Yazdır

Evlilikte Yapılmaması Gerekenler

Olumsuzluğa dayalı bir evliliği güven ve dürüstlüğe dayalı bir evliliğe dönüştürün. Dr. Michael Tobin

Sevgi çok hassas bir duygudur. Suçlama, öfke ve iğneleme dolu bir ortamdan saygı, kabul ve dürüstlükle dolu bir ortama geçmek mümkün müdür? Aşağıdaki 10 evlilik yasağı bilinçli bir şekilde izlendiği takdirde, olumsuzluğa batmış bir evlilik güven ve itimada dayalı bir evliliğe dönüşecektir.

Evlilikle ilgili "yapılması gerekenler" listesi yerine, neden evlilik yasakları dile getiriliyor? Aşağıdaki Talmud öyküsü bu soruya cevap verir: İnançlı olmayan bir kişi Büyük Bilge Hillel ile karşılaşır ve ondan tek ayaküstünde dururken bütün Tora'yı öğretmesini ister. Hillel bunu kabul eder ve şöyle cevap verir: "Kendine yapılmasını istemediğin bir şeyi bir başkasına yapma. Bunun dışında herşey yorumdur. Şimdi git ve öğren." Birçok yorumcu meşhur Tora ilkesi " Komşunu kendin gibi sev" yerine, neden olumsuz bir şekilde cevap verdiğini merak eder. Benim fikrim çok basittir. Bizi neyin incittiğini anlarız; eleştiri dolu bir cümlenin veya küçümseyen bir bakışın ne kadar acı verdiğini biliriz. Olumsuz bir yorumun bir ilişkiyi nasıl yıkacağını veya zarar vereceğini görmüşüzdür. Bizim yaptığımız veya bize yapılan olumsuz şeylerin, bizim veya diğerlerinin olumlu davranışlarına ne kadar daha ağır bastığını biliriz.

Bu nedenle, bir ilişkiyi geliştirirken atılacak ilk adım evlilik ortamını sürekli kirleten olumsuz davranışları ortadan kaldırmaktır. Zehirli bir çöp sahasında gül fideleri dikmek yarar sağlamaz. İlk önce zehri temizlemeliyiz, ancak sonra çevreyi güzelleştirebiliriz. Eşimizi incittiğimiz önemsiz yollara ne kadar duyarlı olursak, sevgi dolu duygularımızın açmasına o kadar yardımcı oluruz.

Aşağıda10 maddenin her birini okurken, size alıştırmaları uygulamanızı öneririm. Evlilik sorumluluğu üç ilkeyi gerekli kılar: Alıştırma, sebat ve sabır. Bunu yapın, o zaman yararını görmeye başlarsınız. Eşlerden bir tanesi bile değişmek için büyük çaba harcarsa, sonuçlar yine de oldukça önemli olur.

1. EŞİNİZİ KAZANILMIŞ HAK GİBİ GÖRMEYİN

Evlilik herhalde karakter gelişiminde en zor ve en etkili eğitim programıdır. Eşlerimizle yaşadığımız birçok mücadele öz denetimi, nezaketi ve saygıyı uygulama fırsatını sağlar. Örneğin, hayatınızın herhangi bir aşamasında öfke içinde etrafa saldırma veya kızgınlığınızı dile getirme seçeneği ile karşılaşabilirsiniz. Başka bir aşamada ise, eşinizi kazanılmış bir hak gibi görme ya da onu takdir etme seçeneğiyle karşılaşabilirsiniz.

Ya eşinizi kazanılmış bir hak gibi görürsünüz ya da onun iyiliğini takdir edersiniz. İkisinin ortası yoktur. Eşinizi kazanılmış hak gibi görme yasağı 10 maddenin içinde tektir. Onu yerine getirmenin tek yolu olumlu bir hareket, örneğin takdir göstermektir. Bu aynı zamanda bencilliği yenmenin en iyi yoludur. Gerçekten de takdirinizi dile getirme arzusuna ulaşmak için üç olumsuz davranışı yok etmeniz gerekir-kazanılmış hak duygusu, gerçek dışı beklentiler ve bilinçli hafıza kaybı.

