Bu Hafta İçin Saatler

26 TİŞRİ

Gelecek Hafta İçin Saatler

Şabat

Başlangıç

Bitiş

5782

Şabat

Başlangıç

Bitiş

Yeruşalayim

17:44

18:59

-----

Yeruşalayim

17:35

18:50

Tel Aviv

18:04

19:01

2 EKİM

Tel Aviv

17:55

18:52

İstanbul

18:32

19:10

2021

İstanbul

18:20

19:00

İzmir

18:33

19:21

İzmir

18:22

19:11

BEREŞİT- בראשית


6-7 EKİM 2021 ROŞ HODEŞ HEŞVAN

Peraşa Özeti
[www.chabad.org]
(Bereşit 1:1-6:8)

Tanrı evreni altı günde yaratır. İlk gün karanlık ve ışığı var eder. İkinci gün “üst sular” ile “alt suları” ayırarak gökleri oluşturur. Üçüncü gün karalar ve denizlerin sınırlarını belirler; yeryüzünden ağaçlar ve yeşilliklerin çıkmasını emreder. Dördüncü gün güneş, ay ve yıldızları yaratıp hareketlerini belirler ve onları dünya için birer zaman belirleyicisi ve aydınlatıcı olarak atar. Balıklar, kuşlar ve sürüngenler beşinci günde, hayvanlar ve en sonda insan, altıncı günde yaratılır. Tanrı yedinci günde yaratmayı durdurur ve bu günü bir dinlenme günü olarak kutsal ilan eder.

Tanrı insan bedenini yeryüzünün toprağından yoğurur ve burun deliklerinden içeriye bir yaşam ruhu üfler. Başta İnsan tek kişi olarak yaratılır. Fakat sonra “insanın tek başına olmasının iyi olmadığını” söyleyen Tanrı, insanın bir “tarafını” alır ve erkek ile kadın yaratılmış olur. Tanrı bu ikisini evlendirir.

Adam ve Hava, Eden bahçesine yerleştirilir ve “İyi-Ve-Kötüyü-Bilme Ağacı” nın meyvesinden yemeleri yasaklanır. Yılan, Hava’yı bu emri ihlal etmeye teşvik eder; Hava bu meyveden yer ve kocasına da yedirir. Günahları sebebiyle, insanoğlunun ölümlü olmasına karar verilir; kaynağı olan toprağa geri dönecektir. Ayrıca bir şeyi elde etmek için çok çaba göstermek durumunda kalacaktır. İnsan, Eden bahçesinden kovulur.

Hava iki oğul doğurur: Kayin ve Evel. Kayin, Evel ile tartışmaya girer ve sonunda onu öldürür. Tanrı onu sürekli göçebe yaşamaya mahkûm eder. Adam’ın üçüncü bir oğlu olur: Şet. Şet’in soyundan gelen, Adam’a göre onuncu nesildeki kişi Noah’tır. Kendi dönemindeki yozlaşmışlığa katılmayan Noah, Tanrı’nın gözünde beğeni kazanır.

Mİ-DRAŞ YİTSHAK
Rav İsak Alaluf
ÜÇ BİN ÜÇ YÜZ OTUZ DÖRT

Başlarken: Tora’nın ilk peraşası olan Bereşit içerdiği konu nedeniyle birçok Midraş için kaynak oluşturmuştur. Özellikle Yunan ve Roma işgali dönemlerinde, İspanya enkizisyonunda bilgeler ya o çağın ileri gelenleri ya da Yahudilikten dönmüş olan kişilerle yarıştırılırdı. Bu yarışmaların kazananı genellikle bilgeler olmasına rağmen çoğunlukla hakları teslim edilmez hatta sıkıntılarla karşı karşıya bırakılırdı. Gerçek olan şudur ki bilgeler nesilden nesile aktardıkları bilgilerle her zaman karanlıklara ışık olmuşlar cehaleti yok etmek için çabalamışlardır. Sonuç ne olursa olsun biz bilgelerimizin Tanrı’nın sözlerinin açıklamalarını bizlere ilettiklerinin bilincindeyiz ve onların sözlerini susuzlukla içmeye her zaman hazırız.

