Haftanın Peraşası BülteniTanrı, Sinay Dağı'nda Moşe'ye Şemita (toprağın çalıştırıldığı altı yılı takip eden yedinci "Şabat" yılı) kanunlarını verir...

Lütfen Peraşa Kağıtlarını Dua Sırasında Okumayınız

               Bu Hafta İçin Saatler              

  17 Mayıs

Gelecek Hafta İçin Saatler

Şabat

Başlangıç

Bitiş

2008

Şabat

Başlangıç

Bitiş

Yeruşalayim

6:55

8:11

-----

Yeruşalayim

7:00

8:16

Tel Aviv

7:10

8:13

12 İyar

Tel Aviv

7:15

8:19

İstanbul

8:03

8:43

5768

İstanbul

8:10

8:50

B E A R

 Hatırlatmalar:

ü Omer sayımı devam ediyor.

ü 19 Mayıs Pazartesi: Pesah Şeni

ü 23 Mayıs Cuma: Lag Laomer

 

Bu HP  .....'nin aziz ruhuna ithaf edilmiştir.

 

 

Peraşa Özeti (Vayikra 25:1-26:2)

[www.chabad.org]

 

Tanrı, Sinay Dağı'nda Moşe'ye Şemita (toprağın çalıştırıldığı altı yılı takip eden yedinci "Şabat" yılı) kanunlarını verir. Tüm toprak işleri yedi yılda bir durdurulmalı ve herkes, insan ve hayvan, toprağın ürününü serbestçe alabilmelidir. Yedi Şemita döngüsü tamamlandıktan sonra, Yovel adı verilen ellinci yıl gelir. Ellinci yılda toprak işleri durur, tüm köleler serbest bırakılır ve Erets-Yisrael'de satılmış olan mülkler, esas sahiplerine geri verilir. Bear peraşası, arazi satışı ile ilgili ilave kanunları ve sahtekârlık ve tefecilikle ilgili yasakları da içerir.

 

DEVAR TORA

["Legacy" / Rabi Naftali Reich - www.torah.org]

 

Sığınılacak Bir Yer

 

Bir Yahudi konum itibariyle ne kadar düşebilir? Köle olarak satılmasını gerektirecek kadar zor koşullar karşısında yenik düşse bile, bir Yahudi yine de asaletinin ve kimliğinin bir kısmını korur. En azından kendini, aynı inanç ve hayat tarzını paylaşan kardeşlerinden birinin evinde bulur. Ancak Erets-Yisrael'de Yahudi olmayan bir vatandaşın kölesi olmak, yabancı bir efendinin boyunduruğu altına girmek, olasılıkla bir Yahudi için düşünülebilecek en düşkün durumdur. Bu duruma düşmüş talihsiz bir Yahudi köle bu tür şartlar altında ailesine ve geleneklerine nasıl bağlı kalabilir? Tora, bu haftaki bölümün sonunda, bir Yahudi'nin iki emri özenle yerine getirmesini emreder - puta tapmayı reddetmek ve Şabat'ı korumak.

 

Tora neden özellikle bu iki emre önem vermektedir? Tora'nın puta tapma yasağını neden vurguladığını kolaylıkla anlayabiliriz, çünkü bu Yahudiliğin karşıtıdır. Ama tefilin takmak veya Tora öğrenmek gibi başka emirlere uymak yerine, Tora neden özellikle Şabat'ın üstünde durmuştur?

