Yazdır

Yahudi dini literatüründeki en garip tartışmalardan biri, doğduğunda iki başlı olan bir çocukla ilgilidir. Talmud'daki yorumlardan biri, bu çocuğun babasının mirasından bir veya iki pay almaya hakkı olup olmadığı konusunu inceler ve bu davanın, en bilge kral olarak tanınan Şlomo'nun da dikkatine getirildiğini hatırlatır.

Kral şöyle karar vermişti: "Çocukların birinin başına kaynar su dökün ve diğerinin çığlık atıp atmadığını gözlemleyin. Eğer öbür baş da feryat ediyorsa, o zaman, çocuklar ayrı ikiz değil, tektir. Ancak ikinci çocuk birincisinin acısını hissetmiyorsa, o zaman onları iki ayrı kişi olarak düşünmemiz gerekecektir."

Başına kaynar su dökülecek çocuk açısından bu tartışmanın sadece teoride kaldığını ümit ederiz. Ancak merhum Rav Joseph Soloveitchik'e göre bu tartışma hiç de teorik değildir. Rav Soloveitchik, Kol Dodi Dofek ("Sevgilimin Sesi beni Çağırıyor") adlı makalesinde şöyle demektedir: "Fas'lı bir Yahudinin başına kaynar su döküldüğünde Paris veya Londra'daki ciddi ve düzgün Yahudi de feryat etmeli, acıyı hissederek, hemcinslerine sadık olmalıdır."

Bu nesildeki bazı kişiler daha yirmi otuz yaşlarındayken, Rus Yahudileri ile ilgili dayanışma gruplarında görev yapmışlar, ancak Sovyetler Birliği parçalandıktan ve Yahudiler ülkeyi serbestçe terketmeye başladıktan sonra herhangi bir sosyal adalet davası ile faal olarak ilgilenmemişlerdir. Bu kişilere şunu sormak gerekli: "Artık dayanışma gösterecek, protesto edecek dava kalmadı mı? Dünyada haksızlık ve adaletsizlik tükendi mi? Artık feryat edecek konu kalmadı mı?''

Hesed Bumerang' ı adlı eserin yazarı Jack Doueck'in bize hatırlattığı gibi: "Dünyanın neresinde olursa olsun bir insanın başına kaynar su döküldüğünde başkaları muhakkak feryat etmelidir." ***