Bir tartışma: İşte oldukça garip görünen tartışmalardan birine bakalım: Zamanın bilim ve kültür merkezlerinden biri kabul edilen Atinalı iki öğrenci Rabi Yeoşua’ya iki parça beyaz peynir uzatırlar. Rabi’ye birbirine çok benzeyen bu iki beyaz peynir parçasının birinin beyaz diğerinin karakeçinin sütü ile yapıldığını söyleyen öğrenciler hangi peynirin hangi keçiden alınan sütle yapıldığını söylemesi için meydan okurlar.

Rabi Yeoşua cevap vermektense benzer bir karşılık verir. Birbirinin aynısı gibi görünen iki yumurta getirir ve birinin beyaz diğerinin kara bir tavuktan elde edildiğini söyleyerek hangisinin kimden elde edildiğini onlara sorar. Atinalılar cevap veremez ve tartışma burada biter.

Kuşkusuz, burada Midraş'ın iletmeye çalıştığı derin bir mesaj vardır. Gerçekten de birçok bilgenin görüşüne göre Yunan bilim insanlarının sorusu Yahudi toplumunun Tanrı'nın değerli milleti olarak özel statüsüne değinmek olarak açıklamışlardır. Bu değişim Yahudilerin Tora’ya ve kurallarına bağlı olmak yerine diğer toplumlar gibi popüler bir yaşam tarzı benimsedikleri zaman ortaya çıkmıştır. Yunan bilim insanları Rabi Yeoşua’ya diğer toplumlardan Yahudilerin farklı olmadığını göstermek için bu soruyu sordukları açıktır. Her iki toplum da birbirinin aşağı yukarı aynısıdır aralarındaki fark beyaz veya siyah keçinin sütünden elde edilen peynirler arasındaki fark kadardır. Yunanlılara göre her iki toplumun geçmişleri farklı olabilir ancak tolumlar arasında bir fark kalmamıştır. Peynirler arasında fark yoksa toplumlar arasında da fark yoktur.

Rabi Yeoşua’nın cevabı benzer görünen farklı bir analoji ile olur. Burada benzer görünen biri siyah diğeri beyaz tavuktan alınan yumurtalardır. Başlangıçta birbirinin aynısı gibi görünen bu yumurtaların nereden geldiği kabuk kırılıp da civciv ortaya çıkınca anlaşılır. Benzer bir şekilde Yahudi toplumu zaman zaman başka toplumlara benzemeyi bir gereklilik saymış ve onlara benzemek için kendi özlerini terk etmeye kadar gitmişlerdir. Ancak “kendi” kabuklarına geri döndüklerinde ve kabuk kırılma zamanı geldiğinde farklılık hemen kendini göstermiştir. Farklılık Avraam, Yitshak ve Yaakov’un çocukları olduğunu hatırlamak ve bu esaslara göre yaşamını özel bir şekilde idame ettirebilmektir. Şimdiki görünümümüze rağmen, inanıyoruz ki bir gün, gerçekte ne kadar özel statümüze layık olduğumuzu göstereceğiz.

El kitabı: Tora’nın ilk Raşi açıklamalarından birinde Tanrı’nın kâinatı neden yarattığı çok net bir şekilde anlatılır. Her şeyden önce Tora bu kâinatın yaratılırken kullanılan “el kitabı” gibidir. Her şey orada mevcuttur. Tanrı Avraam, Yitshak ve Yaakov’un çocuklarına Tora’yı anlamaları, sahiplenmeleri ve uygulamaları için çok özel bir statü vermiştir. Tora’yı okumak, anlamak ve uygulamak kâinatın yaratılışının amacını anlamaktır. Tora ile birlikte kol kola hareket etmek Tanrı’nın bizden ne beklediğini anlayabilmektir.

