Haftanın Peraşası BülteniMoşe, bulunulan vaatlerin (Neder) geçersiz kılınması ile ilgili emirleri Yisrael kabilelerinin liderlerine iletir...

Bu Hafta İçin Saatler

2 AV

Gelecek Hafta İçin Saatler

Şabat

Başlangıç

Bitiş

5779

Şabat

Başlangıç

Bitiş

Yeruşalayim

19:00

20:13

-----

Yeruşalayim

18:53

20:06

Tel Aviv

19:16

20:16

3 AĞUSTOS

Tel Aviv

19:10

20:09

İstanbul

20:05

20:46

2019

İstanbul

19:56

20:37

İzmir

19:59

20:48

İzmir

19:51

20:40

MATOT-מטות

MASE-מסעי



Peraşa Özetİ
[www.chabad.org]
(Bamidbar 25:10-29:40)

 


Yıl 2448'dir ve çöldeki 40 sene bitmek üzeredir. Miryam ve Aaron ölmüşlerdir ve Yeoşua halef olarak atanmıştır. Bamidbar kitabının bu son iki peraşasında, Tanrı olayları toparlamaya başlar. Kişisel yemin kuralları detaylandırılır ve Moşe'ye Midyan'dan öç alma talimatı verilir. Bu savaşta hem Balak hem de Bilam öldürülürler.

Savaştan sonra, Moşe askerlerini pratik Tuma kanunları konusunda eğitir ve ganimetin askerler, toplum ve Mişkan arasında pay edilmesi ile ilgilenir. Peraşa, kaplarımızı Kaşer haline getirme kurallarını da öğretmektedir. Tora'ya göre Yahudi olmayan biri tarafından yapılmış ya da Yahudi olmayan birinden satın alınmış kaplar kullanımdan önce Mikve'ye daldırılmalıdır. Savaşta tek bir askerin bile kaybedilmemiş olmasına şükretmek için, komutanlar elde ettikleri altının kendilerine düşen paylarını Mişkan'a bağışlarlar. Hibe edilen altın, toplam 380kg ağırlığındadır (Rabi Arye Kaplan).

Reuven ve Gad kabileleriyle Menaşe kabilesinin yarısı Moşe'ye yaklaşırlar ve Sihon ve Og'la yapılan savaşlarda ele geçirilen Yarden Nehri'nin doğu kıyısındaki toprakların kendilerine verilmesini isterler. Moşe önce bu isteğe şüpheyle yaklaşır. Ancak daha sonra bu 2,5 kabile ve Moşe, aralarında bir anlaşmaya varırlar: Bu kabileler Erets-Yisrael'i alma mücadelesinde diğer kabilelerle omuz omuza savaşacaklar; sonra bu bölgeyi elde edebileceklerdir.
Moşe Bene-Yisrael'i, ülkeyi bütün olumsuz etkilerden arındırma konusunda eğitir ve ülkenin sınırlarını açıklar.

Ülkenin bölüşümünü gözden geçirmek için yeni liderler tayin edilir ve altı sığınak şehir dahil olmak üzere, toplam 48 Levi şehri belirlenir.
Kazara işlenen cinayetlerle ilgili kanunlar detaylandırılır ve erkek evlat bırakmadan vefat eden bir kişinin kızlarının, sadece kendi kabilesi içinde evlenebileceği kuralı koyulmuştur. Fakat bu kural sadece Erets-Yisrael'e giren nesil için geçerlidir.

ZAHOR ET YOM AŞABAT – ŞABAT GÜNÜNÜ HATIRLA

 

Yahudi olarak Şabat günü melaha yapmamız yasaktır. Bu tip bir işi Yahudi olmayan birinden istemek de yasaktır. Yahudi olmayan birine Şabat günü bir şey alması için Cuma gününden para verilmemelidir. Yahudi olmayan bir usta kendi hesabına çalışıyorsa onun bu işi Şabat günü yapma olasılığına karşın, hafta içinden kendisine iş verilebilir.

