Bu Hafta İçin Saatler

5 TAMUZ

Gelecek Hafta İçin Saatler

Şabat

Başlangıç

Bitiş

5783

Şabat

Başlangıç

Bitiş

Yeruşalayim

19:08

20:31

-----

Yeruşalayim

19:09

20:31

Tel Aviv

19:29

20:33

24 HAZİRAN

Tel Aviv

19:29

20:33

İstanbul

20:25

21:07

2023

İstanbul

20:25

21:07

İzmir

20:18

21:08

İzmir

20:18

21:08

KORAH- קרח



Peraşa Özeti
[www.chabad.org]
(Bamidbar 16:1-18:32)

Korah, Midraş'a göre Moşe'nin eskiden beri karşıtı olan Datan ile Aviram'la birlikte, Moşe'nin liderliğine ve Aaron'un Koenlik sıfatına meydan okuyan bir isyan başlatır. İsyancıların arasında, halkın ileri gelenlerinden, Koenlik müessesesine layık olduklarını ispatlamak için kutsal Ketoret (tütsü) sunmaya kalkan 250 kişi de vardır. Sonuçta toprak açılıp asileri yutar ve bir ateş ketoret sunumlarını yakıp tüketir.

Bunu takip eden salgın hastalık, Aaron'un Ketoret işlemini gerçekleştirmesiyle sona erer. Aaron'un asası, mucizevi şekilde tomurcuklanır ve Tanrı'nın onu Koen Gadol olarak atayışının bir kanıtı olarak badem üretir. Tanrı, Koenler'e, her tahıl ürününden, şaraptan ve yağdan "Teruma" adlı bir bölümün, davar ve sığırın ilk doğanlarının ve diğer bazı armağanların verilmesini emreder.

Mİ-DRAŞ YİTSHAK
Rav İsak Alaluf

ÖZ SAYGI

Uygun davranışlar: Talmud bilgeleri sadece dini olarak değil etik anlamda da davranışlarımızın uygun olması konusunda bizleri bilgilendirirler. Sözgelimi halka açık bir yerde olmadık bir şekilde yemek yiyen, dışarıda elinde bir sandviç ile dolaşan birinin şahit olarak kullanılmasının uygun olmadığını Gemara bize öğretmektedir. Çünkü davranışları kaba, saygısız ve çirkindir.

Elbette aklımıza toplum içinde yemek yemenin neresinin kötü olduğu sorusu gelecektir. Güzel, saygılı davranışlar sergilemek hepimizin görevidir ama şahit bile olamayacak derecede uygunsuzluk nereden kaynaklanmaktadır?

Rav Chaim Shmuelevitz Korah’ın öyküsünü inceleyerek, TaNaH’ta yer alan bazı olumsuz hikayelere bakarak bu sorunun cevabını vermeye çalışır.

Psikolojik bir analiz: Korah’ın Moşe’ye karşı isyanının psikolojik analizini yapacak olursak insan doğası hakkında ürkütücü bazı gerçeklere ulaştığımızı görürüz. Korah zamanının en seçkin ilk on kişisi içinde sayılabilecek kadar özel biridir. Levi kabilesinin Kehat koluna mensuptur. Bu yüzden sadece Levi kabilesinin ayrıcalığına değil Mişkan’ın en kutsal objelerini taşıyan Kehat oğullarının özel statüsüne de sahiptir. Hatta bu ailenin Aron Aberit’i taşıma onuru verilen kişilerinden biridir. Bu küçük gurup Moşe, Aaron ve oğullarının ardından Bene Yisrael içinde en özel yere sahip olan gurup olarak zikredilebilir. Ancak ne yazık ki bu özel konum bile Korah’a yetmemiş ve isyana kalkışmıştır.

