Peygamber Şemuel Şaul'un İsrael Kralı olamayacak kadar zayıf olduğunu anlayınca başka bir aday aramaya koyulur.
Tanrı'nın rehberliği ile kendini Betlehem'de, İşay adlı bir kişiyi ziyaret ederken bulur. Gelecekteki kral İşay'ın oğulları arasından çıkacaktır. İşay yedi oğlunu tanıtır ve Şemuel hepsinin şaşırtıcı insanlar olduğunu görür: fiziksel olarak formda, Yahudi kanununda iyi eğitim görmüş, kendilerini Tanrı'ya adamış kişiler ama yeterince iyi değiller. Tora der ki Şemuel İşay'ın oğullarından birini hayranlıkla incelerken Tanrı'dan bir mesaj alır:
Tanrı Şemuel'e dedi ki: "Dış görünüşüne ve uzun boyuna bakma çünkü onu reddettim. Çünkü durum insanın algıladığı gibi değildir: insan göze görüneni görür ama Tanrı kalbin içindekini görür." (1 Şemuel 16:7)
O zaman Şemuel sorar: "Başka oğlun yok mu?" İşay biraz mahcup, cevap verir: "Ufak olanı var ama koyunlara bakıyor."
O ufak olanı David'dir. Şemuel İşay'a gidip onu getirmesini söyler ve kızıl saçlı küçük David görünür görünmez Şemuel aradığı kişinin o olduğunu anlar. Fiziksel olarak çok etkileyici olmamasına rağmen, İsrael'in gereksinim duyduğu güçlü liderin özelliklerine sahiptir.
Bu bize insanları nasıl yargılamamız gerektiği hakkında çok önemli bir ders verir. Nasıl göründüğümüze göre yargılanıyoruz, bu yüzden de estetik cerrahi ve hep genç görünmek o denli önemli oluyor. Yahudilik kişinin gerçek büyüklüğünün dış görünüme göre değil, ruhunun büyüklüğüne göre ölçüldüğünü söyler.
MESHEDİLEN
Şemuel bir küçük yağ şişesi alır ve yağı David'in kafasına döker. Bunun adı "meshetmek"tir.
Şemuel David'i meshedince bu David'in kral olduğunu anlamına gelmez. Tanrı tarafından sıradaki olarak gösterildiği anlamını taşır.
Bu arada Şaul Şemuel tarafından günlerinin sayılı olduğu söylediği halde, hiçbir şeyden habersiz hükümdarlığa devam eder.
Tora David'in meshedildiği andan itibaren "Tanrı'nın ruhunun Şaul'dan ayrıldığını" ve Şaul'un derin bir depresyona girdiğini anlatır. Sıkıntısını hafifletmek için danışmanları, müzik dinlemenin kralın kendini daha iyi hissetmesine yardım edeceğini düşünerek bir arp çalgıcısı getirmeye karar verir.
Hâlâ çoban olan David'in saraya getirilmesi böyle olur. Çok güzel arp çalmaktadır ve müziği, bu gencin yerini alacağını bilmeyen Kral Şaul'u rahatlatır.
DAVİD VE GOLİAT
Bu sırada İsrael sürekli Filistilerle savaş halindedir.
Eski savaşların kırlarda yapıldığını biliyoruz. Homeros'in İlyada'sında Truva kuşatması (M.Ö. 1200 civarında) epik hikayesinde çarpışmaların ne şekilde gerçekleştiğini okuduk. Her iki tarafın halkı adına dövüşecek olan büyük şampiyonunu gönderdiğini görüyoruz. Çoğu zaman savaş bu dövüşme ile biterdi çünkü kaybeden tarafın morali öylesine bozulurdu ki geri çekilirdi.
Yahudi tarihinin bu döneminde de durum aynıdır. Filistilerin oldukça ürkütücü bir şampiyonu vardır. Adı Goliat'tır. Dev gibi biridir.
(Güreş aleminde Dev Andre adında biri vardı. 2 metre 25 boyunda, 220 kilo ağırlığındaydı. Aynı anda üç kişiyle güreşirdi. Goliat ondan da iriydi.)
Sorun şudur ki Yahudilerin hiçbir şampiyonu yoktur.
Yahudi orduları Yeruşalayim'in güneyindeki Elah Vadisi'nin (bugün İsrael'de bu yeri hâlâ ziyaret edebilirsiniz) bir tarafında, Filistilerse öbür tarafında durmaktadır. Goliat Filistin hatlarının önünde ilerlemekte, Yahudilere küfürler yağdırmaktadır. Utanç içindeki İsrael ordusu ise bunları dinlemek zorundadır çünkü kimse Goliat'la dövüşmek istemektedir. Günün birinde, orduya katılmak için çok genç olan David ağabeylerine yiyecek getirmek üzere savaş alanına gelir ve gördükleri karşısında şoka uğrar.
