Lütfen Peraşa Kağıtlarını Dua Sırasında Okumayınız

               Bu Hafta İçin Saatler              

24 Temmuz

Gelecek Hafta İçin Saatler

Şabat

Başlangıç

Bitiş

2010

Şabat

Başlangıç

Bitiş

Yeruşalayim

7:08

8:22

-----

Yeruşalayim

7:03

8:16

Tel Aviv

7:23

8:24

13 Av

Tel Aviv

7:18

8:19

İstanbul

8:16

8:56

5770

İstanbul

8:09

8:49

V A E T H A N A N

Hatırlatmalar

ü 26 Temmuz Pazartesi: Tu BeAv

 

Bu HP  .....'nin aziz ruhuna ithaf edilmiştir.

 

 

Peraşa Özeti (Devarim 3:23-7:11)

[www.chabad.org]

 

Moşe, Bene-Yisrael'e, kendisinin Erets-Yisrael'e girmesine izin vermesi için Tanrı'ya nasıl yalvardığını, Tanrı'nın bunu reddettiğini ve bunun yerine bir dağa çıkıp Erets-Yisrael'i görmesini söylediğini anlatır.

Tora'nın özetle tekrarına devam eden Moşe, Mısır'dan Çıkış'tan ve Tora'nın verilişinden, insanlık tarihinde daha önce görülmemiş bu olayları açıklayarak bahseder. "Bu kadar büyük bir olay hiç gerçekleşti mi, ya da buna benzer bir olay duyuldu mu? İnsanlar hiç Tanrı'nın sesini alevlerin ortasında duyup ... yaşamaya devam edebildi mi? Sana, Aşem'in Tanrı olduğunu ve O'ndan başka Tanrı olmadığını bilmen için [tüm bunlar] gösterildi".

Moşe, gelecek nesillerde halkın Tanrı'dan uzaklaşacağını, putlara tapacağını ve Ülke'den sürülüp, diğer milletlerin arasına dağılacağını, ama sonra, Tanrı'yı arayıp, O'nun emirlerine uymak için Teşuva yapacağına dair kehanette bulunur.

Peraşamızda, ayrıca, On Emir'in tekrarı ve Yahudi inancının temellerini belirten Şema'nın  cümleleri de yer alır. Bu temeller, Tanrı'nın Birliği ("Dinle Ey Yisrael: Aşem, Tanrımız'dır, Aşem ‘Bir'dir"), Tanrı sevgisi mitsvası, Tora öğrenimi ve "bu sözleri" Tefilinler'le kolumuza ve başımıza, Mezuzalarla da evlerimizin kapı eşiğine yerleştirmemizdir.

DEVAR TORA

["Kol Hakollel" / Rabi Pinhas Avruh - www.torah.org]

 

Değerli Mücevherler

 

Moşe Bene-Yisrael'in Tanrı'yı terk etmesinin ağır sonuçlarını ve O'nun emirlerine sadakatle bağlı kalmaktan doğacak bereketi uzun uzun açıkladıktan sonra, anlamlı bir mitsva yerine getirerek halka örnek olmak için ön ayak olmuş, Yarden Nehri'nin doğu kıyısında üç sığınma şehri ayırmıştır. Levi kabilesinin üyeleri tarafından yönetilen bu şehirler, kazara cinayet işleyen birini, ölenin intikam almak isteyebilecek bir aile üyesinden güven içinde koruma amacıyla kurulmuştu. Bu üç şehir Emori krallarından yeni fethedilmiş topraklarda ayrılmıştı ve buna paralel olarak, Erets-Yisrael de fethedildikten sonra Yeoşua'nın liderliğinde orada da üç şehir daha ayrılacaktı.

Moşe'nin tamamlaması mümkün olmayan bir göreve başlamış olması biraz şaşırtıcıdır. Söz konusu sığınma şehirlerinin işlevi, Erets-Yisrael'e girildikten sonra diğer üç şehrin de ayrılmasıyla, yani altı şehir birden ayrılmış halde olunca yürürlüğe girecekti. O zamana kadar bu şehitleri ayırmanın pratikte bir anlamı yoktu, çünkü henüz işlevleri başlamayacaktı. Diğer yandan Moşe Erets-Yisrael'e giremeyeceğini biliyordu ve dolayısıyla bu şehirlerin işlevlerini yerine getirdiğini görmesi söz konusu değildi. O halde bu üç şehri neden kurmuştur?