Hak etme duygusu "benim için yaptığın he rşeyi hak ediyorum, o halde neden teşekkür etme zahmetine gireyim" duygusudur. "Benim ihtiyaçlarım ön plandadır ve onları yerine getirmek senin görevindir" tavrıdır. "Eğer ben bunları bekliyorsam, sen de onları yapmak zorundasın" tavrı buna çok yakındır. Hak etme ve beklentilerle, eşimize sanki bizim uzantılarımızmış gibi bakarız, bu da bir bebeğin annesinin göğsü ile olan ilişkisine benzer. Bebek ağladığı zaman hemen doyurulmayı bekler. Bilinçli hafıza kaybı veya düşüncesizlik belirgin olanı inkâr etme veya unutma sanatıdır.

Eşimizin bizim için yaptığı ufak ve büyük iyiliklere karşı duyarsız oluruz. Hak etme veya beklenti duygusu bilinçli bir hafıza kaybına yol açar. Eğer eşinizi kazanılmış hak gibi görüp görmediğinizi merak ediyorsanız, o zaman kendinize aşağıdaki soruyu sormanızı öneririm: "Eşinize karşı, herhangi bir tanıdığa veya iş arkadaşına olduğunuz kadar nazik ve saygılı mısınız? Çoğumuz için bunun cevabı olumsuzdur. O halde kendinize şu soruyu sorun: Eğer eşiniz size kaba davransa, iyiliklerinizi görmemezlikten gelse ve ihtiyaçlarınızı göz ardı etse nasıl hissederdiniz? Cevap vermeden önce, Büyük Hillel'in sözlerini hatırlayın: "Kendinize yapılmasını istemediğiniz bir şeyi bir başkasına yapmayın."

Alıştırma:

Eşinizin sizin için yaptığı hem küçük hem de büyük şeyleri kaydedin. Sabahleyin sizin için hazırladığı kahve fincanından mali işleri verimli bir şekilde ele alışına kadar yaptığı her şeyi dahil etmeye çalışın.

Kendinize şunu sorun: "Eşinizin size yaptığı şeyler için takdir ettiğinizi gösterir misiniz ve bunu ne şekilde ifade edersiniz?" Muhtemelen listedeki iyiliklerin büyük bir kısmı için minnetinizi hiçbir zaman ifade etmemişsinizdir.

Bir haftanızı onu takdir ettiğinizi dile getirmeye ayırın ve farkı gözlemleyin. Eşinize bir takdir mektubu bile yazmayı düşünebilirsiniz.

2. ZİHİN OKUMAYIN

Eşinizin ne düşündüğünü ve hissettiğini bildiğinizi varsaymayın. Yanılma ihtimaliniz yüksektir ve yanlış varsayımlar gereksiz çatışmaya yol açar. Bu durumu bir hayal edin. Oturma odasına giriyorsunuz ve orada eşinizin en sevdiği koltukta duvara boş boş baktığını görüyorsunuz. Dudakları gergin ve çenesi kenetlenmiş. O anki tepkiniz: Korkudur! "Ben ne yaptım? Neden bana bu kadar kızgın?" Ona yaklaşmaya çalışırsınız ve "Ne oldu, David?" diye sorarsınız ve onun öfkesini sizin üzerinize kusmasını beklersiniz. David yavaşça size döner. Gergin ve öfkeli bakış yok olmaya başlar ve üzgün bir şekilde cevap verir: "İşten kovuldum". "Tanrı'ya şükür," diye ağzınızdan kaçar, "en azından bana kızgın değilsin."

Bu örnekte kadın varsayımlarını inceledi ve kocasının ona kızgın olmadığını keşfetti. Yine de, yanlış varsayımlarda bulunduğumuz ve gerçek olup olmadıklarını bilmeden onlara inanmaya devam ettiğimiz zamanlar çok sıktır.

Evlilik terapisi sürecinde varsayımların, illüzyonların ve fantezilerin yanlış oldukları veya kısmen doğru oldukları görülmüştür. Örneğin, sözüm ona karısından nefret eden kızgın koca belki de, esasında eşinin onu sevmediğine inanmış bir erkek olabilir. Belki de mesafeli ve aksi bir kadın annesinin yasını tutan çok hüzünlü bir kadın olabilir. Varsaymayın. Bunu kontrol edin.

Alıştırma: Bir kağıt parçası alın ve çok fazla düşünmeden aşağıdaki cümleyi tamamlayın: "Sanırım eşim benim hakkımda.... düşünüyor." Listenizi tamamladıktan sonra, varsayımlarınızı kontrol etmeye çalışın.

Varsayımlarınızın çoğunun yanlış olduğunu göreceksiniz. Ancak eşinizin bazı varsayımlarının geçerliliğini kabul etmesi mümkündür. Bu acı verebilir ama doğrulanmamış varsayımlar yerine, gerçekle uğraşmak çok daha iyidir. En azından şimdi sorunu çözme olanağınız vardır.

