Yazdır

Rav Yohanan ben Zakay'la ilgili olarak şu söylenirdi: Onunla karşılaştığınızda ilk selamı hep o verirdi.

- Babil Talmud'u, Berahot 17a

Bu öğretinin en önde gelen savunucularından biri, sinagoglarda, Şabat gecesi yemeklerinde ve Yahudi düğünlerinde hala söylenen yüzlerce melodinin bestecisi olan yirminci yüzyıl "ozanı" Rav Şlomo Carlebach'tı. "Reb Şlomo" daha çok müzik konusundaki dehası ile tanınırdı ancak, aynı zamanda da "komşunu kendin gibi sev" emrini yerine getirmede onun üstüne yoktu.

Yitta Halberstam Mandelbaum, Reb Şlomo hakkında arkadaş ve tanıdıklarının anlattığı kısa öyküleri Kutsal Kardeş adlı kitabında toplamıştır. Öykülerin biri Reb Şlomo'yu Pennsılvania'da vereceği bir konsere götürmekte olan bir arkadaşı tarafından anlatılmıştır. Yol uzun olduğu için Carlebach, yol arkadaşından yolculukları sırasında sessizce Talmud okuma konusunda izin istedi:

"Özür diler gibi davranmasından beni kırmaktan ve bana karşı kaba davranmaktan çekindiği anlaşılıyordu. Hayatının ne kadar telaşlı olduğunu ve sükünet içinde Talmud çalışma fırsatını ne kadar ender yakalayabildiğini bildiğimden, bana hiç aldırmamasını söyledim ve istediği gibi kitabını okuyabileceği konusunda ona güvence verdim. Hemen Talmud'unu açtı ve kısa sürede çevre ile ilgisini keserek kelimelerin gücüne kendini kaptırdı. Ancak yol boyunca geçtiğimiz sayısız geçiş ücreti ödeme külübelerine geldiğimizde anında Talmud'unu kapatıyor, hayal aleminden çıkıyor ve yüzünde geniş bir tebessümle külübe görevlisini selamlayarak onunla bir çift laf konuşmayı ihmal etmiyordu. Sohbetin başlarında külübe görevlileri somurtsalar da, Reb Şlomo selam vermeyi, gülümsemeyi ve şakalaşmayı bitirdiğinde onlar da değişime uğramış oluyorlardı. Her külübeyi geçtikten sonra Reb Şlomo Talmud'una dönmekte ve yeniden bir geçit noktasına gelindiğinde hemencecik kitabını kapatmaktaydı. Kelimelerin arasına tam olarak gömülmesine rağmen, hiçbir geçit noktası ve görevli dikkatinden kaçmadı. Reb Şlomo'nun ışığı her birini sardı ve onları kutsadı."

Reb Şlomo tabi ki sadece külübe görevlilerini selamlamakla kalmıyordu. Hayatı boyunca, sokaktaki bütün dilencileri sıcak bir şekilde selamlar ve Manhattan'daki sinagoguna gelen herkesin kendini özel hissetmesini sağlardı. Yitta Halberstam Mandelbaum her karşılaştıklarında ona "Kutsal Kızkardeşim Yitta" diye hitap ettiğini hatırlar. Mandelbaum şöyle devam eder: "Benden önce gelen üç yüz kişiye de aynı şekilde davranmış olmasının benim için hiçbir önemi yoktu. Aydınlık yüzünden samimiyet fışkırıyor, kayıtsız şartsız sevgisinin ve davetinin sıcaklığı benliğimi sarıyordu."

Yanından geçtiğiniz insanları, özellikle bu süreklilik arzediyorsa, sıcak bir "merhaba" veya "günaydın"la selamlamak, aksi takdirde aralarında hiçbir bağ oluşamayacak olan kişiler arasında bir ilşkinin doğmasına sebep olur. Yaffa Eliach'ın Hasidik Holokost Öyküleri adlı eserinde, 1930'larda Danzig'de yaşayan Hasidik bir ravın başından geçenler bir olay anlatılmıştır: "Rav her sabahki yürüyüşünde, Rav Yohanan'ın öğretisini dikkate alarak rastladığı her erkek, kadın ve çocuğu sıcak bir gülümseme ve candan bir 'günaydın'la selamlıyordu. Seneler geçtikçe rav, kasabasında oturan herkesle tanışmış ve samimi bir bağ kurmuştu. Onlara her zaman düzgün bir şekilde isim ve ünvanları ile hitabederdi." Kasabanın yakınlarındaki tarlalarda çalışan bir çiftçi ile her gün karşılaşırdı. Ona, "Günaydın, Herr Müller" diye selam verir ve adam karşılığında "Günaydın, Herr Rabiner" diye cevap verirdi.

II. Dünya Savaşı patladığında rav'ın yürüyüşleri sona ermiş, Herr Müller ise SS birliklerine katılmıştı. Ailesini Treblinka kamplarında kaybettikten sonra rav'ın kendisi de Auschwitz kamplarına gönderilmişti. Günlerden bir gün kamptaki bütün Yahudi mahkumların katıldığı bir "seçim süreci" yaşandı. Mahkumlar teker teker bir Nazi subayının önünden geçmekte, subayın işaretine göre de sola gaz odalarına veya sağ tarafa ağır çalışma kampına gönderiliyorlardı. Uzun süredir açlık ve sefalet çeken rav şu anda artık "yürüyen bir iskelet" durumundaydı.

Mahkumların sırası ilerledikçe, onları sağa ve sola yönlendiren kişinin sesi tanıdık gelmeye başladı. Kısa bir süre sonra rav, insanları ölüme veya yaşamaya gönderen kişinin yüzünü gördü. Subayın önünden geçerken gayri ihtiyari olarak "Günaydın, Herr Müller" demekten kendini alamadı.

"Günaydın, Herr Rabiner" diye cevap verdi subay, "burada ne arıyorsun ?"

Rav hiçbir şey söylemeden hafifçe gülümsedi. Herr Müller değneğini kaldırarak rav'a sağ tarafı "hayatı" işaret etti. Bir gün sonra din adamı daha güvenli bir kampa gönderildi ve savaştan canlı olarak kurtuldu.

Yaffa Eliach'ın anlattıklarına göre rav bu aralar seksen yaşlarında. Hep şunu tekrarlamaktadır: "İşte selamın gücü. İnsan her zaman başkalarına selam vermelidir." ***