Eşinize kızdığınızda: Olaylara değişik bir açıdan bakın

Tiyatro tarihinin en tanınmış çiftlerden biri olan Alfred Lunt ve Lınn Fontanne ikilisi, elli yılı aşkın bir süre boyunca evliliklerini sürdürmüşlerdi. Bir gazeteci bir gün Lınn Fontanne'e boşanmayı hiç aklına getirip getirmediğini sorduğunda şu cevabı almıştı: "Boşanmayı mı? Asla. Cinayeti ise sık sık."

Şaka yollu bu yanıt aslında acı bir gerçeğin ifadesidir. Birbirlerini çok seven çiftler bile, zaman zaman sinirlenebilir, aşırı derecede ve haksız olarak birbirlerine kızabilir. Can sıkmaktan öteye gitmeyen çok ufak meseleler bile bazen, acımasız sözlerin sarfedildiği ve geçmişte yaşanmış üzücü olayların hatırlatıldığı patlamalara neden olabilir.

Bazı durumlarda ise eşlerden biri acı çekerken, diğeri umursamaz bir şekilde karşılık verebilir. Tora'daki şu öyküyü hatırlayalım: Yaakov karısı Rahel'i çok severmiş. Ancak bir gün Rahel, çocuğu olmadığı için Yaakov'a şikayetçi olduğunda, "Bana çocuk ver, yoksa öleceğim." dediğinde (Bereşit 30:1), kocası teselli etmek için onu kollarına almamış çocuğu olsun veya olmasın onu her zaman seveceğini bile söylememişti. Tam aksine, Rahel'in acısını artıracak şu sözlerle karşılık vermişti: "Çocuk sahibi olmanı Tanrı engelliyor. Ben Tanrı değilim ki!" (Bereşit 30:2).

Bir süre sonra ise Yosef doğmuş daha sonra ise Rahel, Binyamin'i dünyaya getirirken hayatını kaybetmişti. Acaba Yaakov, geçmişte Rahel'e kızgınlık anında söylemiş olduğu acı sözleri kaç kere aklına getirmiş artık çok geç olmasına rağmen ne kadar çok pişmanlık duymuştuş

Genellikle öfke, insanın pek de hoşa gitmeyen bir huyunun ifadesidir: Pireyi deve yapmak. Öyle zamanlar vardır ki, eşimizin yaptığı en ufak bir hareket bizi sinirlendirmeye yeterlidir. Bu ruh hali içinde iken (ki bu bazı durumlarda günler veya aylar sürebilir), eşimizin hoş olmayan yönlerini abartabilir, iyi niteliklerini küçümseyebilir, onu takdir etmeyi ihmal edebiliriz.

Geçtiğimiz senelerde Atlas Okyanusuna düşen bir Swissair uçağı, iki yüzden fazla kişinin ölümüne sebep olmuştu. Kazadan sonra ortaya çıkan bilgilere göre yolcular, okyanusa çakılmadan altı dakika kadar önce uçağın düşeceğini öğrenmişlerdi. O dehşet dolu son dakikalarda uçağın içinde bulunan çiftlerin birbirlerine neler söylediğini bir an için hayal etmeye çalışalım. şundan kesinlikle emin olabiliriz ki, o son anlarda, "elbiseleri etrafa saçıp toplamamandan nefret ediyorum," veya "düşüncesizce para harcamandan bıktım," gibi sözler kullanmamışlardı.

O uçakta bulunan insanlar, büyük ihtimalle, o son altı dakika boyunca birbirlerine karşı besledikleri sevgiyi yinelemişler, cennette veya dünyada tekrar bir araya gelecekleri ümidini dile getirmişler, geçmişteki acı sözler veya hatalı davranışları için birbirlerinden özür dilemişlerdir. Bütün dehşete rağmen (Tanrı hiç kimseye bir daha böyle dehşet yaşatmasın) bu son saniyeler, çok yüce güzelliklerin su yüzüne çıktığı anlar olmuştur herhalde.

Eşimiz çöpü dışarıya çıkarmadığı zaman öfkeye kapılarak "patlamadan önce" bu tür olayları aklımıza getirmek herhalde faydalı olacaktır. ***