Mişna ve Talmud'un TamamlanmasıAdrianus'un zulümleri sırasında çeşitli zamanlarda bilgeler saklanmak zorunda kaldı, buna rağmen M.S. 122 yılında Uşa'da yeniden toplanmayı başardılar ve bir sessizlik döneminde, M.S. 158 yılında Yavne'ye yerleştiler.

Rabiler bu kadar çok zulüm ve huzursuzluğun ortasında, Yahudi halkı Yisrael ülkesinden kaçarken rabinik gücün merkezini daha uzun süre canlı tutamayacaklarını biliyordu. Yine de bu büyük kaos dönemlerinde rabilerin en mükemmel olanlarından bazıları şöhrete ulaşmayı başardı.

Aralarında sayabileceklerimiz:

Rabi Akiva (bir önceki bölümde ele almıştık)

Rabi Akiva'nın baş öğrencisi Rabi Meir, aynı zamanda efsanevi Bruria'nın kocası Rabi Şimon Bar Yohay, Kabala'nın merkezi metni Zohar'ın yazarı

Rabi Şimon Bar Yohay'ın oğlu Rabi Eliezer

Rabi Şimon Ben Gamliel II, Hilel hanedanından ve Kral David'in direkt olarak soyundan gelen.

YEUDA ANASI-PRENS YEUDA

Yükselecek ve şöhrete kavuşacak bir kişi daha vardı. Rabi Şimon Ben Gamliel II'nin oğlu Rabi Yeuda HaNasi (yani "Prens" Yeuda).

Kaos zamanında rabiler daha önce yapılmamış bir şeyi yapmak zorunda olduklarına karar verdi - Sözlü Kanunu yazmak.

Bu zaman dönemini anlamada kesinlikle temel bir şahsiyet ve Yahudi tarihinin en büyük kişilerinden biridir.

Öylesine büyüktü ki Yahudi bilginler şimdi onu şefkatle sadece Ribi diye anar. Benzersiz bir yetenekler kombinasyonuna sahipti: hem büyük bir Tora bilgini, hem de kuvvetli bir liderdi. Bu da ona bu kaotik zamanda Yahudi halkına öncülük etme gücünü verdi.

Ayrıca son derece varlıklı bir kişiydi, bu sayede sadece Yisrael ülkesindeki Yahudilere karşı değil, Romalı makamlar nezdinde de yapılması gerekenleri yapacak konuma geliyordu.

Nispeten sessiz bir dönemde Rabi Yeuda HaNasi Adrianus'u izleyen Roma imparatorları ile, özellikle de Markus Aurelius ile dost olmayı başardı. Tarihçi Rabi Berel Wein Echoes of Glory (sh.224) adlı kitabında şöyle yazar:

 "Parta savaşı sırasında, büyük şans eseri, Markus Aurelius Rabi (Yeuda HaNasi) ile karşılaştı; dost, hatta sırdaş oldular... Markus Aurelius Yehuda'da dostuna devlet politikası konularında olduğu kadar, kişisel konularda da danıştı...

 "Markus Aurelius'un, M.S. 180 yılında ölümü ile sona eren hükümdarlığı sırasında Roma ile Yahudiler arasındaki ilişki doruğa ulaştı. Rabi'nin (Yeuda HaNasi) liderliğindeki Yahudiler bu mutlu huzur dönemini köşede bekleyen karanlık günlerin mücadelesine hazırlanmak için kullanacaktı."

Mişna bu zamanda -M.S. yaklaşık 177-200 yıllarında- doğdu.

MİŞNA

Mişna Nedir?

Geçen bölümlerde Yahudi halkının Sinay Dağı'nda Yazılı ve Sözlü Tora'yı aldığını anlatmıştık. Sözlü Tora, yazılı kanunların nasıl uygulanacağının ve takip edileceğinin sözlü açıklamasıydı.

Sözlü Tora nesilden nesle geçti ama hiçbir zaman yazılmadı. Neden? Çünkü Sözlü Tora'nın akışkan olması gerekiyordu. Prensipler aynı kalıyordu ama uygulamanın her türden yeni koşula uyarlanması lazımdı.

 Bu sistem olağanüstü iyi çalıştı, merkezi otorite -Sanedrin- de öyle, aktarma zinciri ise hiç kesintiye uğramadı (yani öğretmenler bilgeliklerini gelecek kuşak öğrencilere aktarmakta özgürdü). Ne var ki Bet-Amikdaş'ın yıkılmasından sonra Sanedrin defalarca yok edilmeye çalışıldı, öğretmenler de gizlenmek zorunda kaldı.

