Nafi

Adamın biri ölür; hayatındaki iyi ve kötü davranışların sayısı ise birbirine eşittir. Bu yüzden ona hayatı sonrası sonsuzluğu geçireceği yeri, yani cehennemi veya cenneti seçme şansı verilir. Bir asansöre biner ve önce giriş katına iner. Kapı açılır, içeride çılgın bir parti yapılmaktadır. Ortam her anlamda sıcaktır. Güzel bir yemek büfesi ile donatılmış partide insanlar canlı bir rock grubu eşliğinde dans etmektedirler. Asansöre tekrar biner ve bu sefer en üst kata çıkar. Kapı açılır, başlarında parlayan taçlar olan üç kişi Tora çalışmaktadır. Biraz şaşırır, ardından cesaretini toplayarak Tanrı’ya sorar. “Ne yani, koca cennette olan her şey bundan mı ibaret?” Tanrı cevap verir: “Yani topu topu üç kişi için buraya bir rock grubu getirecek halim yoktu herhalde…”

Cennetle ilgili görüşlerimizin çoğu sinema filmlerinden kaynaklanır. Örneğin, ‘It’s A Wonderful Life’ filminde koruyucu meleklerin insanlarla birebir ilgilendiği bir cennet tasvir edilir. Stajyer melek Clarence, George Bailey isimli bir insana dünyada kendi yarattığı farklılığı görüp ‘kanatlarını kazanmasını’ öğretir. ‘Defending Your Life’ filminde ise, diğer dünyaya gitmeden önce bu dünyada nasıl bir hayat sürdüğümüzle ilgili Judgment City veya Türkçe buna biz Hükümköy de diyebiliriz, bir yer vardır. Orada bize sorular sorulmaktadır, yani bir nevi bir mahkeme ortamından geçerek insanın bir sonraki hayatı belirlenir. Hükümköy’ün en güzel tarafı ise orada ne kadar yemek yenirse yensin insanların hiç kilo almamalarıdır.

Yahudi geleneğinde, Talmud döneminin hahamları, insanların Olam Aba’ya varır varmaz hayatlarının mercek altına alındığı bir İlahi Mahkeme tasavvur etmiş. Orada, bir kefesinde iyi davranışları diğer kefesinde ise yanlış ve günahları tartan bir terazi vardır. Mahkemede Saatan (İbranice savcı anlamına gelen bir kelime olup İngilizce Satan ve Türkçe Şeytan kelimelerinin köküdür) ve bir savunma avukatı bulunur. Mahkemenin yüce hakimi Tanrı’dır; davayı inceler ve hükmünü verir. Yamim Noraim’de okuduğumuz Mahzor işte bu tasvirlerle doludur. Nihai muhasebe için, iyi ve kötü hareketlerimizi gözden geçirir, belli hükümlere varır, tövbe etmeye ve kötü özelliklerimizden arınmaya çalışırız.

Belki de Cennete Giriş Sınavı’nı geçmemiz gerekir. Peki bu sınavda neler sorulur. Yahudi eğitimci Ron Wolfson’a göre sorulardan bazıları söyle:

“İyi bir insan mıydınız? Çok para kazandınız mı? İyi bir eş, ebeveyn, kardeş, çocuk veya torun muydunuz? Tsedaka verdiniz mi? Ünlü müydünüz? Toplumun ilerlemesine bir katkıda bulundunuz mu? Çok mu yemek yediniz? Çok mu içtiniz? Tanrı’ya inanır mıydınız? İşinizde iyi miydiniz? Son moda kıyafetler giyer miydiniz?”

Aslında bu sınavdaki soruları tahmin etmemize gerek yok. Talmud’da cennetin kapısında sorulacak yedi soru listelenmiştir. Amerikalıların yüzde 97’si cennete inanır. Çoğu Yahudiler cennete inanmaz. İster inanalım ister inanmayalım, bu yedi soruya vereceğimiz cevaplar bizim Yahudi geleneğine göre değerli bir hayat yaşayıp yaşamadığımızı ortaya çıkarır. İşte hükümlerin verildiği bu günlerde bu sorulara kafa yorabiliriz.