HAFTANIN SÖZÜ

 


“Bilge çocuk babasını sevindirir.” (Mişle 10/1)

Mİ-DRAŞ YİTSHAK
Rav İsak Alaluf
MOŞE’NİN NEŞAMASI VE ÖFKE

 


Bu hafta iki peraşa okuyoruz. Matot ve Mase. Böylelikle Bamidbar kitabını da tamamlamış oluyoruz.  Açıklamalarımız Matot peraşası ile ilgilidir.

“Vaydaber Moşe el raşe amatot livne Yisrael lemor. Ze adavar aşer tsiva Ad…”

Moşe İsrael oğullarının kabile başkanlarına bu Tanrı’nın emridir şeklinde söyledi. (Bamidbar 30/2)

Tora’da “lemor” sözcüğünün geçtiği yerler, kişi duyduğunu başkalarına nakletmek üzere bir emir almıştır şeklinde açıklanır. Ancak Or Ahayim adlı kaynağa göre burada bu sözcüğün yeri yok gibidir. Bene Yisrael kime ne söyleyecektir? Raşi diğer peygamberlerin “bu Tanrı’nın sözüdür” şeklindeki sözlerini Tanrı’dan vizyon aldıklarının ve bunu aktardıklarının bir ifadesi olarak açıklar. “Bu Tanrı’nın sözüdür.” Tanrı bunu Miryam’a da ifade ettiği gibi diğer peygamberler vizyonlarını ya trans halinde ya da rüyada alabilirler. Ancak bu durum Moşe için geçerli değildir. Tanrı Moşe ile “pe el pe – birebir” konuştuğunu ifade etmektedir. Moşe Tanrı’nın sözlerini insanlara azami bir netlikle aktarabilmek yeteneğine sahip kılınmıştır.

Her ne kadar Tora Moşe gibi bir peygamberin bir daha gelmeyeceğini söylemişse de (Devarim 34/10) Zohar’ın verdiği bilgi ışığında Moşe’nin neşaması nesiller boyunca Bene Yisrael’in içine yayılmıştır. Moşe kendini Bene Yisrael’e bir miras gibi bırakmış ve her birimizin içinde onun neşamasından bir parça yer almıştır.

Böylelikle her Yahudi Tanrı’nın sözlerini net bir şekilde anlamak ve aktarmak yeteneğine sahiptir. Her ne kadar Moşe’nin seviyesi ulaşılmaz ise de içimizde onun anlama yeteneğinden bir parça bulunmaktadır. Bu da Moşe’nin Bamidbar 11/29’da söylediği gibi Bene Yisrael’in her ferdinin peygamberlik seviyesine ulaşmasını istediğinin bir kanıtı gibidir. O her Yahudi’nin Tanrı’nın sözlerini “bu Tanrı’nın sözleridir” şeklinde aktarabileceğine ve anlayabileceğine inanmış ve bu inancını da o cümle ile ifade edebilmiştir. İşte “lemor” sözcüğünün buradaki kullanımını Dr. Twerski bu şekilde açıklamaktadır. Değil midir ki hepimiz Moşe’nin neşamasından bir parçaya sahibiz o halde Moşe de bizlere “bu Tanrı’nın sözüdür” diyebileceğimiz bir seviyeye ulaşabileceğimizi anlatmaktadır.

Moşe’nin bu arzusu aslında gerçekleşmiştir. Tora’nın anlayamadığımız ifadelerini bizlere “bu Tanrı’nın sözüdür” dercesine anlatan, karanlık kalmış söylemleri açıklayan dev Tora açıklayıcıları tarih boyunca bizlere Tora’yı anlamamız için yardımcı olmuşlardır. Bu Tanrı’nın isteği ve izni ile sahip oldukları büyük Tora bilgisi ile mümkün olabilmiştir. Rav Hayim Palaçi’nin hayatını anlatan kitapta büyük bilgelerin sıklıkla ona göründükleri ve Tora’nın sırlarını anlattıkları kaydedilmektedir. Ben İş Hay gibi büyük bilgeler rüyalarında tsadiklerden birçok şeyler öğrenmişlerdir. Ari Zal Eliyau Anavi ile “hevruta” yapabilmiş ve birçok noktayı anlamamızı sağlamıştır.