Korah Moşe ve Aaron’a karşı isyanı açıkladıktan sonra Moşe isyancılara ertesi sabah Ketoret sunusu için hazır olmalarını söyler. İki yüz elli seçkin insan ertesi sabah Ketoret sunusu için hazırdır. Moşe sunusunun kabul edileceği kişinin Kohen Gadol olmaya layık olduğunun bir kanıtı olacağı teklifine hepsi sıcak bakarlar. Bu aslında inanılmaz bir öyküdür. Hepsi Kohen Gadol olmaya layık olmadıkları ortaya çıktığında başlarına ne geleceğinden haberdardırlar. Aaron’un iki oğlu Nadav ve Aviu kendilerine emredilmeyen bir sunu getirmelerinden dolayı Kohen olmalarına rağmen Mişkan’ın açılış töreninde hayatlarını kaybederler. Bu olay iki yüz elli seçkin insanın hatırasındadır ve buna rağmen bu sunuyu getirmekten imtina etmezler. Ne yazık ki sadece Aaron’un bunu getirmeye yetkili olduğu ortaya çıkar ve iki yüz elli seçkin insan hayatını kaybeder.

Rabilerin açıkladığı gibi bu olay toplumun önde gelen seçkin insanlarının başına gelmiştir. Kesinlikle aptal insanlar olmadıklarını Tora “anşe şem – isim sahibi insanlar” ifadesine yer vererek belirtir. Bilge ve lider konumundaki insanların nasıl böyle davrandıkları sorusunun cevabı hepimiz için doğrudan ilgili olduğundan oldukça ürkütücü gelebilir.  

Onur ve saygıyı arzulamak: Rav Chaim Shmuelevitz'in açıkladığı gibi, bu duruma düşmelerinin sebebi onur ve saygıya yönelik doğal arzularıdır. Bu istek o kadar güçlüdür ki, insanları en aptalca ve hatta feci hatalara sürükleyebilir. Şöhret ve sürekli artan şöhret arzusu, mantıksız riskler almamıza ve saçma fedakarlıklar yapmamıza kadar, duyularımızı ve aklımızı kaybetmemize neden olabilir. Korah ve takipçilerinin başına gelen de tam olarak budur. Prestij elde etme istekleri onları çok aptalca davranışlara götürene kadar aptal olarak adlandırılmaları mümkün değildir.  

Rav Shmuelevitz, bunun aynı zamanda Bamidbar kitabının bir öncesi peraşasında gördüğümüz “öncülerin günahı”nın sebebinin de aynı nedenden kaynaklandığını hatırlatır. Büyük insanların şeref ve prestij arzusu onları çok karanlık ve tehlikeli yerlere götürdü.  

“Kavod” dediğimiz onur kavramının psikolojisi RaMHaL tarafından yazılan Mesilat Yeşarim kitabında detaylı bir şekilde analiz edilir. Mesilat Yeşarim bize birçok insanın, yasadışı ilişki arzusu, öfke ve tembellik gibi diğer günahkar içgüdülere karşı koyabilecek kapasitede olduğunu öğretir. Ancak saygı duyulmasına ilişkin istek yani “kavod” beklentisi çok az insanın dayanabileceği bir durum olarak karşımıza çıkar.

RaMHaL bu iddiasını çok basit bir gözlemle doğrular. İnsanların birçoğu basitçe döşenmiş bir evde kendilerine yetecek kadar yiyeceğe sahip bir durumda temel ihtiyaçlarına sahipken yaşamayı başarır. Ancak nedense insanoğlu temel ihtiyaçlarının dışında çok daha yüksek bir standartta yaşamak için büyük bir emek ve vakit harcar. Kendisini sıkıntıya sokar, baskılara maruz bırakır. Çünkü etrafındaki insanlar gibi yaşaması gerektiğine kendini inandırmıştır. Elbette herkes kendi toplumunun seviyesine ulaşmak ister ancak bazen bunun için gereğinden çok daha fazla çaba ve zaman harcamak gerekebilir. “Saygın” olabilmek için mutlaka yüksek standartlara sahip olmak gerekmez.

