Haftanın Peraşası BülteniSinay çölünde, Tanrı Yisrael'in on iki kabilesini kapsayan bir nüfus sayımı yapılmasını emreder...

Lütfen Peraşa Kağıtlarını Dua Sırasında Okumayınız

               Bu Hafta İçin Saatler              

31 Mayıs

Gelecek Hafta İçin Saatler

Şabat

Başlangıç

Bitiş

2008

Şabat

Başlangıç

Bitiş

Yeruşalayim

7:04

8:21

-----

Yeruşalayim

7:08

8:25

Tel Aviv

7:19

8:24

26 İyar

Tel Aviv

7:23

8:28

İstanbul

8:16

8:56

5768

İstanbul

8:21

9:01

B A M İ D B A R

 Hatırlatmalar:

ü Omer sayımı devam ediyor.

ü 2 Haziran Pazartesi: Yom Yeruşalayim

ü 4 Haziran Çarşamba: Roş Hodeş Sivan

ü 9 Haziran Pazartesi: Şavuot

ü 10 Haziran Salı: Şavuot II (Diaspora'da)

 

Bu HP  .....'nin aziz ruhuna ithaf edilmiştir.

 

 

Peraşa Özeti (Bamidbar 1:1-4:20)

[www.chabad.org]

 

Sinay çölünde, Tanrı Yisrael'in on iki kabilesini kapsayan bir nüfus sayımı yapılmasını emreder. Moşe, askere alınabilecek yaşta (20 ile 60 yaş arası) 603,550 erkek sayar; Levi kabilesinin, sayıları 22,300'ü bulan ve yaşları 1 aylıktan büyük olan erkekleri ise ayrıca sayılır. Leviler Mişkan'da hizmet edecekler, Altın Buzağı olayı sonrasında kutsal göreve uygunluklarını kaybeden Behorlar'ın yerine geçeceklerdir. Yerlerini alacak bir Levi bulamayan 273 Behor ise kendilerini azat etmek için beş şekel "fidye" ödeyecektir.

 

Bir kamp dağıldığı zaman, üç Levi ailesi Mişkan'ı parçalarına ayırıp bir sonraki kampın tam ortasında yeniden kurardı. Daha sonra Mişkan'ın çevresine kendi çadırlarını kurarlardı. Mişkan'ın özel eşyalarını (Menora, Aron vs.) kendi özel örtüleri içerisinde omuzlarında taşıyan Keat ailesi, Mişkan'ın güneyine kamp kurardı. Mişkan'ın goblenleri ve çatı örtülerinden sorumlu olan Gerşon ailesi ise Mişkan'ın batısında kamp kurardı. Duvar kalaslarını sütunlarını taşıyan Merari ailesi ise kuzeye yerleşirdi. Mişkan'ın giriş kapısının karşısında, yani doğusunda ise Moşe, Aron ve Aron'un oğullarının çadırları yer alırdı.

 

On iki kabile, Levi ailelerinin oluşturduğu dairenin dışında her birinde üç kabile olan dört grup halinde kamp kurarlardı. Doğuda Yeuda (nüfus: 74,600), Yisahar (54,400) ve Zevulun (57,400) kabileleri; güneyde Reuven (46,500), Şimon (59,300) ve Gad (45,650) kabileleri; batıda Efrayim (40,500), Menaşe (32,200) ve Binyamin (35,400) kabileleri; ve kuzeyde Dan (62,700), Aşer (42,500) ve Naftali (53,400) kabileleri bulunurdu. Bu kamp düzeni seyahat ederken de korunurdu. Her kabilenin kendi Nasi'si (prensi ya da lideri) ile, kabile renklerini ve amblemini taşıyan bir bayrağı vardı.

 

DEVAR TORA

["Legacy" / Rabi Naftali Reich - www.torah.org]

 

Ayrı Ama Eşit

 

Evrensel eşitlik ideali uğruna için son birkaç yüzyılda ne kadar çok engel paramparça edildi! Ne kadar çok kan döküldü! Çocukluğumuzun ilk yıllarından itibaren, bütün insanların eşit doğduğuna, hiçbir bireyin diğerinden daha çok hak ve imtiyaza sahip olmadığına inanarak büyütüldük. Sınıfsız bir topluma özlem duymayı ve katı sınıf sistemlerine sahip başka toplumlara yan gözle bakmayı öğrendik. Esasında bunlar içinde yaşadığımız toplumun temel kurallarındandır.