3. SUÇLAMAYIN

"Senin suçun. Bunu bana sen yaptırdın. Aramızda her şeyin bu kadar kötü olmasına neden olan sensin. Kendimi bu kadar kötü hissetmemin nedeni sensin." Kendimize bakıp "Aramızdaki çekişmeyi yaratırken benim bunda payım nedir?" diye sormak o kadar zordur ki.

Suçlamak bir bakıma güçsüz olmaktır. Esasında ben suçladığım zaman eşime benim duygularımı ve tavrımı kontrol ettiğini söylüyorum. Benim onunla ilişkim Pavlov ile köpeği arasındaki ilişkiye benzer. Çan çalar ve köpeğin salyaları akar. Eşim bana merhaba demeyi unutur ve ben patlak veririm.

Eşimizi suçladığımız zaman, onun sözlerimizi ciddi bir şekilde düşünmesini ve düşünceli bir şekilde cevap vermesini esirgeriz. Yasal hüzünlerimizi ve duygularımızı dile getirmek yerine, onu suçlar ve tehdit ederiz. Bu da sadece aynı tarz bir cevaba davetiye çıkarır. Sonuç ya bir çatışma ya da bir savaştır; acı bir şekilde kavrayacağımız üzere, sevgi ve savaşta her şey adildir ve evlilik ikisi demektir.

O halde suçlamanın panzehri nedir? Bunun cevabı çok basittir: Sorumluluğu üstlenin. Ancak bunu yürürlüğe geçirmek çok zordur. Haklı olma duygusundan vazgeçmek zordur. Eşinizden bir itiraf koparma ihtiyacından vazgeçmek o kadar zordur ki... Bir ilişkide "haklı olmak" en kötü ödüldür. Siz kazanırsınız, ilişki kaybeder. İlişkinin kazanmasını isterseniz, tartışmaya yol açarken sizin payınızın ne olduğunu düşünmeye çalışın. Kendinize şunu sorun: "Ben mesafe ve hayal kırıklığı yaratmak için ne yaptım?"

Alıştırma:

Eşinizi suçlama yöntemlerinizin listesini yapın. Örneğin, "ev senin yüzünden alt üst" veya "Sara'nın etrafta kötü insanlarla dolaşmasının nedeni sensin. Onunla hiç vakit geçirmiyorsun."

Kendinize bir göz atın ve nelerden sorumlu olduğunuzu kaydedin. Her bir durum için çözümler arayın. Son örnekte, kadın kocasına şöyle cevap verebilir: "Sara'nın kötü insanlarla dolaşmasından endişe duyuyorum. Bu konuda ne yapabileceğimizi senle konuşmak isterim." Kadın, eşinin saygı ile yaklaşıldığı zaman kendi başına kızıyla daha çok vakit geçirmesi gerektiğini anlayacağını hayretler içinde fark edecektir.

4. YORUM YAPMAYIN

Eşiniz size "Şimdi beni neden bu kadar eleştirdiğini anlıyorum. Sen tıpkı baban gibisin. Eminim o seni çok daha fazla eleştiriyordu," gibi sözler söylese neler hissedeceğinizi bir düşünün. Bu sözde analizin kişisel gelişiminize ve kendinizi tanımanıza yardımcı olacağını düşünebiliyor musunuz?

Sanırım cevap oldukça açıktır. Sözler ilham dolu bilgiler içeriyor görünebilirler, ama esasında objektif ilgi giysisi içinde gizlenmiş kızgınlıklardır. Eşinizin en derin motivasyonlarını ve davranışındaki en küçük farklılıkları anladığınızı düşünebilirsiniz. Onun davranışını yorumlarken tarafsız ve yardımcı olduğunuzu zannedebilirsiniz. Ama size şunu söyleyebilirim ki, yoğun bir ilişki yaşayan hiç kimse profesyonel bir şekilde mesafeyi koruyamaz. Çoğunlukla, yorumlarımız eşimizi değiştirme arzusundan ve bencillikten ileri gelir.

Eşimin ne düşündüğümü ve ne hissettiğimi yorumlamasını istemem.

Ben onun dinlemesini isterim. Beni işitmesini isterim.

