aile perasasiGençken, yaşlılarla çok ortak özelliğimiz bulunmadığını ve onlardan öğrenecek çok da fazla bir şey olmadığını düşünürüz.

Ama bu haftanın Peraşasında, Tanrı bize yaşlılara dikkat etmemiz ve saygı duymamız gerektiğini öğretir. Onların çok büyük hayat deneyimleri vardır ve geçmişle ilişki kurmamızı sağlarlar.

HİKAYE

Hikayemizde yaşlılık hakkındaki düşüncelerini değiştiren bir çocuğu görürüz.

YAŞLI ve YENİ

Annemle babamın arabayı yüklediklerini gördüğümde kendimi hem biraz suçlu hem de rahatlamış hissettim. Öğleden sonra, yaşlılar evindeki büyükbabamı ziyarete gideceklerdi. Her zamanki gibi beni de götürmek istedilerse de, bu sefer gelmeyeceğimi söyledim. Annemle babam biraz üzülmüştü ve büyükbabamın da hayal kırıklığına uğrayacağını biliyordum ama bu seferlik gelemiyordum. Bunu itiraf etmekten nefret ediyorum ama, yaşlı insanlar bana çok, nasıl desem sıkıcı geliyordu. Ben yeni, heyecanlı ve dinamik şeyleri seviyordum. Ve kabul etmek gerekir ki, yaşlı insanlar böyle değildi. Ayrıca çok da eğlenceli planlarım vardı. Bilim müzesinde teknoloji fuarı düzenleniyordu ve arkadaşlarımla oraya gitmeyi planlamıştık. Ve bu, tam istediğim gibi, heyecanlı ve aktif bir şeydi. En son model bilgisayarları inceleme fırsatımız olacaktı ve hatta belki de bir robot bile görebilirdik.

Oraya ilk ben vardım ve arkadaşlarımın da gelmesini bekledim. Bir kaç dakika sonra, bir gariplik gördüm. Sanırım ünlü biri gelmişti, çünkü bir sürü çocuğun takip edip etrafında yürüdüğü yaşlı bir adam içeri girdi. Herkes adamla konuşabilmek için çırpınıyordu. Çocuklardan biri ona içecek getirdi, biri paltosunu çıkartmasına yardım etti, öteki oturabileceği bir sandalye getirdi, hatta oturmadan önce sandalyeyi temizledi bile!

"Hey, bu adam gerçekten de çok ünlü biri olmalı!" diye düşündüm. Belki meşhur bir oyuncu ya da milyarder bir spor takımı sahibiydi. Arkadaşlarım henüz gelmemişti, bu nedenle adama biraz daha yaklaşıp neler olduğunu anlamaya çalışmaya karar verdim.

Yaklaşınca, çocukların Tora Okulundan olduklarını gördüm. Birinin yanına gidip kulağına fısıldadım: "Bu adam kim?"

Sanırım beni iyi duymamıştı, çünkü bana garip garip bakıp "Üzgünüm, ne dediğinizi anlamadım" dedi.
Şöyle açıkladım: "Bu adama davranış biçiminizden onun çok önemli biri, belki de ünlü biri olduğunu anlıyorum. Kim olduğunu merak ettim."

Çocuk başını salladı ve onun sanki gülmemeye çalıştığını fark ettim. "Haklısın" dedi."O çok önemli biri, ama senin düşündüğün anlamda değil. O bizim büyük babamız ve neredeyse 90 yaşında."

Anlamamıştım sanırım yüz ifademden çocuk da tam olarak anlamadığımı fark etmişti, çünkü açıklamaya devam etti. "Okulumuzda yaşlılara saygı göstermenin ne kadar önemli bir şey oluğunu öğrendik."

"Neden?"

"İlk olarak uzun yaşayanlar çok şey görmüş ve
hayatlarında çok şey yapmışlardır. Hayat yolunda bir çok ders öğrenmiştir. Yaşlı birinin bizim yaşlarımızdayken neler yaptığını anlattığını ne zaman duysam, kendimi tarih dersinde zannederim. Ama bundan da fazlası Tanrı'nın dünyayı öyle bir biçimde yaratmış olduğunu öğrendik ki her nesil bir sonrakinden, daha büyük ve daha bilgiliymiş."

"Ama günümüzde onların sahip olmadığı bir çok yenilik var" dite itiraz ettim.

"Belki onlar günümüzdeki bu yüksek teknolojiye sahip değillerdi. "dedi fuarı işaret ederek, "ama bunlara ihtiyaçları yoktu ki- onların beyinleri zaten gayet teknolojikti. Yani, yaşlı biriyle tanışma fırsatımız olduğunda, ona saygı göstermeli ve elimizdeki fırsatı değerlendirip ondan öğrenebileceklerimizi öğrenmeliyiz. Anlatabildim mi?"