Düşünelim. Bir kişi belli bir para biriktirerek bir araba satın almak üzere galeriye gelir. İstediği arabanın değeri çok yüksektir ve bu parayı biriktirebilmiştir. Acaba kaçımız bu paraya sahipken daha farklı veya daha düşük bir modeli satın almaya razı gelebilir. Sanırız çoğumuzun cevabı hedeflediğimiz arabaya ne olursa olsun sahip olmak yönünde olacaktır. İşte “kavod” beklentisinin yaşamımıza yaptığı bundan ibarettir. Korak sahip olduklarının değerine bakmadan çok daha fazlasını isyan edebilecek duruma gelene kadar istedi. Bunun sonunda da hayatından vazgeçmek durumunda kaldı.

Öz saygı: Dışarıda yemekle ilgili olarak konumuza dönelim.  Rabi Wolbe “Ale Şor” adlı eserinde de şahitlik konusuna benzer şekilde yaklaşır. Yolda yürürken elindeki sandviçi kemiren bir kişi aslında alahik olarak bir yanlış yapmaz. Ancak kendine saygısı olmadığını ortaya koyar. Kişi saygın bir şekilde bir yerde oturup önünde tabakla yemek yemelidir. Kendimizi haysiyet ve incelikle taşımayı öğrenmemiz gerekir. Bu da ancak kendimize saygı duymakla mümkün olur. Onur ve saygı için arzularımızı nasıl kontrol altında tutacağımız önemlidir. Rabi Wolbe de buna özellikle vurgu yapar. Kendimize karşı onurlu ve saygılı davrandığımızda karşımızdakinin de böyle davranmak için çaba göstereceğini görebiliriz. Amaç başkalarının saygısını kazanmak için çabalamaktan ziyade kendi öz saygımızı kazanabilmektir.  

Bu, öz saygının yaşamda önemli derecede önemli olmasının bir nedenidir. Öz saygı sadece uygun şekilde hareket etmemizi ve uygunsuz davranışlardan kaçınmamızı sağlamaz. Aynı zamanda sonsuz “kavod” arayışından kaçınmamızın yolunu da gösterir. Kendimize saygı duyduğumuzda, başkalarından saygı görmek için çalışmamıza gerek kalmayacak. O zaman diğer insanların bize “kavod” verip vermediğine bakmadan sağlıklı, mutlu ve tatmin edici hayatlar yaşayabileceğiz.

DİVRE TORA
Rav Selim Eskinazi

Kandırma ve Kandırılma Sanatı

İstanbul'un Büyük Ravlarından aDayan aMetsuyan Ribi Yitshak Magriso, Ladino dilinde derlediği kitabında (Meam Loez Serisinin Bamidbar Cildinde) Korah'ın İsyanı'nı çok heyecanlı ve akıcı bir hikaye şeklinde dile getirmektedir.

Öncellikle Korah'ın Karısının, Korah'ı nasıl kışkırttığından, kocasının kalbine gerçek olmayan şeyleri gerçekmiş gibi, nasıl yerleştirdiğinden ve dolduruşa gelen Korah'ın nasıl bir robot gibi inandırıldığı yalanı, elinden geldiğince insanlara yaymaya çalıştığından bahsetmektedir.

Ve Korah, işte bu inanılması güç şeylerden sonra , (büyük ihtimalle kendisinin de inandığı) gerçekleşmesi ihtimali olmayan bombayı patlatmaktadır: 

Korah etrafında toplanan kalabalığa şöyle seslenmektedir:

Sizlere, bizim mahallede oturan iki kız çocuk annesi zavallı bir dulun hikayesini anlatmak istiyorum.

Sadece küçük bir tarladan başka bir şeyi olmayan bu dul kadın, kendisinin ve kızlarının geçimini bu tarladan sağlamaktaydı. 

Tarlasını sürmekteyken, Moşe yanına gelir ve der ki Akadoş Baruh U şöyle emretti: Tarlanda boğa ve eşeği beraber sürme! 