Genellikle bizi yermek için kendimizi Tanrı’nın “seçilmiş halkı” olarak değerlendirdiğimiz söylenir. Her şeyden önce “seçilmiş” olmaktan ziyade Bene Yisrael bu yolu “seçen” toplumdur. Seçen toplumun “özel” statüsü her şeyden önce ona farklı bir sorumluluk vermektedir. Bu sorumluluğu taşıyabilmek için buna layık bir yaşam tarzını benimsemek ve Tora’nın yolunu çok iyi algılamak gerekir. Bunu yapmanın en ideal yolu da Tora’yı öğrenmektir.

3334: Bu Şabat köklerimizin orijini, toplumun büyüklüğü ataların ve ata annelerin yaşamını öğrendiğimiz Bereşit kitabını 3334. kez okumaya başlıyoruz. Her seferinde farklı bir değer, farklı bir öğreti, farklı bir etik öğrenilmemiş olsa hiçbir toplum aynı kaynağı yaklaşık otuz üç buçuk asır boyunca tekrar etmez.

Bu Şabat bir kez daha ilkokulda Tora öğrenen çocuk ile Yeşiva’da bilgelere ders veren büyük Rabiler elbette kendilerine göre “Bereşit” demeye başlayacaklardır. Dünya var oldukça bu söz her yıl bir kez daha tekrarlanacak Yeşayau peygamberin bu haftanın Aftara’sında dile getirdiği Tora’yı büyütme ve güçlendirme hedefine bir adım daha yaklaşılacaktır.

Bu öğreti kainat var oldukça devam edecek ve bu eğitimin kazandırdığı kutsallık özellik olarak Tora öğrenen toplumların yolunu aydınlatmaya devam edecektir. Sonunda da yine Yeşayau peygamberin söylediği gibi Tanrı inancı okyanusları kaplayan sular gibi bütün evreni kaplayacak, toplumlar bir daha savaş sanatını öğrenmeyeceklerdir. Teilim barış ile Tora arasındaki bağı 29 numaralı mizmorun son cümlesinde vermektedir.

Tanrı halkına cesaret (olarak Tora) vermiştir. Tanrı halkını barışta kutsayacaktır.

DİVRE TORA
Rav İzak Peres

GÜNEŞ, AY, YILDIZLAR VE TEVAZUNUN KARŞILIĞI

Midraşta, başta güneş ve ayın aynı büyüklükte yaratılacağından bahseder. Fakat ay, bu durumun hiç adil ve mantıklı olmadığından şikayet ederek Tanrı’ya şöyle söylemiştir: ‘İki kralın aynı anda tek ülkeyi yönetmeleri ve bir tacı paylaşmaları mümkün olabilir mi?’

‘Yani sen bana senin ve güneşin aynı büyüklükte olamayacağınızı mı söylemek istiyorsun?’ dedi Tanrı. ‘ İyi o zaman, madem birinizin diğerine itaat etmesi gerekiyor, o zaman boy ve güçte azalacak olan sensin. Günes, yaratıldığı zamanki kadar büyük bir güçle parlamaya devam edecek ve gün boyunca ısı ve ışık kaynağı olacaktır. Öte yandan sen de sadece geceleri az bir ışıkla dünyayı aydınlatacaksın.’ Dedi.

Ay, bunu duyduğuna çok üzüldü ve bu değişikliğin kendisinin göstermiş olduğu acele ve kibirli tutumundan kaynaklandığını bildiği için çok pişman oldu.

Fakat Tanrı sonsuz merhameti ve anlayışıyla Ay’ı rahatlatarak şöyle söyledi:’ Uygunsuz davranışından ötürü pişman olduğun için, kararımı biraz hafifleteceğim. Etrafında sana ışık tutacak sayısız yıldız vereceğim. Bu yıldızlar parlaklıklarıyla senin ışığına ışık katacaklar. Yalnız olmayacaksın. Yine de kendini daha üstün kılmaya çalıştığın için, senin ışığın sönük kalacak.’

Kaçımı farkında olmadan hayatımızı ‘Kavod’ ( onur) peşinde koşarak harcamaktayız? Ne sıklıkta en üstte, herkesten daha iyi olmak istiyoruz? Fakat farkında olmadığımız bir şey var ki, üstün olmak için harcadığımız bu çaba, genellikle bir hayal kırıklığı ile sonuçlanır. Tıpkı bahsi geçen ‘Ay’ gibi. Başkasının pahasına, kendi yükselişimizi sağlamaya çalışmak yerine, elimizdekilerle yetinmemiz gerekir. O zaman başkalarıyla çok daha iyi ilişkiler kurabilir, çok daha az üzülürüz.