 

Ancak bu haftaki peraşada bambaşka bir bakış açısı ile karşı karşıya kalmaktayız. Tora Yahudiler'in çölde kamp kurmalarını anlatır. Kamp düzenine göre, her bir kabile kendi bayrağı altında belirli bir konumda yer alırdı. Tora bu kısmı "Bene-Yisrael, Tanrı'nın Moşe'ye emretmiş olduğu her şeye uygun davrandılar. Bu şekilde sancaklarına göre kamp kurdular ve bu şekilde yolculuk ettiler" (Bamidbar 2:34) sözleriyle tamamlamaktadır.

 

Soru apaçık ortadadır. Tora Bene-Yisrael'in kamp kurma ve yolculuk etme konularındaki Tanrısal talimata itaat ettiklerinden söz etmesinin önemi nedir? Bu konuda bu kadar takdir edilecek ne vardır?

 

Midraş halkın tartışmasız itaati için gerçekten de takdir edilmeye hakkı olduğunu belirtir. Leviler kamp bölgesinin merkezinde Mişkan'ın hemen yanında konum alma şerefini elde etmişken, birçoğu Leviler'den bilgi ve bilgelik açısından daha üstün kişiler olan diğer kabileler ise kenarlarda yerleşmişler, ama buna rağmen, Leviler'i yerlerinden etmek için hiçbir teşebbüste bulunmamışlar ve hiçbir şekilde itiraz etmemişlerdir. Bütün kabilelere kalıcı roller belirleyen Tanrısal zekâya kendi istekleriyle razı olmuşlardır.

 

Ama bu gerçekten de adil bir sistem miydi? Nesiller boyunca başka bir kabilenin herhangi bir üyesinin Leviler'in kutsal görevine özlem çekmeyeceği gerçekten söylenebilir mi? Sürekli yükselme idealine ne olmuştur? Ve tüm bu durum günümüzdeki adalet anlayışı ile nasıl bağdaşabilir?

 

Bunun cevabı, Yahudi tavrı ile bugünkü Yahudilik dışı tavır arasındaki farkta gizlidir. Diğer bakış açısında, her bir bireyin varlığının amacı kendi kişisel gelişimidir. Bu nedenle, bütün insanlar doğuştan eşit ise, amaçları da eşit demektir ve dolayısıyla hiç kimseye bir diğerine göre öncelik verilmesi diye bir şey söz konusu olamaz.

 

Öte yandan, Yahudi bakış açısında, bütün insanlar ortak bir hedef için birleşmişlerdir. Bu da, dünyanın tümü için Tanrısal planın yerine getirilmesi hedefidir. Dünyadaki her bir bireyin, Tanrı'nın İsteği'ni yerine getirmek üzere evrensel çabaya bir katkıda bulunmasına imkân tanıyan, Tanrı tarafından verilmiş benzersiz bir görevi vardır. Bazı görevler tabi ki diğerlerinden daha önemli ve itibarlıdırlar. Ama olaylara ve nesnelere daha büyük bir çerçeveden bakıldığında, herkes eşit derecede önemlidir, çünkü her bir bireyin katkısı en büyük ortak amaca ulaşmak için temel bir unsur teşkil eder. Dolayısıyla yapılanlar aynı düzeyde görünmese bile, Tanrı'nın bakış açısından, herkesin kendi başına düşen görevi yerine getirmesi, herkesi eşit düzeye çıkarır.

 

Şavuot'a yani Tora'nın Verildiği Bayram'a hazırlanırken, bu düşünceler bize, Hahamlarımız'ın, Bene-Yisrael'in Sinay Dağı'nda "tek yürekle, tek bir insan olarak" kamp kurdukları şeklindeki sözlerini değerlendirme yönünde yeni bir bakış açısı sağlamaktadır. Tora'nın alınışı Yahudiler'in arasında derin bir kenetlenmeye yol açmıştır, çünkü bütün yaşamları "Tanrı'nın İsteği'ni yerine getirme" şeklindeki yüce hedefe odaklanmıştır.

 

Büyük bir bilge bir keresinde müritlerine bir bilmece sorar: "Arabanın en önemli parçası hangisidir?"

Müridin biri "Motoru," diye cevap verir.

Bir diğeri "Tekerleği," der.

Üçüncüsü "Aküsü," diye fikir belirtir.

Bir başkası ise gözlerinde büyük bir ilham ışığı ile "Şoförü!" diye haykırır.

