Bu hikayede, Bayan Hammer'ın nasıl iyiliksever bir insan olduğunu, içinden yardımseverliğin nasıl doğal olarak geldiğini göreceğiz. Onun ifade ettiği gibi: "Gördüklerim ve yaşadıklarımdan dolayı, kendimi sadece Seçilmiş Milletin bir parçası olarak hissetmekle kalmıyor, ayrıca kişisel olarak, benim kadar şanslı olmayan kişilere yardım etme görevi için de seçilmiş oluğumu hissediyorum".
Bayan Hammer, Rusya'nın küçük bir köyünde dünyaya gelmişti. Dört yaşındayken, Birinci Dünya Savaşı'nın başlamasıyla, annesi onu ve kız kardeşlerini, yakın akrabalarının yanına göndermişti. Klara, büyükannesi ve büyük babasının yanına gitmişti. O, hala büyükbabasının sıcaklığını ve iyiliğini sevgiyle hatırlar. Çocukken, Klara çok yemek seçer, yerken de çok zorlanırdı. Büyükbabası, onu kucağına oturtur, Klara'nın hala aklından çıkmayan çok güzel, hasidik bir şarkı öğretirdi. Şarkıyı söylerken, Klara'ya yemek yedirirdi. Ancak bu güzel olay maalesef, fazla uzun sürmedi. Yahudi olmayan çiftçilerin pazar kurma zamanları olan pazartesi günlerinin birinde, Klara, her zamanki gibi büyükanne ve büyükbabasıyla, haftalık tavuk, yumurta, soğan ve patates ihtiyaçlarını almak için köye inmişti. Çiftçiler, mallarını koydukları kocaman kasalarını getirir, köyün tam ortasındaki meydana, tam sinagogun önüne koyarlardı. İlk başta üstleri örtülü olurdu. Köylüler gelince, çiftçiler kasalarının üstlerini açar, satışa başlarlardı.
O pazartesi günü, Klara'nın büyükbabası dua etmek için sinagoga gitti. Klara, büyükannesiyle yakınlarda bir yerde beklediler. İnsanlar, en sonunda sinagogdan çıktığında, çiftçiler, kasalarının üstlerini açtılar. Ama tavuklar, yumurtalar, soğanlar ve patatesler yerine; kasalardan ellerinde baltalar, sopalar olan adamlar çıktı. Yahudileri dövmeye, sinagogun içine doğru kovalamaya ve sinagogu ateşe vermeye başladılar. Ardından kaçtılar. Yangın söndürebildiğinde, Klara'nın büyükbabası ile başka üç kişi, çok kötü bir şekilde yanıp yaralanmışlardı. Ne yazık ki, büyükbaba, acıya dayanamayıp vefat etti.
Ama büyükbabanın şarkısı, yüreğinden çıkan o melodi, Klara'nın da yüreğinde bir kıvılcımın çakmasını sağladı. O, melodiyi hiç bir zaman unutmadı ve büyükbabasının iyiliklerini hep içinde sakladı.
Büyükbabasının ölümünden sonra, Klara evine geri döndü. Bir kaç yıl sonra, köyde pogromlar, Yahudiler'e karşı uygulanan katliamlar gerçekleşmeye başladı. Klara, anne-babası, ve küçük kardeşleri tam kaçarlarken, köyün biraz dışında yaşayanlar tarafından kuşatıldılar. Atın üstünde olan liderlerinin yüz ifadesi acımasız ve korkunçtu. Ama Klara'nın babası, o adamı tanıdı. Önüne koşup, "Bana ve aileme zarar mı vereceksin? Annemin sana her gün nasıl çay ve kurabiye getirdiğini hatırlamıyor musun?"dedi.
Köylü, ormana doğru konuşmadan, sanki saatler süren bir süre baktı. Ardından, sertçe emretti: "Beni takip edin!". Onları ormana doğru sürdü. Belli bir noktaya geldiklerinde, arkasına dönüp, "Şimdi serbestsiniz" dedi.
1997'de, Bayan Hammer, 32. torununun Brit Milla, sünnet törenine katılmanın mutluluğuna erdi. Kadınlarla beraber dururken, "Ve ismi İsrael'de, Avraam Yonah olacak" dendiğini işitti. Kalbi heyecanla attı çünkü bu, büyükbabasının ismiydi!
Törenden sonra, Avraam Yonah'ı, 'büyük büyük annesinin' yanında getirdiler. Klara, onu kucağında tutup, büyükbabasının şarkısını söyledi. Etrafındaki insanlara, "Bu bebek, altıncı nesil, bli ayin hara. Benim büyükbabam, babam, ben, kızım, torunum ve torunumun kızı. Ve şimdi bu çocuk, Yeruşalayim'de, büyükbabamın şarkılarında, "L'şana Haba'ah b'Yeruşalayim' dediği şehirde. Şimdi Tanrı'ya şükür buradayız" dedi.
Bunlar Bayan Klara'nın, her anı minnettarlık ve iyiliklerle doldurabilme yeteneğini gösteren, benim hatırlayabildiğim bir kaç küçük anı...
O, her seferinde, heyecanla şöyle der: "Hepsi bu. Yaşadıklarımı hatırlayınca- pogromları, mucizeleri, 9 yaşında hasta olduğumda nasıl hapsedildiğimi ve bir parça ekmek için nasıl yalvardığımı- ve sonra torunumun çocuklarını görünce, Hashem'in beni belli bir amaç için koruduğunu düşünüyorum. Bu bana inanılmaz bir güç veriyor. Minnettarlığımı ifade edebilmenin en iyi yolu, günlerimi, başkalarına iyilik yaparak geçirmektir benim için..."