4. yüzyıl Talmud bilgesi Rava’ya göre en önemli soru “Nasata v’natata b’emunah? (Shabbat 31a)” yani “İşinizde insanlarla düzgün bir alışverişiniz oldu mu?” Yani en önemli soru bu mu şimdi? Tanrı’ya inanıp inanmadığınız en önemli soru değil mi? Wolfson’a göre bu soru yalnızca ticaret ve alışverişle ilgili değil, dürüstlükle ilgilidir. İlişkilerinizde dürüst ve ahlaklı mıydınız? Bir Yahudi iş adamına göre bir insanın karakteri en iyi iş yaparken anlaşılır. Çünkü iş hayatında ahlakınız her gün sınanır. Bir insanı kandırmak veya kazıklamak, belli ürünlerde haksız kâr ve kazanç elde etmek zor değildir. Ama dürüstlük başkalarıyla olan ilişkilerde de gereklidir. Dürüst bir insan mıydınız? Gerçeği mi söylediniz? Yoksa gerçekleri biraz süslediniz mi veya çıkarınız için gerçekleri biraz çarpıttınız mı?

Başkalarının güvendiği bir insan mıydınız? Yahudi evliliğinin temelinde güvenilir bir eş veya kutsal bir partner olmak yatar. Emuna kelimesinin anlamı ‘güven’dir.  Dolayısıyla, ilk sorumuz şöyle olacak: Ailemiz ve arkadaşlarımızla olan ilişkilerimizde, işimizde ve yaşadığımız toplumda güvenilir ve dürüst bir insan mıydık?

İlk soru şunu da sorar: “Kendinize karşı dürüst müydünüz?” Bir hasidik haham şöyle demişti: “Teşuva, kendisiyle dürüst olmayan insanlar dışında, herkese açıktır.” Hatalarımız konusunda kendimize dürüst olmadan onları nasıl itiraf edebiliriz ki? Artık, birinci sorunun neden önemli olduğunu anladınız. Biz ailemizde, işimizde, hayatın başka alanlarında, kendimizle, başkalarıyla, Tanrı’yla olan ilişkilerimizde dürüst, ahlaklı ve samimi miyiz?

İkinci soru: Asakta b’friyah u’riviyah? Siz hayat verme ve üreme konusunda kendinizi meşgul ettin mi? (Shabbat 31a) Tabii ki, Tora’da bahsedilen en önemli mitzvaların başında doğal yollardan ve evlat edinerek elde edilen ebeveynlik gelir. Burada Rava, bizim aşka ve geleceğe yatırım yapıp yapmadığımızı sorar. Herkes ana-baba olamaz veya olmak için içinde bir dürtü hissetmeyebilir. Bazıları öğretmen, terapist olur, kendini gönüllü hayır işlerine adar, gençlere ve öğrencilere yardım eder. Bazen çok sevilen bir amca veya teyze de olabiliriz. İkinci soru, ailemize yeteri kadar yatırım yapıp yapmadığımızı sorar. Burada önemli olan “asakta” kelimesidir. Yani, bize “ailenize paranın satın alabileceği en pahalı şeyleri aldınız mı?” diye sormaz. “Onlarla zaman geçirdiniz mi, yakın ilişki kurdunuz mu?” diye sorar.

Yahudi geleneğinde çocuk ‘Kadişa’dır, yani biz gittikten sonra ardımızdan Kadiş söyleyecek kişidir. Çocuk, ölümsüzlüğümüzün bir parçasıdır. Diğer bir deyişle, çocuğumuza yaptığımız etkiler onların bizden sonra yapacağı iyilikler veya vereceği zararlar şeklinde yaşayacaktır. Hepimizin ailesinde vardır. “Herkese selam veren dedemiz, nefis pırasa köftesi yapan büyükannemiz, televizyonda pembe diziler seyreden teyzemiz, hep başkalarının yardımına koşan annemiz…” Çocuklarınız var mı? Evlat edindiniz mi? Çocuklara veya gençlere mentorluk yapıp yol gösterdiniz mi? Yaşama ve geleceğe yatırım yaptınız mı? Sınavdaki ikinci sorunuz bu.

