Eva Feldenkreis



ANNE: Annem, kasabamızdaki diğer Yahudi kadınlarla birlikte demiryolu vagonlarına götürülmüştü. Ya  Roş-Aşana’ydı , ya da Yom –Kipur… Annem çok dindardı ve şöyle demişti:   “ Eğer Tanrı , böyle şeyler yapabiliyorsa, biz de vagonlara binebiliriz.,Şabat’ı veya bayramları ihlal edebiliriz. Ölümünden önceki anı düşünürüm ve o anın benle onu birleştirdiğini hissederim. Bunu sadece hayalgücümde canlandırıyorum, yoksa gerçekten görmüş değilim. Ölmek üzere trene gittiği zaman, - o da ölüme gittiğinin farkındaydı – paltosunun cebinde dolarlar vardı , Amerikan parası. 100 dolar kadar para çıkarıp, kasabadan beni görebileceğini bildiği bir çocuğa verdi. Ben Polonyalı bir kız olarak yaşadım. Annem , benim geri döneceğimi , annem,babam ve kardeşim hakkında sorup soruşturacağımı düşünmüş, çocuğa parayı uzatırken “ Eva veya Chava

( Evde kullandığım ismim İbranice Chava idi ) , Chava geri döndüğünde , bu parayı ona ver. Artık bunlara ihtiyacım yok .”demişti. Ve o çocuk da  bana bunları anlattı. Bizim ailenin dostuydu o . Benim yaşımda genç bir çocuktu… 

 

BABA : Onu düşünüyorum. Sadece birkaç hafta kaçabildi. O evin çatı arasında saklandı. Eve, anne-babamı görmeye gelmiştim.O bölgede ‘action ‘ zamanı olduğunu biliyordum ( Action, bizi ölüme götürmeye geldikleri zamandı ) Yahudiler’in geride kalmış eşyalarını toplamakla ve çalışmakla görevlendirilmiş Yahudiler’e sordum: “ Ailem nerede?” “ Annenle erkek kardeşin gittiler, fakat baban hala hayatta. Sizin evin tavan arasında 3 komşusuyla birlikte saklanıyor.” Eve nasıl geldiğimin hikayesini , ne kadar zor ve tehlikeli olduğunu anlatmayacağım. Gece olunca, eve geldim, ikinci kata çıktım, çatı arasının altında durdum ve merdivenleri tıkladım. “Tate (baba)? ” deyince, babam tavanarasından çıkıp bana sarıldı. O kadar zayıflamıştı ki, onun babam değil de sanki çocuğum olduğunu hissettim bir an. Çocuk gibiydi. Ve bana dedi ki: “Annen ve en küçük kardeşin gittiler. Bu olmaz, imkansız…gittiler…” Ve sonradan dedi ki:  “Beni buradan çıkarabilir misin? Beni buradan uzaklaştırabilir misin?” tıpkı bir çocuk gibiydi. Onu nereye götürebilirdim ki? Sonra durum değişti ve birkaç hafta sonra Naziler yeni bir geto kuracaklarını ve tüm Yahudiler’in , tüm saklanan Yahudiler’in geri gelip savaş sonuna kadar huzur içinde burada yaşayabileceklerini duyurdular. Böylece 10.000 Yahudi’yi toparladılar, bütün alanda saklanan binlerce Yahudi…1942 sonbaharından, 1943 Ocağına kadarki dönemdi bu. Naziler, esir olarak çalıştırılan küçük bir grup dışında herkesi Treblinka’ya gönderdiler. Babam genç bir adamdı. 42 yaşındaydı. Onu çalışma kampına gönderdiler fakat orada mahvoldu ve çok acı çekti., onun çocuk, benimse onun annesi olduğumu düşünürüm o an sürekli aklımdadır.