Tarlasına ekim yaparken Moşe der ki: Tarlanda Kilayim (Karışım) ekme!

Tarladan ürünü toplarken Moşe der ki: Fakirlere paylarını bırakmaya dikkat et! 

Topladığı ürünü depoya koyarken Moşe der ki: Koen'in, Levi'nin payını vermen gerekir. (Moşe Levi idi, Abisi Aaron Koen idi)

Bu zavallı dul kadın, Moşe'nin emrettiği her şeyi yerine getirmiştir.

Dul kadın yaşadıklarından sonra, bu tarlayı elimde tutmama değmez der, tarlayı satar ve geçimini sağlamak adına yünlerinden faydalanabilmek için iki tane kuzu alır. 

Koyunlar doğururken, Aaron gelir ve der ki ben Koen'im, Behor olan yani ilk doğanları bana ver, Akadoş Baruh U böyle emretti.

Kalbi kırık bir şekilde ilk doğanları Aaron'a verir. 

Koyunların yünlerini toplarken, Aaron gene gelir ve der ki ilk yünü bana vermen gerekir, Akadoş Baruh U böyle emretti. 

Dul kadın der ki ben nasıl bu duruma düştüm, şimdi bu kuzuları keseceğim, Aaron gene gelir ve der ki kolu, yanakları ve işkembeyi bana ver. 

Dul kadın artık kurtuluş ümidini kaybeder ve der ki "bütün malımı Herem yapıyorum", Aaron gelir ve der ki hepsini bana ver, Akadoş Baruh U böyle emretti. 

Aaron her şeyi alır ve dul kadına hiçbir şey bırakmaz.

Maalesef zavallı dul kadın ve kızları açlıktan vefat ederler. 

İşte bakın Moşe'nin kardeşleriyle beraber yaptıkları şeylere, her şey için Akadoş Baruh U emretti diyorlar, ama onlara inanmayın!

Bu hikayeden Laşon aRa'nın ne kadar büyük bir kuvveti olduğunu görmekteyiz. 

Dinleyen kişiler, Laşon aRa konuşan kişinin anlattıklarının yalan olduğunu bilmelerine rağmen, ondan çıkan sözler kalplerine işlemektedir.

Am Yisrael çöldeyken, nerde tarlayı sürmek, nerde tarlaya ekmek, dul kadın o tarlayı nerden buldu ki Aaron ondan Koen'lik payı istesin.

Dul kadın ve kızları nasıl açlıktan ölebilirler, çölde herkesin yemeği Man adlı yiyecekti. 

Külliyen yalan olduğu apaçık gözükse bile, Korah tamamen kalbinden uydurduğu tüm bu hikayeleri ve ideolojileri, Laşon aRa'nın kuvveti ile hem kendi kalbine hem de tüm dinleyenlerinin kalplerine yerleştirmeyi başarmıştır. 

Yetser aRa ve Yetser aTov arasındaki fark da budur. 

Yetser aRa'nın insanı kandırıp yalana çekme kuvveti yani yalanın arkasından sürükleme kuvveti vardır. 

Yetser aTov, insanın kendi gözleriyle gördüğü Emet'tir, yani Gerçeğin kendisidir. Yetser aTov, insanı çekmez, gerçeği gören insan, gerçeğin arkasından gider. 

Bu sebeple, Günlerin Sonunda, Yetser aRa'nın kuvveti iptal olunca, iyiyi seçmek bir test olmaktan çıkacak ve otomatik olarak herkes gerçeği seçecektir.

GÜNLÜK YAŞAMDAN
(Kaynak: www.hidabroot.org)
Rav İzak Peres

Bir adamın oğlunun Berit Mila’sı başka bir ülkede yapılmaktadır. Baba işi gereği Berit mila törenine yetişememiştirBabanın bulunduğu sinagogta “tahanunim – af dileme duaları” okunur mu?

