Lütfen Peraşa Kağıtlarını Dua Sırasında Okumayınız

               Bu Hafta İçin Saatler              

   2 Ekim

Gelecek Hafta İçin Saatler

Şabat

Başlangıç

Bitiş

2010

Şabat

Başlangıç

Bitiş

Yeruşalayim

4:49

5:59

-----

Yeruşalayim

4:40

5:51

Tel Aviv

5:04

6:01

24 Tişri

Tel Aviv

4:55

5:52

İstanbul

5:57

6:37

5771

İstanbul

4:48

5:28

B E R E Ş İ T

 Hatırlatmalar:

ü 8-9 Ekim Cuma-Şabat: Roş Hodeş MarHeşvan

ü Not: Erets-Yisrael'de 14 Kasım gecesinden itibaren Bareh Alenu okunmaya başlanacaktır. Diaspora'da başlama tarihi ise Aralık ayındadır.

 

Bu HP  .....'nin aziz ruhuna ithaf edilmiştir.

 

Besimana Tava

Peraşa Özeti (Bereşit 1:1-68)

[www.chabad.org]

 

Tanrı evreni altı günde yaratır. İlk gün karanlık ve ışığı var eder. İkinci gün "üst sular" ile "alt suları" ayırarak gökleri oluşturur. Üçüncü gün karalar ve denizlerin sınırlarını belirler; yeryüzünden ağaçlar ve yeşilliklerin çıkmasını emreder. Dördüncü gün güneş, ay ve yıldızları yaratıp hareketlerini belirler ve onları dünya için birer zaman belirleyicisi ve aydınlatıcı olarak atar. Balıklar, kuşlar ve sürüngenler beşinci günde, hayvanlar ve en sonda insan, altıncı günde yaratılır. Tanrı yedinci günde yaratmayı durdurur ve bu günü bir dinlenme günü olarak kutsal ilan eder.

Tanrı insan bedenini yeryüzünün toprağından yoğurur ve burun deliklerinden içeriye bir yaşam ruhu üfler. Başta İnsan tek kişi olarak yaratılır. Fakat sonra "insanın tek başına olmasının iyi olmadığını" söyleyen Tanrı, insanın bir "tarafını" alır ve erkek ile kadın yaratılmış olur. Tanrı bu ikisini evlendirir.

Adam ve Hava, Eden bahçesine yerleştirilir ve "İyi-Ve-Kötüyü-Bilme Ağacı"nın meyvesinden yemeleri yasaklanır. Yılan, Hava'yı bu emri ihlal etmeye teşvik eder; Hava bu meyveden yer ve kocasına da yedirir. Günahları sebebiyle, insanoğlunun ölümlü olmasına karar verilir; kaynağı olan toprağa geri dönecektir. Ayrıca bir şeyi elde etmek için çok çaba göstermek durumunda kalacaktır. İnsan, Eden bahçesinden kovulur.

Hava iki oğul doğurur: Kayin ve Evel. Kayin, Evel ile tartışmaya girer ve sonunda onu öldürür. Tanrı onu sürekli göçebe yaşamaya mahkûm eder. Adam'ın üçüncü bir oğlu olur: Şet. Şet'in soyundan gelen, Adam'a göre onuncu nesildeki kişi Noah'tır. Kendi dönemindeki yozlaşmışlığa katılmayan Noah, Tanrı'nın gözünde beğeni kazanır.

 

DEVAR TORA

[Rabi Yisahar Frand - www.torah.org]

 

Yağmur İçin Dua Edersen Çimenler Daima Daha Yeşil Olur

 

Tora'nın ikinci paragrafında şu sözleri okuyoruz: "Tanrı'nın yeryüzü ve gökleri tamamladığı günde yaratıldıklarında, göklerin ve yeryüzünün türevleri bunlardı" (Bereşit 2:4). Yaratılışın bu kısa özetinin ardından açıklaması, hatta çevirmesi bile çok zor olan bir pasuk gelmektedir. Pasuğun tahmini çevirisi şöyledir: "Kırın herhangi bir ağacı henüz yeryüzünde değildi ve kırın herhangi bir otu henüz bitmemişti, çünkü Tanrı henüz yeryüzüne yağmur yağdırmamıştı ve toprağı işleyecek insan yoktu" (Bereşit 2:5).

