Nafi

Roş-Aşana'dan yaklaşık bir  hafta uzaklıktayız...

Tora'nın yolunda ilerleyerek beraha dolu bir yıla girebiliriz.

Yahudi düşünürleri insanın, yaşamında ve kişisel gelişiminde iki önemli etkeni incelemesi gerektiğinden söz ederler. İlki, iç dünyamızı irdelemek ve özümüzü görebilmek; ikincisiyse özümüzün ötesini ve yaşamı çözümlemektedir. Kutsal yazıtlarımızda, insanın iç dünyasındaki benliğini ararken, Tanrı'nın kıvılcımını hissedecek potansiyele sahip olduğundan söz edilir. Yani insan özündeki kutsiyetle, aynı anda Tanrı'yı da bulur. 

İkinci etkenle ilgili olarak Yeşayau Peygamber şöyle der: "Başınızı kaldırıp göklere bakın. Tüm bunları kim yarattı ?" Bu sözler bize, dünyanın tek bir yaratıcısı olduğunu ifade etmekle birlikte, insanın Yaratan'ına karşı sorumlulukları olduğunu ve kişisel gelişiminde özünden ötesini irdelemesi gerektiğini hatırlatır. Tanrı fikrinin olmadığı yerde evren terkedilmiş durumdadır. Bu da insanı amaçsız bırakır ve yalnızlığa sürükler.

Ne yazık ki, insanın kendi iç dünyasını derinlemesine incelemesini ve Tanrı'yı bulmasını engelleyen bazı sosyal kültürel faktörler vardır. Bunlardan bir tanesi, kalabalık şehirlerde modern hayat şartlarının ve teknolojik ilerlemelerin, ruhsal gelişimini olumsuz yönde etkilemesidir. Bir diğer önemli faktör, insanın kutsallık anlayışını kaybetmesiyle birlikte, yeni bir düşünce tarzının ortaya çıkmasıdır. Dini ve manevi öğretilerden uzak bir yaşam düşüncesi, yalnızca fiziksel öğelerin hakim olduğu, maddiyata dayalı bir yaşantıyı yeğlemek demektir. Bu tür bir yaşam, sağladığı rahatlık ve konfor nedeni ile yalnızca teknolojiyi, tıbbı ve bilimi değerli etkenler olarak görürken, manevi değerleri ve uygulamalarını reddeder. Bu inançla yetiştirilen bir çocuk, kendisine rahatlık ya da maddi açıdan hiçbir “yarar sağlamayacağını” düşündüğü dini ve manevi değerleri önemsemez. İnancını manevi değerlerle pekiştirmeyen bireyler Tanrı'nın kıvılcımını asla hissedemeyecekleri gibi, zamanla bunun zararını da görürler. Ne yazık ki bazen geç kalmış olmalarından dolayı, bu zarardan geriye dönmezler ve yaşamlarının geri kalanını mutsuzluk ve huzursuzluk içinde tamamlarlar. 

Zaman içinde bilgelik anlayışının değer kaybetmesi insanın ruhsal gelişimini olumsuz yönde etkilemeye başlamıştır. Bilgelik, yaşamın anlamını görebilmek ve insan olmanın yollarını aramak açısından çok önemli bir rol oynar. Teilim (111:10) kitabında belirtildiği gibi; Reşit hohma yirat Ad... - Bilgeliğin temeli, Tanrı korkusudur. Günümüz modern düşünce tarzında, Tanrısal bilgeliğin yerini teknoloji ve bilim almıştır. Artık bilgelik anlayışı başarı ve güçle tarif edildiğinden, hahamların ve düşünürlerin öğretileri demode olmuştur. Kişiliğin yitirilmesi, kutsallık kavramının değerinin azalması ve temel bilgeliğin öğretilerine gereken önemin verilmemesi sonucu, bizler bugün özümüzü görememekte ve yaşamın gizemini çözümleyememekteyiz. Bu sorunlardan herkes nasibini almakta, aile fertleri arasında huzursuzluk, eşler arkasında sevgisizlik ve saygısızlık, bireysel olarak mutsuzluk görülmektedir. Bizler bu sorunların çözümlerini Tora'mızda aramak ve manevi değerlerimize sadık bir toplum olmanın gururunu yaşamak yerine, farklı çözümler arayarak zaman kaybetmekteyiz.

