Julius Balbin



ANNE: Onu, 29 Ekim 1942 günü "Judenvernichttungsaktion." diye de adlandırılan ‘ Judenaktion’ da , getodan bilinmez bir yere doğru uzaklaştırıldığı anda yaşadığı  trajediyle hatırlıyorum.  Binamızdan sürülmüştük ve iki gruba ayrılmış kalabalığa katılmaktan başka hiçbir seçeneğimiz kalmamıştı. Hangi grubun nereye gittiğini, hiçbir zaman bilemedim, kimse bilemedi çünkü her iki grupta da hem yaşlı hem de genç insanlar vardı. Ben , getoda kalacak gruptaydım. Annemse, gaz odalarına doğru yola çıkacak gruptaydı…

 

BABA: Ona saygı duyardım. Annem kadar sevmezdim, ama 1963’te burada , Amerika’da öldüğünde , gerçek anlamda sarsılmıştım. O bir dişçiydi. O da ,  toplama kampına gönderilmişti. Malthausen’deydi. Ve orada, revirdeki Polonyalı doktora binlerce teşekürler (İsmi Champlinski ydi ) korunmuştu. Babamı ,savaş sonunda, kampın Ruslar tarafından kurtarılmasına kadar  öldürülmekten korumuştu

 

 

 

KIZ KARDEŞİM : Kız kardeşim, Polonya’nın doğusuna kaçmış, Ruslar tarafından Ural dağlarına,oradan da Özbekistan’a gönderilmişti. Savaştan bu şekilde kurtulmuştu. Şimdi kocasıyla birlikte Haifa’da yaşıyor ve orada çok mutlu. Amerika’ya gelip yaşamayı düşünmüyor.

 

 

KENDİ GEÇMİŞİ: Üstümdeki sevgiyi hatırlıyorum. Annemin karşılıklı  sevgisinin sıcaklığıyla büyümüştüm. Babam ,annemin şefkatini tamamlarcasına sert bir adam olduğu halde  , çok mutlu bir çocukluğum olmuştu .

 

 

 

KENDİ HOLOCAUST’U: Kendimi her zaman, o fantastik ve inanılmaz sona, kurtuluşa ulaşığım için  çok takdir ederim. Bazı zamanlarda, yaşadığım olayların gerçek olduklarına inanmaz, kötü bir kabus olduklarını düşünürdüm. Plashow’a çalışma kampı diyorlardı ama bu sadece bir örtmeceydi, çünkü gerçekte, burası bir ölüm kampıydı. Her gün,  Kommandant, Amon Gert, sabah yürüyüşüne çıkardı ve her yürüyüşte, kampın dışında ağır işlerde çalışan en az 3 Yahudi’yi öldürmek zorundaydı. Bu sadece , zevk içindi, spor , sabah dieti veya kahvaltı için de olabilirdi. Eğer birinin yüzünü beğenmezse,onu oracıkta vururdu. İnanılmaz…Kampta sarılık  yüzünden hastalanmıştım ve kampın revirine gönderilmiştim. Bir keresinde, vuracağı kişileri seçmek için revire gelmişti. Bana bakmıştı, ve sonra geçmişti. Çok kötü durumda olduğu görülebilen birsürü hastayı almıştı. Onları, Polonya argosunda “ Pricks hill – iğne tepesi ” denilen yerde öldürmüştü, çünkü insanların öldürülmeden evvel soyunmaları gerekiyordu. Oradan, tuz madeninde en derin bölümde çalıştığım Velichka kampına gönderildim  .SS ‘ler aşağı inmeye korkuyorlardı bu yüzden Polonyalı işçiler, bizlere biraz ekmek kaçırıp verebiliyorlardı. Bizlerin ne kadar aç olduğunu biliyorlardı. Kampı terkettiklerinde, bizleri trenlerle aldılar ve bir damla su bile vermeden gece gündüz  Avusturya’nın kuzeyindeki Malthausen kampına getirdiler. Bu 1944 senesiydi. Babam da oradaydı. Hasta bölümünde tutuluyordu. Ben Linz’daki taş ocağında taş kırmayla görevlendirilen gruptaydım. Ölüyorduk, bitler bizi ısırıyordu ve açtık- taşları keserken ölüyorduk. Kurtuluştan bir sene sonra, Kızılhaç’tan , Babamın Prag’da hastanede olduğunu ve beni aradığını bildiren  bir mektup aldım.

 

 

 

ŞİMDİ: Böyle bir tecrübeden kendimi sıyıramıyorum. Gece gündüz içimde

 

 

 

 

 

KENDİ GELECEĞİ:. Hayatımın amacı, Holocaust’un tanıklığını yapmak. Bunun için yazıyorum.

 

 

Otto Schulz



ANNE: Ufak tefek  ve küçük bir insan. Çok çok cesur. Çok alçakgönüllü . Çocuklarını çok sever, özellikle de oğullarını….