1040-1105 yılları arasında yaşamış olan, Tora ve Talmud hakkındaki açıklamalarının metnin kavranmasında kaçınılmaz bir gereklilik sayıldığı Rabi Şelomo Yitshaki, veya kısaltılmış adıyla Raşi, Talmud'un Makot ünitesinden alıntıyla bir cevap verir. Makot ünitesinin bir kısmı, sığınma şehirlerinin kanunlarını ele alır ve Moşe'nin bunu yaparken aklında ne olduğuna açıklık getirir: "herhangi bir şekilde yapabileceğim her mitsvayı yaparım". 1838-1933 yılları arasında yaşamış olan, Yahudi kanununda, felsefesinde ve ahlak kurallarında temel çalışmaların yazarı ve kutsal özellikleriyle ünlü Hafets Hayim lakaplı Radin'li Yisrael Meir A-Koen Kagan bunun etik klasiği Avot DeRabi Natan'da bulunan düşünceye benzediğini açıklar. Orada belirtildiği üzere Deavay'ın oğlu Yohanan şöyle dedi: "Kendini sonu gelmeyecek mitsvalardan veya tamamlanmayacak Tora öğreniminden uzak tutma."

Hafets Hayim'e göre, yetser ara (Tanrı'nin iradesine karşı hareket etme dürtüsü) bizi Laşon Ara (kötü konuşma) konusundaki kuralları öğrenmemeye ve uygulamamaya teşvik etmek için sıklıkla bu tezi kullanır. [Laşon Ara söz konusu olduğunda Tişa BeAv'a yakın zamanlarda bu konudaki çabalarımızı iki katına çıkartmamız gerekir, çünkü Laşon Ara ve bunun doğurduğu nefret 2000 sene önce Bet-Amikdaş'ın yıkılmasına neden olan temel sebeplerden sayılmıştır.] Yetser ara, taktik gereği şu soruyu sorar bize: "Bu konuyu öğrenmenin ve çaba harcamanın amacı ne? Sen, bu mitsvayı gerçekten sonuna kadar gerçekleştirebileceğine ve dudaklarından dökülen ‘her sözü' kontrol edebileceğine gerçekten inanıyor musun? Bunda başarılı olman mümkün değil ki! Bu yüzden en iyisi zaman ve kapsam açısından sınırı olmayan bu işe hiç girişmemek."

Rabi Yohanan'ın kısa öğretisi bu temelden hatalı düşünceyi reddetmektedir. Hafets Hayim bunu deniz kenarında yürürken kumun üstüne yığılmış ve yavaşça gelgitle denize geri çekilen değerli taşları fark eden bir kişiye benzetir. Mantıklı bir insan "ben bu mücevherlerin hepsini nasılsa toplayamayacağım; o halde hiçbirini toplamaya değmez" diyebilir mi? Mümkün olduğu kadar çok değerli taş toplamak için bir veya birkaç saati buna ayırmaya değmez mi?

Hafets Hayim'e göre, prensipte ima edilen aynı tavırdır: "Eğer gümüş [peşinde koşar] gibi onun peşinde koşar ve onu gömülmüş bir hazine [arar] gibi ararsan, o zaman Tanrı korkusunu anlarsın". (Mişle 2:4). "Tanrı bilincine" ulaşmak için yaşam boyu sürdürdüğümüz yolculukta temel unsur, gümüş ve gömülü hazine ararken benimseyeceğimiz yaklaşımı Tanrı'yı ararken de benimsemektir. Her bir parçayı denize dökülmeden toplayamayabiliriz, ama elimize her ne geçerse, onun kıymeti ölçülemez!

İKİLEM

Bu kısımda bazı ikilemler ve sorular sunacağız. Bunları Şabat masasında ailece tartışma konusunun bir parçası yapabilirsiniz. Peraşa broşürünün sonunda bu soruya Yahudilik'in bakış açısıyla verilebilecek bir cevabı bulabilirsiniz.

 

Bazen iki komşunun önemsiz bir konuda hararetle tartıştığını görürüm. Onları sakinleştirmek ve iyi ilişkiler kurmaları için yapılacak en doğru şey nedir?