Bu yetenek sadece büyük Tora yorumcularına ait değildir. Yukarıda belirttiğimiz gibi hepimiz Moşe Rabenu’nun neşamasından bir parçaya sahip isek, Tora öğrenimi ve uygulaması ile bu seviyeye hepimiz ulaşabiliriz. Böylelikle Moşe’nin Tanrı’dan istediği “bütün Bene Yisrael’in peygamberlik seviyesine ulaşması” mümkün olabilecektir.  

Hepimizde olması gereken özelliklerden söz ederken Moşe’nin öfke konusundaki yanlışına da yakından bakmaya çalışalım:

“Vayomer Elazar Akohen….. Zot Hukat atora – Elazar Hakohen şöyle dedi: Bu Tora’nın hokudur.”

Peraşamızda savaştan dönen generallerin gereğini yapmadıklarını gören Moşe’nin onlara olan kızgınlığını okuyoruz. Hemen ardından da ele geçirilen ganimetin Kaşer yapılabilmesi için Elazar Akohen’in verdiği talimatlar göze çarpmaktadır. Burada sorulabilecek soru neden bu alahanın Elazar tarafından verildiğidir. Talmud Pesahim 66/B’de bunun cevabı şöyle verilmektedir: Bir insan öfkelendiği zaman eğer bilge ise bilgeliğini, peygamber ise peygamberliğini unutur. Nitekim Moşe Rabenu da aynı akibete uğramış ve bu alahayı unutmuştur. Alaha Elazar Akohen tarafından bildirilmiştir.

Moşe Tanrı’nın kendine söylediğini unuttuğundan konuşamamış ve bu alahayı iletememiştir. Bir anlık öfke onun hem bilgeliğini hem de peygamberlik gücünü mü etkilemiştir?

Moşe’nin peygamberlik gücünün ve bilgeliğinin sekteye uğraması kesinlikle bir ceza değildir. Moşe’nin öfkesi İsraeloğulları’nı yanlış davranışlardan ve kötü sonuçlardan korumayı aynı zamanda Tanrı’nın varlığını yüceltmeye yöneliktir. Moşe’nin başına gelen kaybın nedeni öfkenin bir insana yönelik verdiği toksik etkiden kaynaklanmaktadır. Bir insan elini ateşe sokarsa karşılık olarak eli yanar. Bu bir ceza değil doğal bir sonuçtur. Aynı şekilde insan da öfke ile bilgeliğini geçici olarak yitirdiğinde bu da doğal bir sonuç olarak karşımıza çıkmaktadır.

DİVRE TORA
Rav Naftali Haleva

 

Matot Peraşası, Tanrı’ya gönüllü olarak hizmet etmeye yemin etmiş bir kişiye ait kuralları açıklar.

“Söz verip yapmamaktansa hiç söz vermemek daha iyidir.”

Bu ifadeden bu tür yeminlerin tercih edilmediği anlaşılmaktadır. Özellikle, Tora’nın kanunlarını yerine getirmekte ihmalci olan bir kişi büyük günah işlemiş sayılır. Bu nedenle insanlar sadece yerine getireceklerinden emin oldukları sözleri vermelidir. Eğer söz verilmiş ise de onu yerine getirmek için elden gelen her şey yapılmalıdır. Eğer birini yardım edeceğimize dair söz vermişsek onu mutlaka yerine getirmeliyiz. Aksi taktirde o insan hayal kırıklığına uğrar. Bir gün bizim de benzer bir duruma düşebileceğimiz akılda tutulmalıdır.

Rabi Leib Cheifitz’in ölümünden yedi yıl sonra, büyük bir topluluk onu anmak üzere toplanır ve Limud’u yapılır. Hazanın ‘El Male Rahamim…’ duasını okumaya başladığı sırada Rabi Yeoşua Leib Diskin sinagogun hayır derneğine bir miktar para bağışlar ve bu paranın hazanın duayı okumasının sonrasında, orada bulunan ihtiyaç sahibi kişilere verilmesini ister.

Rabi Yeoşua Leib Diskin, sinagogta kendisinin para bağışladığını duyan ihtiyaç sahibi kişilerin, birebir beklenti içine gireceğini düşünmüş ve para bağışladığını açıklamasının akabinde parayı, onlara dağıtmaları için yetkililere vermiştir.

