Talmud'da öğretildiği gibi Tora'da 613 buyruk olduğunun farkında olan birçok Yahudi, gerçek bir Yahudi olmak için bu emirlerin 613'üne birden itaat etmek gerektiğine inanır. Aslında durum öyle değildir. Örneğin buyruklardan biri, eşinden boşanmak isteyen bir adamın karısına bir "boşanma belgesi" vermesi gerektiğini belirtir (Devarim 24:1-3).

 Hepimiz bu buyruğu yerine getirmeye mecbur muyuz? Doğal olarak bu buyruğun uygulanması sadece bir boşanma durumunda gereklidir. Aslında mutlu bir şekilde evli kalmaya devam ederek bu buyruğun uygulanmasına fırsat vermemek en doğru davranıştır.

Tora'da buna benzer başka yasalar da vardır. Bu yasalar sadece gerektiğinde kullanılır. Buna benzer bir örneğe Şemot 23:5'te rastlarız, "Eğer düşmanının eşeğini yük altında çökmüş görürsen, kendi haline bırakıp gitmeyecek, ona yardımcı olacaksın." Buradaki kilit kelime "eğer" sözcüğüdür. Eğer yük altında çökmüş bir eşek görürsek, o zaman düşmanımıza ve hayvanına yardımcı olmalıyız. Aksi takdirde etrafta yükünün altında çırpınan ve yardımımıza ihtiyacı olan yük hayvanı arama zorunluluğumuz yoktur.

Ancak barış konusuna gelindiğinde Tora farklı bir tutum sergiler: "Barışı ara ve onun peşine düş" (Teilim 34:14). Rav'lar bundan şu anlamı çıkarmaktadır: "Bulunduğun yerde barışı ara, başka yerlerde de onun peşine düş."

"Bulunduğun yerde barışı ara" buyruğu bize, kendimizle ilgili anlaşmazlıkları çözme yönünde bir yükümlülük getirir. Peki, "başka yerlerde de onun peşine düş"ün anlamı nedir?

Kendi kendinize sorun: Ailenizin fertleri veya arkadaşlarınız arasında birbirlerine dargın olan kişiler var mı? Bu kişileri barıştırmak için ne yapabilirsiniz? Teilim'e göre, anlaşamayan kişiler ayağımıza kadar gelip bizden yardım istemeyeceklerdir. Herhalde bunu hiçbir zaman yapmayacaklardır. Bizim özellikle bu fırsatın "peşine düşerek", yani onlarla konuşarak anlaşmaları yönünde onları etkilemeye çalışmamız gerekir. ***