Pesah’ın tarihçesi genel olarak iyi bilinir: Yahudiler Mısır’da Paro’nun köleleriydiler, Tanrı’nın görevlendirdiği Moşe Rabenu’nun önderliğinde mucizeler eşliğinde oradan çıktılar, Sinay dağında Tora’yı aldılar ve çölde geçen 40 yılın ardından Erets-Yisrael’e girdiler.
Yahudiler için "Mısır", haritada bir yerden fazlasını temsil eder. Mısır için kullanılan İbranice sözcük olan Mitsrayim, "Metsarim - Sınırlamalar, Darlık ve sıkıntılar" sözcüğüyle bağlantılıdır. Bu açıdan, Yahudiler için "Mısır'dan Çıkmak" ifadesi aynı zamanda insanın kendi kişisel potansiyeline ulaşmasını engelleyen sınırlamalarından kurtulmasını da simgeler.
İnsan ruhunun en derin özünde, bir Tanrısallık kıvılcımı vardır - dolayısıyla sonsuz ve sınırsızdır. Fakat ruh, "Mısır'da sürgünde"dir - sonsuz olmasına karşın, bu sonlu ve maddi dünyanın sınırlamalarının içine hapsolmuştur. Bir kişinin "Mısır"ı kendisini en çok bencil temel arzularda gösterirken, bir diğerininki ise zekanın "mantık! mantık!" diye bağıran sınırları içine mahkum olabilir. Pesah, sınırlamalarımızın ötesine geçebileceğimiz ve yaşantımızın her yönündeki sonsuz manevi potansiyelimizin farkına varabileceğimiz bir zamandır.
Gerçek Özgürlük
Tanrı Moşe'ye Bene-Yisrael'i Mısır'dan çıkarmasını emrettiği zaman, ona bu çıkışın amacını da açık bir şekilde belirtmiştir: "Halkı Mısır'dan çıkardığın zaman, bu dağ üzerinde Tanrı'ya ibadet edeceksiniz" (Şemot 3:12). Başka bir deyişle, Sinay dağında Tora'nın alınışına kadar, özgürlüğe tam olarak kavuşulmamıştır. Tanrı'nın Torası ve emirleri, gerçek özgürlüğe ulaşmanın anahtarıdır. Bu, sadece fiziksel kölelikten değil, aynı zamanda kendi sınırlayıcı inanç ve davranışlarımızdan da kurtulacağımız türde bir özgürlüktür. Tora bizlere, yaşamın bize sunduğu çeşitli tuzakları nasıl bertaraf edeceğimizi gösterir ve bu dünyayı tüm insanlık için nasıl bir barış, uyum ve mutluluk mekanı haline getireceğimizi öğretir.
Matsa ve Hamets
Pesah'ın bir diğer ismi "Hag Amatsot - Matsa Bayramı"dır. Pesah'ın [Diaspora'da] ilk iki gecesinde Matsa yememiz ve evlerimizi bayram öncesinden, bayram boyunca geçerli olacak şekilde tüm hamur ve tahıl bazlı mayalı maddeden arındırmamız emredilmiştir. Bu önemli mitsva, özgürlüğün gerçek niteliği hakkında bizlere önemli bakış açıları sunmaktadır.
Mayalı yiyeceklerle (Hamets) Matsa arasındaki fark açıktır: Ekmek mayalanmış ve kabarmıştır; Matsa'nın ise kabarmasına fırsat tanınmamıştır. Hahamlarımız, Hamets yiyeceklerin "kabarmış" doğalarının, kibir ve gurur huylarını simgelediğini belirtirler. Öte yandan yassı olan Matsa tevazuyu temsil eder.
Tevazu, gerçek özgürlüğün başlangıcı ve manevi gelişimin temelidir. Sadece, kendi eksikliklerini kabullenmiş olup kendisini üstün bilgiye teslim eden bir kişi kendisini mevcut sınırlamalarından kurtararak özgürlüğe kavuşabilir. Pesah'ta Hamets'in kırıntısını bile bulundurmamız yasaktır; bu da kalbimizi her türlü kibir ve benmerkezcilikten arındırmamızın önemini simgeler. Matsalar'ı yiyerek tevazu özelliğini içimize alır ve özümseriz.
Kızıldeniz'in Yarılması
Pesah'ın yedinci gününde, Mısır'dan fiziksel kurtuluşumuzun tamamlanışını işaretleyen olayı, Kızıldeniz'in yarılış mucizesini anarız. Mısır savaş arabalarının yakın takibi karşısında Bene-Yisrael Kızıldeniz'e girmişler ve Tanrı denizi kuru toprak haline getirip, iki taraftan sudan duvarlar oluşturarak onların geçişine olanak tanımıştır. Deniz daha sonra onların peşlerinden gelen Mısır ordusunun üzerine kapanmış ve Bene-Yisrael Mısırlılar'dan tamamen kurtulmuşlardır.
Hahamlarımız, Kızıldeniz'in yarılışının, bir ulus olarak maneviyata olan yolculuğumuzun bir başka önemli aşamasını temsil ettiğini belirtirler. Tıpkı denizin sularının bir örtü görevi görerek altında kalan her şeyi gizlemesi gibi, maddi dünya da, varlığını borçlu olduğu Tanrısal manevi kuvveti gizler. Denizin kuru toprağa dönüşmesi, evrenin Tanrı'dan ayrı olmadığını ve aksine, O'nun bir parçası olduğuna dair gizli gerçeğin gözler önüne serilişini simgeler.