Rabi Yeuda HaNasi işlerin kısa zamanda düzelmeyeceğini anladı. Bet-Amikdaş'ın kendi döneminde, hatta gelecek birçok nesil sırasında da yeniden inşa edilmeyeceğini gördü. Sürekli zulümler ve çok zor yaşama koşulları yüzünden Yahudilerin ülkeden kaçtığını gördü. Merkezi otoritenin her zamankinden zayıf olduğunu ve bütünüyle sona erebileceğini (ki 4. yüzyılda olan budur) de gördü. Aktarma zincirinin hiçbir zaman kırılmaması için Sözlü Tora'yı yazma zamanının geldiğine karar verdi. Bu devasa bir işti.

Rabi Yeuda HaNasi bütün anılarını toplamak için mümkün olduğunda çok rabi'ye başvurdu. Sinay Dağı'nda Moşe'ye kadar izlenebilecek kanuni geleneklerle ilgili bütün bildiklerini sordu. Bütün bu hatırlananları derledi, düzenledi, sonucunda da Mişna ortaya çıktı. (Mişna sözcüğü "tekrar" demek çünkü tekrarlayarak öğrenilirdi; mişna genişletildiğinde "öğrenmek" anlamına gelir.)

YAHUDİ KANUNUNUN ALT KATEGORİSİ

Mişna, Yahudi kanununun altı temel alanını ele alan altı temel bölüme, altmışüç masehet - konu başlığına ve beşyüzyirmibeş bölüme ayrılmıştı:

 Zeraim, sözcük anlamı "tohum", bütün zirai kuralları, yiyecekle ilgili kanunları ve kutsamaları kapsar.

Moed, sözcük anlamı "bayram" Şabat ve diğer Yahudi bayramlarının ritüellerini ele alır.

Naşim, sözcük anlamı "kadınlar", erkekle kadın arasındaki bütün konuları, evlilik, boşanma, vb. inceler.

Nezikin, sözcük anlamı "zararlar", medeni kanunu ve ceza kanununu kapsar.

Kodaşim, sözcük anlamı "kutsal şeyler", Bet-Amikdaş kanunları ile ilgilidir.

Taarot, sözcük anlamı "saf şeyler", ruhani temizlik ve kirlilik kanunlarını konu alır.

Rabi Yeuda HaNasi Mişna'yı, M.S. 219 yılında Galile'deki Tsipori şehrinde tamamladı. Arkeolojik açıdan çok ilginç olan bu siti bugün hâlâ ziyaret edebilirsiniz.

Bet Şearim adlı yerde arkeologlar bir dağın eteğinde bir dizi yeraltı mezarı buldu. Hatta dönemin birçok büyük bilgininin mezarının yanı sıra, üzerinde ismini taşıyan onun mezarını da buldular.

TALMUD'UN YAZILMASI

Rabi Yeuda HaNasi Mişna'yı bitirir bitirmez rabiler bunun yeterli olmadığını fark etti. Steno tarzında, yer yer de şifreli yazılmıştı çünkü okuyacak kişinin konuyu çok iyi bildiği varsayılmıştı. Böylece Mişna hakkında tartışmaya başladılar ve bu tartışmaların özünü yazmaya koyuldular.

O zamanlar Yahudi nüfusun önemli bir kısmı Roma İmparatorluğu'nun sınırları dışında bulunan Babil'de yaşadığından, oradaki rabiler tartışmalarını bir araya topladı ve ortaya Talmud Bavli, ya da Babil Talmud'u çıktı. İsrael topraklarında ise ayrı tartışmalar yer aldı, bunların da sonucu Talmud Yeruşalmi, ya da Yeruşalayim Tamud'u idi. (Aslında Yeruşalayim Talmud'u Yeruşalayim'de değil, Sanedrin'in bulunduğu Tiberya'da yazılmıştı ama Sanhedrin'in asıl yuvasına saygı göstergesi olarak Yeruşalayim Talmud'u diye adlandırıldı). Yeruşalayim Talmud'u Babil Talmud'undan çok daha kısa, anlaşılması çok daha zordu çünkü düzenlenmesi çok daha aceleye gelmişti.

Yisrael'deki durum, çok daha istikrarlı olan Babil'dekinden çok daha kötüydü.

(Günümüzde yeşiva'da Talmud'u öğrenen Yahudi öğrenciler başlıca olarak Babil Talmud'unu kullanır).

 Talmud, Mişna'da yorumlanan Yahudi kanunu ayrıntılarının yalnızca bir uygulanışından fazlasıdır. Tüm Yahudi varlığının ansiklopedisidir. Talmud aynı zamanda çok sayıda agadata da içerir, bunlar Yahudi dünya görüşündeki birçok konuyu resmetmeye yönelik öykülerdir. Bu öyküler birçok konuda zengin ve derin bilgiler içerir. Ne arasanız bulabilirsiniz.

