Bu Hafta İçin Saatler

26 TAMUZ

Gelecek Hafta İçin Saatler

Şabat

Başlangıç

Bitiş

5783

Şabat

Başlangıç

Bitiş

Yeruşalayim

19:06

20:27

-----

Yeruşalayim

19:03

20:23

Tel Aviv

19:27

20:30

15 TEMMUZ

Tel Aviv

19:24

20:26

İstanbul

20:20

21:02

2023

İstanbul

20:16

20:57

İzmir

20:14

21:04

İzmir

20:10

20:59

MATOT-מטות

MASE-מסעי


 19 TEMMUZ 2023 ÇARŞAMBA  ROŞ HODEŞ AV 

Peraşa Özeti
[www.chabad.org]
(Bamidbar 25:10-29:40)

Yıl 2448'dir ve çöldeki 40 sene bitmek üzeredir. Miryam ve Aaron ölmüşlerdir ve Yeoşua halef olarak atanmıştır. Bamidbar kitabının bu son iki peraşasında, Tanrı olayları toparlamaya başlar. Kişisel yemin kuralları detaylandırılır ve Moşe'ye Midyan'dan öç alma talimatı verilir. Bu savaşta hem Balak hem de Bilam öldürülürler.

Savaştan sonra, Moşe askerlerini pratik Tuma kanunları konusunda eğitir ve ganimetin askerler, toplum ve Mişkan arasında pay edilmesi ile ilgilenir. Peraşa, kaplarımızı Kaşer haline getirme kurallarını da öğretmektedir. Tora'ya göre Yahudi olmayan biri tarafından yapılmış ya da Yahudi olmayan birinden satın alınmış kaplar kullanımdan önce Mikve'ye daldırılmalıdır. Savaşta tek bir askerin bile kaybedilmemiş olmasına şükretmek için, komutanlar elde ettikleri altının kendilerine düşen paylarını Mişkan'a bağışlarlar. Hibe edilen altın, toplam 380kg ağırlığındadır (Rabi Arye Kaplan).

Reuven ve Gad kabileleriyle Menaşe kabilesinin yarısı Moşe'ye yaklaşırlar ve Sihon ve Og'la yapılan savaşlarda ele geçirilen Yarden Nehri'nin doğu kıyısındaki toprakların kendilerine verilmesini isterler. Moşe önce bu isteğe şüpheyle yaklaşır. Ancak daha sonra bu 2,5 kabile ve Moşe, aralarında bir anlaşmaya varırlar: Bu kabileler Erets-Yisrael'i alma mücadelesinde diğer kabilelerle omuz omuza savaşacaklar; sonra bu bölgeyi elde edebileceklerdir.


Mase Peraşasında ise, Moşe Bene-Yisrael'i, ülkeyi bütün olumsuz etkilerden arındırma konusunda eğitir ve ülkenin sınırlarını açıklar.

Ülkenin bölüşümünü gözden geçirmek için yeni liderler tayin edilir ve altı sığınak şehir dahil olmak üzere, toplam 48 Levi şehri belirlenir.
Kazara işlenen cinayetlerle ilgili kanunlar detaylandırılır ve erkek evlat bırakmadan vefat eden bir kişinin kızlarının, sadece kendi kabilesi içinde evlenebileceği kuralı koyulmuştur. Fakat bu kural sadece Erets-Yisrael'e giren nesil için geçerlidir.

Mİ-DRAŞ YİTSHAK
Rav İsak Alaluf

Bazen kendimizi hayatın içinde “sıkışmış” gibi hissederiz. Bazılarımız yeteri kadar emeğimizin karşılığını almadığımız işimizde, bazılarımız da rahat etmedikleri veya taşınmayı göze alamadıkları bir semtte sıkışıp kalırlar. İstenmeyen boyutlara gelmiş bir evlilik veya hayatı hiç de kolay hissettirmeyen çocuklar kimimizin kendini benzer şekilde “sıkışmış” hissetmesine neden olur.

Bu hafta okuduğumuz iki peraşadan biri olan Mase peraşasında giriş amaçlı bir açıklama getiren Midraş atalarımızın da benzer şekilde çölde sıkışıp kaldıklarını söyler. Midarş’a göre Tanrı Bene Yisrael’e “çölde geçirdiğin kırk yıl boyunca kaçmana izin vermedim” demektedir. Evet çölde olduğumuz kırk yıl boyunca her ihtiyacımız Tanrı tarafından karşılanmıştır. Yine de Bene Yisrael birçok kez kendini çölde “sıkışmış” hissetmekten kendini alıkoyamamıştır.  

