Bazen bir budala gibi davranmak da iyi bir şeydir

Bin sekiz yüz sene kadar önce adamın birinin bıraktığı bir vasiyetname, o zamanın dini mahkemelerini şaşkınlığa uğratmıştı: "Oğlum ancak bir budala gibi davranmaya başladığında mirasını alabilecektir."

Bunun üzerine, tanınmış iki dini hakim, bilgin Rav Yeoşua ben Korha'ya bu alışılmadık koşul hakkındaki fikrini danışmaya gitmişlerdi. Evine doğru yaklaştıklarında onu, ağzında tuttuğu bir iple, tarlada el ve ayaklarının üzerinde sürünür halde buldular: Rav küçük oğlu tarafından bir at gibi koşuluyordu.

Gelenler hiç seslerini çıkarmadan Rav Yeoşua'nın evine onu beklemeye gittiler. Evine geri döndüğünde ona vasiyetnameyi gösterdiler. Rav Yeoşua gülerek şöyle konuştu: "Hayat insana neler yaptırıyor... Elinizdeki bu konu... "bir budala gibi davranmak"... siz de gördünüz, az önceki davranışım buna çok uygundu..." Vasiyetname hakkındaki açıklaması ise şöyleydi: Vasiyetname sahibinin, oğlu evlenmeden ve çocuk sahibi olmadan mirası almasını istemediği apaçık ortadaydı. Zira, "bir adamın çocuğu olduğunda, çocukları için bir budala gibi davranması çok olağandır" (Midra? Mezmurları 93:12)

Bu öykünün bir benzerini büyük dini bilgin ve lider Rav Avraam Yeoşua Heschel'in kızı Profesör Susannah Heschel anlatır:

Yirmi beş sene geçmiş olmasına rağmen şimdi babamı hatırladığımda, onu hep espri yeteneği, benimle oynadığı saatleri ve onunla yaptığımız uzun ve sakin sohbetleri ile anarım. Çocukken oyunlarımdan nasıl zevk aldığını, okulculuk veya hayvanat bahçesi oyununu benimle beraber yerlerde bebeklerim ve oyuncaklarımla birlikte nasıl oynadığını hatırlarım. Çocukken, doğum günlerimde arkadaşlarımla birlikte oınamam için oyunlar uydururdu. (Herkesin dikkatini o kadar üstüne çekerdi ki, bazen onu kıskandığım bile olurdu!) Akşamları yemekten sonra o gün okulda olup bitenleri bir tiyatro piyesi şeklinde canlandırmak hepimizin en büyük eğlencesiydi: Ben öğretmen olurdum, annem ve babam ise afacan öğrencileri canlandırırdı.

Bu ilginç öyküler bize hayatın, her zaman için o kadar da ciddi olmaması gerektiğini hatırlatmaktadır. Yahudi geleneğinin anne ve babalara (çocuklarına Tora'yı öğretmek, onları meslek sahibi yapmak, ahlaklı insanlar olmalarını sağlamak gibi) ve çocuklara (anne ve babaya saygı göstermek, onlardan biraz korkmak gibi) çok ciddi yükümlülükler getirdiği doğrudur. Ancak bu öykülerin de bize hatırlattığı gibi, çocuklarınız sadece size saygı göstermekle kalmamalı, aynı zamanda sizinle birlikte eğlenmelidir.

Özellikle Şabat günlerinde çocuklarınızla oınamayı, gülmek ve eğlenmek için birşeyler yapmayı ihmal etmeyin. ***