Lütfen Peraşa Kağıtlarını Dua Sırasında Okumayınız

               Bu Hafta İçin Saatler              

   6 Ekim

Gelecek Hafta İçin Saatler

Şabat

Başlangıç

Bitiş

2007

Şabat

Başlangıç

Bitiş

Yeruşalayim

4:36

5:46

-----

Yeruşalayim

4:28

5:39

Tel Aviv

4:51

5:48

24 Tişri

Tel Aviv

4:43

5:40

İstanbul

6:15

6:55

5768

İstanbul

6:04

6:44

N O A H

 Hatırlatmalar:

ü Roş Hodeş MarHeşvan

ü Not: Erets-Yisrael'de 18 Ekim gecesinden itibaren Bareh Alenu okunmaya başlanacaktır. Diaspora'da başlama tarihi ise Aralık'tır.

 

Bu HP  .....'nin aziz ruhuna ithaf edilmiştir.

 

 

Peraşa Özeti (Bereşit 6:9-11:32)

[www.chabad.org]

 

Tanrı, şiddet ve yozlaşma batağına saplanmış olan bir dünyadaki tek dürüst insan olarak dikkati çeken Noah'a büyük ahşap bir gemi inşa etmesini emreder. Gemi, içten ve dıştan ziftle kaplı olacaktır. Tanrı, büyük bir tufanın, yeryüzünden tüm yaşamı sileceğini, fakat geminin su üstünde yükselerek, içindeki Noah, ailesi ve tüm hayvanlardan erkek ve dişi olmak üzere çiftlere sığınak olacağını söyler.

Kırk gün boyunca yağmur yağar ve sular, sakinleşene kadar 150 gün boyunca kabarır. Gemi, Ararat dağına oturur ve Noah, pencereden önce bir kuzgun, sonra da birkaç kez güvercin gönderir. Amaç, suların yeryüzünden çekilip çekilmediğini anlamaktır. Toprağın tamamen kuruması, Tufan'ın başlangıcından tam bir güneş yılı, yani 365 gün sonraya rastlar. Tanrı bunun ardından Noah'a, gemiyi terk etmelerini ve yeryüzünü tekrar nüfuslu hale getirmelerini emreder.

Noah bir sunak inşa eder ve Tanrı'ya korbanlar yapar. Tanrı, bir daha tüm insanlığı kötü davranışları sebebiyle yok etmemeye yemin eder ve insanlıkla yaptığı bu yeni antlaşmanın sembolü olarak gökkuşağını atar. Tanrı ayrıca Noah'a, yaşamın kutsallığı hakkında talimat verir: Cinayet, idamı gerektirecek düzeyde ciddi bir günahtır. Ve bundan sonra insanların hayvanların etini yemelerine izin olacaksa da, bir hayvanın eti, o hala canlıyken yenemez; ayrıca kan da yenmemelidir.

Noah bir bağ diker ve ürününden elde ettiği şarapla sarhoş olur. Çıplak bir şekilde otururken, oğullarından Ham durumdan avantaj sağlar ve bunun için lanetlenir. Babalarının çıplaklığını örten diğer iki oğlu Şem ve Yefet ise mübarek kılınır.

Noah'ın soyu, on nesil sonra tek bir dili konuşan, ortak kültüre sahip tek bir halk haline gelir. Fakat o nesilde, kendi yenilmezliklerini simgeleme amacıyla yüksek bir kule inşa etmeye kalkışarak, Yaratıcıları'na karşı gelirler. Tanrı onların dillerini bozar; öyle ki, artık biri, diğerinin söylediğini anlayamaz hale gelir. Sonunda projeyi iptal etmek zorunda kalınır; insanlar, gruplar halinde yeryüzünün farklı kesimlerine dağılarak yetmiş ana ulusu oluştururlar.

 

Noah peraşasının sonunda, Noah'tan Avram'a [sonradan Avraam] kadar olan on nesil listelenir. Avraam'ın, doğum yeri olan Ur Kasdim'den çıkıp, Kenaan Ülkesi'ne giderken Haran'da konaklamasının anlatımıyla peraşa biter.