Bir adam Tanrı’ya bir adakta bulunduğunda veya kendini bağlayan bir yükümlülük altına girdiğinde; vaadini tutmalı, ağzından çıkan kelimeleri riayet etmeli konusu detaylı olarak bu haftaki peraşada belirtilmiştir. Bu bölümde ayrıca bir erkeğin karısı hakkında tuttuğu adağı veya bir babanın küçük kızı için tuttuğu adağı iptal etmesi için mevcut şartlar da yer alır. Bir adağın yerine getirilmesi zorunluluğu Peliştimler’i takip etmeye gönderdiği askerlerini, akşama dek yemek yememe konusunda adak tutmaları için mecbur eden Kral Şaul’un uygulamasında görülür. Oğlu Yonatan adağı istemeyerek dahi olsa tutamayınca; Şaul oğlunu ölüme mahkum etmeye karar vermiş fakat ancak halkın talebiyle vazgeçmiştir. Daha içler acısı bir olayda; evinin kapısından ilk rastladığı çıkan kişiyi kurban edeceğine dair Yiftah’ın tuttuğu adaktır. Kızı dışarı çıkınca Yiftah adağını tutmuştur.  

Pirke Avotta şöyle der: Adak, insanı günahtan uzaklaştırır.

İnsan bazı hatalarını düzeltmekte zorluk çektiğinde, yemin ve neder (adak) yoluyla, kendini daha kolay kontrol altında tutabilmektedir. Etmiş olduğu yeminden dolayı kendine hakim olma yeteneğine sahip olur. Bu şekilde, günahtan uzaklaşabilir, fakat buna rağmen kişi bu duruma düşmemeye çalışmalı ve kendini kontrol altına alarak yemin etmemeye gayret etmelidir.

Buna rağmen Rabiler adakta bulunmanın ve yemin etmenin pek sağlıklı olmadığı görüşünü savunmuştur.

Bu haftaki peraşada belirtildiği gibi: Bir insan Tanrı’ya bir vaatte bulunursa ya da kendisini bağlayan bir yemin ederse,  sözünü bozamaz, ağzından çıkan her şeyi yerine getirmek zorundadır. (Bamidvar 30:3)

Bu cümle gizemlidir. Tora, sözünü bozamaz, demiştir. Öyleyse, neden hemen ardından ayrıca “ağzından çıkan her şeyi yerine getirmek zorundadır” demektedir? Pasuğun bu bölümü, insanın ağzından çıkan sözü, bir yemin şeklinde söylenmemiş olsa bile yerine getirmesi gerektiğini öğretir. Bu da, bizlere insan ilişkileri hakkında çok önemli bir ders öğretir. Bir insanın “bunu yapacağım” dediği ancak daha sonradan yapmadığı birçok an vardır. Bir insan için sözünde durmak ve düşünmeden büyük konuşmamak çok önemlidir. Konuşmak ucuzdur ama sözünde durmak kişisel bütünlüğü ve iyi bir karakterin göstergesidir.

Hazon İş, 20.yüzyılın başlarında İsrael’in en önde gelen hahamlarından biriydi. Son yıllarında artık çok yaşlı olduğu için dua etmek üzere sinagoga gitmekte zorlanıyordu. Bir Şabat akşamüstü, evinde kendisinden başka dokuz kişinin bulunduğunu fark etti ve onlara, evden ayrılmadan önce minyan oluşturarak Minha duasını yapmak üzere kalmalarını rica etti.

Aralarından birinin bu konuda biraz sıkıntılı olduğunu fark edince bunun nedenini sordu. Adam, durumun fark edilmesinden biraz da utanmış halde, on dakika içinde bir başkasıyla buluşmak üzere söz verdiğini söyledi; ama hemen; İsrael’in en büyük hahamlarından biri için minyan tamamlamak uğruna birkaç dakika gecikmesinde sorun olmayacağını da ekledi. Hazon İş cevap verdi: ‘Tanrı korusun! Birine buluşacağına dair söz mü verdin? Hemen git sözünü tut! ‘

Bir sorumluluk üstlenmek, özellikle de bir mitsva ile ilgiliyse, büyük ve kutsal bir şeydir. Bu nedenle hiç hafife alınmamalıdır. “Lo Yahel Devaro – Sözünü ihmal etmemelidir.” Sözlerimizin kutsiyeti, sadece onları tuttuğumuz zaman korunur – sadece üstlendiğimiz yükümlülükleri yerine getirdiğimiz zaman.