Belki siz de benim gibisiniz. Ben onun beni dinlemesini isterim. Bana bir dost gibi, bana ilgi gösteren biri gibi tepki vermesini isterim. Ne söylediğimi bana geri yansıtarak ve dile getirdiğim duyguları tanımlayarak kendimi anlamama yardımcı olmasını isterim. O halde, yorumlamaktan kaçınmak için size iki panzehir önerebilirim: İlk önce, kızgınlıklarınız konusunda açık olun ve eşinizin davranışını analiz ederek onları örtülü bir şekilde dile getirmemeye özen gösterin. İkincisi, açık ve sevgi dolu bir şekilde dinleyin.

Alıştırma:

Gelecek sefer eşiniz size konuştuğu zaman, onu anlamak için daha fazla çaba gösterin. Sözcükler kullanmadan, onu aktif bir şekilde dinlediğinizi göstermek için alıştırma yapın. Bunu göz teması sağlayarak, eşinizin elini tutarak veya onu cinsellik içermeden sevgiyle kucaklayarak yapabilirsiniz.

Ara ara, eşinizin nasıl hissettiğini anlatan destekleyici sözcüklerle cevap verin. "Patronuna ne kadar kızgın olduğunu görüyorum. Senin yerinde olsaydım mutlaka öfkelenirdim," gibi sözler kullanılabilir.

5. HAYIR DEMEK İSTERKEN EVET DEMEYİN

Genellikle eşimize hayır demekten korkarız. Belki de kızacağından korkarsınız ya da belki "Özür dilerim, ben bunu yapmak istemiyorum," derseniz o hayal kırıklığına uğrar ve siz kendinizi suçlu hissetmeye başlarsınız. O zaman biz de, istediğimizi söylemek yerine, tersini yapmaya başlar ve öfkeli oluruz. Hayır demek yerine evet dediğimiz zaman ilişkide dürüst ve gerçekçi olmayı keseriz. Dürüstlük içermeyen bir ilişkide içtenlik ve samimiyet yoktur.

Başkalarını düşünmek ve verici olmak, eşinizi memnun etmek için duygularınızdan, isteklerinizden ve ihtiyaçlarınızdan ödün vermek değildir. Eğer bu şekilde davranırsanız, öfkelenir ve mesafeli olabilirsiniz. Eşinize gerçek duygularınızı ve arzularınızı dile getirerek, onun istediğini düşündüğünüz belirli bir hayali versiyon yerine, gerçeğin size ulaşmasını sağlarsınız. Daha önce sözünü ettiğim Bilge Hillel çok açıklayıcı ve derin bir şey söylemişti: "Eğer ben kendim değilsem ben kimim? Eğer ben sadece kendim isem, ben neyim? Ve şimdi değilse, ne zaman?" Hayır demek istediğiniz zaman hayır derseniz veya evet demek istediğiniz zaman evet derseniz eşiniz söylediklerinize güveneceğini bilerek kendini daha güvende hissedecektir. Ancak davranışınızdaki değişiklik eşinizi ürkütebilir. Sizin dürüst olmanıza alışık olmadığını anımsayın. Bütün evetlerinizin gerçekten de evet olmadığını öğrendiği zaman acı bir sürprizle karşılaşabilir.

İlişkinin kurallarını değiştirdiğiniz zaman çatışma olacağını bilmeniz önemlidir. Bir ilişkinin gelişmesi için bazen çatışma gerekli olur. Çatışma yoluyla iki insan birbirini daha derinden tanıyabilir ve daha güçlü bir bağ kurabilir. Eğer eşinizle zaten güçlü bir bağınız varsa, o zaman dürüstlüğe bağlı olmanız ilişkiyi daha derin kılar. Eğer böyle bir bağ yoksa size dikkatle ilerlemenizi öneririm. Tamamen dürüst olmaya başlamadan önce, eşinizin tepkisinin ne olacağını kestirmeye çalışın. Bazı çiftler diğerinin onayını istemeye dayalı bir ilişkiden gerçeğe dayalı bir ilişkiye geçerken, profesyonel rehberlere ihtiyaç duyabilirler. Daha derin bir dürüstlük seviyesine ulaşma yolu bazen engebeli olur, ama bir kez ulaştığınız zaman buna değer olduğunu görürsünüz.

Alıştırma:

Aşağıdakileri bir kağıt parçasına yazın: "Eşime... söylemekten korkuyorum..." Listeyi önem sırasına göre düzenleyin. Önce açıklanması en kolay gerçekleri sayın, daha sonra da en kolay ikinci gerçeği sıralayın.