 

Şabat konusunda buna benzer bir vurguyu Midraş'ta da görürüz. Moşe Paro'nun sarayında büyüyen küçük bir oğlanken, Yahudi kardeşlerinin fiziksel acılarından ve ruhsal çöküntülerinden çok rahatsız oluyordu. Yahudiler'in Şabat'a uymalarına izin verilirse, Mısır esareti altında maneviyatı yüksek bir ulus olarak hayatta kalabileceklerini anlamıştı. Midraş, Moşe'nin Paro'ya, Yahudilerin kaybettikleri enerjiyi tekrar kazanmaları için onlara bir gün dinlenmelerine izin vererek, verimliliklerini arttırmayı önerdiğini anlatır. Paro bu öneriyi kabul etmiş ve verimlilik gerçekten de artmıştır. Ama aynı zamanda, Yahudiler toplanıp Şabat'ı kutlayabilmişlerdir, böylece manevi açıdan hayatta kalmayı başardılar. İşte bu noktada aynı soru bir kez daha karşımıza çıkmaktadır: Moşe köleliğe bir çare olarak, Şabat'ta ne tür özel güçler görmüştür?

 

18. yüzyılda bir Rus köyü olan Berdiçev'de yaşamış olan Rabi Levi Yitshak'la ilgili olarak oldukça güzel bir olay anlatılır. Pesah arifesidir ve Rabi Levi Yitshak öğrencilerini bir araya toplar. Onlara şöyle bir talimat verir: "Gidip Berdiçev'deki tüm Yahudi evlerini dolaşın ve bulabildiğiniz tüm Türk tütünlerini, tüm Avusturya ipeklerini ve tüm Hamets maddeleri bana getirin".

 

Öğrencileri "Ama Rabi" diye tepki gösterirler. "Hepimiz biliyoruz ki Rusya şu anda Türkler ve Avusturyalılar'la savaş halinde. Bahsettiğiniz maddelerin bulundurulması kesinlikle yasak! Düşman ülkelerden bunları getirenler çok ağır bir şekilde cezalandırılıyor!"

 

Fakat Rabi yine de ısrar eder ve öğrenciler köyde tütün, ipek ve Hamets aramaya koyulurlar. Akşama doğru Rabi Levi Yitshak'a dönerler ve elleri boş değildir. "Buyurun Sayın Rabi" derler. "İstediğiniz gibi; birçok tütün ve ipek bulduk. Ama itiraf etmeliyiz ki tek kırıntı bile Hamets bulamadık".

 

Rabi Levi Yitshak gözlerini göklere kaldırır ve konuşur: "Ey Ulu Tanrım! Rus Çarı ordusunu sınırlara ve kasabalara yaymış durumda. Bir milyon silahlı asker, düşman ürünlerine karşı çıkarılan yasağı delenleri tutuklamaya hazır bekliyor. Diğer yandan Sen Tanrım; Tora'da, Pesah için evlerimizi Hamets'ten arındırmamızı söyleyen sadece dokuz tanecik sözcük yazdın. Halkın Yisrael ne kadar değerli gör! Her şeye rağmen, Mitsvaların'ı titizlikle yerine getiriyorlar!"

 

Tanrı'nın sözü, tuğla ve sıva yığınlarından veya bir asker taburundan çok daha gerçek olan geçilmez bir duvardır. Ama yine de bu, ruhun görebildiği, ama gözün göremediği manevi bir duvardır. Tanrı, bize dinlenmeyi ve çeşitli dünyevî faaliyetlerden uzak durmayı emrettiği Şabat günü ile bir anlamda çevremizi kutsal sözlerinden oluşan manevî duvarlarla sarmıştır. Bu kutsal duvarların içine girdiğimiz zaman, daha yüksek bir âleme taşınırız. Burası, iç benliğimizle iletişim kurabilmek ve Evren'in zamansız gerçekleri üzerinde düşüncelere dalmak üzere Tanrı ile bir bağ kurabilmek için en uygun yerdir. Şabat'ın Yahudi ruhuna dokunan sihirli gücünün sırrı buradadır. Şabat uygulamasını hafta arası bir günde taklit etseydik bunun hiçbir etkisi olmazdı, çünkü onu farklı kılan, Tanrı'nın emridir.

