşılık gözetmezler.
Buna karşılık bencil ve kendini düşünen ve yalnızca kendi yaşamına odaklanmış olan karakterde insanları biliriz. Bu insanlar, genelde arkadaş gibi hareket eder ve yüzlerindeki tebessümleri eksik olmaz. Fakat onları tanıdıkça yüzlerindeki gülüşlerinin sahte ve arkadaşlıklarının tamamen menfaat üzerine kurulduğunu hissederiz. Kurdukları ilişkide kendilerini verici ve samimi taraf olarak göstermeye çalışırlar ama ilgilendikleri nokta tamamen kendi menfaatleri ve yararları üzerinedir. Başkalarının yaptığı başarıya ortak olmaya çalışırlar. Yapılan işlerde az bir performans göstererek daima gündemde kendilerinin olmasını arzularlar. Güçlü ve söz sahibi olan insanların sevgisini ve beğenilerini kazanmak için, onlara daima kendilerini düşünmekten çok başkalarına verme arzusunda olduklarını göstermek için, iyi bir rol oynamaya çalışırlar. Bu nedenle kendilerini cömert, şefkatli olarak tanıtmaya çalışırlar. Ama arkalarında yatan en büyük amaç, kendilerinden bir şeyler vermekten çok, başkalarından ne kadar alacaklarıdır. Bu tip insanlar genelde toplumdaki bir sürü insanı kandırmaya başarırlar. Ama unutmamaları gereken Tanrı’yı kandıramazlar.
Bu hafta okuduğumuz Teruma peraşasının başında ’’דבר אל בני ישראל ויקחו לי תרומה - DABER EL BENE YİSRAEL VEYİKHU Lİ TERUMA’’ Tanrı Moşe’ye konuşarak; İsrailoğullarıyla konuş. Benim Adına bağış ayırsınlar (Mişkan için) sözleri ile başlar. Pasuğun devamında ‘’מאת כל איש אשר ידבנו לבו תקחו את תרומתי - MEET KOL İŞ AŞER YİDVENU LİBO TİKHU ET TERUMATİ
Bağışımı, kalbi kendisini (cömertçe vermeye) sevk eden her kişiden alın. TanrıMişkanıninşaatı içinİsrailoğullarındanbağış yapmasını ve özelliklebu bağışı yaparken cömert ve kalpten yapılmasını ifade eder. Tanrı ‘’Benim Adına ‘’ kelimeleri ile halkınMişkan’ınyapımına, sosyal bir baskıdan, isteksiz, eli sıkı,içten olmadan veya onur kazanma hevesinden değil, sadece Tanrı Adına katkıda bulunmaları gerektiğini belirtmektedir.İsrailoğulları Mişkanı Tanrı adına inşa edecektive o inşaat için harcananparalardainsanın ‘’verme gücünü kullanarak’’ yani cömert bir ruhla, özverili bir şekildedavranması önemliydi. Tanrı’nın evi inşa edilirkeninsanlarda, insan tabiatında var olan en olumlu ideal karakter özelliklerinin tamamıbulunmalıydı. Tora’nınbelirtiğigibi ‘’ ועשו לי מקדש ושכנתי בתוחם -veasulimikdaşveşahantibetoham ’’
Benim adına Kutsal Mekan yapsınlar, böylece içlerinde barınacağım Bu şekilde özverili bir şekilde veren bir kişinin iç dünyasında kalplerinde (her bir ferdin kalbinde) Tanrı’nın ışığı yer alır.
Dini bütün bir insan kendisini geliştirirken verme gücü karakterini en üst seviyelere getirmek için çaba harcamalı ve o noktaya gelme adına can atmalı ve bunu çok istemelidir. Gereken seviyeye ulaşmak için samimi, yardımsever ve dürüst olması gereklidir.
Toplum ve insanlık adına yapacağımız tüm yardımlar, katkılar Tanrı adına inşa edilen tapınak gibi kalpten saf duygularla, içten ve tevazu içinde yapılmalıdır.
GÜNLÜK YAŞAMDAN
(Kaynak: Rabilerin öğretilerinden)
Rav İzak Peres
Beraha söyleyip söylemediğinden emin değilse ne yapılır?
Emin olmadığı durumlarda ister beraha rişona (yemek öncesi beraha) ister beraha aharona(yemek sonrası beraha) olsun yeniden beraha söylemez. Tanrı’nın isminin boş yere kullanımı şüphesi nedeniyle şüphe durumunda beraha okumaz. Ancak doğrudan Tora emri olan Birkat Amazon bunun dışındadır. Doymak amacıyla yemeğe oturan kişi zaman geçmesine rağmen hala tok ise ve Birkat Amazon söyleyip söylemediğini hatırlamıyorsa Birkat Amazon söyler. Eğer acıkma başladıysa artık geçmiş yemek için Birkat Amazon söylenmez.
YETMİŞ İKİ’ DEN SEÇMELER
(Rav Palaçi’nin 72 kitabı olduğu kabul edilir.)
Rav İsak Alaluf
Rabi Hayim Palaçi (Z’Ts’K’L’) tarafından kaleme alınan en bilinen kitaplardan biri “Kaf AHayim” ismi ile bilinir. Bu isimle Rabi Yaakov Hayim Sofer tarafından yazılan çok iyi bilinen bir kitabın olduğunu da not edelim. Açıklamamız Rabi Palaçi’nin Kaf AHayim adlı kitabından alınmadır.
Rabi bu kitapta alahik öğretilerde bulunur. İlk alahası oldukça ilgi çekicidir. Kişinin bir mitsva yapmadan önce “leşem yihud” ile başlayan Tefila’yı okuması ve o mitsvaya odaklanması gerektiğini öğreten Rabi özellikle Teilim 90. Mizmorun son cümlesi olan “vii noam”a dikkat çeker. Midraşik kaynaklar Moşe Rabenu tarafından yazılmış olan bu mizmorun son cümlesinin Mişkan’ın inşasından sonra çalışanları bereketlendirmek isteyen Moşe’nin kullandığı cümle olduğunu paylaşır.
HAFTANIN SÖZÜ
"Yarın bugün olduğundan daha iyi bir insan değilsen, yarına ne ihtiyacın var?" (Rabi Nachman de Breslev)