İnsan her zaman bir saz kadar esnek olmalı ve bir sedir kadar katı olmaktan kaçınmalıdır.
Talmud, Tracte Taanit
Büyükbabamla Yahudiliğin öğretileri ve esasları hakkında çok tartışırdık. Ama sadece bir kez anlaşamadığımız bir konu olmuştu.
Bu da minyan'ın doğası ile ilgiliydi. Minyan fikri, Yahudi insanların manevi hayatının merkezidir. İnsanlar tek başlarına istedikleri zaman dua edebilecekleri halde, resmi bir dua için en az on kişinin bir arada durması gerekir. İşte bu on kişilik gruba minyan denir.
Neden Büyükbaba?" diye sormuştum aklım karışmış bir şekilde. Bana sabırla kuralı açıklamıştı. On yetişkin erkeğin Tanrı adına bir araya geldiklerinde, Tanrının da aslında onlarla birlikte odada bulunduğuna inanılır. Bütün odalar, dini gerekliliklerin yerine getirilebileceği kutsal bir mekan haline gelir. 5000 yıllık sürgün ve evsizlikten sonra, hiçbir şeye alışılmamalıdır. Kutsal mekanlar taşınabilmelidir.
Bunu duyunca hayran kalmıştım. Büyükbabam bu kuralın çok önemli olduğunu, o kadar ki, ölen bir kişi için dua edileceğinde, yeni doğan bir bebek hayat kitabına yazılacağında veya hayatın kutsal olduğunu gösteren ve insanların Tanrıya bağlılıklarını duyuran herhangi bir ritüel sırasında bir çok kez erkeklerin evlerinden çağrıldığını anlattı. Prusya'da bir ya da iki kez, sokağa çıkıp, hiç tanımadığı bir adamı on kişiyi tamamlamak için kolundan çekip sinagoga götürdüğü bile olmuştu. Büyükbabam böyle bir daveti kimsenin reddetmeyeceğini söyler. Bu önemli bir görev olarak kabul edilir.
"Ama neden sadece erkekler, Büyükbaba?" diye sordum. Duraksadı. "Kanun on erkek olduğunu söylüyor" diye cevap verdi yavaşça. Daha fazla bir açıklama bekledim ama büyükbabam başka bir şey söylemedi.
"Tanrı, bir araya toplanmış on kadınla beraber bulunamaz mı?" diye sordum. Bu soruyu tekrar düşündüğümde, büyükbabam için zor bir an olduğunu görebiliyorum.
"Kanun bu konu hakkında hiçbir şey söylemiyor. Başlangıçtan beri bu on erkekti." Çok şaşırmıştım.
"Eğer bir şey eskiyse, doğru olmak zorunda mıdır?" diye sordum.
"Tabii ki de hayır" diye cevap verdi.
"Peki, ben de Tanrının odadaki on kadınla da bulunabileceğine inanıyorum" dedim basitçe.
Daha önce hiçbir konuda anlaşmazlık yaşamamıştık, ben biraz şaşkındım. Ancak büyükbabam inançlarımız arasındaki farklılıktan hiç de rahatsız olmamıştı. Bunu bir daha tartışmadık. Onun bu konuyu unuttuğunu düşünmüştüm. Birkaç sene sonra, büyükbabam çok hastalandı. Ölümünden bir kaç ay önce, onu yormamak için, ancak çok kısa süreliğine ziyaret edebiliyordum. Neredeyse yedi yaşımdaydım ve çok iyi okuyabildiğim için gururluydum. Büyükbabama genelde kitaplarından birini okuyor ya da sessizce yanında oturuyordum. Bazen uyuduğu zaman elini tutardım. Bir keresinde uykudan uyandığında bana sevgiyle bakıp şu sözleri söylemişti: "Sen bir minyansın. Tek bağına da olsan!
Rahel Naomi Remen