 

DEVAR TORA

["Legacy" / Rabi Naftali Reich - www.torah.org]

 

Zeytinin İşareti

 

Kırk gün ve kırk gece boyunca Büyük Tufan yeryüzünde köpürerek, onu kirleten yozlaşmayı tamamen silip süpürmüştü. Noah'ın ailesi ve seçilmiş hayvanlar, fırtınanın bir o yana bir bu yana savurduğu küçük geminin, lanetlenmiş dünyadan kurtulan o küçük kapsülün içinde, büyük selin altından çıkacak o bilinmeyen yeni dünyaya çıkmayı bekliyorlardı.

 

Sonunda sular alçalmaya başladı. Noah geminin penceresini açtı ve bir kuru toprak işareti bulma ümidiyle bir güvercin gönderdi. İlk başta sonuç alamasa da, sonunda, "Güvercin akşam vakti ona geldi; ve işte - ağzında, yeni koparılmış bir zeytin yaprağı vardı. Noah böylece suların yeryüzü üzerinden alçaldığını anladı" (Bereşit 8:11). Yeni bir dünyayı ve yeni bir geleceği müjdeleyen bu küçük yaprağın gelişinin yarattığı heyecanı aklımızda resmedebiliriz. Ancak Tora neden bu yaprağın bir zeytin yaprağı olduğunu özellikle belirtme gereği duymuştur? Suların çekildiğini başka bir yaprak gelseydi de anlamaz mıydık? Öyleyse gelenin sadece bir "yaprak" olduğunu söylemek yeterliyken, Tora neden özellikle bunun bir "zeytin yaprağı" olduğunu söyleme ihtiyacı duymuştur?

 

Cevap, zeytinin diğer tüm meyveler arasındaki benzersiz doğasında yatar. Zeytin ağacının meyvesinin birincil kullanımı, onun bir meyve olarak yenmesi değildir. Temel işlev bu meyvenin ezilip sıkılması ve altın yağ damlacıkları çıkana kadar preslenmesidir. Bu yağ daha sonra bir kandile konur, yakılır ve sonuç elde edilir... ışık!

 

Bu ışığın fiziksel bir oluşum olduğu gerçeği doğrultusunda, o alev sadece hızlı moleküler aktivite içinde oksitlenen bir gazlar bulutundan ibarettir. Ancak dış görünüşü itibariyle bir alev yerçekimi kanunlarına baş kaldırırcasına sürekli yukarıya çıkmaya çalışan bir görünüm sunar. Dolayısıyla, oldukça uygun bir şekilde, alev, maneviyatın bir simgesidir. Ve ışık, elbette, bilgeliğin sembolüdür.

 

Bu bağlamda zeytin, fiziksel dünya ile maneviyat arasında bir köprü niteliğindedir. Tıpkı fiziksel zeytinden çıkarılan yağla ışık elde edilebilmesi gibi, bu geçici fiziksel dünyadan da altın maneviyat damlaları elde etmek mümkündür. Tüm yaratılış Tanrısallığın bir açığa çıkışıdır ve eğer onun çekirdeğine inebilirsek, hiç şüphe yoktur ki, onun tam özünü şekillendiren maneviyatı bulabiliriz.

 

Güvercin zeytin yaprağını Noah ve ailesine getirdiği zaman, bundaki mesaj keskindi ve temeli niteliği taşıyordu. Tüm dünya, her yönüyle sadece fizikselliğe önem verdiği, istisnasız ve tam olarak sadece fiziksel zevk düşkünlüğüne, açgözlülüğe ve ahlaksızlığa odaklandığı için yok edilmişti. Şimdi yeni bir başlangıç söz konusuydu; ikinci bir şans. Ama dünyanın yıkımına yol açan o eski yozlaşmışlığın bir daha tekrar etmemesini garanti edecek ne vardı?

 

Zeytinin verdiği işaret bu soruyu cevaplamıştır. Yeni insan toplumu, tamamen farklı bir tavır takınmalı, dünyaya tamamen farklı bir algılamayla yaklaşmalıydı. İnsanlar tüm dünyanın bir zeytin tanesi gibi olduğunu ve yüksek düzeyi sadece ondaki maneviyatı açığa çıkarma yoluyla elde edebileceklerini anlamalıydı.