Üçüncü soru: Kava’ata itim la-Torah? Tora’ya zaman ayırdınız mı? (Shabbat 31a). Rav Louis Finkelstein şöyle der: “Dua, Tanrı ile konuşma şeklimizdir. Tora öğrenmek ise Tanrı’nın bizimle konuşma şeklidir.” Yahudilik tarihi boyunca Şabat her hafta insanların Tora’dan bir ders aldığı bir zaman dilimi olmuştur. Tora’dan alınan derslerin insan hayatının ebedi şablonları haline gelmesi oldukça hayret vericidir. Ama bunun da ötesinde, bu dersler anlamlı bir hayatın temel değerlerini taşırlar.

Amerikan Yüksek Mahkemesi hakimlerinden Ruth Bader Ginsberg’ün ofisinin duvarında Tora’nın yol gösterici şu sözleri yer alır: “Tzedek Tzedek Tirdof - Adaletin Adaletin Peşinden Gideceksin”. Her hafta peraşa öğrenmeye birkaç dakika ayırınca yaşamlarınızın ne kadar zenginleştiğini hepiniz biliyorsunuz. Örneğin Yosef ve abilerinden aldığımız derse bakalım. Yosef’in yaşamı boyunca çektiği sıkıntılardan sonra daha az kibirli ve daha çok empati kurabilen bir insan haline geldiğini öğreniriz. Abilerini affedebilmiştir çünkü Yosef abilerinin kendisine düşman olmasındaki kendi payını kendi hatasını görmek konusunda kendisiyle daha dürüst olmayı öğrenmiştir.

Yosef’in hikayesinden ders alan birçok kişi kardeşleri, aileleri veya arkadaşlarıyla bozuk olan ilişkilerini düzeltebilmiştir bunun da nedeni anlaşmazlıkta karşı tarafın payı kadar kendi paylarını da dikkate almaya başlamalarıdır.

Tora öğrenmek yalnızca yaşamımıza yol gösteren değerlerin bulunduğu bir pusulaya sahip olmak değildir. Tora, ‘yore’ kelimesinden gelmektedir. Yore’nin bir anlamı da isabet ettirmek, hedefi vurmaktır. Yani Tora bize hayatta neleri hedef almamız gerektiğini de gösterir. Talmud’un Shabbat 127 bölümü şöyle der: “Bu hareketler bu dünyada hemen meyve verir ve gelecek dünyada da meyve vermeye devam eder: Anne-babaya saygı göstermek ve onurlandırmak, sevgi dolu iyilikler (hesed) yapmak. Sabah ve akşam eğitime zaman ayırmak. Misafirperver olmak ve konuk ağırlamak. Hastaları ziyaret etmek. İhtiyaçlı gelin ve damada yardımda bulunmak. Bir cenazeye katılmak. Duanın anlamını araştırmak. İki kişiyi barıştırmak. En önemlisi ise Tora öğrenmektir çünkü Tora öğrenimi yukarıda saydığımız hareketleri yapmaya bizleri teşvik eder. (Talmud Torah k’neged kulam)

Tora’ya zaman ayırdınız mı? Bir yetişkin olarak Tora’dan dersler almayı, onun temel değerlerini öğrenmeye ve bunları kendi hayatlarınızda tatbik etmeye zaman ayırdınız mı?

Cennette size sorulacak dördüncü soru hayatta ne yaptığınız, geride ne bıraktığınız veya nelere değer verdiğiniz ile ilgili olmayacak. Tavır ve tutumunuz ile ilgili olacak. Tzipita le Yeşua? Kurtuluşu ümit ettiniz mi? (Shabbat 31a) Yüreğinizde ümit taşıyarak mı yaşadınız? Tora’da Bereşit’te, Yaradılışın her gününün sonunda Tanrı “ki tov” yani “iyiydi” der. Yaradılışı tamamlayınca Tanrı “tov meod” yani “çok iyiydi” der. Rabbi Ed Feinstein’a göre bütün bölümdeki en önemli kelime “iyi” kelimesidir. “Bütün dünya kaos, terör ve rastgele ölümler görmeye alışmıştır. Ve tüm diğer milletlerden daha fazla acı çeken küçük bir millet “İşler bu şekilde gitmemeli. Gel, Tanrı’nın ortağı ol, dünyayı yaratmakta bir iyilik vardır” deme cesaretini göstermiştir. En karanlık zamanlarda Anne Frank, kendisi ve ailesini saklamak için hayatını riske atan Miep Gies’i görür ve “her şeye rağmen, insanlar özlerinde iyi kalplidir” der.