 

MİŞNE TORA

[Rambam'ın Sözlü Tora'nın tüm konularını kapsayan devasa kanun kodeksi Mişne Tora'nın çok kısa bir özeti. Hazırlayan: Rabi Dr. Azriel Rosenfeld]

Önemli Not: Bu yazı dizisinin amacı Tora'nın tüm kanuni konuları hakkında okuyucuya bir fikir vermekten ibarettir. Okuyucu, pratik Alaha konusunda burada yazılacak - hem de çok kısa bir özet olan - kanunları bir temel olarak kullanamayacağını bilmelidir. Alaha konusundaki pratik uygulamalar için uzman bir Haham'a danışmak gerekir.

 

Yedinci Kitap: ZERAİM / TOHUMLAR

H. Avoda - İbadet (Devam)

 

43. Biat Amikdaş - Kutsal Mekân'a Giriş (devam)

 

Tame haldeki bir insanın Bet-Amikdaş'ta ibadet etmesi yasaktır ve eğer ederse, o ibadet geçersizdir (Vayikra 22:2-3,9). Tame bir kişi gün içinde mikveye dalmışsa bile, gün bitmedikçe arınmış olmaz (Vayikra 21:6 ve 22:6-7). Bazı tuma türlerinde arınmanın tamamlanması için, mikveye dalıp gün batımını beklemenin yanı sıra bir de korban getirmek gerekir. Böyle bir tumaya sahip kişinin, o korbanı getirmeden önce ibadet etmesi de yasak ve ibadeti geçersizdir, zira korban getirilmediği sürece tamamen arınmış sayılmaz (Vayikra 12:8).

Belirli zamanlarda getirilmesi gereken toplumsal korbanlar, genel bir tuma durumunda bile getirilebilir, ama yine de bu korbanların eti tame haldeyken yenemez. Koenler'e, Bet-Amikdaş'ta görev yapmadan önce ellerini ve ayaklarını yıkamaları emredilmiştir. Bunu yapmadıkları takdirde gerçekleştirdikleri ibadet geçersizdir (Şemot 30:19-20).

Tame bir kişinin kutsal bir yere girmesi yasaktır: Tsaraat rahatsızlığı olan bir kişinin Erets-Yisrael'deki surlu bir şehre girmesi yasaktır. Bedensel bir akıntı nedeniyle tame olan bir kişinin Tapınak Tepesi sınırları içine girmesi yasaktır. Bir cesetle temas nedeniyle tame olan bir kişi Bet-Amikdaş'ın dış bölgesine giremez. Tame iken mikveye dalmış bir kişi, gün batana kadar Bet-Amikdaş'ın kadınlar avlusuna giremez. Korban Arınma sürecinin bir parçası olarak korban getirmesi gereken bir kişi, mikveye daldıktan ve gün battıktan sonra, korbanı getirene kadar, ana avlunun (Azara) batı kesimindeki bölgeye giremez (Devarim 23:11, Bamidbar 5:3, Vayikra 17:16 ve 5:2,6). Yukarıda sayılan kişileri, girmeleri yasak olan yerlerden çıkarmamız emredilmiştir (Bamidbar 5:2) ve böyle kişileri kendilerine yasak olan bölgelere sokmamız yasaktır.

Koen olmayan veya sünnetsiz bir kişinin Bet-Amikdaş'da hizmet etmesi yasaktır ve ederse hizmeti geçersiz olur (Bamidbar 18:4-7). Puta tapan veya Bet-Amikdaş'ın dışında korban gerçekleştiren bir Koen Bet-Amikdaş'ta hizmet edemez (Yehezkel 44:12-13). Benzer şekilde, Tanrı'yı inkâr eden bir kişinin getirdiği kurbanları sunmak yasaktır.

Bet-Amikdaş'taki ibadet, doğrudan Bet-Amikdaş'ın zemini üzerinde ayakta durur halde (Devarim 18.5) ve sağ elle gerçekleştirilmelidir, aksi takdirde geçersizdir.

