Alaluf

Birçoğumuz Yamim Noraim’i geride bıraktığımız bu günlerde kendi kendimize sorarız. Her yıl aynı şeyleri yaşadığımızın farkına varır bir türlü değişmediğimizi görürüz. Belki seneye de değişmek için bir çabamız olmayacaktır. Neden değişmek bu kadar zordur? Bunu farklı kılmak için bir şeyler yapılabilir mi? Bu soruların cevaplarını bir hikaye ile bulmaya çalışalım:

Yanıtsız sorular: Gemara Masehet Eruvin Rabi Yeoşua’nın üç kişi tarafından büyük şaşkınlıklara uğratıldığını ve sorularına yanıt veremediğini açıklar. On dokuzuncu yüzyılın büyük Rabilerinden olan Hida da bu hikayelerin her birinin bizlere önemli kazanımlar içerdiğini öğretir. Bu hikayelerden bir tanesini anlamaya çalışalım.

Yolculuklarının birinde Rabi Yeoşua tarla boyunca uzanan bir yolu takip eder. Tarlayı geçtikten sonra genç bir kızla karşılaşır. Genç kız neden birinin tarlasında yürüdüğünü ve ürünü mahvettiğini sorar. Rabi o yolun tarladan geçen işlenmiş bir yol olduğunu ve yoldaki şeylerin zaten çiğnendiği için geçmekte sakınca görmediğini söyler. Meşru bir durumda olduğu için o yolu tercih ettiğini paylaşır. Ancak kız buna oldukça sert bir biçimde karşı çıkar. Kız Rabi gibi insanların o yolu döşediklerini, kestirmeden gitmek için o yolun yapıldığını ve mülkiyet haklarının hiçe sayıldığını iddia eder. Kimse o yolu yaparken sahibinin uğrayacağı zararı hesaplamamıştır. Rabi Yeoşua yanıt veremez ve sessiz kalır.  

Hida burada Rabi Yeoşua’nın değişime direnmemizin en yaygın nedenlerinden birine dikkatimizi çektiğini açıklar. Zaten yol ayaklar altına alınmıştır. Bizim de oradan geçmemizde bir sorun yoktur.

Genellikle görüş bizim ve başkalarının her zaman yaptığı yanlış bir şeyin bir süre sonra “normal” kabul edilmeye başlandığı ile ilgilidir. Kullanım yaygın hale geldiyse birçoğumuz o yolu izleyebileceğimizi zannederiz. İzlenecek doğru yol olmadığını bilsek de durup düşünüp anlasak da, çiğnendiğini gördüğümüzde, onu takip edebileceğimizi de varsaymaktan vazgeçmeyiz. Rabi Yeoşua ben Hananya gibi bir bilge de bu hataya düşmüştür. Ezilmiş yolu kestirme olarak izlemiş ve küçük kızın deyimi ile sanki “hırsız” konumuna ortak olmuştur.

Dersimizi alalım: Bu hikaye bizim için her zaman önemli bilgiler barındırır. Özellikle yılın bu zamanında kendimizi büyütüp nasıl geliştirebileceğimizi düşünmemiz gerektiğinde daha da anlamlı gelir.  Ezilmiş yol, herkesin izlediği yol ve bizim herkes gibi kestirme diye daldığımız yol, mutlaka doğru yol değildir. Kendimizi bu kadar acımasızca eleştirirken bir soru daha  sormamız gerekir. Hepimiz zaman zaman hataya düşemez miyiz? Bu sorunun cevabının “evet” olduğu konusunda tartışmak bile yersizdir. Yanlışlarımızın olabileceğini kabul ettikten sonra biraz daha hassas sorulara geçebiliriz:

Günümüz toplumunda yaygın olan garip dil “laşon nekiya – temiz lisan” kullanmak konusunda çok hassas olan Tora öğrenen biri için uygun mudur? Herkes böyle konuşuyor diye onlara benzemek mi gerekir? Herkes belli bir programı veya diziyi seyrediyor diye o dizi herkes tarafından kabul edilebilir mi olmalıdır? Gençlerimizin kullandığı dilin mimarı sayılan filtresiz internet erişimi bir özgürlük işareti midir yoksa çocuklarımızın eğitimini ve gelişimini olumsuz mu etkilemektedir? Bu soruların da cevapları bellidir. Kimse söylemek istemese bile bunlar hakkında mantıklı cevaplar hepimizin zihninde mevcuttur. Kabul etmeye pek yanaşmasak bile herkesin izlediği yol mutlaka doğru yolu işaret etmez. Hangi “ezilmiş yolun” meşru olduğunu ve hangilerinin yasal olmadığını bilmek çoğu zaman çok zordur. Ortak yaklaşımın doğru mu yanlış mı olduğunu her zaman söyleyemeyiz. Bu karışıklık, Adam ve Hava'nın Gan Eden'den sürüldüğü zamandan beri her zaman var olmuştur.