Raşi, bu pasuk üzerindeki açıklamasında, yaratılışın 6 günü tamamlandıktan sonra bile, henüz hiç çimen ya da bitkinin mevcut olmadığını belirtmektedir. Evet, Tora yaratılışın üçüncü gününde "Yeryüzü; bitkiler, kendi türlerinde tohum üreten otlar ve kendi türlerine göre tohum içeren meyveler üreten ağaçlar çıkardı" (Bereşit 1:12) demektedir, ancak Raşi'nin açıklamasına göre, yaratılan bu bitkiler topraktan dışarı henüz çıkmamış, altıncı gün gelene kadar toprağın yüzeyinde beklemiştir.

Tora, Bereşit 2:5'te çimenlerin neden henüz topraktan dışarı çıkmadığını açıklamaktadır - "çünkü ... toprağı işleyecek insan yoktu". Raşi bunun anlamını şöyle açıklar: Henüz yağmurların ne kadar iyi olduğunu tanıyabilecek kimse yoktu. Başka bir deyişle, etrafta yağmurun yararını takdir edebilecek ve dolayısıyla yağmur için dua edecek bir insanoğlu yoktu. Adam yaratıldığı ve dünyanın yağmura ihtiyacı olduğunu anladığı zaman, yağmurun yağması için dua etmiştir. İnsanın duasına cevap olarak yağmur yağmış ve çimenler, ağaçlar ve yeryüzünün diğer tüm bitkileri topraktan dışarı çıkarak yetişmeye başlamıştır.

Raşi'nin bu açıklamasından birkaç ilginç nokta öğrenmekteyiz. Öncelikle, tarihte edilen ilk duanın, ilk insan Adam'ın, yaratılmasından kısa bir süre sonra yağmur için ettiği dua olduğunu görmekteyiz. İkinci bir nokta: Tanrı yağmuru göndermek için basitçe, sözün gelişi, insanın yağmur için duyulan ihtiyacı fark etmesini beklemekte değildi. Tanrı'nın beklediği şey, insanın bu yağmur için "dua etmesiydi". Rav Aaron Kotler, Mişnat Aaron adlı eserinde, buradan önemli bir ders öğrendiğimizi yazmaktadır. Bazen insanın belli bir ihtiyacı vardır ve bunu karşılayacak olan şey Tanrı tarafından hazırlanmıştır. Ama eğer o kişi kendisi için hazır bekleyen bu şey için Tanrı'ya dua etmediği takdirde, söz konusu potansiyel gerçeğe dönüşmeyebilecektir.

Bu yıl bir insanın kariyerinde mali açıdan en parlak yıl olabilir. İş anlaşması hazır ve beklemektedir. Ama eğer o kişi bunun için dua etmezse, o anlaşma kapının öte yanında beklemeye devam edecek ve gelmeyecektir. Tanrı dünyanın düzenini bu şekilde kurmuştur. Dünyanın düzeni, insanların, ihtiyaçları için Tanrı'ya dua etmesi üzerine kuruludur. Bu şekilde insanlar olarak bizler, aslında her şeyin kaynağının Tanrı olduğunu takdir edecek düzeye ulaşırız.

Otoriteler çok temel bir soru sorarlar: Neden hafta içi günlerde yıl boyunca Amida duasını günde üç kez okuruz? Bunun amacı, Tanrı'ya ihtiyacımız olduğu gerçeğini kafamıza iyice sokmaktır. Ama bazen bu duayı yılda yaklaşık 1000 kez okumasına rağmen bu basit sonuca ulaşamayan insanlar vardır!

Raşi bize insanın bu dünyadaki varlığı hakkında son derece temel bir ders öğretmektedir. Bolluk ve bereket hemen köşeyi döndüğümüzde karşımıza çıkacak şekilde hazır beklemektedir. Ama biz onlar için dua edene ve bu şekilde tüm bu bolluk ve bereketin Tanrı'dan kaynaklandığını takdir edene kadar gerçeğe dönüşemeyebilirler.