MODERN ÇAĞ Ve TORA

["Şabat BeŞabato" - www.zomet.org.il]

                                                                                               

Mahkemede Uzlaşma


Bir adam bir diğerine karşı mahkemede dava açar. Belli ki, haklı olduğundan emindir (aksi takdirde mahkemeye başvurma masrafına ve çabasına girmezdi). Ama daha sonra yargıçlar bir uzlaşmaya varılmasını önerirler, hatta ısrar ederler. Kişi daha sonra merak etmeye başlar: Mahkemeye gitme amacım bu muydu? Hiçbir dış yardım olmaksızın veya en çok bir arkadaşın yardımıyla da uzlaşabilirdim. Yargıçlara başvurmam bana ne yarar sağladı?

"Şehirlerinizde gerçek, adalet ve barışla yargılayın" (Zeharya 8:16) sözündeki "barış" kısmı, yargıçların mahkemeye gelen taraflar arasında uzlaşma yoluna gitmelerinin bir mitsva olduğunu göstermektedir. Böylece uzlaşmaya gayret eden yargıçlar aslında bu mitsvayı yerine getirmeye çalışmaktadırlar (Talmud - Sanedrin 6b, Şulhan Aruh - Hoşen Mişpat 12). Ancak soruyu yine soralım: Bir kişi mahkemeye geldiği zaman, uzlaşmak için değil hakkını almak için gelmiştir. Bu durumda mahkemenin, neden bu geliş nedeninin tam aksi yönünde bir öneride bulunduğunu, hatta bunda ısrar ettiğini merak edebilir. Bunun yanı sıra, yukarıda alıntılanan pasuğu anlamak da zordur: Uzlaşma, tarafların hak ettiklerini düşündükleri sonucun daha azına razı olmalarıyla gerçekleştiğine göre, "gerçek" sayılamaz. Öyleyse Peygamber Zeharya bunu nasıl "gerçek" olarak tanımlayabilmektedir?

Bazı otoritelere göre, yargıçlar uzlaşma önerdikleri zaman, aslında "mahkeme" sıfatıyla hareket etmekte değildir. Bu nedenle, tek bir yargıç bile uzlaşma kararı verebilir ve hatta bu durum, hırsızlık ve fiziksel zarar verme gibi sorunları bile içerebilir. Bu örnekte, mahkeme her iki tarafın da dostu olan ve uzlaşma için yardım öneren birisi gibi hareket ederken, davanın tarafları şahsen kendi davalarının yargıcı konumuna girmektedir [genel bir prensibe göre, "Kişi kendisi için bir yargıya varabilir" (Baba Kama 27b)]. Böyle bir durumda yargıçlar uzlaşma sürecinin dıştan denetleyicisi konumundadır; hatta belki bir üst mahkeme gibi görev yapmaktadır. Bu durumda uzlaşmaya varıldığı zaman bu uzlaşma adalet ve barış ilkelerine dayanmış olacaktır.

Başka bir yaklaşıma göre, "gerçek" sözcüğü, mutlaka bir insanın yapması gerektiğine inandığı şey anlamında değil, daha ziyade uygun ve doğru yöntemlerle elde edebileceği şey anlamındadır. Bu bir nesnenin değerini biçmeye benzetilebilir. Kişi paha biçilmez bir mala sahip olduğunu düşünüyor olabilir. Ama bu malın gerçek değeri piyasadaki değeridir, diğer bir deyişle, adamın kendi biçtiği değer değil, başkalarının o mal için vermeye hazır oldukları tutardır. Kişi mahkemeye başvurduğu zaman haklı olduğuna inanabilir, ama bu onun haklı olduğunu kesin kılmaz; belki de bu kişi kendi arzularının etkisinde kalarak bu sonuca varmıştır. Dolayısıyla bir kişinin gerçekten hakkının ne olduğunun kararını ancak mahkeme verebilir ve uzlaşma olduğu zaman eline geçeni de mahkeme belirlediğine göre bu uzlaşma "gerçeğe" aykırı değildir.

Başka bir noktaya da değinmek gerekir: "gerçek" mutlaka insanın kendisinin hissettiği şey değildir. Anlaşmazlığın konusu olan para tutarı tamamen size ait ise (veya ait olduğunu düşünüyorsanız) bile, burada paranın ötesinde, toplum içinde ortaya çıkmış bir anlaşmazlık da söz konusudur ve bunun tarafları sadece mahkemeye gelenler değil, toplumun tümüdür. Ve eğer mahkeme kararı, iki tarafın da memnun olacağı bir sonucu getirmezse, anlaşmazlık devam ediyor demektir ki, bu durum halen, davanın "toplumu ilgilendiren" kısmını çözmüş değildir. Bunun çözülebilmesi ve toplum içinden bir anlaşmazlığın kaldırılabilmesi için uzlaşmak gerekir. Bu şekilde, dış dünya da mahkeme karşısında davanın müdahilidir.