Dünyanın başka bir köşesinde başka bir zamanda, bir küçük şarkı Yahudiliğin ümit duygusunu yakalamıştır. Ukraynalı bir Yahudi olan Naftali Hertz Imber, Yahudilerin 2000 yıl süren sürgünlerinden dönme ümidini bir şarkıda dile getirmiştir: Hatikva – Ümit. “Yahudi ruhundaki kalp yanıp tutuştukça ve doğunun sonunda bir göz Tsiyon’a baktıkça; iki bin yıllık ümidimiz, Tsiyon’da ve Yeruşalayim’de özgür bir halk olma ümidimiz yok olmayacaktır.”

İlk üç soru size hayatınızda yaptıklarınızla ilgili şeyler sorar. Dördüncü soru tavrınız ile ilgilidir. Tüm zorluklara rağmen kötümser olmak yerine iyimser oldunuz mu? Daha iyi bir dünyayı istediniz mi ve daha iyi olmasına yardımcı oldunuz mu?

Cennette size sorulacak beşinci soru iki bölümden oluşuyor: Pilpalta b’chochma ve Havanta dvarm’toch dvar.Bilgelik peşinde koştun mu ve bir şeyi başka bir şeyden anladın mı?

“Hayat seçenekler ve tercihler ile doludur. Her gün hatta her saat, görünüşte önemli kararlar verilir. Rafadan yerine sahanda yumurta yersem kolesterolüm yükselir mi? Olumsuz tavrı ile ilgili patronumla konuşsam mı? Beni işten atar mı yoksa ben mi istifa etsem? Bugün öğleden sonra okulda kızımın müsameresi var ama aynı anda çok önemli bir iş toplantım da var. Hangisini seçmeliyim? Araba kullanmaya devam etmek isteyen 90 yaşındaki kayınpederime nasıl davranmalıyım? O, araba kullanmayı son kalan özgürlüğü olarak görüyor ama ya bir kaza yapar ve başkalarına ve kendine zarar verirse?” Gündelik hayat karşımıza bu tip soruları ve sonucunda alınacak kararları çıkarır. Bu beşinci soruyu şöyle de yorumlayabiliriz: Tecrübelerinizi sorgulayıp bilgeliğe ulaşmayı denediniz mi? Yaptığınız analizler sizin durumu daha iyi anlamanıza neden oldu mu? Bu bilgeliği iyi tercihler yapmak için kullandınız mı? Tercihleriniz doğru önceliklere dayanıyor muydu?

En önemli unsur önceliktir. İşte cennette size sorulacak beşinci soru sizi bu soruya yönlendirir: Sizin için öncelikli olan nedir? Paranızı ve zamanınızı nasıl harcadınız? Sizin için en öncelikli konulara mı paranızı ve zamanınızı harcadınız? Kısacası beşinci soru şöyledir: Sizin için en önemli şeyin ne olduğunu anladınız mı ve sizin için önemli olan bir hayat sürdünüz mü?

Tora Im Derech Eretz felsefesinin kurucularından 19. yüzyılın ünlü Alman hahamıRabi Samson Raphael Hirsch İsviçre’ye seyahat etme konusundaki ısrarı ile bir gün öğrencilerini oldukça şaşırtır. “Aşem’in huzuruna çıktığımda birçok soruya cevap verebileceğimi düşünüyorum. Ama ya kesinlikle soracağına emin olduğum ‘Neden Alp Dağlarımı görmedin?’ sorusuna ne cevap vereceğim? İşte bize sorulacak altıncı soru:“Tanrı’nın yarattıklarının keyfini bütünüyle çıkardın mı?”Talmud, bize günde yüz tane beraha okumamızı söyler: Aceleyle ve günlük hayatın telaşından gözden kaçırdığımız şeyleri fark etmek ve bunlar için müteşekkir olmamız için. Güzel kokulu baharatları koklamak, yeni meyveleri tatmak, güneşin doğuşunu seyretmek, ağaçların meyve vermesine tanık olmak, bir okyanus görmek, çarpıcı güzellikteki canlılar ve insanlarla karşılaşmak. Bize sorulacak altıncı soru şu olacak: Tanrı’nın dünyadaki beraha ve nimetlerinin tadını çıkardınız mı?