 

Hayattaki görevimiz, deneyimlerimizin ve bizi çevreleyen her şeyin üzerindeki kabukları soyup atmak ve onlardaki manevi özü açığa çıkarmaktır. Nereye gidersek gidelim, ne yaparsak yapalım, Yaratıcımız'ın mevcudiyetini aramamız gerekmektedir. Bu sadece bizi günahkârlığa kaymaktan korumakla kalmayacak, aynı zamanda hayatımızın her bir değerli anına zenginlik katarak, mevcudiyetimize değer ve anlam verecektir.

 

İKİLEM

Bu kısımda bazı ikilemler ve sorular sunacağız. Bunları Şabat masasında ailece tartışma konusunun bir parçası yapabilirsiniz. Peraşa broşürünün sonunda bu soruya Yahudilik'in gözüyle verilebilecek bir cevabı bulabilirsiniz.

 

Bazen kendimi, başka insanlar hakkında kötü konuşmalar yapmakta olan meslektaşların ya da arkadaşların yanında buluyorum. Tora'nın Laşon Ara konusundaki yasağına riayet etmeyi çok istediğim için, böyle bir durumda yapılması doğru olan şey nedir?

 

DEVAR TORA

[Rabi Eli Mansour - www.dailyhalacha.com]

 

Noah peraşasında Tora bizi Nimrod adlı biriyle tanıştırır. Pasuk onun "Tanrı'nın önünde güçlü bir avcı" (Bereşit 10:9) olduğunu insanların da "Tanrı'nın önünde güçlü bir avcı" kavramı söz konusunda Nimrod'u örnek olarak verdiklerini belirtmektedir. Nedir bu kavram?

 

İbn Ezra bu konuda oldukça ilginç bir açıklama yapar. Ona göre Nimrod çeşitli yerlerde sunaklar kurar, sonra da avlamış olduğu büyük hayvanları bu sunaklarda kurban ederdi.

 

Ramban, İbn Ezra'nın bu konuda böyle bir açıklama yapmasını büyük bir hayretle karşılamaktadır. Nimrod, hiçbir zaman makbul biri olarak tanınmamıştır. İşin doğrusu Nimrod Hahamlarımız tarafından dönemin en kötülerinden biri olarak tanımlanır! Oysa İbn Ezra'nın açıklamasına bakılırsa bu Raşa adam, sütten çıkmış ak kaşık gibi bir Tsadik olarak tanımlanmaktadır?! Bu nasıl olur?

 

Bu konuda, Moser Dereh adlı eserde, Saba MiKelm'in ("Kelm'li Dede") bir öğretisine dayalı bir açıklama yer almaktadır. Saba MiKelm, bir insanın hayatta yaptığı büyük ve görkemli işlerden çok, küçük ve önemsiz görünen faaliyetleri konusunda yargıya tabi tutulduğunu belirtir. İnsan hayatında birkaç büyük başarıya imza atmış olabilir. Örneğin büyük bir hastane inşa etmiş, büyük bir projeye önayak olmuş olabilir. Ancak Tanrı'nın özellikle dikkat ettiği şeyler, insanın gündelik hayattaki tutum ve davranışlarıdır. Sabahları başkalarına söylediği "günaydın"lar, el açan bir kişiye verdiği küçük yardım, ona gösterdiği güler yüz ve ettiği teşvik edici sözler, birine karşıdan karşıya geçmekte yaptığı yardım - işte bu gibi küçük şeylerdir Tanrı'yı daha çok ilgilendiren. Bir insanın tabi tutulduğu gerçek sınavlar, büyük işler değil, gün be gün karşısına çıkan Hesed (yardımseverlik) fırsatlarını değerlendirip değerlendirmemesidir. Büyük işler, kişinin Yaratıcı'ya olan bağlılık ve teslimiyetini açıkça ortaya koyan noktalar değildir. Ama eğer bir kişi sabah ayakkabılarını Alaha'ya uygun bir şekilde bağlıyorsa, işte bu, onun Tanrı'ya olan sadakatinin işaretidir. Büyük işlerin Tanrı katındaki önemi çok daha geri sıralarda yer alır.

