Yazdır

Yahudilerin çoğu, dindar olmayı, sadece Yahudi dini adetlerini yerine getirmek olarak algılarlar. Örneğin, iki kişi üçüncü bir kişi hakkında konuşuyorsa ve bu kişinin dindar olup olmadığı konusu tartışılıyorsa varılan sonuç, çoğunlukla o kişinin dini adetleri yerine getirme düzeyi ile ilintili olacaktır (örneğin, ''O, Şabat'ın gereklerini yerine getiriyor, demek ki, o dindardır,'' veya ''O, kaşerut kurallarına uymuyor, demek ki, o dindar değildir'').

Her kesimden Yahudiler arasında yaygın olan bu tip yorumlara bakarak, ahlaki değerlerin Yahudilikte pek de önemli bir yer tutmadığı hissine kapılmak mümkün olabilir.

Bundan dolayıdır ki, Yahudi geleneğine göre, diğer insanlarla olan ilişkilerimizde sergilediğimiz dürüstlüğün Tora'nın bütün kurallarını yerine getirmekle eş değerde tutulduğunu anlamak, bize güç verecektir. Talmud'daki şu sözler, bu öğretiyi daha da kuvvetlendirmektedir: ''Kişi ilahi mahkeme önüne getirildiği zaman ona şu soru yöneltilir: ' Iş hayatında dürüst davrandın mı? ' ''

Sinagoglarda veya başka yerlerde bu metin tartışıldığında çoğu insan, kişi öldükten sonra ve ilahi mahkeme önüne çıkarıldığında sorulacak ilk sorunun ''Tanrı'ya inanır mıydın ?' veya ''Yahudi bayramlarının gereklerini yerine getirir miydin ?' olmadığına şaşırırlar. Talmud'a göre sorulacak ilk soru, ''Iş hayatında dürüst davrandın mı ?' sorusudur.

Hatta Tevrat,Yahudi milletinin devamlılığını Yahudi tüccarların müşterilerini aldatmaması şartına bağlar. ''Allah'ın sana vermekte olduğu ülkede ömrün uzun olsun diye, tartın tam ve doğru olacak; ölçeğin tam ve doğru olacaktır.''

Atalarımızın Ahlak Öğütleri (Pirkei Avot), Miladi takvimin başlangıcı ile MS 200 yılları arasında yaşamış bazı hahamların ahlak konusunda en çok sevdikleri vecizelerine yer verir. Bu bilge kişilerden en önemlilerinden biri olan Rav Yossi, akla gelebilecek her tür iş durumu ile ilgili olarak şu öneride bulunur: ''Başkasının parasına kendi paranmış gibi değer ver...''

Aslında Rav Yossi'nin yorumunun altında yatan, Altın Kuralın ta kendisidir, ''Komşunu kendin gibi seveceksin''. Iş ahlakı açısından bu kural, insanın kendi parasını riske edemeyeceği durumlarda başkasının parasını da riske etmesini yasaklar. (Ancak paranın sahibi bu tip riskler alma talimatı vermişse bu kural geçerli değildir).

Para kazanmaya çalışan insanlara Altın Kuralı yerine getirmeyi önermek tamamen gerçekdışı hatta biraz da safça görünebilir. Zaten bu yüzdendir ki birçok insan dindarlığı, inanç ve töreleri yerine getirme prensibi ile ölçmek isterler. Çünkü genelde bu konularda titiz olmak, özellikle mali konularda ahlak kuralları içinde hareket etmekten daha kolaydır.

Yahudi geleneği yine de, ahlaklı davranışın önceliği konusunda ısrarcıdır. Mezmurlar kitabında, ''Yaşayanların diyarında Allah'ın önünde yürüyeceğim'' mısralarını yorumlamaya çalışan Ravlar, ''yaşayanların diyarında'' sözcüklerinin tuhaflığı karşısında duraklamışlardır. Zamanın önde gelen alimlerinden Rav Yahuda bu söcüklerin ''pazar yeri'' anlamına geldiğini açıklar. Bir kişinin Tanrıya gerçekten ibadet edip etmediği, sinagogdaki davranışlarından ziyade, pazardaki davranışları ile ölçülebilir. Alim ve aynı zamanda başarılı bir iş adamı olan Rav Tzvi Koidonover'ın Kav Hayaşar (Dürüst Ölçek) adlı incelemesinde belirttiği gibi, ''Sadece mali konularda güvenilir olan gerçekten dindar sayılabilir.'' ***