 

Bilge başını iki yana sallar. "Hepiniz yanılıyorsunuz. Eğer arabada söz ettiğiniz parçaların herhangi biri eksikse, araba hareket edemez. Görüyorsunuz ki, hepsi eşit derecede önemlidir. Ama arabanın nasıl çalıştığından daha önemli olan şey, hizmet ettiği amaçtır. Arabanın en önemli parçası yolcusudur!"

 

Kendi yaşantımızda, kendimizi başkaları ile karşılaştırdığımız zaman kıskançlık veya kin nöbetlerine kapılmaktan kendimizi alıkoyamayız. Ama kişisel durumumuzun dar parametrelerini aşıp, kendimizi geniş bir evrensel planın içinde önemli bir görevi yerine getirirken görürsek, dünya hakkında tamamen farklı bir görüş elde edebiliriz. Üstün yeteneklerinden nefret ettiğimiz bu insanların bu gezegen üzerinde rakiplerimiz olmadıklarını fark etmeye başlarız. Hepimiz aynı takımın içindeyiz. Bizler tekerlekler, motorlar, frenler ve aküleriz. Kişisel yeteneklerimizi Tanrı'nın İsteği'ni yerine getirmek gibi daha büyük bir amaca yönelttiğimiz müddetçe, bize verilen görevden hiçbir zaman mutsuz olmayız.

 

İKİLEM

Bu kısımda bazı ikilemler ve sorular sunacağız. Bunları Şabat masasında ailece tartışma konusunun bir parçası yapabilirsiniz. Peraşa broşürünün sonunda bu soruya Yahudilik'in gözüyle verilebilecek bir cevabı bulabilirsiniz.

 

Ben doğam gereği, toplumsal olaylarla ilgilenmekten kaçınan, yalnız başıma bir insanım. Hayata yaklaşım tarzımın yanlış olduğu konusunda bana çok sık vaaz verildi. Peki ne yapmalıyım?

DEVAR TORA

[Rabi Eli Mansour - www.dailyhalacha.com]

 

Öğrenciler - Evlatlar

 

Bamidbar peraşasında Tora Aaron'un çocuklarının isimlerini listeler, ama onları aynı zamanda Moşe'nin çocuklarıymış gibi tanıtır: "Aaron'un - ve Moşe'nin - Tanrı'nın Moşe'ye Sinay Dağı'nda konuştuğu günkü soyu şöyledir: Aaron'un oğullarının isimleri şunlardır: Behor [olan] Nadav..." (Bamidbar 3:1-2). Bu sözlerin devamında Moşe'nin çocuklarından hiç bahis yoktur. Eğer Tora sadece Aaron'un oğullarının adını listeliyorsa, neden onları "Aaron'un - ve Moşe'nin - soyu" olarak tanımlamıştır? Hahamlarımız bu sözden yola çıkarak, kişinin öğrencilerinin onun çocukları sayıldığı sonucuna ulaşırlar. Moşe, Aaron'un çocuklarına Tora'yı öğrettiğine göre, Aaron'un çocukları, Moşe'nin de çocukları sayılırdı.

 

Bu açıklama, Tora'nın eğitime bakış açışı konusunda önemli bir ders öğretir. Tora'yı öğretmeye gelince, bir öğretmen görevini sadece bilgiyi aktarmak olarak göremez. Onun görevi sınıfta her bir öğrenciye kendi çocuğu gibi davranmaktır. Kendi çocuklarına nasıl bakıp onları büyütme sorumluluğunu taşıyorsa, öğrencilerine de bakıp onları yetiştirme sorumluluğunu taşır. Hiçbir ebeveyn çocuğunun öğretmeninin, gelişmesine ve büyümesine ilgi göstermeden sadece bilgi aktarmasını istemez. Sınıfta başkalarının da başarması için hiçbir çaba ve zaman harcamadan, sadece en iyi üç veya dört öğrenciye odaklanmasını da kabul etmez. Bir öğretmen, görevine, kendi çocukları için arzu edeceği aynı standartta yaklaşmalıdır.

