makabi

Yahudilerin Yunanlılara ve Helenizm'e karşı mücadelesinin ayrıntılarını Makabilerin iki kitabından biliyoruz.

(Bu kitaplar Tora'da yer almaz çünkü 26. bölümde öğrendiğimiz gibi Sanhedrin üyeleri o dönemden yıllarca önce Tora'nın neleri içermesi gerektiğine karar vermiş, bu olaylar ise çok daha ileriki bir zamanda gerçekleşmiştir. Muhtemelen Haşmoni ve kesinlikle peygamber olmayan bir tarihçi tarafından yazılmış olan Makabilerin kitapları, Tevrat'ın dışında bırakılmış ve Talmud'da sözü geçen başka yazıları da içeren Sefer HaChitzonim adlı bir derlemede bulunur.)

Yahudilerin isyanı insanlık tarihinde bir örnektir. Dünyadaki ilk ideolojik/dini savaştır. Eski dünyada hiç kimse tanrıları için ölmemiştir. Sadece Yahudiler dinlerinin -o zamanın yegâne tektanrılı dini- uğruna can vermeye değer olduğunu düşünüyordu.

Ancak (28. bölümde gördüğümüz gibi) bu sadece Yunanlılara karşı bir savaş değil, aynı zamanda bir iç savaştır. Yahudiliğe sadık olan Yahudiler, Helenleşen ve Yunanlıların tarafını tutan diğer Yahudilere karşı çarpıştı.

M.Ö. 167 yılındayız ve Yunanlıların Yahudiliğe karşı zulmü doruk noktasındadır. Yunan birlikleri Modiin şehrine (günümüzde de ziyaret edebileceğiniz Yeruşalayim-Tel Aviv yolu üzerinde, Yeruşalayim'in batısında bir belde) varır ve Yahudilerin Yunan tanrılarına bir domuz kurban etmesini talep eder. Şehrin büyüğü, bir Koen olan Matatya bunu reddeder.

Tüm milletler boyunduruğu  altında yaşadığı kralın kanunlarına uyarsa da, babalarından miras aldıkları dini uygularlar. Bu nedenle ben, çocuklarım ve kardeşlerim de atalarımızın bizlere bıraktığı mirasa uygun yaşayacağız. Bizler de kralın emirlerine uymayacağımızı ve dinimizden hiçbir şekilde feragat etmeyeceğimizi bildiririz. (Makabiler 2:19-22)

 Ama orada, Yahudilere sözü bile edilmeyecek olanı yapmaya istekli Helenleşmiş bir Yahudi bulunmaktadır. Domuzu kurban etmek üzereyken Matatya onu bıçaklar ve yanındaki Yunanlı yetkiliyi öldürür. Ardından kalabalığa doğru döner ve şöyle der: "Tanrı'nın kanunundan yana ve antlaşmaya sadık olan herkes beni izlesin." (I Makabiler 2:27)

Matityau ve beş oğluna -adları Yeuda, Elazar, Yohanan, Yonatan ve Şimon olan- katılanlar tepelere doğru yol alırken Yunan tanrılarının gelip intikam olarak bütün köyü yerle bir etmesini beklemektedir. Tepelerde bir gerilla ordusu örgütlerler. Başlarında lakabı "çekiç" anlamına gelen Makabi olan en büyük oğul Yeuda vardır. Makabi aynı zamanda Yahudi halkının savaş çığlığı Mi Kamoha Baalim Aşem (Tanrı'nın güçleri arasında senin gibi olan) sözcüklerinin baş harfleridir.

Bu Makabi ordusunun tam olarak ne kadar büyük olduğunu bilmiyoruz ama en iyimser tahmin bile 12.000 kişinin üzerine çıkmaz. Bu minik güç 40.000 kişilik Yunan ordusuna karşı çarpışmaya başlar.

Yunanlıların üstünlüğü sadece sayısal değildir. Profesyonel askerleri, teçhizatları, eğitimleri ve eski dünyanın tankları olan savaş filleri vardır. Yahudiler ise sayı, eğitim ve teçhizat açısından (fillerinin olmadığını söylemeye gerek bile yoktur) çok daha zayıftır ama bu eksiklikleri cesaretleriyle kapatırlar.

Çarpışmaların çoğu sahildeki ovalık bölgeden (Tel Aviv) Yeruşalayim'e uzanan bayırlarda gerçekleşir. Yunanlılar ordularını doğal kanyonlardan, Yahudilerin en iyi korudukları yerler olan dağlık yörelere çıkarmaya çalışmaktadır. Ulaşabilecekleri birkaç yer vardır, Makabiler de onları buralarda kıstırır.

Makabilerin hikayesini okuduğunuzda birkaç hafta içinde olup biten bir olaymış izlenimine kapılırsınız. Savaşılır, Yahudiler kazanır, Yunanlılar da evlerine gider. Aslında çarpışmalar 25 yıl sürer ve her iki taraf da büyük zararlara uğrar.