aile perasasiHayvanları da Tanrı yaratmıştır ve bu nedenle onlara iyi davranılmasını ister.

Bu haftanın Peraşası, hayvanlara nasıl davranmamız gerektiğini, onların duygularına bile dikkat etmemizi, hatta bir buzağıyı doğduktan sonra annesinin yanından ayırmamamız gerektiğini öğretir. Tora, Tanrı'nın yarattığı ister uçan isten yüzen ister yürüyen olsun, bütün canlılara karşı şefkatli olmayı öğretir.

HİKAYE

Hikayemizde, bir çocuk çiftlik hayatının tadına varır ve aynı zamanda şefkatle ilgili bir hayat dersi edinir.

SABAHIN ERKEN SAATİ

Uyamam için kolum dürtüldüğünde hava hala karanlıktı. "Günaydın Beni, uyanma zamanı!"
Uyanma zamanı mı? Bu kötü bir şaka mı yoksa bir kabus mu? Çocukları şehir dışına çıkartsanız da şehri çocuğun dışına çıkartamayacağınızı söylerler ve bu gerçekten de doğrudur. Sömestr tatilimi amcam ve kuzenlerimin çiftliğinde geçirme kararı aldığımda bunun iyi bir değişiklik olacağını, muhteşem manzara ve taze havayla kendime geleceğimi düşünmüştüm. Ama her gün daha gün doğmadan kalkacağımı hiç hesaba katmamıştım!
Şimdi, çiftlikteki bu ilk sabahımda, kuzenim Albi beni uyandırmaya çalışırken kendine saygı gösteren her şehir çocuğunun yapacağını yaptım: Yorganı başımın üstüne çekip onu duymamaya çalıştım.

Ama sanırım inatçılık bizim ailemizin genel bir özelliğiydi, çünkü o da pes etmeyerek beni dürtmeye devam etti. Oyun oynarcasına yorganımı çekti ve sabahın o saati için fazla neşeli bir sesle: "Haydi kuzen birazdan güneş doğacak. Hayvanlar bizi bekliyor" diyordu.

Evet bekliyor olabilirler - ama ben de uyuyorum. Yatağa sıkıca yapıştım ama benim sıska kollarım, her gün çiftlik işleriyle uğraşan kuzenimin kaslı kolları yanında çok çelimsiz kaldı.

Bu mücadeleyi kazanamayacağımı anlayınca, "Tamam Albi, sen kazandım" diye pes ettim. 
Yataktan kalktım, giyindim ve ikimiz beraber araziye çıktık. Etrafıma baktım ve derin bir nefes aldım. İtiraf etmeliyim ki gerçekten çok güzeldi. Güneşin batışını birçok kez seyretmiştim ama gündoğumu bambaşka bir deneyimdi.

İşlerimize başladık ve bir süre sonra Albi "Artık kahvaltı zamanı" dedi. 
Harika! Belki bilmiyorsunuz ama bir çiftlikte yapılacak o kadar çok iş var ki... Ve sabahın erken saatinde günlük taşıma, odun kırma işlerini bitirdikten sonra öyle bir acıkıyorsunuz ki! Eve yaklaşırken teyzemin yaptığı reçelli kurabiyelerin kokusunu duydum. Ağzım sulanmaya başlamıştı bile.

Tam eve yönelmişken kuzenim arkamdan seslendi. "Hey, nereye gittiğini zannediyorsun?" diye sordu.

"Yemek yiyeceğim. Kahvaltı zamanının geldiğini söylememiş midin?"

Kuzenim güldü. "Evet, ama ben hayvanların kahvaltı zamanının geldiğini söylemek istemiştim. Tavuk ve hindilere mısır vereceğiz ve ineklere saman getireceğiz. Böylece yemeklerini yiyebilirler."

Belki kuzenimi temiz hava çarpmıştı çünkü kafasının karıştığını zannettim. "Bir dakika. İşleri biraz tersinden yapmıyor muyuz? Burada bizler insan değil miyiz? İlk önce yemesi gerekenler biziz öyle değil mi? Karnım kurt gibi açıktı. Ayrıca biz sabahın erken saatinden beri çalışırken inekler uyuyordu. Eminim ineklerimizi bizim kahvaltımızı bitirmemiz için yarım saatçik daha bekleyebilir."

Son derece mantıklı bir şey söylediğimi düşünmüştüm ama kuzenim başını iki yana salladı. "Bu kesinlikle olmaz. Tora hayvanlara şefkatli davranmamız gerektiğini öğretir. Onları spor olsun diye avlamak yasaktır. Ayrıca çiftlik hayvanlarının, etrafta buldukları yiyecekleri yiyebilsinler diye ağzını kapamayız. Hatta birbiriyle geçinemeyen iki hayvanı beraber çalıştırmamız bile yasaktır."