AFTARA BAĞLANTISI

[The Jersey Shore Torah Bulletin / www.shemayisrael.co.il]

 

Ko Amar - Yeşayau 42:5-21

 

Peraşa ile aftara arasında iki bağlantı bulunmaktadır. Öncelikle peraşa, dünyanın yaratılışı konusuyla başlamaktadır. Aftarada Peygamber Yeşayau, Yahudi ulusuna, evrenin yaratıcısı olan Tanrı'nın, yaratılış işlemine aslında her gün devam ettiğini hatırlatmaktadır. Yaratılış sadece bir kez yapılmış bir işlem değildir. Devamlı süregelen bir mucizedir.

İkinci olarak, peraşada, iyi ile kötü arasında seçim yapabilme yeteneğine sahip olarak yaratılmış tek canlının insan olduğunu görmekteyiz. Aftarada ise Yeşayau halka, Tanrı'nın Yahudi ulusuna "diğer uluslar için ışık", yani örnek bir topluluk olmak üzere görevlendirildiğini söylemektedir. Diğer uluslara neyin doğru olduğunu gösterme ve bu şekilde onların da Tanrı'ya yakınlaşabilmesine yardımcı olma sorumluluğu Bene-Yisrael'e yüklenmiş bir görevdir.

MİŞNE TORA

[Rambam'ın Sözlü Tora'nın tüm konularını kapsayan devasa kanun kodeksi Mişne Tora'nın çok kısa bir özeti. Hazırlayan: Rabi Dr. Azriel Rosenfeld]

Önemli Not: Bu yazı dizisinin amacı Tora'nın tüm kanuni konuları hakkında okuyucuya bir fikir vermekten ibarettir. Okuyucu, pratik Alaha konusunda burada yazılacak - hem de çok kısa bir özet olan - kanunları bir temel olarak kullanamayacağını bilmelidir. Alaha konusundaki pratik uygulamalar için uzman bir Haham'a danışmak gerekir.

 

Yedinci Kitap: ZERAİM / TOHUMLAR

H. Avoda - İbadet (Devam)

 

47. Pesule Amukdaşin - Geçerliliğini Kaybeden Kutsallar

Eğer bir korban, herhangi bir kusur edinirse veya uygun olmayan korban prosedürleri nedeniyle geçerliliğini yitirirse, onun etini yemek yasaktır. Pasukta söylendiği gibi "İğrenç [yani Tanrı için iğrenç olan] hiçbir şeyi yeme" (Devarim 14:3). Bunun yanında bazı durumlarda eğer korban süreci içinde uygunsuz bir niyet söz konusu olmuşsa özel bir yasak vardır. Pasukta söylendiği gibi: "Eğer ‘[eti iki gün içinde tüketilmesi gereken] Şelamim-kesiminin etinden üçüncü günde yenecek' [şeklinde bir niyet var] ise, [korban] kabul görmeyecektir. Onu getiren [kişi] adına [bir korban olarak] dikkate alınmayacak, geçersiz olup, ondan yiyen kişi günahını taşıyacaktır" (Vayikra 7:18).

Şelamim, behor ve maaser korbanlarının eti, gerçekleştirildiği gün, onu takip eden gece ve sonraki gündüz boyunca yenebilir (Vayikra 7:16-18); eti yenebilen diğer tüm korbanların eti ise yalnızca gerçekleştirildikleri gün ve onu takip eden gece içinde yenebilir (hahamlarımız bu süreyi gece yarısına kısıtlamışlardır) (Vayikra 7:15 ve 22:29-30). Bir korban eti, yenebildiği sürenin ötesinde yenmesi yasak (Vayikra 7:15) ve ciddi bir ihlaldir (Vayikra 19:6-8), dolayısıyla bu süre bitene kadar tüketilmeli, artık bırakılmamalıdır (Şemot 29:34). Ama eğer kalan artıklar olduysa, yakılması gerekir (Şemot 12:10 ve Vayikra 7:16-18). Benzer şekilde, geçersizliğini yitiren tüm korban etleri yakılmalıdır.