Bu tür insanlar kendilerini genellikle depresif hissederler. Bu insanlara “nasıl olduklarını” sorduğumuzda genellikle hayatın olumsuz taraflarını görürler ve buna göre yanıt verirler. Ancak gerçek ve Midraş’ın vermek istediği öğreti tam tersidir. Birçoğumuz için göremesek bile hayat oldukça güzeldir. Hayatı berbat hissetmek için kendimize sorun yaratmaya çalışsak da hayat gerçekten yaşamaya değerdir.  

Sefat Emet, adlı kaynak Midraş'ın bahsi geçen yorumunu, Bene Yisrael'in kapana kısıldığı, kaçamadığı ve içinde bulunduğu durumdan çıkamadığını değil, geçirdiği yılların her evresinde kaçmak için hiçbir nedenlerinin olmadığını söylemektedir. Mase peraşası, Bene Yisrael'in bu dönemde kamp kurduğu kırk iki istasyonu listeler. Bu toplumun o zamanlarda bulunmaları gereken yerlerde bulundukları anlamına gelmektedir. Bene Yisrael hiçbir yerde kaçmak için bir nedene sahip değillerdir. Çünkü Tanrı emri ile olmaları gereken noktalara olmaları gereken zamanda gelmişlerdir.  

Hayatlarımız bu açıdan Bene Yisrael'in çöldeki konaklamasına çok benzer. Bir istasyondan diğerine, bir aşamadan diğerine, bir mücadeleden diğerine, bir problemden diğerine geçeriz. İrademiz dışında bir durumda kapana kısıldığımızı "sıkışmış" hissettiğimiz de olmaktadır. Bunun nedeni bulunmamız gereken "istasyonun" ve durumun Tanrı’nın olmamızı istediği yer olduğunu fark edemememizden kaynaklanmaktadır. Bu eğilimi nasıl kırabiliriz? Yaşamın her bir istasyonunda mutluluğa kendimizi nasıl yaklaştırabiliriz? Bunu yapmak o kadar zor mudur? 

Birdenbire çok da fazla olmayan bir parayı kaybettiğimizi düşünelim. Alışveriş yaptığımız mağazada özel bir indirimi kaçırdığımız söylenmiş olabilir ya da çöpe attığımız bazı kağıtlarla birlikte bir miktar parayı hatırladık. Muhtemelen üzülürdük ama atlatılması o kadar da zor olmaz sanırız. Genellikle bu konuda uğradığımız sıkıntı kısa zamanda atlatılacak bir zorluktur. 

Şimdi birinin gelip önümüzdeki üç gün içinde bir miktar para kaybedeceğimiz konusunda bizi uyardığını hayal edelim. Ne olurdu? Her durumda, önümüzdeki üç gün için endişe peşimizi bırakmazdı. Hata olmadığından emin olmak için her makbuzu birkaç kez inceler, nakitle her işlem yaptığımızda, para çekme veya parayla ilgili başka bir şey yaptığımızda ekstra özen gösterir olurduk. Bunu kaybettiğimizde çok fazla üzülmeyen bizler kaybetme endişesi ile çok daha fazla strese girebilirdik.  

Sıklıkla, problemden önceki kaygı, problemin kendisinden çok daha kötüdür. İşinden atılan ve birkaç ay işsizlikten sonra daha düşük ücretli bir iş bulan bir adam düşünelim. O ve ailesi, faturalarını daha düşük gelirle ödemenin bir yolunu bulurlar. Bu kolay olmasa bile idare etmenin bir çaresine kendilerini adapte etmeyi başarırlar. Ancak kişi işten çıkarılacağını öğrendiği andan itibaren kendi kendine sıkıntı senaryoları yazmaya başlar. Çocuklarını nasıl büyütecek, okul masrafını nasıl karşılayacaktır? Sorun gerçekten çok önemlidir. Ancak soruna yol açan dönemdeki uğradığımız panik ve endişe çok daha kötü ve zarar vericidir. Gelecekle ilgili belirsizlik, endişelenmemize ve kaygılanmamıza neden olur ve böylece yaşamaktan zevk alma imkanımızı kaybetmiş oluruz.

Kabala bilgeleri Bene Yisrael’in kırk iki istasyonuna Tanrı’nın kırk iki harflik isminin denk geldiğini öğretirler. Tanrı bütün bu süreç boyunca halkının yanındadır. Ne kadar zor ve inişli çıkışlı olursa olsun Tanrı bu yolculukta halkını yalnız bırakmamıştır. Bu temel gerçeği kabul ettiğimizde belli bir miktar parayı kaybetme konusundaki endişemizi yenmek konusunda önemli bir mesafe kat edeceğimiz kesindir. Her zaman Tanrı’nın bize rehberlik ettiğine inanmak ve güvenmek esastır. Böylelikle zaman içinde endişenin yerini hayattan keyif almak için çareler alacaktır.