 

Bu ders, okulun bir öğrenciyi çıkarmayı gerekli gördüğü talihsiz bir durumda da anlam kazanır. Hiçbir zaman büyük bir titizlik göstermeden, diğer seçenekleri tamamen araştırmadan ve Hahamlar'a danışmadan, ilgisiz bir şekilde böyle bir karara varılmamalıdır. Ebeveynler hiçbir kuşku taşımadan, başka bir seçenekleri olmadığını görmedikleri müddetçe çocuklarının başka yerde yaşamalarına karar vermezler. Ve bir kere böyle kesin bir karar verdiklerinde, bir daha hiçbir zaman rahat bir uyku uyumayacaklardır. Okuldaki görevliler de bir öğrenciyi çıkarıp çıkarmama kararı ile karşı karşıya kaldıkları zaman, aynı şekilde tepki göstermelidirler.

 

Tora eğitiminin bu temel prensibi, yani bir öğretmenin öğrencilerine kendi çocukları gibi davranmasını gerektiren prensibi, cemaatin de taşıması gereken bir sorumluluktur. Eğer bir okul otuz veya kırk kişilik bir sınıfa bir öğretmen gönderirse, onlara kendi çocukları gibi davranmasını, her bir öğrenciye gelişmesi için gereken zamanı ve dikkati vermesini istemek mantıksızdır. Aynı şekilde, eğer bir öğretmen hizmetlerinin karşılığını yeteri derecede alamazsa, saygın bir yaşam sürdürmek için başka görevler almasına mecbur kalırsa, ebeveynler bu öğretmenin, çocuğunun kişisel gelişimine zaman ve enerji harcamasını bekleyemez. Eğer çocuklarımızın öğretmenlerinin, Yahudi eğitiminin bu ilkesini yerine getirmelerini istiyorsak, o zaman onlara izin verme sorumluluğunu taşımalıyız. Ve bu arada Tora eğitiminin kutsal görevini yerine getirmeleri için ihtiyaç duyacakları zaman ve huzuru vererek, okulların daha küçük sınıflar açabilmeleri ve öğretmenlerine yeterli maaş ödemesini yapabilmeleri için yeteri kadar yardım almaları gerekir.

 

MİTSVA / UYGULAMA / MAase

[Rabi Şemuel Holstein - www.komemiut.org]

 

Mitsva: Fakirlere borç vermek Tora'nın "yap" şeklindeki bir emridir. Pasukta söylendiği gibi: "Halkım'a, yanındaki fakire borç vereceğin zaman, ona karşı alacaklı gibi davranma" (Şemot 22:24).

 

Uygulama: Sefer Ahinuh'ta bu mitsva ile ilgili olarak şöyle yazılıdır: "Borç verme mitsvası, tsedaka verme mitsvasından bile daha kuvvetli ve bağlayıcıdır. Çünkü maddi sıkıntısı insanlar arasında bilinen ve artık insanlardan açıkça yardım isteyecek hale gelmiş bir kişi ile henüz kendisini utandırabilecek bu aşamaya gelmiş olmayan ve böyle bir duruma gelmekten çok korkan kişininkiyle aynı değildir. Henüz o denli çökmemiş birine borç verilip yardım sağlandığı takdirde, o borcu kullanarak kazanabileceği para sayesinde belki de başkalarından yardım istemesini gerektirecek duruma hiç gelmeyecektir. Bu nedenle kusursuz Toramız düşkünlüğün kıyısına gelmiş kişiye, yardım dilenmesi hiç gerekmeden önce destek olmamız konusunda bizi önemli uyarmıştır."

 

Borç vermek, en üst düzeyli tsedaka türlerinden biridir, çünkü bu yöntem, bir kişiyi doğrudan para yardımı dilenecek duruma gelmeden kurtarma kuvvetine sahiptir. Günümüzde bu mitsvayı, ihtiyacı olan kişilere borç para veren yardım kuruluşlarına verilecek krediler yoluyla en iyi şekilde yerine geitrmek mümkündür.

 

Güvenilir olmayan ve dolayısıyla parayı geri vermeyeceğine dair kuşku uyandıran bir kişiye borç para verme yükümlülüğü yoktur. Aldığı borcu geri vermeyen kişi, hırsızlık yasağını çiğnemiş olur. Bu nedenle Hahamlarımız, borçların daima iki geçerli tanığın huzurunda veya borcu veren kişinin elinde kalacak bir borç senedi eşliğinde verilmesine hükmetmişlerdir. Bir başka olasılık da, alacaklının, borçludan teminat olarak bir eşya almasıdır. Tüm bunlar, borcu alan kişiye borcunu ödemesi gerektiğini sürekli hatırlatacaktır. Ancak eğer küçük miktarda bir para söz konusuysa ve taraflar bu yöntemlerden birine başvurmak istemiyorlarsa, o zaman hata sonucu söz konusu hırsızlık yasağının çiğnenmesi durumuna kadar gelinmesinin önüne geçmek için, en iyisi, borcu veren kişinin, bunu, geri ödenmemesi halinde paranın tam bir hediye halini alacağı şeklinde bir düşünceyle yapmasıdır.

