yilbasi

Mişna’da Tişri ayının 1. günü yılbaşı olarak saptandığı halde, Tu Bişvat - Şevat ayının 15.Günü de ağaçların yılbaşısı olarak kabul edilir. Bayramın bir adı da Roş-aşana Lailanot-. fidan ve ağaçların yılbaşısı.

Bu tarihin saptanmasının en önemli nedeni kutsal topraklara yağan en bereketli yağmurların 15 şevat tarihine kadar sürmesidir. Bu tarihten sonra yağmurlar azalır, göklerden dallara su yürür, güneşli günler başlar, ağaçlar meyve ve çiçeklerle donanır.

Büyük alim, din bilgini Aari ve Kabalistler Tu- Bişvat gecesini bir bayram gecesi olarak kabul etmişlerdir. Beyaz örtüler üzerinde çeşitli meyveler, çiçekler ve mersin dalları “adas” ile bezenmiş sofraların etrafında otururlar, dört kadeh beyaz ve kırmızı şarap içip, Tora, Talmud ve Zohar bölümleri okurlar, fidanların ve ağaçların sağlıklı büyümeleri için özel dualar yaparlardı. Rabi Hayim Vital adında bir din bilgisi  “Ets Hayim – hayat ağacı” adlı kitabında bayram düzenini açıklar: Buna göre kutsal metinlerden bölümler okunduktan sonra Beraha söylenerek, İsrael toprağına has olan buğday, zeytin, hurma, üzüm gibi meyveler yendikten sonra bir kadeh kırmızı şarap içilir, incir, nar, elma gibi meyvelerle ziyafete devam edilir.

Mistik geleneklere göre Tu-Bişvat çok önemli bir gündür. Rabilerimiz, tabiat ile insan arasında büyük benzerlikler olduğunu vurgularlar. Tora bize der ki, insanoğulları arazinin ağaçları gibidir. (Devarim 20:19) İnsan; yaşayan bir ağaç, yaşam ağacıdır. İnsanın sahip olduğu bazı elementler ağaca benzer.

Ağaç; üç temel özelliğin birleşimi ile oluşur. Bunlar; kök, ağacın gövdesi ve meyvelerdir.

KÖK: Toprağın altında saklıdır ama görünmemesine rağmen ağaç köklerden beslenir. Ne kadar sağlamsa hiçbir fırtına ve rüzgâr o ağacı kolay kolay yıkamaz. Kök dediğimiz bu element insanın sahip olduğu inanca eş değerdir. İnanç sayesinde kişi yaratana bağlanır. Hele bu kişide bilgelik, Tora ve mitsvotlar (Tora’da vurgulanan kurallar ve yaptığı sevaplar) varsa o kökler (inancın kendisi) bu özellikleri emerek sağlamlaşır, temeli sağlam bir ağaç haline gelir. Bilinmesi gereken en önemli nokta, Tanrı inancının ve bilginin güçlü ve sağlam olması gerekliliğidir. Nasıl ki küçük bir ağacın güçlenmesi için köklerine ihtiyacı varsa, aynı şekilde insanların da inanca ihtiyacı vardır. İnanç olursa, o kökün sağlamlığı sayesinde ağaç büyüyebilir.

AĞACIN GÖVDESİ: Gözüken ve ağaca güzellik katan kısmıdır. Yaprakları ağaca renk katar. Ağacın gövdesi Tora, umitsvot umaasim tovim- İnsanın yapacağı mitsvalar, iyi hareketler ve yardımseverlik. Ağacın gövdesine eşdeğer olan bu elementler ne kadar çok yapılırsa zamanla dallar gelişir, yaprak içinde yapraklar çoğalır ve ağaca güzellik verir. Bazen biliyoruz ki bir mitsvanın içinde farklı farklı mitsvaların bize verdiği yansımaları vardır ve her bir mitsvanın da kendi içinde açılımları vardır.