Bu yanlış davranıştan kaçınmak hayatı güzelleştirecek olan anahtardır. Bir sorunla karşılaştığımızda ki bu çok doğaldır sorunu önce görebilmek gerekir. Sorunu sorumlu bir şekilde ele almalı ve elimizden geldiğince çözmemiz yapmamız gerekendir.  Ancak bu, onun tarafından tüketilmemiz gerektiği anlamına gelmez.  Hayatın büyük bir kısmı iyiyse diğer küçük yüzdenin bizi kontrol etmesine ve mutluluğumuzu elimizden almasına izin vermek pek de akıllıca olmayacaktır.

"Sıkışmış" hissediyorsak ve mevcut durumumuzun değerini takdir edemiyorsak, bunun nedeni genellikle küçük olan olumsuz yüzdeye odaklanıyor olduğumuzdandır. Hayatlarımıza daha geniş bir perspektiften bakmak, harika olan bölümü tanımak, hayatın her noktasında ve her durumda mutlu huzurlu ve bereket dolu hissetmemize yardımcı olacaktır.

Liseye yeni başlamış gençlerin hayatları ne kadar güzeldir diye söze başlasak karşımıza sayısız sorun çıkaran karşılıklar alabiliriz. Okul, üniversite sınavı, aile ve ergenlik nedeniyle oluşan gerginlikler, kafa karışıklıkları ve daha birçok olumsuzluk. Ancak bir on yıl sonra nelerle karşılaşacaklarını anlatırsak sorun çok daha büyüyecektir. Elbette her aşamanın kendi zorlukları vardır. Tanrı kişiye de aşamayacağı bir sorun yaratmaz. O halde hayatımızı karartmadan keyif almayı unutmadan hayatta güzel şeyler de olabileceğini akılda tutarak sorunlarla baş etmenin yollarını bulabilmek mümkündür. Önemli olan sorunu nasıl gördüğümüzdür.

DİVRE TORA
Rav Yehuda Adoni

Matot Mase peraşaları ileToramızın dördüncü kitabı olan BAMİDBAR kitabını tamamlanır. Moşe Rabenu halkın ileri gelenlerini toplayıp halka anlatmaları ve öğretmeleri için önemli bir konuyu açıklar. Konu: Ağızdan çıkacak adak ve yemin üzerinedir. Çok önemli ve özel bir konu olduğu için önce ileri gelenlere açıklar, zira insanın ağzından çıkacak sözler veya yeminler çok önemlidir. Asla düşünmeden ağızdan bir söz çıkarılmamalıdır. Nedeni geri dönüşü olmamasıdır. Toramız, Kedoşim peraşasında arkadaşına yalan konuşma, Tanrı’ya yalan yere yemin etme gibi ibarelere rastlarız. Peraşamızda herhangi bir kişi bir yemin veya bir adakta bulunursa, derhal yerine getirmesi gerekir. Verdiği sözü ihlal etmemesine çok dikkatli olmasına özen göstermesi icap eder. Aynı zamanda bir kadın yapamayacağı bir sözü veya adağı ağzından çıkarırsa, kocası onun bu sözünü iptal ettirebilir. Eğer bir genç kızsa, babası iptal ettirebilir. Bu konu üzerine Şelomo Ameleh şöyle bir söz söylemiştir: Tov şelo tidor mişetidor velo teşalem. Söz verip yapamamaktansa, söz vermemen daha faydalıdır. Bizler bazı sözleri düşünmeden ağzımızdan çıkarıyoruz ve unutuyoruz. Bu konuda çok titiz ve dikkatli davranmamız gerekir. Erev Roşaşana ve Erev Yom Kipur selihotlardan sonra Atara dediğimiz bir ibadet vardır. Bu ibadette bir yıl zarfında söz verip veya adadığımız sözler için çözüm ararız. Özellikle Kipur gecesi KAL NİDRE duasında huşu içinde ehalin önünde bu konuda Tanrı’dan af dileriz. Tanrı’nın bizden istediği şudur ki: ağzımıza hakim olup, olur olmaz sözleri sarf etmememizdir. Söz etmenin değeri bir altında, sükûtun değeri iki altındır. Başka bir deyişle söz gümüşse sükût altındır.