Peki size sorulacak yedinci ve son sorunun ne olduğunu tahmin edebilir misiniz? Bu soru en tanınmış Hasidim hikayelerinin birinde bulunur. “Ölmeden önce Rabi Zusya demiş ki: Olam Aba’da bana ‘Sen neden Moşe Rabenu olmadın?’ değil, bana ‘sen neden Zusya olmadın?’ diye sorulacak.”

Size sorulacak yedinci soru şu: Başkası olmayıp kendiniz oldunuz mu, olabileceğiniz her şeyi oldunuz mu?Yahudi geleneğinde Musar adı verilen bir felsefe vardır. İnsan olarak gelişmemizi ve insanlığımızı ilerletmeyi hedef alan bir düşünce ve farkındalık akımıdır bu. Buna Tikkun Nefashot yani Ruhun Gelişimi de denir.

Musar felsefesine göre bu sene ruhunuzun hangi özelliğini geliştirmeyi seçeceksiniz? Tevazu, Sabır, Minnet, Merhamet, Düzen, Ağırbaşlılık, Onur, Sadelik, Coşku, Sükûnet, Cömertlik, Hakikat, Ilımlılık, Sevgi Dolu İyilik (Hesed), Sorumluluk, Güven, İnanç veya Saygı mı? Olabileceğimiz her şeyi olmak için azami gayreti gösterdik mi? Olabileceğimiz her şeyi olabilmek için başkalarıyla olan ilişkilerimizde elimizden geleni yaptık mı? Ve son olarak, Tikkun Olam üzerinde çalıştık mı, yani dünyayı daha yaşanabilir hale getirebilmek için elimizden geleni yaptık mı?

Genelde önemli sınavların soruları önceden verilmez. Ama işte buyurun. Nasıl yaşadığımız ile ilgili bu Yeni Yılda cevaplanacak sorular:

  1. Başkalarıyla, kendimle ve Tanrı ile nasıl daha dürüst olabilirim? Nasıl daha güvenilir bir insan olabilirim? Ailem, arkadaşlarım ve iş yaptığım insanlara nasıl daha fazla güven verebilirim?
  2. Geriye bir miras bırakıyor muyum? Çocuklara sevgi verip onları etkileyebildim mi? Başkalarının hayatlarında bir fark yaratabiliyor muyum?
  3. Tora okumak, öğrenmek ve temel değerlerini ve derslerini uygulamak için zaman ayırıyor muyum?
  4. Ümit ile yaşamaya çabalıyor muyum? En kötü zamanlarda bile bardağın dolu tarafını görebiliyor muyum? Ümitle mi hareket ediyorum yoksa dünya hakkında kötümser miyim?
  5. Önceliklerim nelerdir? Zamanımı ve paramı gerçekten nasıl harcıyorum? Önemli olan konulara yatırım yapıyor muyum?
  6. Tanrı’nın yarattıklarının, onun dünyasının güzelliklerini takdir ediyor ve keyfini çıkarıyor muyum?
  7. Kendim olmaya değer veriyor muyum? Olabileceğim her şeyi nasıl olabilir, kendime özgü potansiyelime neşe içinde nasıl ulaşabilirim?
  8. 10 Teşuva gününde, yaşamın bu final sınavına hazırlanabilirsiniz. Ya hahamlar gibi bu sınavın Cennetin Kapılarında yapılacağına inanırsınız. Ya da Rav Harold Schulweis’in yazdığı gibi düşünebilirsiniz: “Ölümsüzlük cennette değildir. Dağların tepesinde veya denizlerin dibinde de değildir. Yalnızca kalplerinizde ve yaşadığınız hayatlardadır. Kendi içinize bakın ve oraya Tanrı’nın yerleştirdiği ölümsüzlüğü bulun. Çünkü dürüstler cennette değil, cennet dürüstlerdedir.”

Bu sorulara vereceğimiz cevaplar bizi Olam Aba için hazırlayacak veya en azından Yeni Yılı Yeryüzündeki Cennet olarak yaşayıp yaşayamayacağımızı belirleyecektir. Hepinizin bu yıl Cenneti Yeryüzünde yaşamanızı tüm kalbimle dilerim.

Rav Naftali Haleva