arkeoloji

Yahudiliğe ilgi duyan ama onun geçerliliğini tarihi ve arkeolojik açıdan anlamak isteyen biriyle temas halindeyim. Kendisi matematik alanında bir Profesör.

Tarihsel olarak Mısır çıkışı hikayesinin doğru olduğunu kanıtlayabilirsem Yahudiliği ciddiye alacağına dair bana bir meydan okuma yaptı. Tarihçilere ve arkeologlara dayanarak, Mısır'da firavunlar altında köleleştirilmiş bir Yahudi halkına dair hiçbir kanıt olmadığını söylüyor. Alimlerin, Mısır kayıt tutma ve diğer eserlerin veya bunların eksikliğinin bunu kanıtladığını belirttiklerini iddia ediyor.

Arkadaşım, "Yahudi metinlerinden alıntılar yapan beyaz sakallı bir haham" dediği şeyin aksine, sağlam bilimsel kanıtlar arıyor. Hangi belgeleri sağlayabilirsiniz?

Rabimiz esprili bir şekilde sakalının beyaz olmadığını ifade ederek yanıtını verir.

İnsanlar genellikle arkeoloji konusunda heyecanlanmasa da, arkeoloji ve Tora hakkındaki tartışmalar genellikle tutkulu ve yakıcıdır. TaNaH Arkeolojisi genellikle iki kampa ayrılır: "Minimalistler" TaNaH’ın tarihsel doğruluğunu küçümseme eğilimindeyken, çoğunlukta olan ve genellikle dindar olmayan "maksimalistler" arkeolojik kanıtların TaNaH’ı desteklediğini öne sürme eğilimindedir.

Bir bilim olarak, arkeolojinin ne olduğunu ve ne olmadığını anlamalıyız.

Arkeoloji iki bileşenden oluşur: Eski eserlerin bulunması ve bu eserlerin yorumlanması. Kazı bileşeni daha çok mekanik bir beceri olsa da, yorumlama bileşeni çok özneldir. Aynı eserle sunulan iki dünya çapında arkeolog, özellikle ego, politika ve dini inançlar denkleme girdiğinde, genellikle farklı sonuçlara varacaktır.

TaNaH Arkeolojisinin öznel alanında, "arkeoloji kanıtlamıştır..." gibi kesin bir beyanda bulunan herhangi biri muhtemelen taraf tutmayı seçmiştir ve resmin tamamını sunmuyordur. Şimdi Mısır çıkışı ile ilgili konuya gelelim:

Kabul edilmelidir ki Mısır'dan Çıkış dönemine ait belgelerde bir eksiklik vardır. Neden? Niye?

Kadim dünyanın kayıtlı tarih fikrinin tamamına nasıl baktığını anlamamız gerekiyor. Antik dünyada bulunan yazıtların büyük çoğunluğunun kralın yaptıklarını yüceltmek ve tam askeri gücünü göstermek gibi belirli bir gündemi vardır.

Örneğin Londra'daki British Museum, Asur İmparatoru Sanheriv'in sarayının duvarlarındaki yazıtları sergiler. Bunlar, Sanheriv'in MÖ 8. yüzyıldaki askeri seferlerinden, yok edilen düşmanların grafik tasvirleri dahil olmak üzere sahneleri gösterir. Bunlarda Sanheriv'in kendisi hayattan daha büyük olarak tasvir edilmiştir.

Ancak bu yazıtlarda bir unsur eksiktir: Ölü Asurlu yoktur! Bu, eski "tarihsel" stille yani olumsuz olaylar, başarısızlıklar ve kusurlar hiç tasvir edilmediği ile uyumludur. Bir ulus utanç verici bir yenilgiye uğradığında, genellikle hataları örter ve kanıtları yok eder.

Terimin modern tanımına göre bilinen en eski "nesnel tarihçi", Yunan yazar Herodotus'tur. Yunanlılar ve Persler arasındaki savaşın tarafsız bir tarihsel kaydını derleme girişimi nedeniyle genellikle "tarihçilerin babası" olarak kabul edilir. Çıkış’tan 800 yıl sonra. Bu, erken uygarlıkların olayları kaydetmediği anlamına gelmez. Sadece amaçları, herhangi bir nesnel tarihsel kayıt oluşturmaktan çok propagandadır.

Bu fikrin arkeoloji ve Çıkış için önemli sonuçları vardır. Eski Mısırlıların kaydetmek istediği son şey, cılız bir köle ulusun Tanrısı tarafından tamamen yok edilmenin utancıydı. Mısırlılar tarlaların, sürülerin ve ilk doğanların yok edilmesinin ayrıntılarını ve ayrıca Firavun'un ve tüm Mısır ordusunun Kızıldeniz'deki ölümünü korumak istemez.

İlginç bir şekilde, TaNaH, halkını hem zaferde hem de yenilgide tasvir etmesi bakımından tüm eski ulusal edebiyatlar arasında benzersizdir. Yahudiler isyancılar, şikâyetçiler, put yapıcılar ve evet, kölelerin soyundan gelenler olarak gösterilir. Bu nesnel tasvir, Tora'ya büyük bir güvenilirlik katar.  Destanlar arasında yalnızca kahramanlık değil, gerçek vardır.

Yahudi halkı, her şeye rağmen binlerce yıldır hayatta kaldı. Çünkü biz Tora'nın gerçekliğini açıkça biliyoruz. Haçlı Seferlerinde Yahudiler din değiştirmektense kazıkta yakılmayı seçtiklerinde, bazı zayıf masallara katılmıyorlardı. Aksini iddia etmek, inançlarımız için ölen milyonlarca Yahudi’ye hakarettir.

3.000 yılı aşkın bir süredir Yahudi halkı, dünya tarihinin yıllıklarında benzersiz olan Çıkış hikâyesini sadakatle aktarır. Bu ebeveynden çocuğa, öğretmenden öğrenciye kesintisiz bir bulaşma zinciridir. Bu aktarım da sonsuza kadar sürecektir.

Rav İsak Alaluf'un 5783 Vaera Peraşası, Aklımızdan Geçenler bölümünden alınmıştır. “www.aish.com sitesinden yararlanarak yazılmıştır.