Eşinize yaklaşıp ona gerçeği söylediğinizi düşünün. Bunu yaparken neler hissettiğinizi fark edin. Rahat bir şekilde nefes almaya çalışın ve kendinize nazik bir şekilde rahatlamayı önerin. Eşinize konuştuğunuzu hayal etmeyi başardığınız zaman bunu gerçekte yapma riskini göze alın. En kolayı ile başlayın ve listeye devam edin.

6. SESSİZLİĞİ SİLAH OLARAK KULLANMAYIN

Sessizlik ölümcül bir silahtır. Birbirlerine ne kadar kızgın olduklarını düşünerek çiftler tarafından sürdürülen buz gibi bir sessizlik yerine, en azından onları rahatsız eden şeyi ifade edebildikleri şiddet içermeyen sözlü bir tartışmaya girmeleri çok daha yararlıdır. Eşlerimizin varlıklarını inkâr ederek ve onlarla ilişkiyi keserek, onları cezalandırırız. Öfke dolu bir sessizlik "eşimin suçlu taraf olduğunu ve benimle temas kurmak istiyorsa benden özür dilemesi ve onu bağışlamamı istemesi gerekir" mesajını verir. Bu güçlü bir denetim ve yönetme şeklidir ve evlilikte buna yer yoktur.

Bu nedenle, bazı çatışmaları verimli bir şekilde çözmek için öfkelerinizi duyulabilecek, kabul edilebilecek ve çözümlenebilecek bir şekilde ifade etmeyi öğrenmeniz gerekir. Bu yetenek evlilikte çok büyük bir önem taşır. O olmadan küçük sorunlar temel felaketlere dönüşürler. O halde, söylenmesi bu kadar zor olan bütün şeyleri nasıl söyleriz? Üstelik tepki gösteren bir eşe bunlar nasıl söylenir? Bunun cevabı basit değildir ve bir önceki "Hayır Demek İsterken Evet Demeyin" yasağında olduğu gibi, evlilik sorunlarınızı nasıl çözeceğinizi öğrenmek için profesyonel yardıma ihtiyacınız olabilir. Ancak, bu karara varmadan önce, aşağıda öfkenizi ifade etmeye yardımcı olacak alıştırmayı deneyin.

Alıştırma:

1. Kızgınlıklarınızın bir listesini "sana x için kızdım" şeklinde yazın.

2. Sizi rahatsız eden şey konusunda eşinize bir mektup yazmayı deneyin. Suçlamamaya özen gösterin. Sorunları yaratırken sizin rolünüzün ne olduğunun farkında olursanız, ona söyleyin. Eşiniz bunu yaptığınızı görürse, o da kendi rolünü görmeye daha açık olacaktır. İşte size olası bir mektup örneği:

"Sevgili David,

Seninle kendimiz hakkında konuşma ihtiyacını duyuyorum. Seni seviyorum ve evliliğimizin yürümesini istiyorum. Sana şimdi söyleyeceklerim seni incitebilir. Benim niyetim bu değil. Benim istediğim, birbirimize yakın olmamızdır. Ama yüreğimden sökmek istediğim şeyler var. Lütfen yazdıklarımı düşün ve öfkeyle tepki vermemeye çalış.

Bu benim için çok zor ama söylüyorum. Sana.... yüzünden kırgınım."

Öfkenin ilişkiyi bozabilecek güçlü bir duygu olduğunu hepimiz biliyoruz. Bu nedenle, mükemmel bir ilişki yaratmak için olumsuz duygularınızı nasıl kontrol edebileceğinizi öğrenmek önemli bir yetenektir. Öfkenizin sizi kontrol etmesinden ziyade, sizin öfkenizi kontrol etmenin ilk adımı kırgınlıklarınızı kabul etmek ve onları zararlı bir seviyeye ulaştırmadan ifade etmektir. İyi bir iletişim için, bu üç engelden kurtulduğunuz zaman, sevgi dolu bir evliliği elde etmek için büyük bir adım atmış olursunuz.

7. ROL YAPMAYIN

Rol yapmak duyguları ve heyecanları dolaylı bir şekilde davranışlarla ifade etmenin yoludur. Örneğin, buluğ çağındaki bir genç kız ailesine duyduğu kızgınlığı okulda başarısız olarak veya uyuşturucu kullanarak ifade edebilir. Gerçek duygularını ifade etmekten korkar, bu yüzden dikkat çekmeye çalışır, ailesini telaşlandıracak ve kızdıracak davranışlarda bulunur. Bir ilişki kurarken, ne kadar kışkırtıcı olursa olsun, rol yapmak gerçekten de şuursuz ve kaba bir yöntemdir.