 

İLK ERKEK KARDEŞ: (Eva Feldenkreis ,1940 yılında Rusya’ya kaçtı ve Polonyalı bir Hristiyan çocuğuymuş gibi yaşadı. Ruslar tarafından tutuklanıp hapsedildi. Almanya’nın Rusya’yı işgali olan Barbarossa Harekatı’ndan  sonra, Naziler tarafından serbest bırakıldı ) .Altı ay sonra geri geldim. Ailem, benim sınırda öldürüldüğümü düşünüyordu. Yaşamadığımdan eminlerdi. Ve bir cumartesi geri geldim. 1941’in sonlarıydı. Ve beni gördüler,.. annem ve babam. Erkek kardeşim evde değildi. Komşular ona bakmaya gittiler. Ve ona dediler ki: “Kız kardeşin geri döndü, kız kardeşin geri döndü !” Kardeşim beni görmeye geldi. O kadar soluktu ki…Çok mutlu ve çok soluktu..Ağlamaya başladı. Onu bu anıyla hatırlıyorum.

 

İKİNCİ ERKEK KARDEŞ: O daha gençti, 11 yaşındaydı. 1942 yılıydı, 1942’nin sonbaharı…Sonumuzun yaklaşmakta olduğunu biliyorduk. ‘Action ‘ zamanlarıydı. Ben Polonyalı bir kız olarak yaşıyordum. Evden gittikten sonra, neler olup bittiğini, nasıl yaşadıklarını öğrenmek için arada bir eve geri geliyordum. Bir keresinde bana “ Chava, beni kurtarır mısın?” diye sormuştu. Ama yapamadım. Gerçekten yapamadım. Hiç param yoktu, ve Yahudi’ye benzeyen Yahudi bir çocuğu ne yapabiliridim? Hiç Polonyalı arkadaşım da yoktu. Ve yapamayacağımı o da biliyordu. Sonra bana şöyle demişti: “ Beni kurtaramazsan kafanı takma. Sınıfımda Polonyalı bir arkadaşım var ve bana doğum belgesini verdi. Almanlar geldiğinde kaçacağım . Ya da belki de kaçıp tuvalete saklanırım.. ( bizim tuvaletimiz evimizin içinde değil, bahçedeydi ) Evet oraya saklanacağım.” Ve ben onu bu anıyla hatırlıyorum.

 

İLK KIZIM: Onu düşündüğüm zaman gurur duyuyorum. Akıllı bir kızdır. Onu daha genç haliyle düşünüyorum, 4 sene önceki haliyle..güzel ve de akıllıydı. Evet, burada yaşıyor. Bir kızı var ve çalışıyor. Ekonomi ve sosyoloji öğrenimi gördü. Şimdi hamile  ve sonradan çalışmalarına devam edecek.

 

.

 

İKİNCİ KIZIM: Birbirlerinden çok çok farklılar. Hem görünüşleri farklı hem de düşüncelerinde ayrılar. Onların kardeş olduklarını düşünmezsiniz bile. Aralarında 6,5 yaş fark var.

 

ÜÇÜNCÜ KIZ: O daha karmaşıktır, daha sanatsaldır. 6 senedir bale okuluna gidiyor ve resim çiziyor. Yaratıcılık onun yaşam şekli . Arkadaşlığı sever ve arkadaşları tarafından çok sevilir.- ablalarından daha çok. Ablaları takdir edilir, o ise çok sevilir.

 

KENDİ GEÇMİŞİ: Hayattan çok yorulduğumu düşünüyorum. Hem de çok fazla, çok..Geçmişe karşı tepkim: Çok fazla! Öyle bir yaşam, öyle yaşamak, öyle  zor ki…

 

 

KENDİ HOLOCAUST’U: Kurtulmak için yaşam mücadelesi hakkında düşünüp durdum. Acım ise, kurtulabilenin sadece kendim olmasıydı. Ve her zaman, sadece benim kurtulduğumu düşünüyorum. Neden sadece ben? Ben tek başıma kurtulmak istemiyordum, hayır! İçimdeki acı , sadece ben oluşum, tek başıma kurtulmuş olmam! Bu her zaman içimde, 40 yıldır içimde..
SORU: Kurtuluşunuzun sebebi kader miydi , Tanrı’mıydı ya da tarihsel bir hata mı?

Ben cesaretim sayesinde kurtuldum. Cesaret, çünkü cesurdum, çünkü Polonyalı bir kıza benziyordum. Polonya dilini biliyordum, sadece bilmekle kalmadım, Yahudi aksanıyla konuşmamayı da başarabilidm. Yüz, dil, ve kaza..Auschwitz’deydim. Nasıl kaçtım? Austchwitz’den nasıl kurtulabildim?