Bene Yisrael çölde yaşayışlarının 40. yılını tamamlamaktadır. Artık vaad edilmiş Kenan Topraklarına girmek üzeredirler. Moşe Rabenu’ya Bene Reuven, Reuven oğulları Bene Gad, Gad oğulları gelirler. Moşe Rabenu’yu hayretler içinde bıraktıkları bir istekte bulunurlar. İstekleri: Biz çok sürülere sahibiz. Kenan topraklarına girmeyip, dışarıda sulak topraklarda kalabilir miyiz? Moşe Rabenu öfkelenir babalarınızı 40 yıl önce yaptıkları hatayı mı tekrarlayacaksınız? Onların yüzünden 40 yıl çölde kaldık. Sizler kardeşlerinizden ayrı kalmak mı istiyorsunuz? Reuven ve Gad oğulları; hayır biz kardeşlerimizle beraber Kenaan topraklarına gireceğiz. Onlar huzurlu bir şekilde yerleştikten sonra bizler çadırlarımızı ve barınaklarımızı yapacağız. Moşe Rabenu bu sözler üzerine huzur bulur. Söz hatalarını düzelterek şöyle cevaplandırır: onlar istekte bulundukları zaman hayvanlarımıza barınakları, ailelerimize çadırları kurup, kardeşlerimize yardımcı olacağız demişlerdi. Moşe Rabenu cevabında şöyle der: Ailelerinize çadırları, hayvanlarınıza barınakları yaparsanız istediğiniz o mümbit topraklarda kalabilirsiniz. Bu sözlerde Moşe Rabenu’nun öğretmek istediği neydi? İnsan önce ailesini düşünmeli. Aile huzuru, aile sağlığı, aile eğitimi çok önemli. Yalnız madddiyat peşinde koşup aileyi, çocukları düşünmemek bir aile reisine yakışmaz. Tabi ki çalışacak ve geçimini temin edecek fakat yeni nesli hiçbir zaman arka plana atmayacak. Bir aile reisinin görevi evinin nafakasını, geçimini sağlamak ve çocuklarının eğitimini en ön planda tutmaktır.

GÜNLÜK YAŞAMDAN
(Kaynak: www.hidabroot.org)
Rav İzak Peres

Evlenecek kişiye “maaser” parasından yardım yapılabilir mi?

Tsedaka için “maaser” bazı durumlarda kullanılabilir. Tsedaka’nın  muhtaç olana, Tora öğrenilen kurumlara ve kişilere verildiği bilindiğinden   bu amaçla “maaser” için ayrılan paranın kullanılması uygundur. Ancak  düğün masrafları ve benzerleri için “maaser” parasının kullanılması uygun değildir.

AKLIMIZDAN GEÇENLER
Rav İsak Alaluf

Bir süre önce Yahudi yaşam tarzını yaşamaya karar veren ve bu konuda “baal teşuva – teşuva yapmış kişi” durumunda olan bir okuyucumuz eve ilk döndüğünde, arkadaşları ve ailesi ona sorular sormaya başlar. Neyi neden yaptığına ilişkin bu sorulara bu yolda yeni olduğundan yanıt vermekte zorlanan okuyucumuza Rabi’miz yanıt vermektedir.

Rabi’miz bu soruya şu yanıtı verir:

Bunu ilk yaşayan siz değilsiniz. Ancak bununla başa çıkmanıza yardımcı olacak basit bir yöntem var.

Birisi size bir soru sorduğunda, yalnızca ibadetinizin bir detayına değinen bir soruyla (örneğin: "Şabat sofrasında ekmeği neden tuzluyorsunuz?") temelinize saldıran bir soru arasında ayrım yapmak önemlidir. (örneğin: "Tanrı'nın Sina Dağı'nda konuştuğunu nereden biliyorsunuz?").

İlk durumda, doğru cevap şudur: "Yahudilik gelenek ve görenekler açısından çok zengindir ve her şeyin ardındaki daha derin nedenleri öğrenme fırsatım olmadı. Ama bu harika bir soru ve biraz araştırma yapacağım ve sana geri döndüğümde ikimiz de cevabı öğreneceğiz!"

İkinci durumda - temel bir soru - düzgün bir cevabınız yoksa, o zaman belki bir Rabi ile oturup konuyu derinlemesine tartışmak isteyebilirsiniz. Çünkü "kanıt", Tevrat'ın doğruluğuna inanmak için bir ön koşul olmasa da, bu kadar çok insanın dine saldırmaya çalıştığı günümüzde ve bu çağda, kişinin inancı için sağlam bir entelektüel temele sahip olması akıllıcadır.  Yahudiliğin inancın rasyonel temeli alanında çok ama çok sağlam olduğu göz önüne alındığında, bu bilgiye açık bir şekilde sahip olmak iyi bir fikirdir.

Umarım bu yardımcı olur.

HAFTANIN SÖZÜ

Mizbeah’ta sürekli ateş yanacak; asla dışarı çıkmayacak. (Vayikra 6/6)