 

Şabat Mısır'daki talihsiz köleler için bir sığınma yeriydi. Şabat'ı korumaları sayesinde, zorlu dünyevî ortamdan, daha üst bir âleme kaçabiliyorlar, burada, kimliklerini köle halindeyken bile yücelmiş birer Yahudi olarak güçlendiren Tanrısal atmosferin tadını çıkarabiliyorlardı.

 

Kendi hayatımızda, bizler de sıklıkla sonsuz dünyevî sıkıntıların ve faaliyetlerin kargaşası içinde sürüklenip dururuz. Hayat, kelimenin tam anlamı ile bizi esir eder. Ödenecek faturalar, yerine getirilecek yükümlülükler, uyumadan önce yol alınacak binlerce mil vardır. Ama Şabat günü, bütün bu sorunlardan uzaklaşma, Tanrısal sözler tarafından inşa edilen manevi bir saraya girme, kesintisiz maneviyat ve huzur dolu bir günün tadını çıkarma fırsatımız doğar. Bu, Tanrı'nın Yahudiler'e ayırdığı, hayatımızın her gününü kutsayan, zenginleştiren ve yücelten özel bir ödüldür.

 

İKİLEM

Bu kısımda bazı ikilemler ve sorular sunacağız. Bunları Şabat masasında ailece tartışma konusunun bir parçası yapabilirsiniz. Peraşa broşürünün sonunda bu soruya Yahudilik'in gözüyle verilebilecek bir cevabı bulabilirsiniz.

 

Bu Şabat evimizi, bir Bar Mitsva kutlaması vesilesiyle için sinagogumuza gelen bir aileye verirken, bizler de Şabat'ı başka bir cemaatteki çocuklarımızın evinde geçireceğiz. Acaba, Ahnasat Orehim (misafirperverlik) mitsvası dâhilinde misafir aile için yatakları da hazırlamak bizim sorumluluğumuz mudur, yoksa yataklarını kendileri yapmaları için onlara çarşaf ve yorgan bırakmak yeterli midir?

DEVAR TORA

[Rabi Eli Mansour - www.dailyhalacha.com]

 

Bear peraşası "Şabatlarım'ı gözetin ve Kutsal Mekânım'a hürmet edin. Ben Aşem'im" (Vayikra 26:2) sözleriyle sona ermektedir. "Mikdaş - Kutsal Mekân" ile kastedilen Bet-Amikdaş'tır, ama aynı zamanda, "Mikdaş Meat - Küçük Bet-Amikdaş" olarak bilinen sinagoglar da bu pasukta söylenen hürmet emrine dâhildir.

 

Bazı otoriteler, cümlenin iki parçası arasındaki ilişki hakkında açıklamada bulunurlar. Tora Şabat'ı gözetmemizi emretmektedir; ancak aynı zamanda Mikdaş'a - sinagoga - da hürmet etmemiz gerekir.

 

Tora'nın Şabat günü birçok sinagogda rastlanan uygunsuz bir alışkanlığa işaret ettiğini düşünebiliriz. Söz konusu alışkanlık, Tefila ve Sefer-Tora'nın okunuşu sırasında ve aralarda insanların sürekli konuşmasıdır. Ve Tora bize bu nedenle bir mesaj vermektedir: "Şabatlarım'ı gözetmelisiniz" - elbette Şabat'ın onuruna sinagoga gelmelisiniz; ama aynı zamanda "Kutsal Mekânım'a da hürmet etmelisiniz" - yani sinagogda konuşarak burasının kutsiyetini bozmayın.

 

Sinagog'da konuşmak, başlı başına bir kutsiyete saygısızlık örneği olmasının yanında, birçok kez yanımızda sinagoga getirdiğimiz çocuklarımız için de hiç hoş olmayan bir örnek teşkil eder. Duaya gelen bir kişi Tanrı'nın huzuruna çıkmıştır ve böyle bir ortamda sohbet eden bir kişi, karşısındaki Otorite'ye karşı saygısızca davranmış olur. Çocuklarımız bu havayı algıladıkları zaman, bu normal yaşamlarında da ifade bulabilir. Örneğin evde bize, okulda öğretmenlere karşı ve genel olarak otoriteye karşı çok da saygı göstermek gerekmediği izlenimi alabilirler.