 

ŞİMDİ: Yorgunum, hem de çok fazla. Bir insanın kaldırabileceğinden de fazla. Tek başıma değilim, benim gibi başka insanlar da var. Burada bir Holocaust var bir de gerçek, bizim neslimizden her geçen gün birkaç kişi daha kibutslarda  ölüp gidiyor, işte ben ,bu gerçek yüzünden çok acı çekiyorum.

 

KENDİ GELECEĞİ: Kendime bakamayacağım zamanların gelmesinden çok korkuyorum. Anılarım ve tecrübelerimi yazıya dökmek istiyorum ama yapacağımı sanmıyorum.

 

 

 

NAZİZM HAKKINDA: Bunu sadece Almanlar’ın yapabileceğini söylemek çok tehlikeli. Belli koşullar altında, her ulus böyle birşey yapabilirdi. İngiltere veya Avrupa’daki ekonomik krizi duyunca , korkuyorum çünkü krizlerin bir ulusu bu noktalara getirebileceğini düşünüyorum. Hatta Yahudiler bile diğer uluslara karşı böyle bir şey yapabilir. Belki aynı şekilde olmasa da…Sadece Almanlar değil, hayır. Mengeleler ‘i öldürmek zorunda değiliz, bunu doğa yapacak..Yapmamız gereken böyle birşeyin yeniden olmaması için elimizden gelen her türlü çabayı sarfetmektir.

 

Jutta Muenker



ANNEANNE: Bana çok sevgi dolu ve şefkatli davranırdı.Onun tek kızının tek çocuğuydum. Annem çok genç yaşta öldüğünden, sanırım anneannem tüm sevgisini, umutlarını  bana odaklamıştı. Onu büyük bir zevkle hatırlarım. Sanırım benim hayatımdaki en  yönlendirici  insanlardan biridir.

 

 

 

BABAANNEM:Essen’deki  bombalı saldırılar giderek kuvvetlendikten sonra, beni babaanneme göndermişlerdi .Hesse’deki Korbach’taydı burası. Babaannem, aslında bana çok anlayış göstermişti. Çok güzel bir evi ve büyük bir bahçesi vardı. Orada olmaktan memnundum fakat yine de onun bana gösterdiği sevgi ve şefkatın anneanneminki gibi olduğunu düşünmedim.

 

 

ANNE:. Kendi annemi zar zor hatırlıyorum. Aslında onu sadece resimlerden tanıyorum .Uzun boylu, nedense sert görünüşlü bir kadındı . Uzun zamandan beri hastaydı ve savaş sırasında ölmüştü. Ben 5 yaşımdaydım.

 

 

 

BABA: Onun hakkında pek  iyi duygular beslemiyorum. Çocukken, babamı doğru düzgün tanımazdım. İlk günden beri askerdi. Aslında onu sadece izinli olduğu günlerde eve geldiğinde görebiliyordum. Her zaman, muhteşem bir üniforma içinde ,bir sürü hediye taşıyarak gelirdi. Savaştan sonra, mesleğini ,Nazi geçmişi yüzünden  uzun süre yapamadı. Okul öğretmeniydi ve öğretmenliğe 1947 yılında devam etmeye başladı. Daha sonra yeniden evlendi ve ikinci evliliğinde ben yoldaydım. Ardımdan teker teker 3 kız kardeş geldi. Okul yıllarım sırasında , babamın ve üvey annemin evinde yaşadım. Her zaman yanlış anlaşıldığımı hissederdim.

 

 

 

İLK KIZ KARDEŞ:  Her zaman ve heryerde ona bakmak zorunda kalırdım.Kız arkadaşlarımla birşeyler yapmak istediğimde, Ulrike ile  ilgilenmem gerktiğinden, dışarı çıkmama hiç izin vermezlerdi.  Sanırım Ulrike’yi hiçbir zaman sevmedim.