Tanrı, Adam ve Hava'yı yaratıp onları Gan Eden'e yerleştirdiğinde, mükemmel bir netliğe sahiptiler. Hangi yiyeceklerin iyi, hangilerinin kötü olduğu onlara kesin olarak söylenmişti. Yasak ağaç açıkça ve net bir şekilde tanımlanmıştı. Adam ve Hava'nın günahının sonuçlarından biri de bu netliğin kaybolmasıdır. Adam ve Hava, Gan Eden'den gönderildikten sonra, iyi ile kötü, doğru ile yanlış arasındaki çizginin bulanık olduğu, kafa karıştırıcı bir dünyaya itildiler. Biz hala bu dünyada, ikisi arasında net bir ayrım yapmakta çok zorlanırız.

Roş Aşana, Gan Eden'de var olan netliğin bir kısmının yeniden kazanılması için çaba göstermemiz gereken zamandır. Bu noktada geride bırakmış olsak da Praglı Maaral’ın Roş Aşana ile ilgili bir öğretisini paylaşmak gerekir.

Şofar: Şofar öncelikle Akedat Yitshak olayı ile bağlantılıdır. Benzer bir şekilde Şofar’ı Tora’nın verilişi sırasında da okuyoruz. Maşiah döneminin gelişini de Şofar haber verecektir. Buradaki öğretiyi ilginç kılan bu üç olayın birbiriyle ve Roş Aşana ile bağlantılı olmasıdır.  

Praglı Maaral, şofar sesinin tamamen netlik kazanmakla ilgili olduğunu açıklar. Avraam, doğruyu ve yanlışı net bir şekilde kavrayan, Tanrı’nın yollarını anlamaya çalışan ve buna yaklaşan ilk kişidir.  Bene Yisrael bu netliği Matan Tora zamanında, doğrudan Tanrı’nın sesini duyduklarında ve kendilerini “naase ve nişma” diyerek gönülden Tora’ya adadıklarında yaşamışlardır.  Bilgelerimiz, Bene Yisrael’in o anda Adam ve Hava'nın günahlarından önceki saflık düzeyine ulaştığını, ancak birkaç hafta sonra altın buzağı günahını işlediklerinde bu saflığı yitirdiklerini öğretirler. Maşiah’ın günlerinde ise bu mükemmel netliği yeniden kazanacağımıza inanırız. O zaman doğru ve yanlışı net ve açık bir şekilde görebileceğimiz bir resme sahip olma ayrıcalığını yaşayacağız.  

Maaaral, Roş Aşana'da Şofar çalmamızın nedeninin bu olduğunu öğretir. Roş Aşana’nın amacı, bizi bu bozulmamış netliğe bir adım daha yaklaştırmaktır. Teşuva süreci, Tanrı’nın dünyanın kralı olduğu kavramı, şofarın ürkütücü sesi üzerine düşünmek, hayatımızı ve yaptığımız şeyleri daha dürüst, daha nesnel ve daha saf görmemizi sağlamak içindir. Yıl boyunca bakış açımız, deneyimlerimiz, önyargılarımız ve çevremizdeki insanların ne yaptığına dair gözlemlerimizle lekelenir. Roş Aşana daha dürüst düşünme, yaşamımıza, verdiğimiz kararlara ve yaptığımız şeylere objektif bir bakış atma ve bunların gerçekten doğru ve doğru olup olmadığını sorma fırsatımızdır.  

İzlediğimiz yol zaten “ezilmiş” diyerek, uygun olduğunu düşünmeye şartlandırıldığımız şekilde yaşıyoruz. Roş Aşana'da kendimize, hayattaki rotamızın gerçekten doğru olup olmadığını çok dürüstçe sormamız gerekiyor. Herkesin izlediği aynı yolu izleyerek trendi takip etmekle yetinecek miyiz, yoksa farklı bir yol çizen, çağdaşlarının akımına direnen ve onun yolunu izleyen Avraam Avinu örneğinden mi öğreneceğiz?

Gelecek yıl, bu yıldan farklı görünmek istiyorsak, bu uygunsuz yolları belirlemek ve bunlardan kaçınmak, kabul edilen her şeyin kabul edilebilir olmadığını ve doğru olanı yapmamız gerektiğini anlamak için netliğe ve cesarete ihtiyacımız vardır. Bunun için de yol bellidir.

Rav İsak Alaluf