Döngü: Yılın bu döneminde sanki kısır bir döngü içinde durur gibiyizdir. Yamim Noraim sürekli açılıp kapanan ama hep aynı yerde duran bir kapıya benzetilir. Bizler sürekli hareket halinde oluruz. Sinagoga gitmeler, dualar, aile ile birlikte yenilen yemekler, faaliyetler, yerine getirilmeye çalışılan mitsvalar hayatımızda bir döngünün parçalarıdır. Ancak bunları yaparken bir yere varıp varmadığımızı sorgulamadan hayatımızın bu dönemi geçer durur. Aslında belki de cevabını bildiğimiz o soruyu sormaktan da çekiniriz. Evet bir yere varmamız nedense mümkün olmaz. Bayramlarda sinagoga gelme adeti olan insanların girdiği kapılar gibi aynı yerde durur sadece değişik bir tecrübeyi deneyimleriz. Şimdi asıl soruyu soralım: Neden hiçbir yere varamayız?
Aslında hepimizin aklında klişeleşmiş ifadeler yer almaktadır. Bir yere varamamamızın en önemli nedeni bu klişe ifadelerdir. Bakın birkaç tanesine bakınca kendimizi görebileceğiz.
Ben iyi bir insanım. Kalbim çok temiz. Hatta tanıdığım birçok insandan daha iyiyim. Elbette yanlışlarım var ama sonuçta ben iyiyim.
Bakın ben çok işi olan çok meşgul bir insanım. Hayatımı değiştirmek çok zor. Meşgul olduğumdan düşünecek, endişe etmem gereken çok fazla şey var. Değiştirmek istesem hayatımı yeniden inşa etmek gerekecek ve buna hazır olup olmadığım konusunda emin değilim. Yani ben yaşantımdan memnunum değişiklik istemiyorum. Bir de uğraşmaya hiç niyetim yok.
Taşlih: Roş Aşana’da hepimizin aşina olduğu bir gelenek vardır. Taşlih. Bir su kütlesine karşı okuduğumuz bu ritüel deniz, nehir veya bir su kuyusunun başında okunur. Eğer günahlarımızı suya atıp onlardan kurtulacağımıza inanıyorsak çok yanlış bir düşüncenin bizi esir aldığını söylemek mümkündür. Yahudilik bu gibi nedenlerle bir geleneği uygulamaz ve uygulatmaz. Bu geleneğin birçok sebebi vardır ancak Midraş’ta anlatılan bir olayı buradaki fikrimize destek amacıyla anlamaya çalışalım:
Midraş’a göre Taşlih geleneğinin kaynağı Akedat Yitshak olarak bilinen Avraam’ın oğlu Yitshak’ı korban etmeye götürdüğü olaya dayanır. Bu emri yerine getirdiğinde Avraam ve Yitshak manevi anlamda büyüyecek ve çok özel yerlere sahip olacaktır. Bunu engellemek isteyen yetser ara yol üzerinde sayısız engel kurar. Bunlardan biri de yolu tamamen kapatan bir nehrin Avraam’ı yolundan çevirmesi olarak bilinir. Midraş’a göre Avraam ulaşabileceği son noktaya kadar suya girer ve Tanrı’dan kendisine yardım etmesini diler. Sular çekilir ve Akeda gerçekleşir. Evet biz de Roş Aşana’da yani bu olayın defalarca anıldığı günde böyle bir geleneği uyguluyoruz. Çünkü hepimizin bizi gelişmekten ve büyümekten alıkoyan düşüncelere verilecek bir yanıtımızın olması gerekmektedir.
Atalar ne yapar? Hepimiz çok iyiyiz ve iyi niyetliyiz. Buna şüphemiz yok. Bir şeyi başarmak hele değişmek çok zordur. Buna da itirazımız yok. Ancak öyle atalara sahibiz ki onlar sadece iyi değil harika olabileceğimizi bizlere öğretmişlerdir. Avraam, Yitshak ve Yaakov’un çocukları olarak yapmamız gerekenler ve ulaşmamız istenen hedefler bellidir. Avraam o nehri aşmak için adım attığında sonsuza kadar benimsememiz gereken düşünce tarzını da inşa etmiştir. “Durmamak ve pes etmemek.” Daha iyi olmak, daha gelişmek ve manen daha büyük olmak için çaba gösteriyoruz ve önümüzdeki engeller bunu durduramayacaklardır.
Yitshak peşinden gelmiştir. Pelişti kralı ordu komutanı ile onu sıkıştırmak amacıyla ziyaret ettiğinde Yitshak barışçıl ama kesin davranır. Sonuç kralın söylediği sözdür. “Ata ata beruh Ad…. – sen şimdi Tanrı’nın kutsadığı birisin.”
Yaakov farklı değildir. Lavan gibi birinin yanında yirmi sene çalışmak ve sonra kaçmak zorunda kalmak asla kolay bir deneyim sayılmaz. Hem Esav hem de Lavan gibi zihniyetlerle mücadele etmek başına gelen türlü sıkıntıları aşmak Yaakov için kolay olmamıştır. Yirmi iki sene oğlu için yas durumunda kalmak nasıl basit olabilir. Ama bilgelerin dediği gibi sonu iyi olan her şey iyidir.
Ataların çizgisinden çıkıp Nahşon ben Aminadav’a bakalım. Önde deniz, arkada Mısır ordusu varken suya dalmak kolay mıdır? Ama değişim ve gelişim için o adımı atmak gereklidir. Devora ve Yael gibi, Ester gibi, Yeudit gibi değişime neden olan nice kahramanın ismini verebiliriz. “İm tirtsu az en zo agada” lafını söyleyen Herzl bir değişimin kapısını aralamıştır.
Evet dokumuzda sadece iyi olmak yoktur. Daha iyi hatta mükemmel olmak vardır. Bu teşuva döneminde, aklımızda tutmamız gereken şey zorluklardan yılmadan budur.
Rav İsak Alaluf