"Sana kızgınım" demenin yöntemleri sayısızdır. Evliliklerde çiftler karmaşa yaratarak, çekilerek, duygusal veya fiziksel olarak taciz ederek, bunalıma girerek, para konusunda sorumsuz davranarak, hatta intihara teşebbüs ederek rol yaparlar.

En çok görülen rol yapma yöntemlerinden bir tanesi pasif saldırganlıktır. Buna örnek olarak bir şeyi yapmaya söz vermek, daha sonra da onu yerine getirmemek, giysileri odanın her tarafına saçmak, para konusunda sorumsuz davranmak, aciz rolünü oynamak ve evlilik ilişkilerine ilgisiz kalmak gibi davranışları sayabiliriz.

O halde rol yapmayı engellemenin yolu nedir? Bunun cevabı şüphesiz doğrudan iletişimdir, eşinize gerçekte aklınızdakileri nasıl söyleyeceğinizi öğrenmektir. Rol yapmak gerçek sorunu gizler ve onun yerine, çiftin o davranışa odaklanmasına neden olur. Doğrudan iletişim yeteneğinizi geliştirmek için aşağıdaki alıştırmayı deneyin:

1. 30 dakika boyunca rahatsız edilmeyeceğiniz sessiz ve sakin bir yer bulun.

2. Gözlerinizi kapatın ve kolaylıkla hiçbir çaba sarf etmeden nefes alın. Nefesinize odaklanın. Hava verip hava çektikçe rahat bir şekilde nefesinizi gözlemleyin.

3. Birkaç dakika sonra, kendinize aşağıdaki soruyu sorun.

"Ben eşimi rahatsız edecek ne yapıyorum?" Örneğin, belki dağıttığınız eşyalardır, parayı harcama yönteminizdir veya geç kalışınızdır. Kendinize karşı dürüst olun.

4. Bu davranışların farkına vardıktan sonra onları bir yere kaydedin. Duygularınızı ifade etmek için bu yöntemleri kullanmaya devam etmek isteyip istemediğinizi kendinize sorun. Eğer cevap "hayır" ise, o zaman kendinize şunu sorun: "Bu davranışlar hangi amaca hizmet ediyorlar ve bu davranışların ifade ettiği duyguları iletmenin daha etkili bir yolu var mıdır?

5. Bu işlemin bazı derin incinmeleri ve öfkeleri ortaya çıkarabileceğini bilin. Gerçekle uğraşmanın ilişkinizi düzeltmek için tek yol olduğunu aklınızdan çıkarmayın. Bütün olumsuz duygularınızı hemen eşinizin üstüne yığmayın.

8. ÖNEMSEYİN

Önemsememek eşinizin kendine olan saygısını azaltır. Önemsememeyi içeren bazı cümlelere örnek olarak "O kadar tembelsin ki," "sorumsuzsun ve güvenilir değilsin," korkunç bir baba ve feci bir eşsin," gibi cümleleri sayabiliriz. Eşimizin kusurlarını tanımlamak söz konusu olunca, ne kadar yaratıcı olabileceğimizi görmek şaşırtıcıdır. Muhtemelen, her birimiz eşimizin kötü alışkanlıkları, kabul edilemez karakter özellikleri ve genellikle zor olan davranışlarıyla ilgili ayrıntılı bir liste çıkarabiliriz. Bir tartışmanın ortasında bu bilgiyi kullanma dürtüsü olağanüstü güçlü olabilir.

Dayanmaya çalışın. Eğer dayanamazsanız, eşinizin bu iki yöntemden bir tanesiyle tepki vereceğinden emin olabilirsiniz: O ya nazik bir şekilde cevap verecektir, ya da inkâr edecektir. Tepkilerden hiç biri sorunları çözmez ve samimiyet yaratmaz.

"Sen " ile başlayan öfke dolu sözler söylemek yerine, "ben" ile başlayan cümleler kurmaya çalışın. "Ben" li cümlelere örnek olarak "... yaptığın zaman sana kızıyorum." "Şöyle şöyle bir şey yaptığın zaman kızıyorum..." sayabiliriz. "O kadar aptalsın ki!", " tembelin tekisin!", "her zaman ortalığı dağınık bırakırsın!" ya da "tam annen gibisin. İkiniz de düzensiz ve beceriksizsiniz." Bu geri bildirim yüzünden onun davranışı değişmeyecektir.

