Etrafımızda o kadar insan acı çekerken, dünya nimetlerinden zevk almamız doğru mudur?Eğer doğru olmadığını düşünüyorsanız, bu demektir ki, hiçbir zaman hiçbir şeyden zevk almanız mümkün olmayacaktır. Çünkü dünya her zaman acılarla dolu olacaktır. Tora'nın bize hatırlattığı gibi:
"Çünkü memleketinin içinden fakir eksik olmayacaktır; bunun için ben: Mutlaka kendi memleketinde kardeşine, hakirine ve fakirine elini açacaksın diye sana emrediyorum" (Devarim 15:11). Fakirliğin yarattığı acılar günün birinde ortadan kaldırılmış olsa dahi, hastalıklar ve insanların birbirlerine karşı zalimliği ilelebet devam edecektir.Bu durumda, yani bir sürü insan acı çekmekteyken, hayattan zevk almak doğru olur mu?
Yahudi felsefesinde bu sorunun cevabı "evet"dir. Cömert ve ahlaklı olduğunuz müddetçe, hayatın nimetlerinden zevk almaya hakkınız vardır.
Yahudi ahlak felsefesine göre, gelirin belli bir yüzdesinin (yüzde onla yüzde yirmi arası bir payın) bağışlanması mecburiyeti, insanların suçluluk hissine kapılmadan hayattan zevk almalarını sağlar. Eğer böyle bir yüzdelik tespit edilmeseydi, ahlak sahibi bir kişi hiçbir zaman yeteri kadar iyilik yaptığına kendini inandıramazdı. Bu yüzden, gelirinizin yüzde onunu verdikten sonra geri kalan paranızı istediğiniz gibi harcama konusunda kendinizi özgür hissetmeniz gerekir.
Yahudilik, aşırıya kaçmadan zevk almanın iyi bir şey olduğunu kabul eder. Talmud'da öğretildiği gibi: "Gelecek dünyada insan, gözünün görüp de yemediği her iyi şeyin hesabını verecektir" (Filistin Talmud'u, Kidduşin 4:12). Talmud, Rav Elazar'ın bu cümleden hareketle, "her türlü yiyecekten senede en az bir kere yiyebilmek için" para biriktirdiğini yazar.
Bir Yahudi düğününe veya bir Bar veya Bat Mitzva kutlamasına katılmış olan kimseler, Yahudilerde sadece yemek yeme zevkinin önemli olduğunu zannedebilir. Ancak durum hiç te böyle değildir. Alman Ortodoks akımının 19. yüzyıl liderlerinden Samson Raphael Hirsch bir keresinde İsviçre'yi ziyaret etme isteğini belirttiğinde etrafındakileri çok şaşırmıştı. Bunun üzerine Hirsch, düşüncelerini şöyle açıklamıştı: "Yakında Tanrı'nın huzuruna çıktığımda, bir çok konuda hesap vermek zorunda kalacağımı biliyorum...Ancak, Tanrı bana 'Şimşon, Alp'lerimi gördün mü ş' diye sorduğunda ona nasıl cevap vereceğim ?"
Çoğu insan, dindarlıkla aşırı sade bir hayat yaşamanın bir arada gittiğini zanneder. Katolik dininde ve Budizm'de papaz ve rahibelerle Hintli din adamları, sefalet yemini ederler. Tek tek bazı Yahudi bilginleri sade yaşamayı teşvik etmiş olsa dahi, kaideyi teşkil eden Yahudi görüşü Maimonides tarafından şöyle ifade edilmiştir: "Hiç kimse, bir konuda yemin ederek veya ant içerek kendini yasaklanmamış olan şeyleri yapmaktan men etmemelidir." (Mişne Tora, "Karakter Geliştirme Yasaları," 3:1).
New York'un Aşağı Doğu Yakasında oturan Yahudi yazar Harry Golden'ın annesinin dediği gibi: "Zevk al, keyfine bak." ***