İç dünyamızı irdelemek, özümüzü görebilmek ve yaşamı çözümlemek için Roş-Aşana tam anlamıyla bir ilaçtır. Eğer ondan gerektiği gibi yararlanılırsa, Roş-Aşana, bizleri doğru yolda yürümeye ve tüm gücümüzü harekete geçirmeye teşvik eder. Tişri ayının ilk ve ikinci günlerinde kutlanan Roş-Aşana geçen bir yıldaki yaşam biçimimiz hakkında hesap vermemiz için bize bir fırsat sağlar. 
Roş-Aşana yalnızca kişisel geçmişi yargılamanın değil, Tanrısal iradeye uygun bir yaşam sürdürmenin yani hür iradesiyle Tanrı'ya boyun eğmesinin başlangıç noktası sayılmaktadır. 

Bu düşüncelere paralel olarak Roş-Aşana günü çalınan Şofar'ın sesi her Yahudi'ye yeni bir ruh ve taptaze duygular kazandırır.

Sefer Ahinuh'ta (Öğretiler Kitabında ) Şofar'ın çalınmasının nedenini anlamak için insan doğasını anlamamız gerektiği belirtilir. Fiziksel bir varlık olan insan, ancak kendisini olağan ve gündelik işlerinden koparıp, ona heyecan ve ilham verecek bir araçla harekete geçer. Şofar aracılığıyla tüm yargılanacak olanlar uyanır. Bilindiği gibi Şofar'ın bir ucu geniş, diğer ucu dardır. Şofar'ın dar ucundan çalınmasının ve çalınırken geniş ucunun yukarı bakmasının derin bir anlamı vardır. 
Teilim'de şöyle der: Min ametsar karati ya aneni bemarhav ya -Seni darlıktan çağırdım Tanrım, bana genişlikten cevap ver (Teilim 118:5) Bir başka deyişle Şofar "darlığı" ve "genişliği " ile insan ve Tanrı arasındaki bağlantıyı sağlayan bir iletişim aracıdır. 

Şofar'ın dar ucu çağrımızı, geniş uç ise Tanrı'nın olumlu yanıtını simgeler. 
Şofar'dan üç farklı ses duyulur: Tekia, şevarim ve terua 

1.Tekia : (düz ve uzun ses) Kral'ın taç giyme töreninin sesi olup, Tanrı'nın kralımız olduğunu bize ve dünyaya ilan eder. 
2. Şevarim: (orta uzunlukta üç ses) Üç yakarışı, yani bağlanma, gelişme ve başarma arzusuyla dolu Yahudi kalbinin hıçkırıklarla ağlama sesini simgeler. 
3. Terua: (birbirini izleyen kısa ve güçlü on ses) Saat alarmını andıran bu sesler, uyuyan maneviyatımızı, ruhumuzun derinliklerinde gizli kalmış duygularımızı uyandırır.

Görüldüğü gibi Şofar'ın sesi ve şekli bizlere ilham verme ve özümüzü görebilme açısından çok etkilidir. Ama tabii özümüze dönmenin yolu, Roş-Aşana bayramında duyulan Şofar'ın sesinden alacağımız enerjiyi, yapacağımız vicdan hesaplaması (heşbon anefeş) ile birleştirmekten geçer.

Selihot duaları, Yamim Noraim Roş-Aşana bayramı ve Kipur'da ettiğimiz tüm dualar ve yaptığımız tüm ritüeller(Roş -Aşana sonrasındaki özel yiyecekler, okunan dualar, sinagogda çalınan Şofar, kuyu başındaki Taşlih duası, tutulan oruç, verdiğimiz tsedaka ve yapılan kaparalar) özümüze dönmemizi ve yeni yıla, yeni doğmuş bir bebek gibi saf girmemizi sağlar.

Dualarımızdan biri olan Amida'nın sonunda şu şatırı söyleriz : "Ağzımızdan çıkan sözler ve kalbimizdeki hisler Tanrı'nın huzurunda kabul edilsin."
Bu cümleyi söylememizin nedenine gelince... Dualarımızı oluşturan sözcükler toz halindeki kahveye benzer ama tek başına bir tat vermez. Tadını elde edebilmek için sıcak suya ihtiyaç vardır. Peki dualarımızın ve bayramlarımızın ihtiyacı olan sıcak su nedir? Yanıtı yürekten duyulan hislerdir. Işte bu hisler içimizi doldurdukça, bayramlarımızın enerjisi ve Şofar'ın sesi ruhumuzu ısıtacak ve bu sayede özümüzü görebilme ve yaşantımızı çözümleme fırsatını bulabileceğiz.

Bu enerjinin bütün yıl hepimize refakat etmesi ve Tizku Leşanim Rabot temennisi ve duası ile 

Rav Naftali Haleva