 

Öyleyse bu açıklamanın ışığında İbn Ezra'nın açıklamasını anlayabiliriz. Nimrod bu felsefenin tersine gitmek istemişti. Nimrod büyük hayvanları avlardı. Aslanlar, filler... "büyük" hayvanlar. Onları avlardı ve sunakta kurban ederdi. Nimrod bu hareketiyle, Tanrı için önemli olanın bunlar olduğu tezini öne sürmekteydi. Sadece büyük şeyler. Sadece görkem. Ama ona göre Tanrı küçük şeylerle ilgilenmezdi. İşte Nimrod'u bir Raşa, kötü biri yapan da işte bu özelliğiydi. Bu yaklaşım, elimizdeki Alaha'ya açık bir şekilde aykırıdır. Örneğin Alaha'ya göre bazı durumlarda bir insan büyük bir hayvanı korban olarak getirme gücü olmadığı takdirde, bunun yerine korbanı bir kuş, hatta bir miktar unla bile gerçekleştirebilir.

 

İnsan sadece büyük şeylerin gerçekten önemli olduğunu düşündüğü takdirde, bu onun tüm davranışlarını da yozlaştırabilir. Birkaç görkemli iş yapıp tüm yükümlülüğünü yerine getirdiğini düşünür, hayatının geri kalanının Tanrı'yı ilgilendirmediği yanılgısıyla bir yanlıştan diğerine sürekli alçalır. İşte İbn Ezra'nın işaret ettiği nokta budur. Nimrod her ne kadar büyük kurbanlarını "Tanrı'nın önünde" yapıyor idiyse de, yine de bir Raşa'ydı.

 

Yahudilik çok önemli bir noktayı vurgulamaktadır. Bizim gerçek niteliğimizi belirleyen noktalar, büyük ve görkemli davranışlar değil, küçük sanılan ama asıl öneme sahip küçük işlerimizdir.

 

MİTSVA / UYGULAMA / MAase

[Rabi Şemuel Holstein - www.komemiut.org]

 

 

Mitsva: Bet-Amikdaş'a karşı saygı ve çekinme duygusu taşımak. Pasukta söylendiği gibi: "Kutsal Mekanım'a hürmet edin" (Vayikra 19:30). Bizim gittiğimiz dua yerleri (Bate Keneset; sinagoglar) ve Tora öğrenim merkezleri (Bate Midraş) de, "Mikdaş Meat - Küçük Çaplı Kutsal Mekân" olarak adlandırılır ve bu kurala dâhildir.

 

Uygulama: Şulhan Aruh'ta (Orah Hayim 151:1) şöyle denmektedir: "Bate Keneset ve Bate Midraş'ta hafif başlılıkla hareket edilmemelidir. Örneğin, gülüşmeler, şaka ve alaylardan, boş konuşmalardan kaçınılmalıdır. Buralarda yiyip içilmez, süslenip püslenilmez, gezinilmez, buralara sırf güneşten ya da yağmurdan korunma amacıyla girilmez."

 

Sinagoglar kestirme yol olarak kullanılamaz; yani yolu kısaltma amacıyla bir kapıdan girilip diğer bir kapıdan çıkmak yasaktır. Ama bir kişi dua etme amacıyla sinagoga girmişse, duadan sonra başka bir kapıdan çıkabilir.

 

Sinagogda oturan bir kişiyi çağırmak isteyen biri hemen girip çıkmamalıdır. İçeri girdikten sonra biraz oturmalı, birkaç pasuk okumalı ve sinagogdan ancak bundan sonra çıkmalıdır.

 

Maase: Kasabadaki herkes biliyordu ki, Tanrı'ya sadakat, kişisel bütünlük ve samimiyet gibi özellikleri bir arada sunan bir görüntü görmek isteyen için, her sabah büyük sinagogun kandillerini yakan Şamaş'ı seyretmek yeterliydi. Şamaş her gün, gece yarısından kısa bir süre sonra kalkar, mikveye dalar, sonra da sinagogun kandillerini yakmaya giderdi. Sinagoga büyük bir heyecanla gelir, giysilerini sadece bu işe ayırdığı özel ve güzel giysilerle değiştirir, sonra da kandili yakarak, duygu dolu bir melodiyle gözyaşı içinde mırıldanmaya başlardı. Melodinin bitiminde Kutsal Mekân'a hürmet mitsvasını yerine getirmeye hazır olduğunu belirten kısa bir dua (Leşem Yihud) okur, kandilleri her gün yakma ayrıcalığının kendi payına düştüğü için Tanrı'ya şükrederdi. Kandilleri de öylesine büyük bir heyecanla yakardı ki, bunu gizlice seyreden biri de aynı duygusallığa kapılıp gözyaşı dökmekten kendini alamazdı.