 

Maase: Rabi Şelomo Zalman Auerbach'a bir keresinde bir Yahudi gelir ve soru sorar: Eline uzun vadeler için büyük miktarlarda para emanet edilmiştir ve şu anda acil olarak paraya ihtiyacı vardır. Acaba kendisine emanet edilmiş olan parayı borç olarak alıp kendi ihtiyaçları için kullanmasına izin var mıdır?

 

Rabi Auerbach bir kişinin, eline emanet edilmiş olan parayı sahibinin izni olmadan kullanmasının yasak olduğunu belirtir. Adam bu cevabı kabullenir ve evine döner.

 

Ertesi gün adamın evindeki telefon çalar. Hattın diğer ucunda Rabi Şelomo Zalman'ın evinden aradıkları belirtilir. Rabi Auerbach, adama, ihtiyacı olan borç parayı bulduğunu ve bir an önce gelip alabileceği mesajını göndermiştir.

 

İKİLEME CEVAP

[Rabi Mendel Weinbach / gatewaysonline.com]

 

İllel Azaken (Bilge İllel) şu tavsiyeyi sonar "Kendinizi toplumdan uzaklaştırmayın ve ölüm gününe kadar kendinize güvenmeyin" (Pirke Avot 2:4). Bu iki ayrı tavsiyeden ilkinin anlamı şudur: Toplumun acılarını paylaşan kişi sevinçlerini de paylaşmayı hak edecektir. İkinci tavsiye ise, hayatının büyük bir bölümünde dindar olan bir kişinin, inancını terk etme riskinin yine de mevcut olduğu uyarısını içerir.

 

Öte yandan Tiferet Yisrael adlı eserdeki görüşe göre, bu iki tavsiyeyi birbirine bağlı gören başka bir yaklaşım daha vardır. Kişi kendi manevi veya maddi refahı ile ilgili olarak kendisinden çok emin olmamalıdır. Hayatın iniş ve çıkışları vardır; hiç kimse şu anki durumunun devam edip etmeyeceğinden emin olamaz. Şu anki maddî güvencesini ve manevi gücünü muhafaza etmek için kişinin sahip olduğu en iyi garanti, toplumun sağladığı hem maddî, hem de manevi destektir. Bu değerli tavsiyeye cemaatin iyiliği ve sizin kendi iyiliğiniz için uyun.

 

YAHUDİ EVİNİN TEMELLERİ

[Dini Uygulama Rehberi - Rabi Nisim Behar]

                                                                                        

Yemek Öncesinde El Yıkama Kuralları

1.             Masada en saygın olan kişi elini ilk yıkar.

2.             Elinde sargı olan bir kişi, eğer ağrısız olarak çıkarabilirse çıkarır, yoksa sargılı yerin haricindeki yerler yıkanır.

3.             Eğer ellerden biri yaralı ise sadece sağlam el yıkanıp beraha söylenir.

4.             Netila için kullanılacak olan su, temiz ve daha önce kullanılmamış olmalıdır.

5.             Su olmayan bir yerde, çok aç olan bir kimse ellerini yıkamadan yemeğe oturabilir.

6.             Seyahate çıkan bir kimse, yolda su bulamayacağını tahmin ederse, sabah kalktığında Netila yaparken şu sözleri söyler: "Ben ellerimi bütün günün yemekleri için yıkıyorum". Bu da gün boyunca Tame (manevi anlamda temiz olmayan) şeylere dokunmaması şartıyla geçerlidir.

                       

Haftanın Sözü

[Rabi Hanina Segan Akoanim]

 

Zihnini Tora ile dolduran kişi, onu korkudan ve aptallıktan arındırmış olur.

 

Haftanın Peraşası'nı, t  e  b  e  r  r  u  d  a     b  u  l  u  n  a  r  a  k, ölmüşlerinin ruhuna veya hasta bir yakınının şifasına ithaf etmek isteyenlerin,

 ilgililer (050 - 538 41 30) ile temasa geçmeleri rica olunur.

Peraşa kağıtları Tora ile ilgili yazılar içerdiğinden çöpe atılmamalıdır.

Lütfen Geniza'ya getiriniz.