Bu arada yaşlı adam dinlenmişti. Yerinden kalkınca çocuk benden özür dileyip adamın yanına gitti. Çocuğun söylediklerini düşündüm. Olaya hiç bu şekilde bakmamıştım ve itiraf etmeliyim ki, söyledikleri bana mantıklı gelmişti. Belki de yaşlılar, çok daha fazla saygıyı hak ediyorlardı.

Fuarın içine doğru, hayranlarınca eşlik edilen "büyük
büyükbabayı" seyrettim ve kendi yalnız büyükbabamı düşündüm. Onu sıradan bir günde ziyaret edebilecek kadar bile önemli görmüyor muydum?

"Ceki, nerelerde saklanıyordun?" diye sordu beni gören arkadaşlarımdan biri. "Haydi, gelsene, harika şeyler var."
"Üzgünüm" dedim, "Bir işim çıktı ve annemle babamı, yola çıkmadan önce yakalamam gerekiyor. Onlarla gidip yeni olmayan ama kesinlikle müthiş olan birini göreceğim."

TARTIŞMA SORULARI

3-5 YAŞ

Soru: Ceki, ilk başta yaşlılar hakkında ne düşünüyordu?

Cevap: Oların çok ilginç olmadıklarını ve onlarla zaman geçirmek istemediğini düşünüyordu.

Soru: Müzedeki çocukla konuştuktan sonra neler hissetti?

Cevap: Yaşlı insanların da çok bilgili olduklarını ve bizim saygı ve özenimizi hakkettiklerini fark eti.

6-9 YAŞ

Soru: Yaşlılara saygı göstermek neden önemlidir?

Cevap: İlk olarak, bu yapılması doğru bir şeydir, çünkü bunu bize Tanrı söylemiştir. Ayrıca, yaşlılar bunu hak eder. Onlar uzun bir hayat yaşamış, bir çok zorluğun üstesinden gelmiş ve çok değerli hayat tecrübeleri edinmiştir. Onlar, geçmişle olan bağımız ve geleneklerimizin bekçileridir. Onların anlattıklarını dinleyerek hata yapmaktan kurtulabiliriz. Yaşlı insanlarla ilişki kurduğumuzda, kendimize, onlara yaptığımızdan çok daha büyük bir iyilik yapmış oluruz.

Soru: Sizce müzedeki çocuklar büyükbabalarına, neden Ceki'nin kendi büyükbabasına davrandığından daha farklı davranıyorlardı?

Cevap: Bunun cevabı olaylara olan bakış açısında yatar. Ceki, büyükbabasını zamanını harcayan ve arkadaşlarıyla beraber olmasını engelleyen bir yük gibi görüyordu. Müzedeki çocuklar ise yaşlı insanların, gençlerin sahip olmadığı deneyim ve bilgiye sahip olduklarını fark etmiş, kendi büyükbabalarının da saygıyı hak eden biri olduğunu anlamıştı.

10 YAŞ VE ÜSTÜ

Soru: Sizce zaman ilerledikçe dünya daha da mı ilkelleşiyor?

Cevap: Bu çeşitli durumlara bağlıdır. Maddi rahatlık, teknoloji gibi bazı yönlerden geçmiş nesillerden çok daha öndeyiz ancak manevi ve akli olarak, geçmiş nesillerin çok daha gerisindeyiz. Biri Tora'yı ve Tora hakkındaki yorumları çalıştığında ve yüzyıllar boyunca bu konudaki yazıları okuduğunda, düşüncelerin derinliği, maneviyatın hassaslığı ve ansiklopedik bilgiler karşısında şaşkına düşer. Her nesil, önceki nesillerin çok daha büyük olduğunu itiraf eder. Kişi bunu, geçmiş nesillerin yaşamını günümüzdekilerle karşılaştığında biraz olsun anlayabilir. Tora öğrencilerinde biri şöyle der: "geçmişteki her nesli, manevi büyüklerimize atılan bir adım olarak görürsek büyükbabanıza daha farlı bir gözle bakarsınız."

Soru: Ama onlar bizlerden çok daha akıllıysa, nasıl oluyorsa, günümüzde daha çok buluş oluyor?

Cevap: Eğer buluş yerine keşif derseniz, bu sorunun cevabını daha iyi anlarsınız. Fiziksel dünyanın bütün sırlarını Tanrı bilir, çünkü onarı Tanrı yapmıştır. O, planına uygun biçimde, insanların bu sırları ne zaman öğreneceğine karar verir. Bunun yanında, öğretilere göre alimlerimiz manevi yollarla bir çok şeyi başarırlardı ve günümüzün 'fiziksel' buluşlarına ihtiyaçları yoktu. Hayatlarından memnundular. Manevi açıdan o kadar doluydular ki, rahat olmak için herhangi bir şey icat etme ihtiyacı hissetmiyorlardı.