 Halbuki eğer, "Gila, biliyor musun ev temiz olmadığı zaman çok rahatsız oluyorum. Meşgul olduğunu biliyorum ve senin için zor olduğunu da biliyorum, ama eğer evi temizlersen çok sevinirim." Şimdi onun kendini savunmayacağına söz vermiyorum, ama onu eleştirdiğiniz anda göstereceği tepkiden çok daha azını gösterecektir.

Alıştırma:

1. Aklınıza gelebilecek bütün "sen" içeren öfke dolu sözcükleri listeleyin.

2. "Y yaptığın zaman x hissediyorum" sözcükleri yazarak "sen" ile başlayan 
sözcükleri "ben" ile başlayan sözcüklerle değiştirin.

3. Eşinizle "ben" sözcükleri kurmaya çalışın.

9. TEHDİT ETMEYİN

Bir evlilik ilişkisinin yaratıcı ve yıkıcı güçleri çok büyüktür. En sevgi dolu ilişki bile bozulup iki zalim düşman arasındaki amansız savaşa dönüşebilir. Bu tehlikeli evlilik oyununda uzlaşmaktan daha tatlı bir şey yoktur ve önemli olan tek şey kazanmaktır. Sözlü ya da fiziksel tehditler ve taciz evlilikte anlaşmazlığın silahları olurlar. Ne olursa olsun, hiçbir durumda, hiçbir zaman eşimi sözlü veya fiziksel olarak tehdit etmeyeceğim.

Bu tür bir savaşa girmiş çifte verebileceğiniz tek tavsiye şudur: profesyonel yardım alın veya fiziksel taciz durumunda hemen sizi koruyacak bir merci bulun. Şükürler olsun ki, çoğumuz bu tür şiddetli ve yıkıcı bir mücadelenin içinde birer rakip değiliz. Bunun da ötesinde, her birinizin nasıl barış ve sevgi dolu bir ilişki kurmayı öğrenmek istediğinizi varsayıyorum. Eğer öyleyse, o zaman size oldukça katı bir uyarıda bulunacak kadar cesur olmama izin verin. Hiçbir zaman eşinizi tehdit etmeyin veya onu korkutacak, utandıracak veya taciz edecek şekilde hareket etmeyin.

Ne kadar kızgın olursanız olun, kendinize aşağıdaki sözü verin: "Ne olursa olsun, hiçbir durumda, hiçbir zaman eşimi sözlü veya fiziksel olarak tehdit etmeyeceğim." Bir tehdidin ne anlama geldiğini açıkça anlamıyorsanız, bunu eşinize fiziksel veya duygusal acı yaratacak herhangi bir hareket, söz veya davranış olarak niteleyebilirim. Tehdit eden bir eş esasında derinden incindiğini hisseden ve eşi tarafından yara aldığını hisseden bir eştir. Kendi acısını dindirmenin tek yolu eşinin onun kadar üzgün olmasını sağlamaktır. Eğer öç almak, dinlenmekten daha önemli görünüyorsa, o zaman tehlikeli bir krize sadece ufak bir adım kalmıştır.

Taciz içeren bir ilişki yaşayan çiftlerin çoğuna, gerçekten de birbirlerini incitmek isteyip istemediklerini soracak olsaydım, mutlaka aşağıdaki cevaplarla tepki verirlerdi. "Hayır, sadece beni dinlemediği zaman o kadar kızıyorum ki, kendimi kaybediyorum." Veya "başımıza gelenlerden nefret ediyorum, ama beni anlaması için o kadar uğraştım ki, o ise beni dinlemeyi kabul etmiyor." O halde, tek istediğim şey onu incitmektir." Acı ve kızgınlık yüzünden duygusal ve fiziksel şiddete başvururlar ve kendilerini korumanın tek yolunun bu olduğuna inanırlar.

Alıştırma:

Eğer eşinize öfke duyduğunuzu hissederseniz, o zaman aşağıdaki öfke dindiren alıştırmayı yapın. Ancak başlamadan önce, size bir uyarıda bulunmak istiyorum. Derinlerde yatan öfkelerinizle başa çıkabilmek için profesyonel yardım almanız gerekebilir. Bunun yanı sıra, fiziksel taciz durumunda tek çare hemen yardım ve koruma talep etmektir.

1. Rahatsız edilmeyeceğiniz bir odaya gidin, ya ellerinizle ya da bir tenis raketi ile öfkeniz dinene kadar bir yastığa vurun. Yastığa vururken bağırmak ya da haykırmak yararlı olabilir. Bunu ancak kimse sizi duymazsa tavsiye edebilirim

2. Daha sonra eşinize duyduğunuz bütün öfkeleri sıralayın. Her bir cümleye "Sana kızgınım çünkü..." sözcükleriyle başlayın.

