Tsav peraşasında daha ilk pasuklarda şöyle bir ifade vardır: Tanrı Moşe'ye [şunları] söyleyerek konuştu: "Aaron ve oğullarına [şunları] söyleyerek emret: Ola'nın kanunu şöyledir..." (Vayikra 6:1-2) Raşi, pasukta kullanılan "emret" sözcüğünün, Koenler'i özellikle teşvik ya da zorlama amacında olduğunu belirtir. Neden böylesi bir teşvike ihtiyaçları vardı? Çünkü bu emri yerine getirmek hem çok zordur hem de para kaybına yol açacaktır. Dolayısıyla emri yine de yerine getirmeleri için onları dürten bir şeyler olmalıdır.
Tora zor emirleri ifade edeceği zaman "emret" anlamına gelen "tsav" sözcüğünü kullanır. Bunları Tora'nın çeşitli yerlerinde görmek mümkündür. Bir başka açıklamaya göre kayıp, Ola korbanı için Mizbeah'taki ateşin sürekli canlı tutulmasıyla ilgili gereklilikten kaynaklanmaktaydı. Ateşin sürekli yanması, sürekli (ve görünürde gereksiz) odun kullanımı anlamına gelmekteydi ve bu da bir para kaybını ifade etmekteydi. Kayıp nerede olursa olsun, ortak nokta, insanın belirli konularda eğilimlere sahip oluşundadır. "Doğru olanı yapmak" çoğu durumda bazı kayıplara, ya da kazanç eksikliklerine sebep olması anlamına geldiğinden, insanın doğası bunun yanında bazı teşvikleri gerektirmektedir. Ateşin sürekli olarak canlı tutulması emrini sadece maddi değil manevi anlamda da irdelemek mümkündür. Toplumda Tora ateşini her zaman canlı tutmak, temel ve sürekli bir Judaik eğitimi çocuklarımıza kazandırmak gerekir. Bunu yaparken bazen maddi bazen de manevi fedakarlıklarda bulunmamız kaçınılmazdır. Bu da çok kolay değildir. Ancak bilinmelidir ki bu fedakarlıklar sayesinde çocuklarımıza iyi ve daha güvenli bir gelecek kurma şansını tanımaktayız.
Buna paralel bir görüş ile 19. yüzyıl Hasidik lideri ve büyük Tora bilgini Sefat Emet şöyle bir açıklama yapar: Bu sözler, uzun yıllar Diaspora'da yaşamış olan Yahudiler'e yönelik söylenmiştir. Yahudi karşıtları, Yahudiler'i yüzyıllar boyu zor durumda bırakmış, hayatlarını kazanmalarını engellemiş ve Tora'yı uygulamalarını fazlasıyla zor hale getirmiştir. Yoksulluk ve ekmek kaygısı sebebiyle mitsvaları yapmak çok zorlaşmıştır. Dolayısıyla Tora, her ne olursa olsun, onları dayanmaya ve yine de emirleri uygulamaya teşvik etmektedir. Bu da kültürün devamı için elzemdir. Aynı sözler günümüz dünyası için de pekala geçerlidir. Batılı dünyada çoğumuz, atalarımıza oranla öylesine rahat bir yaşam sürüyoruz ki, kendimizi bazen "oyuncaklarımızla" oynamaya fazlasıyla kaptırabilmekteyiz. Ancak bu konforu devamlı kılabilme ve ekonomik güveni kaybetmeme konusundaki kaygılarımız, bizleri oldukça sık olarak Tora öğrenimi ve mitsvaları yerine getirme konularından uzak tutmaktadır. Hepimiz, [Tanrı korusun] maddi bir konuda kayba uğradığımızda kesin bir üzüntüye ve hayal kırıklığına düşeriz. Diğer yandan aşırı doza ise hiçbir şekilde karşı da çıkmayız. Oysa söz konusu olan şey manevi düzlemdeki bir kayıpsa, bu bizi neredeyse hiç etkilemez hale gelmektedir. Hatta aşırı doz bir yana, bu konudaki en temel gereklilikler ve bilgiler, temel Yahudi kültürü ve bilinci bile bize "aşırı doz" ya da "fanatizm" gibi görünmeye başlamaktadır. Bu şekildeki davranışlar bizleri kimliğimizden ve varoluş nedenlerimizden uzaklaştırmaktadır. Ne yazık ki bu konuda bilinçli olan kişilerin sayısı her geçen gün daha da azalmaktadır. Sefat Emet'in hitap ettiği topluluk, büyük bir çoğunlukla, Tora'nın ve Tanrı hizmetinin, varolan güçlerinin asıl kaynakları olduklarının bilincindeydiler. Tüm maddi zorluklarına rağmen. Ve şimdi bizler - onlara nazaran daha rahat yaşayabilen nesiller - bir başka sınavla karşı karşıyayız. Onların eksiklik içinde farkında oldukları gerçeği, acaba biz rahatlık içinde görebilecek miyiz? Ufak maddi fedakarlıkların bizleri manevi anlamda nerelere taşıyacağının bilincinde miyiz?
Rabi Yosi Ben Kisma'nın Pirke Avot'un altıncı bölümünde yer alan sözlerini hatırlamakta fayda vardır: "zira bir insan bu dünyadan ayrıldığı zaman, ona hiçbir şey eşlik etmez - ne altın ne gümüş, ne değerli taşlar, ne de inciler. Sadece Tora (eğitimi) ve iyi işler" (Pirke Avot 6:9) Artık, toplumun kendisi için yarattığı "yeni tanrılar" a bakmayı düşünmeksizin, gerçek mutluluğu ve ebedi serveti - Tora öğrenimi ve mitsvaları - tekrar keşfetmenin zamanıdır.
Her gün yeni bir başlangıç için iyi bir fırsattır. Bu fırsatı kullanıp kullanmamaya ise kişi kendi özgür iradesi ile karar verir. Şimdi çok geç olmadan bu kararı verme zamanıdır. Belki de Mısır çıkışı ve Purim mucizesinin olduğu sene gibi denk düşen Birkat Ahama bizlere bazı güzel şeylerin müjdesini vermektedir. Bu müjdeyi karşılamaya hazır olmak için görev ve sorumluluklarımızın bilincinde olmanın ve bunları yerine getirmenin tam sırasıdır.