Aslında, Tanrı da mütevazi tutumu ile bizi yönlendirmektedir. Tanrı ‘İnsanı yaratalım.’ dediğinde tüm her şeyi yaratan kendisiyken  ‘biz’ diyerek kimi kastetmektedir? Raşi bu durumu şöyle açıklamaktadır: Tanrı, burada meleklerle konuşmaktadır. Aslında yaratılış esnasında yardıma ihtiyacı olduğu için değil, Tanrı’nın bile başlarının fikrine danışacak tevazuyu gösterdiğini insanlığa göstermek için meleklerle konuşmuştur. Eğer Tanrı, yüce varlık, mütevazi olabiliyorsa, biz de olabiliriz.

GÜNLÜK YAŞAMDAN
(Kaynak: www.hidabroot.org)
Rav İzak Peres

Çalıntı Suka geçerli değildir.  Halka açık bir yerde inşa edilen Suka arazi çalınması mümkün olmadığı için pasul değildir ama iyi de değildir. Bu yüzden topluma ait yerlerde izin almadan Suka inşa etmek sakıncalıdır. İsrael topraklarında İngiliz mandası ve Osmanlı egemenliği zamanında kaldırımda Suka yapılmaya izin verilmiştir. Ancak yayaların kaldırımdan inmeden yollarına devam edilmesi şartı konulmuştur.  

LEHU NERANENA L’AD…
Rav İsak Alaluf

Bu bölümde sizlere eski, ama köklü bir gelenekten söz etmeye çalışacağız. Dini şiirsel metinlerin bestelenerek musiki nağmelerine dönüştüğü eşsiz lezzetlerin duyumsandığı Maftirim manzumelerinden, makamlarından, bestekâr veya manzumenin yazarlarından bahsedeceğiz. Uzun yıllar Edirne, İstanbul ve İzmir’de basılan kitaplardan, bu yolda üstat olmuş kişilere, geleneksel formlardan daha çağdaş anlayışlara değinmeye çalışacağız. Kültürümüzün en önemli parçalarından biri olan Maftirim geleneğini öğrenmeye ve öğrendiklerimizi paylaşmaya gayret edeceğiz. Her sene şehrimizde Bereşit peraşasında Segah makamında parçalar ile açılış yapan ve Pesah öncesinde yine Segah bir beste olan “Yona Yekuşa” ile bu serüveni tamamlayan öğretmenlerimizden söz edeceğiz. 

Bölümün ismini de “gelin Tanrı’ya şarkı söyleyelim” şeklinde düşündük. Şarkılarımızla şiirlerimizle kalplerimizi açarak Tanrı’ya ulaşmanın yollarını birlikte aramaya çalışacağız. Bu bölüm ile “Yahudi Bestekarlar” adı altında vereceğimiz bölümü bu sene “Haftanın Peraşası” broşüründe dönüşümlü olarak okuyabileceksiniz.

MİTSVALARI TANIYALIM
Rav İsak Alaluf
Kalpte nefret duygusuna yer vermemek

 

“Kalbinde kardeşinden nefret etmeyeceksin” pasuğu gereği kimseden nefret etmeme mitsvası Vayikra 19/17’de yer alan yukarıda sözünü ettiğimiz cümlede verilmektedir. Kalp sözcüğünün geçmesinin nedenini bilgeler Gemara’da kalbin nefretin yeşerdiği yerlerin başında geldiğini söyleyerek açıklarlar. Kalpteki nefret insanlar arasında kavga ve çekişmenin devamlı olmasına neden olur. İnsanlar arasındaki bütün sıkıntıların sebebi bu nefrettir. Bu yüzden bu konuda mitsva bizleri bu nefreti kalbimizden söküp atmaya davet eder.

HAFTANIN SÖZÜ

Gerçeği nereden gelirse gelsin kabul edin.(Bilge kişi)