Tame hale gelen bir korban etini yemek yasaktır; bu et yakılmalıdır (Vayikra 7:19). Benzer şekilde, tame haldeki bir kişinin korban eti yemesi yasak ve ciddi bir ihlaldir (Vayikra 7:20-21 ve 12:4).

YOLLARDA DİKKAT VE TEHLİKELERDEN KORUNMA

[Rabi Yosef Tsvi Rimon/"Şabat BeŞabato" - www.zomet.org.il]

 

Günümüzde İbranice'de kullanılan Teuna - "kaza" - sözcüğü, Tora'daki kaynağından biraz farklı bir anlamda kullanılmaktadır. Bu sözcüğün kökü, kasıtsız olarak bir insanın ölümüne sebebiyet veren biri hakkındaki kurallarda geçmektedir: "Fakat pusu kurmamış ve [bu olayı] ona Tanrı rast getirmişse..." (Şemot 21:13). İbranice İnna leyado. Buradaki inna, yani "rast getirmek" sözcüğü günümüzde kullanılan teuna, yani "kaza" sözcüğünün köküdür.

Tora bir kişiyi kazar öldüren birinden bahsetmektedir. Bu kişi, kurbanını öldürme yönünde hiçbir niyeti olmadığından, idamla cezalandırılmaz, ancak bir sığınma şehrine taşınması gerekir. Başka bir deyişle sorumluluktan tamamen özgür değildir, halen bir "katil" olarak adlandırılır ve cezasının daha hafif olmasının tek sebebi, yaptığı harekette kötü bir niyeti olmamasıdır.

Roş (Rabenu Aşer), kendi Soru-Cevap eserinde (101:5), kendisine yöneltilen bir soruyu ele alır. Bir adam, bir düğün kutlamasını daha canlı hale getirme amacıyla at üstünde düğün alanına girer, ancak sonunda kazara damadın yaralanmasına neden olur. Binici, yaralanan kişinin daha dikkatli olması gerektiğini, zira her ikisinin de halka açık bir alanda olduğunu ve burada herkesin dolaşma özgürlüğü bulunduğunu öne sürer. Ancak Roş bu iddiayı reddeder. Bu olayın meydana geldiği koşullar altında bir kişi, kontrolü elinden kaybedebileceğinden endişe etmeli ve insanların bulunduğu bir meydana at üstünde girmemelidir. Bu örnekte Roş, biniciyi, doğrudan yaralanmaya neden olmuş biri olarak tanımlamakta ve onu, bir kişiyi kendi ellerini veya elindeki bir kılıcı kullanarak yaralayan biriyle denk tutmaktadır. Böylece, ölümle sonuçlanan bir trafik kazasının da adam öldürme sınıfında sayılacağı açıktır. Bu, sürücünün doğrudan hareketinin bir sonucudur, zira araç insanın kendisi tarafından idare edilmektedir.

Talmud'da, bir başkasını öldürmüş bir Koen'in, ellerini kaldırıp halkı mübarek kılamayacağı yazılıdır (Berahot 32b). Rabi Ovadya Yosef, soru-cevap eseri Yehave Daat'ta (5:16), ölümle sonuçlanan bir kazadan sorumlu olan bir Koen'in durumunu ele alır. Vardığı sonuca göre, Rama'nın (Rabi Moşe İserliş) görüşünü takip edenlere göre bu Koen, teşuva yaptığı takdirde halkı mübarek kılabilir. Ama Şulhan Aruh'u (Rabi Yosef Karo) takip edenlere göre bu Koen'in halkı mübarek kılabilmesi için en ufak bir hatası olmadığının kesinlikle belirgin olması ve buna ek olarak yaptığından dolayı teşuva yapması şartı vardır.