 

Bir devlet başkanı veya bir şirketin genel müdürünün yanında olsanız nasıl bir terbiye içinde olacağınızı, ne tür bir saygı göstereceğinizi bir düşünün. Onların sözünü kesmemek veya böyle önemli bir kişiye karşı saygıda kusur etmemek için fısıldamayı bile düşünmeyiz. Benzer şekilde, Kralların Kralı, Kutsalların Kutsalı'nın önünde oturduğumuz zaman, konuşarak Kutsal mekân'a ve Tanrı'ya saygısızlık etmemek için olağanüstü dikkatli olmalıyız. Bu ne zaman ve nerede olursak olalım doğru olmasına rağmen, özellikle birçok insanın sinagoga geldiği Şabat günü ve sinagog ortamında çok daha kuvvetli bir şekilde geçerlidir. Son derece dikkatli olmamız gerekir.

 

Mişna'ya yazmış olduğu Tosafot Yom Tov adlı açıklama eseriyle tanınan Rabi Yom Tov Heller, 1600'lü yıllarda yaşanan büyük pogromları, sinagogda konuşma günahına bağlamıştır. İkisi arasında ne tip bir bağlantı olduğunu değerlendirebilecek durumda değiliz; ancak son derece üst düzey bir Tora otoritesi olan Rabi Yom Tov Heller Yahudiler için son derece korkunç olan bir dönemde yaşanan olayların, sinagogda konuşmak gibi, bizim gözümüzde hafif olabilecek bir ihlalden kaynaklanabileceğini söylemiştir! Anlaşılan bu sanıldığı kadar basit bir ihlal değildir.

 

Rabi Heller bununla da kalmamış, günümüzde birçok sinagogda söylenen ve dua sırasında konuşmaktan kaçınan herkesi, bu dünyada başarılı ve sağlıklı çocuklara sahip olmak ve Gelecek Dünya'da pay sahibi olmakla mübarek kılan özel bir "Mi Şeberah" duasını kaleme almıştır. Tosafot Yom Tov'un böyle bir berahasına hak kazanmak hiç de zor değildir. Sadece konuşmaktan kaçınmamız, çocuklarımızı iyi yönde etkileyecek, bize bolluk ve sağlık getirecektir.

 

MİTSVA / UYGULAMA / MAase

[Rabi Şemuel Holstein - www.komemiut.org]

 

Mitsva: Başkalarını kendimiz gibi sevmek, Tora'nın "yap" şeklindeki bir mitsvasıdır. Pasukta söylendiği gibi "Akranını kendin gibi sev" (Vayikra 19:18).

 

Uygulama: Bu mitsva, başkalarını sanki kendisiymiş gibi sevmek, onların bedenlerini ve mallarını sanki kendisine aitmiş gibi korumak gibi noktaları da kapsar. Kuzari kitabının yazarı Rabi Yeuda A-Levi'nin de belirttiği üzere Yisrael ulusu, farklı bedenlere bölünmüş tek bir ruh gibidir. Öyleyse akranlarımızla kendimiz, aslında aynı ruhun parçalarıyız demektir. Bu nedenle başkasını kendisi gibi sevme mitsvasını anlayamayan bir kişi, aklına bunu getirmelidir. Hahamlarımız bu konuya o kadar önem vermişlerdir ki "Bir başkasının utancından kendine şeref çıkaran kişinin Gelecek Dünya'da payı yoktur" demişlerdir. Bir başka deyişleri de "Kişi, bir başkasını topluluk içinde utandırmaktansa kendisini cayır cayır yanan bir fırına atması yeğdir" şeklindedir.