TANRI'YA İNANÇ
Kimsenin Goliat'la dövüşme cesaretini göstermemesine çok kızan David bu iş için gönüllü çıkar ama insanları ikna etmekte çok zorlanır. Sonunda Tanrı'ya sarsılmaz inancıyla Kral Şaul'u razı eder:
Ve David dedi ki: "Beni aslanın pençelerinden ve ayının pençelerinden kurtaran Tanrı, Filistinlinin ellerinden de kurtaracaktır." (1 Şemuel 17:37)
Şaul da şu şekilde cevap verir:
"Git, Tanrı seninle olsun."
Kılıcı ve kalkanı olmayan David sadece sapanı, birkaç taşı ve Tanrı'ya derin inancı ile Goliat'ın karşısına çıkar.
Onu görünce Goliat güler:
"Ben bir köpek miyim ki sopalarla geliyorsun?"
Ama David istifini bozmaz:
"Sen bana bir kılıç, bir mızrak ve bir ciritle geliyorsun ama ben hakaret ettiğin İsrael ordularının, taburlarının Tanrısının adıyla geliyorum. Bugün Tanrı seni benim elime verecek... ve bütün bu topluluk Tanrı'nın kılıç ve mızrakla kurtarmadığını görecek..." (1 Şemuel 17:47)
Goliat ona doğru ilerlerken David sapanı ile devin yüzüne bir kaya fırlatır. Kaya Goliat'ı alnına isabet eder, Goliat yüzünün üzerinde yere düşer. David Goliat'ın kılıcını alır ve kafasını keser.
Şaşkına dönen Filistiler kaçmaya başlar, İsrael ordusu onların peşine düşer. Sonuç Yahudiler için büyük bir zaferdir.
GÜÇLE DEĞİL
David'in savaş alanında söylediği sözler çok etkilidir. Peygamber Zeharya'nın ünlü sözlerini aksettirerek Yahudi ulusunun gerçek gücünün Tanrı olduğunu vurgular:
"Kuvvetle değil, güçle değil ama Benim ruhumla" der Orduların Tanrısı." (Zeharya 4:6)
Yahudilerin, Tanrı onlarla olduğu takdirde kazanacaklarını ve bunu göz ardı eder etmez başlarının belaya gireceğini hatırlamaları gerekir. Çağdaş İsrail tarihine geldiğimizde bunu göreceğiz: 1967'deki büyük zafer ve 1973'teki korkunç kayıplar.
Yahudilerin güç kaynaklarının nereden geldiğini her zaman anımsaması gerekir.
Bir gecede süper kahraman olduğu halde David bunu aklından çıkarmayacak olan Yahudi bir liderdir. Kralın kızı Mihal ile evlenir. Onun hakkında bir şarkı bile bestelenir ve çok popüler olur: "Şaul binlerce öldürdü ve David on binlerce."
David'in çok sevilmesi Şaul'u hastalıklı bir şekilde kıskandırır. Onu öldürmeye çalışır ve Mihal tarafından uyarılan David kaçmayı başarır. Şaul onu ülkenin dört bir yanında arar ve David saklanmaya mecbur olur. Ama Şaul'un hükümdarlığı artık fazla uzun sürmeyecektir; bir savaşta öldürülmek üzeredir.
ŞAUL'UN SON SAVAŞI
Filistiler yine saldırır: kuzeyde, Galile yakınlarda Gilboa Tepesi'nde.
Filistilerin ülkeye ne derecede sızmaya başardıkları şaşırtıcıdır. Artık sadece sahilde bulunmamakta, Gilboa Tepesi'ne, Beit She'an'a ve oradan Şam'a uzanan eski ticaret yolu -Kralın Yolu- bölgesine varmış durumdadırlar. Yahudi halkı için stratejik olarak kötü bir yerdedirler. Şaul Filistilerle çarpışmak üzere ordusu ile ilerlemektedir.
Şaul Peygamber Şemuel'e danışmak suretiyle her savaşın sonucunu her zaman bilirdi. Ama peygamber ölmüştür. Yine de onunla öbür dünyada temas etmeyi başarır ve Şemuel onun hiçbir şansının kalmadığını çünkü Tanrı'nın artık onunla olmadığını söyler.
Buna rağmen, Şaul korkak olmadığından Yahudi halkını savaşa götürür. Oğulları gözünün önünde öldürülür. Yenilgi muhakkaktır. Kendisi de düşmanın eline geçer, yaralanır, kılıcının üzerine düşer ve ölür.
Filistiler Şaul'un bedenini alır, kafasını gövdesinden ayırır ve ülkenin dört bir yanında dolaştırır. Bedenini ve üç oğlunun bedenlerini Bet Şean şehrinin duvarlarına asarlar ama Yahudiler gece geri gelir, başsız bedeni çalar ve gömerler.
Bu arada David güneyde, kral olarak taç giydiği Hevron'da ortaya çıkar. Bir sonraki bölümde hükümdarlığının hikâyesini ele alacağız.