 

Bir gün, kasabanın kasabı sabah duası için erken geldi ve kandillerin yakılışını gördüğünde, kendisi tüm gününü kesilmiş hayvanların etleriyle uğraşırken hayatı bu mitsvayla bariz bir şekilde anlam kazanmış olan Şamaş'a karşı içini bir kıskançlık kapladı. Tefiladan sonra Şamaş'a yaklaştı ve kandilleri yakma ayrıcalığını kendisine vermesini istedi. Şamaş elbette bunu reddetti; ama kasap hemen vazgeçmemişti. Aralıksız olarak her gün onu bu mitsvayı kendisine vermeye ikna etmeye çalıştı. Şamaş'ın inadını görünce, bu değerli mitsvayı satın almayı bile teklif etti; ancak Şamaş yine reddetti. Yine de, kasabın ısrarcılığını gören Şamaş, konuyu kasabanın Hahamı, o dönem Macar Yahudiliği'nin en önemli şahsiyetlerinden biri olan Gaon Rabi Yeuda Asad'a açtı. Rabi Yeuda konuyu tarttıktan sonra, Şamaş'a bu mitsvayı kasaba günde bir bütün altın karşılığında satmasını önerdi. Bu, o dönem için büyük bir miktardı. Buna ek olarak Rabi Yeuda, Şamaş'a, eline geçen bu paraya elini sürmemesini ve onları kapalı bir kutuda saklamasını salık verdi. Böylece ikisi arasında anlaşma sağlandı.

 

Ertesi sabah, kasap büyük bir heyecanla ve yine o melodinin eşliğinde kandilleri yakmak üzere geldi. Tefila'dan sonra Şamaş'a geldi ve ona bir bütün altın verdi. Bu diğer günlerde de aynı şekilde devam etti. Ancak bir süre sonra kasabın ekonomik durumu bozuldu. Artık her gün bir bütün altın ödeyecek gücü yoktu; ancak yine de ısrarından vazgeçmedi. Mitsvaya olan sevgisi nedeniyle, sırf onu devam ettirebilmek için, bir eşyasını satıp gereken parayı ödemeye devam ediyordu.

 

Bir süre sonra kasabın kızının evlenme yaşı geldi ve uygun biriyle söz kesildi. Ancak neşe bir yana, söz verdiği çeyizin parasını nereden bulacağına dair bir endişe kapladı kasabın içini. Rabi Yeuda durumdan haberdar olduğunda Şamaş'la kasabı yanına çağırttı ve Şamaş'a altınları sakladığı kutuyu da yanında getirmesi talimatını verdi. İkisi geldiğinde Rabi Yeuda, Şamaş'tan, çeyiz için gereken parayı o kutunun içinden alıp kasaba vermesini söyledi ve şöyle dedi: "Bilin ki beyler, bu anlaşmadan hepiniz kazançlı çıktınız. Şamaş kazandı, sözümü dinleyerek çünkü çok değer verdiği bir mitsvayı bir başka Yahudi'nin yapmasına olanak tanıdığı için, o mitsvayı sanki bizzat yerine getirmiş gibi kabul ediliyor. Kasap da kazandı, çünkü mitsvayı yerine getirmek için büyük fedakârlıkta bulundu. Şimdi Şamaş ayrıca Ahnasat Kala (bir gelinin masraflarını karşılama) mitsvasını da kazanmış oldu ki, aslında bunun parasını da bir bakıma kasap adına biriktirmişti." Şamaş onay verdikten sonra kutu açıldı ve orada tam olarak çeyiz için gereken miktarda para bulunduğu görüldü. O günden sonra Şamaş ile kasap her gün birlikte aynı melodi eşliğinde gittiler ve kandilleri yakma mitsvasını birlikte yerine getirdiler.

