Yazdır

"İki adam [çölde] birlikte seyahat ediyorlar ve sadece bir tanesinde tek bir su testisi var. İkisi de sudan içerse, ikisi de ölecek, sadece biri o sudan içerse medeniyete ulaşıp hayatta kalabilecek. [Suyu olan adam nasıl hareket etmelidir?]

Ben Petura şu fikri öne sürer, 'İkisinin de sudan içip gerekirse ölmeleri, sadece birinin içip diğer arkadaşının ölümüne seyirci kalmasından daha doğrudur.' Ancak Ribi Akiva şöyle öğretmektedir, [Tora'daki] 'kardeşin yanında yaşamını sürdürebilsin' mısrası (Vayikra 25:36), şu anlama gelmektedir, [eğer sen hayatta kalabileceksen suyu paylaşman gerekir, aksi takdirde] kendi hayatın, arkadaşının hayatından önce gelir."

- Talmud Bavli, Bava Mezia 62a

Yukarda belirtilen durumda, A ve B'nin çölde olduklarına ve A'nın suyun bütününe sahip olduğunu varsayalım. İzlenebilecek üç yol vardır:

-A kendini feda eder ve suyunu B'ye verir.
-A suyunu B ile paylaşır ve her ikisi de ölür.
-A suyun hepsini içer.

Yahudi felsefesi birinci olasılıkta belirtildiği gibi A'nın kendini feda etmesini asla talep etmez. Bazı durumlarda bu şekilde hareket edilmesi salık verilse de (örneğin ölümcül bir hastalığa yakalanmış ve zaten kısa bir süre sonra ölecek birinin sağlıklı olan arkadaşına suyu vermesi gibi), Yahudi yasaları bu tür bir davranışı hiçbir zaman zorunlu kılmaz. Zira, bu mantığa göre A'nın B'ye suyu verdiği oranda, B de suyu A'ya vermekle yükümlü olacak, kurtarıcıları cansız vücutlarını çölde buluncaya dek su testisi iki adam arasında gidip gelecektir.

Talmud, A'nın suyu paylaşması görüşünü savunan Ben Petura veya A'nın suyun tamamını içmesini öngören Ribi Akiva'nın görüşü arasında tam bir yargıya varmaz. Ancak Yahudi yasaları konusunda Ribi Akiva'nın üstünlüğü kabul edildiğinden, dini çevrelerin çoğu, genelde onun görüşünün benimsendiğini varsayarlar. Bu görüşe göre de örneğin, Nazi kamplarında bulunan Yahudiler'in zaten yetersiz olan gıda tahsislerini açlıktan ölmekte olan diğer arkadaşları ile paylaşmaları gerektiği düşünülmez.

Ölecek olan arkadaşımızı kurtarmak veya onun ölümüne seyirci kalarak kendi hayatımızı devam ettirmek elbette ki her gün karşımıza çıkacak bir tercih değildir. Ancak Talmud'daki bu bölümün günlük hayatımızda hala geçerliliği vardır. A'nın, yaşamaya yetecek kadar gereken miktardan fazla suyu olsa, bu suyu B ile paylaşması gerektiği fikrini hepimiz kabul edebiliriz. Zaten, çoğumuzun içinde bulunduğu gerçek durum bu değil midir? Birçok insanın yaşamlarını sürdürecek kadar bile gıdası olmadığı bir dünyada, geriye kalan bizlerin gerektiğinden de fazla "suya" veya yiyeceğe sahip olduğumuz doğru değil midir? İşte bu yüzden, Yahudi yasaları, bizi, muhtaç olan kişilere bağış yapmakla yükümlü kılar. Ribi Akiva'nın görüşüne paralel olarak bu yükümlülük de, yaşamımızı sürdürmek için bize gereken "bir testi suyun" hepsini bağışlamamız gerektiğini öne sürmemekte, ancak net kazancımızın en az yüzde onunu hayırlı bir iş için bağışlamamızı kuvvetle önermektedir. Bu şekilde biz de hayatta kalabiliriz, başkaları da.***