 

Bu mitsva, dargın insanlar veya eşler arasında barışı tesis etmeyi de içerir. Hahamlarımız, bir insanın eşine yönelik sevgisinin önemini kuvvetli bir şekilde vurgulamışlardır ve evliliğin taraflarından her biri, aradaki sevgi bağının sürekli artması ve kuvvetlenmesi için elinden gelen her türlü çabayı göstermekle yükümlüdür.

 

Maase: Kol Tora Yeşivası başkanı Rabi Şelomo Zalman Auerbach, her durumda her insana karşı duyarlılığıyla tanınırdı. Rabanit, yani Rabi Şelomo Zalman'ın eşi kutsal bir Şabat günü vefat etmişti. Şabat çıkışında Rabi Şelomo Zalman, hızla Yeruşalayim'deki Şaare Tsedek hastanesine gitti. Asansörde, aynı Şabat günü behor oğlu doğan bir Yeşiva öğrencisiyle karşılaştı. Taze baba, hocasını görünce doğan oğlunun müjdesini verdi ve Rav da âdeti olduğu üzere onu tüm kalbiyle tebrik etti, bebeğin ve annenin durumunu sordu. O sırada, sevgili eşinin kaybından dolayı ne fırtınalı bir ruh hali içinde olduğunu yüzüne yansıtmamayı başarmıştı.

 

O gece, elli yılı aşkın bir evlilik hayatının sonunda karısının cenazesinde konuşan Rabi Şelomo Zalman şöyle dedi: "Ölen kişiden af dilemek âdettir. Ama sen de biliyorsun ki, senden af dilememi gerektiren bir şey yok... Ama eğer aramızda geçen bir tatsızlık olmuşsa, işte, senin huzurunda af diliyorum..." Daha sonraları kendisine, nasıl olmuş da bu kadar yıl boyunca tartışmadıkları sorulduğunda Rabi Şelomo Zalman, şüphesiz görüş ayrılığına düştükleri birçok zaman olduğu, ama bunun daima karşılıklı saygı ve takdir çerçevesi içinde kaldığı cevabını vermiştir.

 

Daima yanında olan yardımcısı Rabi Yitshak Freiman, onun, hayatının son yılında bile, hasta bir aile yakınını ziyaret etmek için beş kat çıktığını anlatır. Apartman sakinleri kendi temposuyla beşinci kata çıkan yaşlı Rav'ı gördüklerinde, dinlenmesi için her kata birer iskemle çıkarmışlar, her oturuş ve kalkış daha çok efor sarf etmesine neden olduğu için kendisi aslında bu iskemlelerde dinlenmek yerine doğrudan beşinci kata çıkmayı tercih etmesine rağmen, kendisi için iskemle koyma zahmetine giren apartman sakinlerini kırmamak için her seferinde oturup "dinlenmeyi" ihmal etmemiştir.

 

Hayatının son Perşembe gecesinde, Rabi Şelomo Zalman, ağır durumda hastaneye kaldırıldı. Tevazuuyla, diğer hastalara göre daha özel muamele görmemek için, diğer hastalar gibi başkalarıyla ortak kalacağı bir oda istedi. Zamanı çok değerli olan ve hiçbir saniyeyi boşa harcamamak için son derece dikkatli davranan Rav, yanında çalar saat getirmişti. Yatmadan önce, sabahleyin duasını her zamanki gibi rahatça ve konsantrasyonla edebilmek için saatini 5:45'e ayarladı. Gece yarısı birden telaşla uyandı ve kendisine eşlik eden torununa "Aaron!" diye fısıldadı. "Saat nerede?" Ne olduğunu anlayamayan torunu "Ne oldu?" diye sordu. Rabi Şelomo Zalman cevap verdi: "Bu odada yalnız değilim; çalar saati iptal etmeliyim ki, diğer hastalar gürültüyle uyanmasınlar."