Kaynak: Rabi Dr. A. Warhaftig, Rabi D. Miller, "Tehumin" cilt 5.

YAHUDİ EVİNİN TEMELLERİ

[Sefer Yalkut Yosef]

 

Tsedaka

1. Tsedaka Tora'nın çok önemli bir mitsvasıdır. Bu görevi yerine getirmekte ihmalkâr davrananlar, Yisrael'in Tanrısı'nı inkâr etmiş gibidirler.

2. Fakire Tsedaka vermeyenler, bu dünyada bir tekerleğin sürekli dönmekte olduğunu akılda tutmalıdırlar. Bu dönüş hem o kişiyi, hem oğlunu, hem de torununu, Tsedaka'ya muhtaç duruma düşürebilir.

3. Fakirlere merhamet eden kişiye Tanrı da merhamet edecektir.

4. Tsedaka isteyen bir fakiri görmezden gelen kişi, Yisrael'in günahkârlarından sayılır.

5. Tanınmıyorsa bile, bir fakir "açım" derse, yalan söyleyip söylemediğine bakılmaksızın yiyecek verilmelidir.

6. Tsedaka ile geçinen bir kişi bile Tsedaka vermekle yükümlüdür.

İKİLEME CEVAP

[Rabi Mendel Weinbach / gatewaysonline.com]

 

Bir keresinde Peygamber Eliyau "Gelecek Dünyanın Sakinleri" olarak tanımladığı iki kişiyi bir Talmud bilgesine götürür. Sıradan insanlara benzeyen bu kişilere böyle bir unvanı hak etmek için ne yaptıkları sorulduğunda, üzüntülü insanları neşelendirmek ve iki taraf arasında kavgayı yatıştırmak için özel bir yeteneğe sahip olduklarını belirttiler.

Bu insanların yetenekleriyle mübarek kılınmamışsanız bile, onların yöntemlerini pekâlâ benimseyebilirsiniz. Kavga eden iki kişi hayatta daha önemli şeyler olduğunu unutmaya meyillidir. Sizin ufak bir müdahalenizle olaylara doğru açıdan bakmalarına yardımcı olabilir ve kavgalarına son vermelerine teşvik edebilirsiniz.

Bunun yanı sıra, hiç kimse kendini kaybeden taraf olarak hissetmek istemez. Bu nedenle, her iki tarafa da haklı olduğu hissini vermek önemlidir. Bu mantıksız bir öneri gibi görünse de, kavga etmekten yorulmuş bu iki insanın gururlarını korumak için nasıl da umutsuzluk içinde buna başvurduklarını görmek sizi şaşırtacaktır.

Barış sağlamanın bir başka yöntemi de Koen Aaron'un kullandığı yöntemdir. Hahamlarımız'ın aktardığına göre, Aaron iki taraf arasında bir anlaşmazlık fark ettiği zaman her birine teker teker gider ve diğer tarafın bu kırgınlıktan çok üzüntü duyduğunu ve barışmak istediğini ifade eden "beyaz bir yalan" söylerdi. Bu iki tarafı da yumuşatır ve barışmalarını sağlardı.

Haftanın Sözü

["Shabbat Shalom Weekly" - Rabi Kalman Packouz]

 

Kim kudretlidir? Dürtüsüne egemen olan. Pasukta söylendiği gibi: "Zor öfkelenen, kudretliden; ruhuna hâkim olan da bir şehir fatihinden iyidir" (Mişle 16:32)

                                                                                                                                                                                                                                                                                                              -- (Pirke Avot 4:1 / Ben Zoma)

 

Haftanın Peraşası'nı, t  e  b  e  r  r  u  d  a     b  u  l  u  n  a  r  a  k, ölmüşlerinin ruhuna veya hasta bir yakınının şifasına ithaf etmek isteyenlerin,

 ilgililer (050 - 38 41 30) ile temasa geçmeleri rica olunur.

Peraşa kağıtları Tora ile ilgili yazılar içerdiğinden çöpe atılmamalıdır.

Lütfen Geniza'ya getiriniz.