Sevgili Sara ve Sevgili David,
Gelecek yılla ilgili her şey, bizim kontrolümüz altında olmayacak. Hiçbir zaman da olamaz. “Roş Aşana’da yazılır ve Yom Kipur’da mühürlenir...”
Kitap şimdi yazılmakta ama önceden okuma şansımız yok. İnsanoğlunun DNA'nın şifresini çözdüğü, galaksilerin doğumunu fotoğrafladığı yirmi birinci yüzyılda, Nobel ödülü alan en büyük bilim insanının bile bilmediği bir şey var: Yarın ne getirecek? Belirsizlik içinde yaşıyoruz. İnsanın durumu budur ve hep öyle olacaktır. Ancak asıl önemli olan, bizim kontrolümüz altında bulunacak. Nasıl hareket edecek, nasıl tepki göstereceğiz? Saygın, zarif ve cömert bir şekilde davranacak mıyız? Başkalarına yardım edecek miyiz?
İdeallerimiz uğruna fedakarlık edecek miyiz? Kendimizden daha önemli bir şey için yaşayacak mıyız? Onur gösterecek, övecek, saygı ve hayranlık duyacak mıyız? Yalnız olana konukseverlik, kayba uğrayanlara teselli sunacak, ihtiyacı olanı destekleyecek miyiz?
Ailemize zaman ayıracak mıyız? Ruhumuza soluk alacak yer bırakacak mıyız? Tanrı'yı sevecek, Ona teşekkür edecek miyiz? Başkalarının hayatına renk katacak mıyız? Bunlar, Yom Kipur'da sormamız gereken sorulardır. Mutluluğumuz, başımıza geleceklere bağlı değildir; başımıza gelenlere nasıl cevap verdiğimize bağlıdır.
Yom Kipur'dan önceki son mektubumda, sizlerle Yahudilikten öğrendiğim on sırrı paylaşmak istiyorum. Gelecek yıl sizi bekleyen kader ne olursa olsun, size mutluluk getireceklerdir.
1. Şükredin. Günde bir kez, sabah dualarının başında Tanrı'ya size bütün verdikleri için teşekkür edin. Bu bile mutluğa giden yolun yarısıdır. Mutlu bir yaşamı meydana getiren bileşenlerin çoğu zaten elimizde. Mesele şu ki bunları hakkımızmış gibi görüyor ve yerine gelmemiş olan isteklerimize yoğunlaşıyoruz. Dua sırasında şükretmek, dikkatimizi iyi olana odaklar ve eksikliğini duyduğumuzun oranı hakkında bir fikir edinmemizi sağlar. Bu, alışverişe çıkmaktan daha iyi, hem de daha ucuzdur.
2. Övün. Birini iyi bir şey yaparken gördüğünüzde, bunu ona söyleyin. İnsanların çoğu, pek çok zaman takdir edilmiyor. Birinin bizi fark etmesi, teşekkür ve tebrik etmesi, başımıza gelebilecek en moral yükseltici şeylerden biridir. Dolayısıyla bu işi sizin için bir başkasının yapmasını beklemeyin. Aksine, bir başkasının yerine siz yapın. O insanların gününü renklendirecek, karşılığında onlar da sizin gününüze renk katacaktır. Alenu leshabe'ach şu anlama gelir: “Övmek bizim görevimizdir.”
3. Ailenizle zaman geçirin. Şabat'ı tutun. Hiç değilse haftada bir gün, aklınızı çelecek şeyler olmadan -televizyon, telefon, elektronik posta - birlikte oturup konuşarak, birbirinizin varlığından haz alarak yemek yiyin. Mutlu evlilik ve aileler için, zaman ayırmak gerekir.