Bu kısa yazıda, bir kazada bir başkasının zarar görmesine neden olmuş her bir sürücüyü yargılayacak değiliz. Bu çok dikkatli ve ciddi bir şekilde yapılması gereken bir incelemedir ve her olay ayrı bir şekilde değerlendirilmelidir. (Aynı şekilde, bir kazada bir başkasının zarar görmesine neden olan bir sürücü de, tamamen eylemsiz bir yaşama neden olacak şekilde ümitsizlik veya depresyona girmemeli, aksine, bundan böyle zarar gören kişiye karşı ciddi bir sorumluluk taşıdığını ve hem ona hem de bir bütün olarak topluma yardımcı olmak için daha gayretli olması gerektiğini kavramalıdır.) Burada yapmak istediğimiz, tüm okuyucular (ve yazarın kendisi) için, bu konunun ne kadar ciddi olduğunu ve insanın bu konuda daima ne kadar dikkatli olması gerektiğini vurgulamaktır. Kendimize bir şeyi sürekli tekrar etmemiz gerekir: Bir taşıtın kontrolünü elinde tutan kişi, elinde bir silah tutmaktadır. Elinde direksiyon tutan bir kişi, sanki tüfekle dolaşıyormuş gibi dikkatli olmalıdır!

Gelin olabildiğince dikkatli olalım ve trafikte emniyet kurallarını takip etme suretiyle, iyi ve akıllı bir şekilde taşıt sürelim. Tanrı'nın bizi, dünyada alışılageldik acı ve sıkıntılardan koruması ümidiyle, bu konu önümüzdeki haftalarda genişletilecektir.

YAHUDİ EVİNİN TEMELLERİ

[Dini Uygulama Rehberi - Rabi Nisim Behar]

 

Yirat Şamayim - Tanrı Korkusu

       Bir insanın Tanrı korkusuna sahip olabilmesi için, öncelikle, Kutsal ve Mübarek Olan Tanrı'nın, Heybetli ve Kudretli olduğunu, tüm evreni kapladığını ve tüm yaratılışın Efendisi olduğunu anlayıp kabullenmesi gerekir.

       Ey insanoğlu! Bilmelisin ki, senin yaşamanı Tanrı istemiştir ve bütün yaptıklarını sürekli takip etmektedir.

       Tanrı sürekli senin karşındadır. Onun İhtişamı'ndan kaçman imkânsızdır. Göklere çıksan, O oradadır; okyanusların derinliklerine insen, orada da O hâkimdir. Yukarıda, aşağıda, solda veya sağda - kısacası her yerde Kuvveti daimdir. Ondan kaçabilir misin? Tüm bunları bildiğin halde hâlâ günah işlemek ister misin?

       Yaratıcı, insanın tüm düşüncelerini bilir. Onun Tahtı önünde her şey örtüsüz ve barizdir. Karanlık ya da insanların seni görmeyeceği bir yerde bile bulunsan ve burada kötü bir hareket yapmak istersen, Tanrı'nın yine de seni seyretmekte olduğunu aklına getirmeyecek misin? Saklansan bile seni görmeyecek mi sanki?

       Tanrı her şeyi duyar ve görür. Onun Sesi'ni ruhunun derinliklerinde işitebilirsin. Tüm yaptıklarını bilir, düşüncelerini daha kalbinden çıkmadan tanır. Bunu bildiğin halde kendine günah işleme izni verebilir misin? Davranışlarının bozulmasına göz yumabilir misin? Hayır ve Hayır!... Tanrı korkusuna, ancak ve ancak, kutsal Toramız'ın emirlerini tüm kalbimiz ve tüm canımızla yerine getirdiğimiz takdirde varabiliriz. Sabah Tefilası'nda söylediğimiz gibi: "Ey Tanrım; kalbimizi mitsvalarına kenetle ki, Seni sevelim ve Büyük İsmin'den çekinelim".

 

Haftanın Sözü

["Shabbat Shalom Weekly" - Rabi Kalman Packouz]

 

"En iyi"nin en azılı düşmanı "yeteri kadar iyi"dir.

 

Haftanın Peraşası'nı, t  e  b  e  r  r  u  d  a     b  u  l  u  n  a  r  a  k, ölmüşlerinin ruhuna veya hasta bir yakınının şifasına ithaf etmek isteyenlerin,

 ilgililer (050 - 38 41 30) ile temasa geçmeleri rica olunur.

Peraşa kağıtları Tora ile ilgili yazılar içerdiğinden çöpe atılmamalıdır.

Lütfen Geniza'ya getiriniz.