Örneğin Şema okurken 4 tane mitsva iç içedir:

* Kabalat ol malhut şamayim -Tanrı’nın tekliğini kabul etme;

* Zeher yetsiyat mitsrayim – Mısır çıkışını hatırlama 

* Limud Tora – Tora öğrenme mitsvası

* Uhşohbeha uvkumeha – Sabah ve akşam Şema’yı okuma mitsvası

MEYVELER: Bunun gibi her yapılan mitsvanın içinde mitsvalar vardır. Bu da yaprakların içinde açılan yapraklara benzer ve ağacın görüntüsüne güzellik katar.  Nasıl ki ağacın kökü gözükmez ama esastır, gözüken kısmı yapraklarıdır ve onu besleyen köküyse aynı şekilde insanın yaptığı hareketler yapraklar gibi kendini gösterir ama gözükmeyen kısmı kökü, inancı onu besler ve bu şekilde yapraklar güzelleşir. Ama bu ağacın yalnızca kökü ve yapraklarının olması yetmez. Ağacın büyüklüğünün yanında meyve vermesi ile mükemmelliğe erişir. Hele o meyveden çekirdek çıkıp başka ağaçlar yapabiliyorsa tam tekâmülle mükemmelliği oluşturur.

Aslında en mükemmeli yalnızca kendine yaptığı yarar değil, etrafına verdiği yararla mümkün olacaktır. Bu şekilde yalnızca kendisi meyve vermiş değil, kendinden çıkan çekirdekler sayesinde ileride başka ağaçların çıkmasına neden olabilecektir. Bu şekilde etrafında kökü sağlam, yaprakları içinde renklenmiş yapraklar ve meyvesini vermiş ağaçlar yaratabilsin.

Bizim gerçekle olan ilk tecrübelerimiz fiziksel ve somuttur. Daha sonra köklerimizin ardından büyürüz. Yaşamımızı sorguladığımızda veya bir bağ kurmaya çalıştığımızda dallarımızı göklere doğru uzatır ve yaşamımızı meyveyi üretmeye adarız.

İnsanın sağlam bir köke ihtiyacı vardır .– inanç – bu kökün gelişmesi ve yaprakların çıkması için de suya ihtiyacı vardır ki bu da Tora, umitsvot umaasim tovimdir. İnsan gerekli olan manevi besini alır ve onunla yaşarsa meyveleri çıkabilir. Eğer bu meyvelerden çıkan çekirdekler toprağa dökülüp yeni ağaç ve meyve verebiliyorsa o zaman mükemmelliğe ulaşır.

Tsadik – dürüst, bilge kişi ters yüz edilen ağaçlar ile karşılaştırılır. Besini göklerden alıp meyvesini toprağın kendisine ve topraktan olan herhangi birine verir ki yeni meyveler çıksın.

Meyveleri yediğimizde köklerini düşünmeye çalışalım – yaşamın kaynağı – kökü sağlam olandan gelir. Köklerimiz sağlam olsun.

Bir fidan yetiştirmekle, bir çocuğu yetiştirmek arasında hiçbir fark yoktur. Bunu bir örnekle açıklayabiliriz:

Şehirde büyümüş bir kişi asfalt yollardan başka tür bir arazi görmemiş, yüksek binalar arasında yaşamını sürdürmüş. Günün birinde yolu bir köye düşer ve bir bahçıvanın bir fidan diktiğini görür. Ömründe görmediği bu işlevi hayretle seyreder. Bahçıvan fidanın bazı küçük dallarını makasla keser, gövdesini iki çıta arasında bağlar… Şehirli kendini tutamayarak bahçıvana: “Bu küçücük fidana neden bu kadar eziyet ediyorsun, toprağa dik kendi kendine büyüsün.” der. Bahçıvan gülümser ve cevap verir: “Ben eğer bu fidana gereken ilgiyi göstermezsem beklediğim randımanı alamam, eğri büğrü ve cılız büyür. Aynı şekilde, bir çocuğa ilgi göstermeden büyümesine göz yumarsak, gelecekte topluma zararlı biri olabileceği gibi…

Tu Bişvat bayramında soframızda okuyacağımız tüm berahalar her birimize ailemize ve cemaatimize ışık tutması dileğiyle… Hag Sameah

Rav Naftali Haleva’nın Beşalah 5784 “Haftanın Peraşası” yazısından alınmıştır.