Yazdır

Rav Telushkin kendisine aktarılan şu olayı aktarmaktadır:

'' Birkaç sene önce tanıdıklarımdan bir hanım, çok şık bir lokantada kuzeninin davetlisi olarak bir yemeğe katılmıştı. Garson hesabı getirdiğinde kuzeninin yüzü bembeyaz kesildi. Açıkçası hesabın bu kadar kabarık geleceğini tahmin etmemişti. Bu mutsuz tepkisini farkeden kadın, yemeğin bedelini paylaşmayı teklif etti. Adam gülümseyerek mutlu bir şekilde teklifi kabul etti. ''

'' Kadın aslında kuzeninden çok daha az maddi imkana sahipti. Bu duruma çok içerledi. Açıkçası yemeğin bedelini paylaşma teklifini kabul edeceğini hiç tahmin etmiyordu. Adam kabul edince de oyuna getirildiğini düşündü. Olayı anlattığı oğlu ve gelini de onun gibi düşünüyorlardı: ' O sadece bu teklifi nazik olmak için yaptı. Kuzeninin kendini daha iyi hissedeceğini düşünmüştü. Adamın teklifi kabul etmesi çok hatalı bir davranıştı'. ''

Kadın, oğlu ve gelini doğru düşünmemektedirler. Talmud'a göre kadının içine düştüğü durum tamamen kendi kabahatıdır.

Yahudi ahlak kurallarına göre, reddedileceğini bildiğiniz teklifleri yapmamanız gerekir. Bu tip davranışları g'neivat da'at (başkasının aklını, fikrini çalma, aldatma) olarak kınar: Yani, yapmayı düşündüğünüzden daha fazlasını yapacağınıza başkasını inandırmak. Talmud bu tip ''aldatmacalara'' çeşitli örnekler sunmaktadır: '' Rav Meir şöyle der, ' Bir adam arkadaşının onunla beraber yemek yemeyeceğini düşünüyorsa, ona beraber yemek yemeyi teklif etmemelidir. Veya herhangi bir armağan kabul etmiyeceğini biliyorsa, ona hediye teklif etmemelidir '. '' (Hullim 94a)

Eğer davetinizin tek sebebi karşınızdaki kişinin sevildiğinden daha fazla sevildiğini göstermekse, veya sizin ondan daha cömert olduğunuzu ispat etmekse, işte o zaman, ''başkasının aklını, fikrini çalma, onu aldatma'' suçunu işlemiş oluyorsunuz. Talmud bir örnek daha vermektedir: Pahalı bir şarap şişesini (veya eski zamanda şarap fıçısını) açarken - eğer doğrusu bu değilse - sakın misafirinizin şerefine açtığınızı söylemeyin.

Yahudi ahlak kuralları, bir taraftan insanları aldatmama önerisini öne sürerken diğer taraftan da kaba veya nezaketsiz davranmayı da engellemeye çalışır. Bu çok hassas bir dengedir. Yani, bir misafiriniz size onun şerefine şarap şişesini açtığınız için teşekkür ettiğinde, ona zaten şişeyi açacağınızı, hareketin onunla hiçbir ilgisi olmadığını söylemeniz de pek nazik olmaz. Bu durumda misafiriniz olayı yanlış algılamış da olabilir. Bu hatalı algılamayı düzeltmeye kalkışmanız karşınızdakinin hislerini incitebilir. Bu konuyla ilgili olarak Talmud, şu öyküyü anlatır: İki Rabbi Safra ve Rava, şehrin dışında yürürlerken ters yönden gelmekte olan meslektaşları Mar Zutra'ya rastlarlar. Kendisini karşılamaya geldiklerini zanneden Mar Zutra şöyle sorar: ''Beni karşılamak için niye bu kadar zahmet ettiniz ?' Rav Safra şöyle cevap verir: ''Geleceğinizi bilmiyorduk. Bilseydik daha da öteden karşılardık.'' Daha sonra Rava, Rav Safra'ya şunu sorar: ''Ona niye doğrusunu söyledin? Bak, şimdi mahçup oldu.'' Rav Safra bunun üzerine: '' Eğer ona söylemeseydim, onu aldatmış olurduk. '' Bunun üzerine Rava şu cevabı verdi: '' Hayır, o, kendi kendini aldatmış olacaktı '' (Hullin 94 b).

Sonuç olarak insanlarla ilşkilerimizin dürüst ancak nazik olması gerektiğini hatırlamamız gerekmektedir. Eğer birininin büyük bir faturayı ödemesine yardımcı olmak istiyorsanız, gerçekten niyetliyseniz bunu teklif edin. Ve eğer birilerini gerçekten evinize davet etmek istiyorsanız, o zaman davet edin, - ama gerçekten geleceklerine inanıyorsanız. ***