Bu ilginçti. Ben de hayvanları sever ve onları incitmek istemezdim ama yine de bütün bunlarım kahvaltımla ne ilgisi vardı ki?
Albi yüzümdeki şaşkın ifadeyi fark edip devam etti. "Tora bize hayvanlara o kadar şefkat göstermemizi ister ki, yemek yemeden önce, ilk başta onları beslememiz gerektiğini de öğretir. Onlar biliyorsun ki bize bağımlıdır."

Vay! Gerçekten de hayvanlara karşı ne kadar da şefkatliydi. Hayvanları besledik. Belki sadece hayal kuruyorum ama onlara yemlerini verdiğimiz için gerçekten çok mutlu oldular. Ve biliyor musunuz? Bunun ardından benim kahvaltım bile o kadar lezzetli geldi ki. O sabah çiftlik hayatı ve Yahudi olmak hakkında çok şey öğrendim. Albi'ye gözlerimi birçok yönden açtığı için teşekkür ederim.

TARTIŞMA SORULARI

3-5 YAŞ

Soru: Beni, kendi kahvaltısını etmeden önce hayvanları beslemek hakkında ilk başta ne düşündü?

Cevap: İlk başta kahvaltı etmeyi ve hayvanların beklemesi gerektiğini düşündü.

Soru: En sonunda neler hisseti?

Cevap: Albi kendisine Tanrı'nın çiftlik hayvanlarını insanlara bağımlı yarattığı ve bizlerin de onlara şefkatli davranmamız ve bazı zamanlar onların ihtiyaçlarını kendimizinkilerin önüne koymamız gerektiğini açıkladıktan sonra iyi bir fikir olduğunu düşündü.

6-9 YA Ş

Soru: Hayvanlara iyi davranmak neden önemlidir?

Cevap: Tanrı, bize en iyi şekilde gelişmemiz ve manevi açıdan büyümemiz için rehber olarak Tora'yı vermiştir. Edinmemiz gereken en önemli özelliklerden biri düşünceli ve şefkatli olmaktır. İyi olmayı, Tanrı'nın bu dünyadaki iyiliklerini gözlemleyerek öğreniriz. Tanrı iyilik ve şefkatini her canlıya gösterir ve bizlerin de Kendisini örnek alarak aynı şekilde davranmamızı ister.

Soru: Hayvanlara şefkatli olmak demek onları hiç bir zaman yememek veya kullanmamak anlamına mı gelir?

Cevap: Bu dünyayı, hayvanlar da dahil olmak üzere, yiyecek, giyecek gibi kendi mantıklı ihtiyaçlarımız için kullanmamıza izin vardır. Ama ihtiyacımızdan fazlasını kullanmamalı ve insani olmalıyız. Daha derin bir anlamda, hayvanları uygun bir şekilde kullandığımızda aslında onların ruhları için de iyi bir şey yapmış oluruz.

10 YAŞ VE ÜSTÜ

Soru: Eğer bir insana iyi davranmak ya da hayvanlara iyi davranmak arasında bir seçim yapmamız gerekse, önceliğimiz ne olmalıdır?

Cevap: İnsanlar önceliğe sahiptir. Bütün canlılara karşı hassas olmalıyız - bütün hayatlar kutsaldır- ancak insanlara karşı özel bir yükümlülüğümüz vardır. Bir insanın özel bir ruhi yapısı ve yaradılışta özel bir görevi vardır. İnsan sadece konuşabilen bir hayvan değildir. Tora ve özellikle mistik öğretileri bunu detaylı biçimde açıklar. Ancak, bu hiçbir zaman hayvanlar aleminde kötü veya dikkatsiz olmamıza izin vermez. Aslında, Tora "insanlığımızın" eşsiz bir bölümünün bütün canlılara insancıl davranmaktan geçtiğini öğretir.

Soru: Hayvanlar aleminden öğreneceğimiz herhangi bir şey var mıdır?

Cevap: Çok şey vardır. Tanrı, birçok canlıya sayısıyız iyi özellikler vermiştir ve bu özellikleri onlardan öğrenmemizi ister. Örneğin, hahamlarımız sürekli iş yapan karıncalardan çalışkan olmayı, özel ihtiyaçlarını yalnız gideren kedilerden alçak gönüllülüğü öğrenmemizi tavsiye eder. Başka bir yerde, Tanrı'nın isteklerini yerine getirirken "kartal kadar hafif, aslan kadar güçlü, leopar kadar cesur ve geyik kadar hızlı olmamız" öğütlenir. Hayvanlar dünyası, aslında bütün dünya, Tanrı'nın erdemi ile doludur ve bunu öğrenmemiz gerekir.