kiskanclikOnuncu Buyruk şöyle der: "Komşunun evine, karısına... Hiç bir şeyine göz dikmeyeceksin." (Şemot 20:17).


Bu buyruğun tartışıldığı derslerde öğrenciler bu buyruk hakkındaki şaşkınlıklarını bazen dile getirirler: "Göz dikmek, gıpta etmek neden bu kadar kötü olsun ki? Bu sadece bir duygu, eylem değil... Tanrı bunu neden yasaklıyor ki?"

Etik değerler bahis konusu olduğunda insanlar sadece doğru davranmanın yeterli olduğunu varsayarlar. Ancak Tora bilimcisi Nechama Leibowitz'in de işaret ettiği gibi Tora'nın, insanların eylemlerini etkilemenin çok daha ötesinde bir amacı vardır. On Buyruğun son altısı insanlar arasındaki ilişkilerle ilgilidir. Beşten Sekize kadar olan Buyruklar ise etik değerlerle ilgilidir (anne babaya saygı, insan öldürme, zina, çalma yasakları). Dokuzuncu Buyruk haksız sözleri yasaklar (yalan yere tanıklık etmek), Onuncu ise, belirtildiği gibi, yanlış bir duyguyu, yani komşunun mal veya eşine göz dikmeyi yasaklar. Buyrukların seyrinden, davranışlardan yola çıkılsa da, insanların görünen hareketlerini değiştirmenin asıl amacının, kişilerin iç benliklerini değiştirmek olduğu açıkça anlaşılmaktadır.

Neden acaba? Çünkü duygu ve düşüncelerimiz, eninde sonunda, davranışlarımızı da etkileyecektir. Eğer komşunun karısına veya malına göz diktiysen ve arzularını dizginleyemezsen, büyük ihtimalle eninde sonunda çalacak, zina yapacak veya daha da kötü eylemlerde bulunacaksın. Tora'da adı geçen iki kralın da başına gelen bu. Kral David, ordusundaki subaylardan Uriya'nın karısı olan Batşeva'ya göz dikmiş, onunla yatıp onu hamile bıraktıktan sonra skandal olmasını önlemek için Uriya'nın savaşta öldürülmesini ayarlamıştı (Şemuel II 11). Bir asır kadar sonra yaşayan Kral Ahav ise sarayının yanındaki bir bağa göz dikmişti. Bağın sahibi Navot ona arsayı satmayı reddedince, Ahav'ın karısı Jezebel iki tanık kiralayarak Navot'un Kral'a ve Tanrı'ya karşı küfrederek ihanet ettiği konusunda yalancı şahitlik yapmalarını sağlamış ve sonunda Navot'u idam ettirmişti. İhanet edenlerin mülklerine yasa gereği Kral tarafından el konulduğundan, Jezebel sonunda Navot'un bağını kocasına sunmuştu. Jezebel'in yaptıklarını öğrenen Peygamber Eliyau, bağda Ahav'ı karşılamaya gitmiş ve ona şöyle haykırmıştı: "Hem adamı öldürdün, hem de bağını aldın, değil mi?" (Krallar I 21:19).

Ahav'ın durumunda, göz dikme yasağının ihlali ile başlayan olay, Dokuzuncu Buyruğun (yalan yere tanıklık etmek) ihlaline yol açmış, daha sonra da öldürmeyi yasaklayan Altıncı Buyruğun ve çalmayı yasaklayan Sekizinci Buyruğun ihlaline sebep olmuştu.

Göz dikme yasağını ihlal eden Tora'daki bu iki kişi, bu tür bir davranışa meyilli olabilecek fakir insanlar değildi. Tam aksine onlar güçlü ve zengin krallardı.

Kralları bile etkileyebilen bu dürtülerden nasıl korunabiliriz? Komşunun varlığına göz dikme konusunda: Elimizde olandan daha fazlasını istemek suç değildir. Ancak bunu komşumuzun varlığı pahasına istemek suçtur. Bir Jaguar'ı arzu etmek suç değildir. Ancak komşunun Jaguar'ına göz dikmek hatalıdır. "Komşunu kendin gibi sev" buyruğuna samimiyetle uymaya çalışan kişi, başkasına ait olan mala göz diktiğinde kendini rahatsız hissedecektir.

Komşunun eşine göz dikme yasağına gelince: On üçüncü yüzyıl Tora yorumcusu Avraam ibn Ezra feodal topluluklar hakkındaki yazılarında, basit bir insanın bir kraliçeye göz dikmeyeceğine işaret eder. Kraliçe sosyal olarak ondan o kadar uzaktır ki, onu kraldan çalabileceği aklına bile gelmez. İbn Ezra'nın dediği gibi: Tanrı bu buyrukta bize, komşumuzun karısının kraliçe kadar bize yasaklanmış olduğunu söylemektedir. Basit insanın kraliçeyi elde etmeyi saatlerce hayalinde canlandırması boşunadır. Bizim de komşumuzun karısını nasıl elde edeceğimizi hayal etmekle vaktimizi boşa harcamamız gereksizdir. Eğer biz bu yasağı hiçe sayar ve komşumuzun karısını nasıl elde edeceğimizi düşünmeye başlarsak, hemen ardından zina yapmayı planlamaya başlamamız işten bile değildir. Herhalde en doğrusu Tora'daki bu buyruğu içimizde hissetmemizdir: komşumuzun karısı bize yasaklanmıştır. Müzakere sonu.