 

İKİLEME CEVAP

[Rabi Mendel Weinbach / gatewaysonline.com]

 

Hafetz Hayim'in Radin'deki evinde yatıya kalan bir misafiri, yaşlı ev sahibinin misafir odasına elinde çarşaflar ve yorganlarla koştuğunu görünce, kendi yatağını kendi yapmakta ısrar eder. Ama ünlü ev sahibi şöyle cevap verir: "Pekâlâ; eğer bunu kendiniz yapmanız gerektiğini hissediyorsanız, belki yarın sabah benim adıma talit ve tefilin de takarsınız, ne dersiniz?"

 

Misafir itiraz eder: "Ama Rabi, bu mitsvaları ben sizin adınıza yerine getiremem ki! Siz de çok iyi biliyorsunuz ki, bunu kendiniz yapmalısınız."

 

Gülümseyen ev sahibi cevap verir: "Öyle mi? Öyleyse Ahnasat Orehim mitsvası neden bundan farklı olsun? Bir misafirle ilgilenmek de, tıpkı talit ve tefilin gibi bana ait bir mitsvadır, misafire ait değil."

 

YAHUDİ EVİNİN TEMELLERİ

[Dini Uygulama Rehberi - Rabi Nisim Behar]

                                                                                        

Kiduş Kuralları

1.             Uzun zaman üstü açık kalmış olan şarapla Kiduş söylenmez.

2.             Kiduş için en iyi [Kaşer] şarabı seçmek gereklidir.

3.             Kaşer şarap yoksa [akşam] Kiduş [başka bir içecekle] söylenemez. Bu durumda Kiduş iki ekmekle söylenir. Şabat sabahı bira veya başka bir içkiyle Kiduş yapılabilir.

4.             Eğer şarap yoksa [akşamleyin] Kiduş, iki ekmekle şu şekilde yapılır: Eller Netila yaparak yıkanır ve şu beraha söylenir: "Baruh Ata AD... E-loenu Meleh Aolam, Aşer Kideşanu Bemitsvotav, Vetsivanu Al Netilat Yadayim - Bizleri emirleriyle kutsayan ve bizlere ellerimizi yıkamamızı emreden evrenin Kralı, Sen, Tanrımız; Mübareksin". Konuşmadan; arkasından Yom Aşişi; Laasot'a kadar söylenir. Ekmeğin üstünden örtüsü çıkarılır ve "Baruh Ata AD... E-loenu Meleh Aolam, Amotsi Lehem Min Aarets" berahası söylenir. Ekmek yenmeden Kiduş, Mekadeş AŞabat'la bitirilir ve ondan sonra kesilen ekmek parçası yenir.

5.             Üzüm suyu veya kaynatılmış kuru üzümden yapılmış şarapla Kiduş söylenebilir.

6.             Kiduş söyleyen bir kimse şarabı tatmadan önce bardağı devirir ve şarabı dökerse, başka bir dolu şarap bardağı getirilir. Tekrar Kiduş söylenmez, sadece Bore Peri Agefen berahası söylenir. Aynı zamanda Kiduş'tan sonra ve şarap tadılmadan önce Seuda ile ilgisi olmayan şeyler konuşulursa, bütün Kiduş değil, sadece Bore Peri Agefen berahası tekrarlanmalıdır.

                       

Haftanın Sözü

[Rabi Yoşiya - Mehilta]

 

İyi bir şey yapma fırsatı doğduğu zaman, onu ertelemeyin; hemen yapın.

 

Haftanın Peraşası'nı, t  e  b  e  r  r  u  d  a     b  u  l  u  n  a  r  a  k, ölmüşlerinin ruhuna veya hasta bir yakınının şifasına ithaf etmek isteyenlerin,

 ilgililer (050 - 538 41 30) ile temasa geçmeleri rica olunur.

Peraşa kağıtları Tora ile ilgili yazılar içerdiğinden çöpe atılmamalıdır.

Lütfen Geniza'ya getiriniz.