Öncelikle berit mila olacak çocuğun babası yani “avi aben”, çocuğu tutan yani “sandak” ve berit mila yapan kişi yani “moel” bir sinagogtaysa o sinagogta Tahanunim okunmaz. Rav Ovadya Yosef Yabia Omer’e göre bu konuda tartışma vardır. Eşel Avraam adlı kaynağa göre ise baba nerede olursa olsun “tahanunim” okumaz. Çünkü “tahanunim” Tefila ana bölümleri içinde yer almaz.

AKLIMIZDAN GEÇENLER

Rav İsak Alaluf

Eski İsraillilerin bugün kullanılandan tamamen farklı bir İbranice alfabesiyle yazdıkları biliniyor. Önceki, Tora’nın verildiği İbranice'nin orijinal yazısı değil miydi? Eğer öyleyse, daha sonra nasıl değiştirilmiş olabilir? Bir yandan, bir Tora parşömeninin mükemmel şekilde, mükemmel biçimli harflerle yazılmasından o kadar endişe duyuyoruz. Ama öte yandan, mektupların hiçbir kutsallığı yokmuş gibi görünüyor! 

Sorumuzu Rabi David Rosenfeld yanıtlıyor.

Bu çok önemli bir konu. Eski İbranice'nin modern alfabeden tamamen farklı bir yazıyla yazıldığı konusunda oldukça haklısınız. Bu eski yazı, “Ktav Ivri” veya “Paleo-İbrani” alfabesi olarak bilinir.  Dönemin Fenike alfabesine benzer. Modern olan “Ktav Aşurit” olarak bilinir. Eski Aramice alfabeye çok benzer. Bu alfabe Yahudiler tarafından Birinci Tapınağın yıkılmasının ardından Babil'e sürüldükten kısa bir süre sonra benimsenir. İki alfabe aynı harflere sahiptir ve bazı benzerlikler taşır, ancak oldukça farklıdır.

Yazılı İbranice'ye ait eski arkeolojik buluntuların tümü eski yazıyla yazılmışken, MÖ 5. yüzyıldan itibaren  birçok  Yahudi’nin İran'dan dönmesiyle yeni yazı yaygınlaştı. O noktada bile  “Ktav İvri” kullanılmaya devam etti. “Ktav Ivri” yazıtlı madeni paralar, Bar Kokhba isyanına (MS 132-36) kadar görülebilmektedir.

Bütün bunlar, ortaya attığınız soruyu akla getiriyor. Bu, Tora’nın yazısının kendisinin değiştiği anlamına mı geliyor? İbranice'nin "uygun" ve orijinal yazısı “Ktav Ivri” ise, sonraki nesiller nasıl farklı bir yazı kullanabilir?

Talmud  Sanhedrin bölümünde bu konuyu ele alır ve bunun İlahi yaptırım yoluyla yapıldığını açıklar.  Ezra Kitabında, İsrail Yahudilerinin Pers kralı Artachshasta'ya (Artaxerxes) "değiştirilmiş yazı" ile - Aramice karakterlerle Aramice yazılmış - yazdıkları bir mektuba atıfta bulunur. Bilgeler bundan benzer şekilde Yahudilerin yazısının resmi olarak değiştiği olduğu sonucuna varırlar.

Aslında, Talmud'un işaret ettiği gibi, belki de bundan kısa bir süre önce, ünlü “duvardaki yazı” Belşazar'ın ölümünün kader gecesinde sarayında göründüğünde, kimsenin onu yorumlayamamasının nedeni bu olabilir. Mesaj, Yahudilerin bile anlayamadığı Asur İbranicesi ile yazılmıştır. Daniel onu İlahi ilhamla yorumlayabilir.  Bu, Tanrı'nın İbranice'nin artık farklı bir yazıyla yazılmasını resmen onayladığı noktadır.

HAFTANIN SÖZÜ

"Geçmişi unutmak kolay değil ve ben unutmak istemiyorum. Geçmiş bende yaşıyor. Ben geçmişte yaşamıyorum.” (Olga Horak)