3. Eşinize bir mektup yazın ve ona sizi neyin rahatsız ettiğini anlatın. Suçlamamaya çalışın ama incindiğinizi, yalnızlığınızı ve ilişkide eksik olan şeyleri yazın 

10. ÜÇGENLER YARATMAYIN

Çatışan çiftler farkına varmadan, genellikle savaşa hazırlanan iki millet gibi davranırlar. Her durumda savaşan taraflar kendi konumlarını güçlendirebilmek için müttefikler yaratırlar. Tek fark çatışan çiftlerin bazen bu müttefikleri bilinçsizce yaratmalarıdır.

Bir ilişkide en çok rahatsız olan eş sonunda diğerinden uzaklaşır ve ona destek veren bir müttefik görevini yapan üçüncü bir şahıs bulur. Evlilik psikolojisi lisanında buna üçgen yaratmak derler. Örneğin, kendini yalnız ve kocasından uzak kaldığını hisseden bir kadın mutsuzluğunu azaltmanın bir yolu olarak, çocuklarından bir veya birden fazlasına ilgisini arttırabilir. Ebeveynlerinden bir tanesinin acısına duyarlı olan çocuk o ebeveynin "bakıcısı" olmaya karar verebilir. Bu rolü üstlenen çocuk kendini parçalanmış hisseder ve ebeveynine ebeveynlik yapmak zorunda kaldığı için bir dereceye kadar öfkeli olabilir.

Üçgenler olduğu müddetçe, bir çiftin doğrudan sorunun kaynağı ile başa çıkabilmesi imkânsızdır.

Bazen rol yapan bir genç bilinçsizce ebeveynlerinin arasındaki ilişkiyi dengede tutabilir. Sanki o gencin elinde, ailesinin üzüntüsünü dağıtmak için onu uyuşturucu kullanımına veya okulda başarısızlığa iten bir süper radar vardır. Ailesinin evliliği hakkında rahatsız edici gerçekle uğraşmasını başka yöne çevirmek için çocukların başvurabileceği sonsuz yaratıcı yöntemler vardır. Üçgenler olduğu müddetçe, bir çiftin doğrudan sorunun kaynağı ile baş etmesi mümkün değildir. İçtenliğe ve gerçek evlilik sevgisine bir engel teşkil eder. Ancak, eş ve üçüncü kişi için birbirlerine olan ilgiden uzaklaşmaları zordur. Üçgen yaratmanın tek engeli güven ve içtenliktir. Esas sorun şudur: İlişkisinde çatışma, ret ve güvensizlik yaşayan çift bunu nasıl değiştirir? Güven yoksa bunu nasıl güven dolu bir ilişkiye dönüştürürsünüz? Bu yönde ilerlemenize yardımcı olmak için size aşağıdaki adımları önereceğim:

Alıştırma:

1. Kiminle üçgen teşkil ettiğinizi bilin ve o kişiyle duygusal ilişki seviyesini azaltmaya çalışın.

2. Evliliğinizde eksik olan şey hakkında dürüst olun. İlişkinizde neyi değiştirmek istediğinizi not edin. Örneğin, eğer birbirinizle çok az zaman geçiriyorsanız, şöyle yazabilirsiniz: "Haftada bir akşamı seninle yalnız geçirmek isterdim."

3. Eşinize bir mektup yazın ve ilişkide sizi neyin rahatsız ettiğini ona söyleyin. Suçlamaktan kaçının ve evliliği nasıl düzeltmek istediğinizi yazın.

4. Birkaç gün sonra, eşinize yaklaşın ve yazdıklarınızı konuşun. Eğer tepki olumlu ise, o zaman ilişkiyi düzeltme çalışmalarına başlayın. Başarmak için profesyonel yardıma ihtiyacınız olabilir. Eğer eşiniz istekliyse, bu konuda bir evlilik uzmanına gidin.

On Maddenin temelini oluşturan sağlam bir varsayım vardır: Evlilikte bazı kurallar ve yetenekler vardır ve herkes onları öğrenebilir. İlişkilerine öncelik vermeyi seçen ve sevgiyle mutluluğun nasıl yaratılacağı konusunda ömür boyu bir eğitim programına bağlanmak isteyen çiftlerin çoğu için güzel bir evlilik ulaşılabilir bir müessesedir.