 

 

BABA: Babam çok istikrarlı bir adamdı. , her zaman neşeli ve iyiydi. Sürekli şakalar yapardı. Iyi bir babaydı

 

 

 

İLK KIZ KARDEŞ: Büyük kız kardeşim Else, küçüklüğümde bir anne gibiydi. Hala yaşıyor. Bugüne kadar iyi bir ilişkimiz oldu.

 

İLK ERKEK KARDEŞ: Ernst, en büyük erkek kardeşimdir. Onunla,  kız kardeşim kadar veya diğer erkek kardeşlerim kadar yakın değildik  . Ama kesinlikle anlaşabiliriz.

 

İKİNCİ KIZ KARDEŞ: Trude, yıllar önce savaşın etkileriyle birlikte  Parkinson hastalığı yüzünden öldü. Sessiz, neşeli bir kızdı ve çok güzel bir sesi vardı. Günlerinin sayılı olduğunu bildiği halde ,hiçbir zaman üzülmedi veya kader hakkında acı konuşmadı.

 

İKİNCİ ERKEK KARDEŞ: Bir atlet ve sıradan bir rahip  olan Walter, savaşta askere yazılacak kadar aptaldı . Çok cesur bir askerdi . 1945 Nisan’ındaki bir harekatta öldürüldü.

 

ÜÇÜNCÜ ERKEK KARDEŞ: Paul, hastalıklı bir çocuk olarak doğmuştu – böbreklerinde bir problem vardı – ve genç yaşta savaş sırasında öldü.

 

 

DÖRDÜNCÜ ERKEK KARDEŞ: Hala hayatta. Çoğunlukla Karlchen ismiyle tanınır. Annem de onu böyle çağırırdı ve biz de hala bu ismi kullanırız.
Onunla ilişkilerim iyidir.

 

OĞUL: Şüphesiz birbirimizle çok iyi anlaşırız. Belki de 10 sene öncesinden daha iyi , ya da , kesinlikle 10 sene öncesinden daha iyi..

 

KENDİ GEÇMİŞİ: Evet. Bunu çok kolayca açıklayamayacağım. Geçmişim, düşünce anlamında, belki de 60 yıl . Bu yüzden , dünyanın iyi şeyleriyle kutsanmamış olsa da uyumlu bir şekilde geçen çocukluk geçmişimle, asker olarak geçirdiğim ikinci geçmişimi ayırmak zorundayım. 8 yıl boyunca askerdim. Sonra, 1945- 1946 sonrası , esaretten , savaştan geri geldiğimde , üçüncü geçmişim başladı. Ve bundan sonra, diyebilirim ki iyi zamanlarım  başladı. Üçüncü geçmişim güzel geçti  ve hala da güzel.

 

KENDİ SAVAŞI: Evet,  6 sene boyunca asker, 2 sene de esirdim. Asker olarak, çok fazla  tecrübelerden geçtim, hem de çok . Fakat savaş bittiğinde, bu yüzden acı çekmedim . Askerlik benim için bugün de çok şey ifade ediyor.

 

ŞİMDİ: Şu anda, çok farkında olduğum bir hayatım var. Çok güzelce ve iyi bir şekilde yaşıyorum. Tamamiyle memnunum , hatta şükran doluyum .

 

KENDİ GELECEĞİ : Bu şekilde devam ederse, herhangi bir değişikliğe ihtiyacım yok.

 

SUÇLULUK HAKKINDA:  Şu anda gündeme getirilen soru hakkında ( holocaust ) kişisel olarak kendimi suçlu hissetmiyorum. Fakat ben ayrıca daha genişletilmiş anlamda ,kesinlikle suçlu olan bir neslin çocuğuyum. Savaştan sonra, birçok Yahudi tanıdım ve arkadaş oldum. Onlara karşı çok bonkör ve çok iyiydim, ve bu ,onlara karşı yapılanlardan dolayı duyduğum bir sorumluluk da değildi. Ayrıca, hala iki Yahudi arkadaşım var.

ÜÇÜNCÜ  REİCH HAKKINDA: İlk günlerde, çok zor farkedilirdi. Sanırım Katolik anne-babam tarafından biraz şekillendirilmiştim. Taraftar da değildim, anti- Nasyonal Sosyalist de değildim çünkü o günlerde politik olarak düşünemezdim bile. Diğer yandan da , kendim için düşünmeyi severdim ve kendim için düşünme işini de  de Fuehrer’e veya başka birine bırakamazdım. Aslında korkunçlukları ilk olarak   – belki de bunu duymak istiyorsunuz.- Nasyonal Sosyalizmin Rusya’da hareketlerinde duymuştum. Ölümler  hakkında mektuplar vardı. Ve biliyorum ki bu konu daha sonra bizi de çok ilgilendirdi. Onu düşünmekten kendimizi alıkoyamadık. Ama o günden sonra, sanki kendimi  bu insanların sorumlu olduğu suç ve merhametsizlik   için hazırlamıştım .