 

İKİLEME CEVAP

[Rabi Mendel Weinbach / gatewaysonline.com]

 

Hafets Hayim (Rabi Yisrael Meir Kagan, 1839-1933) dili koruma konusundaki yazılarıyla insanlar üzerinde büyük etki sahibi olmuştur. Onun hakkında şu olay anlatılır:

 

Hafets Hayim, yazmış olduğu kitapları satabilmek için takma adla çıktığı yolculuklardan birinde, faytonunu bir fuara gitmekte olan kasaplar ve at tacirleriyle paylaşır. Adamlar işlerinin konusu olan hayvanlardan bahsederken kendisi de düşüncelerine dalmış halde oturur. Ama içlerinden biri bir başka tüccar hakkında küçümseyici sözler söylemeye başlayınca Hafets Hayim onları Laşon Ara günahı hakkında azarlar ve insanlardan bahsetmektense hayvanlar hakkında konuşmaya devam etmelerini salık verir. Adamlar ona hakaret etmeye başlasalar da kendisi onları uyarmayı bırakmaz ve kendisine saygısızlık ettikleri sürece dedikoduya ara verdiklerini düşünerek kendini avutur. Ama adamları susturmak için diğer tüm çareler tükendikten sonra fayton sürücüsüne başvurur ve onların başkaları hakkındaki konuşmalarını duymak zorunda kalmamak için kendisini yolun ortasında indirmesini ister.

 

Kuşkusuz Hayfets Hayim azarlamanın nasıl yapılması gerektiğini bilen biriydi. Eğer biz bunun için gereken düzeyde değilsek bile, Hafets Hayim'den bir ders alabiliriz. Böyle durumlarda önce konuyu değiştirmeye çalışabilir, işe yaramadığı takdirde de bir bahane bularak o ortamdan uzaklaşabiliriz.

 

YAHUDİ EVİNİN TEMELLERİ

[Dini Uygulama Rehberi - Rabi Nisim Behar]

 

Viduy ve Tahanunim Kuralları

 

1.      Nefilat Apayim adı verilen Rahum VeHanun, Ehal Akodeş ve Sefer Tora olmayan yerde, hatta Beyahid dua edilirken bile söylenebilir.

2.      Yıl içinde Tahanunim olmayan günler şunlardır: Roş Hodeş, Hanuka, 15 Şevat (Tu Bişvat), 14-15 Adar (normal yıllarda Purim, artık yıllarda Purim Katan) 14-15 Veadar (artık yıllarda Purim), bütün Nisan ayı, 14 İyar (Pesah Şeni), Omer'in 33. günü (Lag Laomer), Roş Hodeş Sivan'dan Şavuot'tan 6 gün sonrasına kadar, 15 Av (Tu Beav), Roş Aşana arifesi, Kipur arifesi, Kipur çıkışından Tişri ayının sonuna kadar.

3.      Avel evinde, Avel evde değilse bile Tahanunim söylenmez.

4.      Bir düğünü takip eden ilk yedi gün boyunca, Hatan (damat) sinagoga geldiğinde ya da onun evinde Tefila söylendiğinde, Tahanunim yapılmaz. Bu durum genç bir kızla evlenen biri için geçerlidir. Damat dul ise ve bir dul kadın ile evlenmişse, yalnız ilk üç gün Tahanunim söylemez.

 

Haftanın Sözü

[Hyman Enelow, 1935]

 

Tanrısal bir yaşam süren kişi, sadece kendisinin değil, bir dereceye kadar dünyanın bile kurtarıcısı haline gelebilir.

 

Haftanın Peraşası'nı, t  e  b  e  r  r  u  d  a     b  u  l  u  n  a  r  a  k, ölmüşlerinin ruhuna veya hasta bir yakınının şifasına ithaf etmek isteyenlerin,

 ilgililer (050 - 538 41 30) ile temasa geçmeleri rica olunur.

Peraşa kağıtları Tora ile ilgili yazılar içerdiğinden çöpe atılmamalıdır.

Lütfen Geniza'ya getiriniz.