 

 

 

İKİNCİ KIZ KARDEŞ: İkincisi Beate idi. O doğduğunda 15 yaşımdaydım ve o zamandan itibaren onu neredeyse cici annesi gibi ben yetiştirdim. Bilmiyorum...O oyuncak bir bebek gibiydi. Beate’yi çok severdim. Hem de çok komik bir insandı. Aramızda büyük yaş farkı olduğundan ilişkimiz de kız kardeş ilişkisine pek benzemezdi. Onu mıncıklayıp çok güzel bir oyuncak bebek gibi giydirebilirdiniz, sanki canlı  bir oyuncak bebekti…

 

 

 

OĞLUM  Bekar bir anne olarak, sanırım çocuğunuzla doğal olarak  daha yakın bir ilişki kurabiliyorsunuz., özellikle de  tek çocuksa. Eğer etrafta ilişkiyi sürekli bölen ve karışan bir koca yoksa, çocukla ilişkiniz son derece sıcak ve yakın olabiliyor. Bence bekar bir anne olmak çok güzel birşey..

 

 

 

GEÇMİŞ: Çocuğumun çok küçük olduğu ve hala evli olduğum zamanları hatırlıyorum.

 

 

 

 

KENDİ SAVAŞI:  Bomba sığınağına saklandığım zamanları hatırlıyorum..Yanımdaki tek şey, bugün hala yatağımın üstünde duran ayıcığımdı. Ayıcığım bütün savaş boyunca benim yanımdaydı. Bana kalan tek şey o oldu. Tüm bombalamalardan, yıkımlardan,boşaltmalardan kurtulmuştu. Savaşla doğrudan  ilgili olmasa da, ne zaman ayıcığımı düşünsem savaş yılları aklıma gelir.

 

 

 

 

ŞİMDİ: Olumlu, hem de çok olumlu. Mesleğimdeki
( Denetim görevlisi ) 15. yılın sonunda çok mutluyum. Sonunda, sevmediğim mesleği bırakma cesaretini kendimde bulabildim ve herşeye yeniden başladım. Her ne kadar yaşlı olsam da yenide öğrenim görmenin bana çok şey kazandıracağını düşündüm. Ve  sonunda yapmak istediklerimi yapmak gerçekten çok güzel !

 

 

 

GELECEK: Bu konuda da çok olumluyum. Umuyorum...Şu anda arkeoloji eğitimimi tamamlayıp tamamlamayacağımı veya bu mesleği yapıp yapmayacağımı bilmiyorum.

 

 

YAHUDİLER HAKKINDA: Evimde, Naziler ve Üçüncü Reich hakkında tamamiyle yanlış bir intiba edindim. Ailem Nasyonal Sosyalist düşünceleri savunuyorlardı. Babam SA ‘daydı ve kızkardeşi de BDM ‘de ( Nazi partisindeki kadınların örgütü ) idi. Duvarlarımızda Hitler’in bir sürü resmi asılıydı. Savaş sırasında durumumuz gayet iyiydi. Savaştan sonra, ilk kez okumak için Münih’e geldiğim zamanı hatırlıyorum. Bir arkadaşım vardı ve birisi bana onun Yahudi olduğunu söylemişti. Onun hakkında neler düşündüğümü hatırlıyorum: “O nasıl bir Yahudi olabilir ? Tamamiyle normal bir insan. Ben, Yahudilerin anormal veya sorun çıkartan varlıklar olarak görüldüğü  bir toplumda yetişmiştim. Yahudiler’in de diğer insanlar gibi olduklarını görmek beni çok şaşırtmıştı ve o günden bu yana , anne – babamı , beni bu düşüncelerle dolu bir toplumda yetiştirdikleri için  suçlarım .

 

 

NAZİLER HAKKINDA: Babmla bu konuyu hiçbir zaman konuşamazdım. Babama, Yahudiler’in gaz odalarında öldürüldüklerini bilip bilmediğini sormak istiyordum ama bu konular hakkında bizim ailede soru soramazdınız. Kesinlikle birşey öğretmezlerdi. Savaştan çok sonra bile, 1950’lerde , evde aile kutlamaları gerçekleştirildiğinde, ailemiz biraraya geliyor ve Hitler hakkında anılar anlatıyorlardı. Nedenini sormak tamamen yararsızdı. Hiçbir zaman gerçekten denemedim. Neden bilmiyorum.