4. Anlam arayışına girin. Zaman zaman Yom Kipur sorularını sormaya vakit ayırın: “Neden buradayım? Ne başarmayı umuyorum? Yeteneklerimi en iyi şekilde nasıl kullanabilirim? Göçüp gittikten sonra arkamdan ne söylemelerini isterim?” Anlam arayışı, tatminkâr bir hayat için esastır. Hiç aramazsanız, nasıl bulabilirsiniz? Nerede olmak istediğinizi bilmiyorsanız, ne kadar hızlı koşarsanız koşun, bir yere varamazsınız.
5. Değerlerinizi yaşayın. Çoğumuz yüksek ideallere inanır ama üzerlerinde pek nadir çalışırız. En iyisi, bu idealleri her gün uygulamaya geçirme alışkanlığını edinmektir. Mitsva dediğimiz budur: harekete geçmiş olan ve sürekli üzerinde çalışılan idealler.
6. Affetmek. Affetmek, fazla kiloları kaybetmenin duygusal karşılığıdır. Hayat garez duyamayacak ya da intikam arayışına giremeyecek kadar kısadır. Birini affetmek, affettiğiniz kişi için olduğu kadar, sizin için de iyidir; hatta daha iyidir. Kötü olan neyse, oldubitti. Üstünde durmak, kötülüğü düzeltmeyecektir. Unutun gitsin. Siz ileriye bakın.
7. Gelişmeyi sürdürün. Yerinizde saymayın; özellikle tinsel yaşamda. Yahudiliğe göre dünyayı değiştirmeye kendinizle başlarsınız. Anne Frank şöyle yazar: “Ne kadar güzel ki, dünyayı iyileştirmeye başlamadan önce kimsenin bir an bile beklemesine gerek yok.”
8. Dinlemeyi öğrenin. Sohbet sırasında çoğu zaman zamanın yarısını karşımızdakini dinlemek yerine, ne söyleyeceğimizi düşünmekle geçiririz. Dinlemek, bir kişiye verebileceğimiz en büyük armağanlardan biridir. Ona karşı açık olduğumuzu, onu ciddiye aldığımızı ve hediye ettiği sözcükleri zarafetle kabul ettiğimizi gösterir. Yahudiliğin kilit sözcüğü Shema, “Dinle” anlamına gelir.
9. Ruhunuzda sessizlik anları yaratın. Günde sadece beş dakika olsun, kendinizi teknolojinin hâkimiyetinden, cep telefonundan, dizüstü bilgisayardan ve diğer elektronik canavarlardan kurtarın. Unutmayın ki Tanrı, aldığımız her solukta... Mevcudiyetin çarpıcı havasını içinize çekin ve yaşama sevinci duyun.
10. Acıyı dönüştürün. Başınıza kötü şeyler geldiği zaman, bunları, kendinizi başkalarının acısına karşı duyarlılaştırmak için kullanın. Başlarından trajediler geçen ve sonucunda daha da güçlenen kişiler “Bunu bana kim yaptı?” diye sormadı. “Bu durum, daha önce yapamadığım neyi yapmama olanak tanıyor?” diye sordular. Karanlığa küfretmek yerine bir mum yaktılar. Koşulların kurbanı olmayı reddettiler. Aksine, umudun elçileri oldular.
Hayat, yapay muadillere vakit ve dikkat ayıramayacak kadar çok kutsama ile dolu. Yaşayın, verin, affedin, kutlayın ve övün: Bunlar yaşamı kutsamanın ve yaşamayı bir kutsamaya dönüştürmenin en iyi yollarıdır.
Sevgili evlatlarımız Sara ve David: Annenizle bana ne kadar çok kutsama verdiğinizi tahmin bile edemezsiniz. Sizin için yapabileceğimiz en iyi şey, başkaları için kutsama olmanız için Tanrı'nın size yardım etmesi için dua etmektir. Olabildiğinizin en iyisini olun, Yahudiliğin ve Yahudi halkının elçisi olun, her gün zor bir şey yapmaya çalışın, öğrenmekten ve gelişmekten asla korkmayın.
Sizi seviyoruz. Tanrı sizleri ve çocuklarınızı Yaşam Kitabı'na yazsın.