Bu bilgiler Yahudi halkı için hayati önem taşıyordu çünkü Yahudi kanunu Tora'daki bir cümleyi okuyup onu kelimesi kelimesine hiçbir zaman uygulamamıştı. Örneğin "göze göz, dişe diş." Yahudi kanunu eğer biri seni kör ettiyse, sen de gidip onu kör etmelisin demiyordu. İki kör kişinin ortaya çıkmasının kime ne yararı olacaktı? Bu her zaman iki seviyede anlaşılıyordu:

1) Adaletin orantılı olması gerektiği (bir göz için bir hayat değil) ve

2) bir gözün değerine karşılık bir gözün değeri, yani maddi hasarlar için.

Böylece Talmud hem yazılı, hem de sözlü geleneği bir arada sunuyordu. Talmud'u okumak çok sayıda argümanı okumak demektir. Her sayfada rabiler tartışır gibidir. Bu tür bir tartışmaya -amacı gerçeğin özüne ulaşmak olan- pilput denir. Bu sözcük yeşiva dünyasının dışında olumsuz bir çağrışıma sahiptir çünkü bu tartışmaları okuyan eğitimsiz kişinin gözünde rabiler sadece saç baş yolmaktadır. Bazı argümanlar ise gerçek yaşamda hiçbir temele dayanmamaktadır. Ama öyle değil.

Rabilerin gündelik yaşamda hiçbir uygulaması olmayacak konular hakkında tartışmasının nedeni gerçeğe soyut bir şekilde ulaşmak, prensibi ortaya çıkarmaya çalışmaktı. Bu rabiler gerçeğin ne olduğunu anlamak ve doğru olanı yapmakla ilgileniyordu. Gerçek Yahudiliğin özüdür, en yüce gerçek de Tanrı'dır.

Dikkat çekilmesi gereken bir başka önemli nokta da rabilerin hiçbir zaman büyük konular hakkında tartışmadıklarıdır. Domuz yemek ya da yememek, Şabat günü ateş yakılabilir mi yakılamaz mı gibi tek bir tartışma dahi bulamazsınız. Bu konu verilmiş ve tamamıyla kabul edilmiştir. Sadece küçük hususlar tartışma konusudur. Bu rabiler gerçeğin özüne ulaşarak belirlenen prensiplerin günün birinde çok daha ileri düzeyde anlamlar kazanacağını bilecek kadar bilge idi.

GEMARA

Bugün Talmud sayfasına bakacak olursanız, Mişna'nın İbranice metninin sayfanın ortasında yer aldığını görürsünüz. Mişna'nın İbranicesinin arasına Aramica açıklamalar serpiştirilmiştir. Buna Gemara denir.

Aramice Gemara sözcüğü "gelenek" demektir. İbranice ise "tamamlamak" anlamına gelir. Gerçekten de Gemara, Mişna konusundaki çeşitli rabinik tartışmaların derlenmesi olup Mişna'yı tamamlar.

Mişna ve Gemara metinleri, daha ileriki bir dönemin metin ve yorumları katmanları ile örtülüdür.

Mişna metni yaklaşık M.Ö. 100 ile M.S.200 yıllarında yaşamış rabilerin deyişlerini içermektedir. Bu rabilere Tanaim, "öğretmenler" denir. Bu gruba Rabi Şimon Ben Zakay, Şimon Bar Yohay, Rabi Akiva ve tabii Rabi Yauda HaNasi gibi büyükler dahildir. (Gemara'da hepsi, Hillel, Ben Zoma, Şamay haricinde, isimlerinden önce Rabi unvanını taşır).

Gemara metni ise yaklaşık M.S. 200 ile M.S. 500 yılına kadar yaşamış olan rabilerin deyişlerini içerir. Bu rabilere Amoraim, "açıklayıcılar, ya da "yorumcular" denir. Bu gruba Rav Aşi, Rav Yohanan, vb. dahildir. (Amoraim'lerin isimleri o kadar ünlü değildir ama hepsi Rav ile başlar).

Bugünkü Talmud'un çevre metni Rişonim'i, yani "Ortaçağ dönemine ait hahamları" de içerir: Şulhan Aruh olarak bilinen Yahudi kanunun 16. yüzyıldaki yazarı Rabi Yosef Caro'dan önce gelen rabinik otoriler. Rişonim'lerin en önde gelenleri arasında Raşi, öğrencileri ve soyundan gelenler, Tosafos'un baş yazarları olan Maimonides ve Nahmanides de yer alır. Bu rabilerin katkılarını ileride tartışacağız.

Rabi Yeuda HaNasi ve onu izleyenlerin eserinin ne kadar önemli olduğu, bir sonraki yüz yıl içinde, Yahudi halkının dini bir başka tehditle karşı karşıya kaldığında çok daha açıklık kazanacaktır. Roma İmparatorluğu'nun, bütün halkının Hıristiyan dinini kabul etmesine karar verdiği zaman..