Çoğunlukla, "Mısır'dan çıktıktan" - sınırlamalarımızın ötesine geçip maneviyatta bir üst düzeye ulaştıktan - sonra, kaba bir uyanışı tecrübe ederiz. Evet; belki Mısır'ı terk etmişizdir; fakat Mısır henüz bizi terk etmiş değildir; hala içimizde bir yerlerdedir. Zira hayatı maddiyatçı dünyanın bir türevi olarak görme eğilimimiz sürmektedir. Bu açıdan, Tanrı'nın sabit mevcudiyetinin tam olarak farkında olana ve yaşantımızı "deniz yarılana" - kurtuluşumuz tamamlanana - kadar bu yönde etkilemeye çabalamamız gerekir.
"Size Mucizeler Göstereceğim"
Peygamber Miha'nın dediği gibi, Tanrı bir deklarasyonda bulunmaktadır: "Gelecekte de, tıpkı Mısır'dan çıktığın günlerde olduğu gibi size mucizeler göstereceğim!". Mısır'dan Çıkış, gelecekte Maşiah'ın gelişiyle gerçekleşecek olan Son Kurtuluş'un bir prototipidir. O dönemde dünya üzerinden tüm acılar ve kölelik tamamen silinecektir.
Hahamlarımız pasukta neden "Mısır'dan çıktığın günlerde olduğu gibi" dendiğini sorgularlar. Mısır'dan Çıkış tek bir günde gerçekleşmiş değil midir?
Cevap, kurtuluşun aslında sürekli bir süreç olduğunda yatar. "Mısır"dan çıkışın ilk adımları sadece bir başlangıçtır. Hahamlarımız "Her nesilde ve her bir günde, kişi kendisini Mısır'dan o gün çıkmaktaymış gibi görmelidir" derler. Pesah'ın tüm dersleri günlük hayatımıza uygulanmalıdır: Kendimizi kabalık ve kibirden arındırıp tevazuya sarılmamız, sanki Kızıldeniz yarılıyormuşçasına Tanrı bilincimizi derinleştirmemiz ve Sinay'da Tora'yı almış halka yaraşır bir şekilde davranışlarımızı olumlu yönde değiştirmeye gayret etmemiz gerekir. Tora ve mitsvalara doğru attığımız her adım, bizi Maşiah dönemine yaklaştıracaktır.
Son Kurtuluş
Pesah'ın sekizinci günü, geleneksel olarak, Maşiah'ın gelişine yönelik ümitle bağdaştırılır. O gun okunan Aftara, Peygamber Yeşayau'nun, Maşiah dönemi ile ilgili ünlü kehanetlerini içerir: "Kurt kuzuyla barınacak, leopar oğlakla uzanacak... kimse ne kötülük yapacak ne de yıkacak... çünkü yeryüzü, tıpkı suların denizi örttüğü gibi, Tanrı bilinciyle dolu olacak".
Rambam, Maşiah'ın geleceğine dair inancı, Yahudilik'teki 13 inanç prensibinden biri olarak listeler. Yahudi kanunu üzerine yazdığı eserinde, Maşiah'ın bir Tora otoritesi olacağını ve Yahudi Ulusu'nu toplu halde Tora yaşantısına yönelteceğini kaydeder. Bu kişi sonunda Yeruşalayim'deki Bet-Amikdaş'ı tekrar inşa edecek, tüm sürgünleri Erets-Yisrael'e toplayacak ve insanlığı, açlık, savaş, kıskançlık ve çekişmenin olmayacağı yeni bir çağa sokacaktır.
Ümit İşaretleri
Günümüzün karmaşa dünyasında bir kişi "ani kurtuluş" kavramını kabul etmekte zorlanabilir. Fakat bu konuda cesaret kazanabilmek için Pesah'ın tarihçesini göz önünde bulundurmamız işe yarayacaktır. O dönemde de, dünyanın en acımasız ve en güçlü ulusunun - daha önce elinden tek bir köleyi bile kaçırmamış olan bir ulusun - elinde sefalet içinde kölelik sürerken, kurtuluş süratle gelmiş ve göz açıp kapayıncaya kadar özgürlüğümüze kavuşmuştuk.
Son dönemlerde, dindışı liderlerin bile "mucizevi" olarak nitelendirdiği akıl almaz olaylara tanık olduk: Komünizm'in yıkılışı, Körfez Savaşı'nda gerçekleşen mucizeler, Yahudiler'in baskı altında oldukları yerlerden kurtularak Erets-Yisrael'de toplanışı. Bu gibi olaylar, Maşiah'ın yaklaştığına dair inancımızı güçlendirir niteliktedir.
Pesah'ın son günü, Maşiah konusundaki içten dualarımız için uygun bir gündür: "Ben, Maşiah'ın gelişine tam bir inançla inanıyorum. Ve gecikiyor görünse bile, her halukarda, onun gelişini her gün bekleyeceğim". Rambam'ın açıkladığı gibi, bu, tüm insan ırkı için bir barış ve bolluk dönemi, geçim derdinin ortadan kalkacağı bir zaman olacaktır. "Bimera Beyamenu - Hızla ve Günümüzde gerçekleşsin" - Amen.
(Bu yazı "Pesah Agadası" kitabından alınmıştır )