Yaşamımızda dilin hem yapıcı hem yıkıcı bir etken olduğunu örnek bir hikaye ile anlatabiliriz:

Bir ülkede kralın oğlu ağır hastaydı. Kral ümitsizlik içindeydi ve oğlunun ölebileceğinden endişe ediyordu. Ülkenin hiçbir doktoru hastalığına çare bulamıyordu. Bir doktor, hastaya aslan sütü içirildiği taktirde iyileşeceğini söyler. Kral aslan sütü getiren kişiye büyük bir ödül vaad eder.  Ancak kimse buna cesaret edemiyordu. Bir kişi krala bu sütü getireceğini söyler. Ancak kraldan birkaç kuzu vermesini rica eder. Kuzularla dağlarda gezen bu kişi bir aslan inine rastlar. Adam uzaktan aslan inine bir kuzu yollar. Aslana yaklaşan kişi ikinci kuzuyu da gönderir. Üçüncü kuzuyla aslan inine iyice yaklaşan kişi kuzuyu aslanın önüne bırakır. Bunu gören aslan kişinin yaklaşmasına izin verir ve böylece aslanın sütünü sağmayı başarır. Adam büyük sevinçle krala dönerken, bu başarısının sahibi olarak;

göz: ben gördüm

eller: ben sütü sağdım

kulak: ben aslanın sesini işittim

ayaklar: ben aslanın inine girdim, diye böbürlenir.

Dil ise: “Bu başarının sırrı bendedir” der. Bütün uzuvlar dile, ağız içinde ne yapabilirsin, diye sorarlar. Adam, kralın önüne geldiğinde ‘işte size köpek sütünü getirdim’ der. Kral büyük bir hiddetle adamı hapse atar. Daha önce başarıdan dolayı böbürlenen uzuvlar dile yalvarırlar. Dil bu durumu düzeltebileceğini belirtir. Büyük ricalarla kralın huzuruna çıkan kişi: ‘Sayın kralım, elimde bulunan süt aslan sütüdür. Ancak yolda köpekler bana saldırdığından heyecandan dilim sürçtü, sütü alın ve oğlunuza içirin.’ der. Kral sütü verir ve oğlu iyileşir. Dil bütün organlara seslenir ‘İşte benim gücüm, bana dil yıkar, dil yapar derler.’

GENÇ NESİLDEN ÖĞRENİYORUZ
Beri Bahar

 

Matot Peraşasının başlangıcında, Tanrı Moşe’ye Midyanlılara karşı savaş yapmasını söyler - tam öleceğini öğrendikten hemen sonra. Şimdi Moşe için, bu gerçekten bir ikilem gibi gözüküyor. Moşe biliyor ki Midyan’a karşı olan savaş Yahudilerin İsrael’e girişini hızlandıracak, ancak sonucu kendi ölümü olacak. Peki Moşe ne yapıyor?


Hepinizin de tahmin ettiği gibi, - hiç düşünmeden - hemen savaş için insanları topluyor. Çok yüksek bir seviyede fedakarlık ederek, Tanrı’nın isteklerini yerine getirmek ve ulusun ilerlemesi için, Moşe tam anlamıyla kendi ölümünü hızlandırıyor.

Şimdi öbür tarafa bakalım: Bene-Yisrael’in bütün bunlara olan tepkisi neydi? 40 senedir Moşe’ye karşı sürekli şikayet eden, ve hatta onu taşlamakla tehdit eden kişiler, şimdi Midyanlılara karşı savaşmayı reddediyorlardı - Sevgili liderleri Moşe’nin ölümüne sebep olmamak için. Peki neden duyguları değişmişti?


Toramızın yorumcuları bütün bu Moşe’ye karşı olan tartışmaların ve kızışmaların sadece Moşe’ye çok saygı duydukları ve bu yüzden de beklentilerinin en yüksek düzeyde olduğu için gerçekleştiğini söylerler. 

Bu aynen ebeveynlerin çocuklarına kızması gibidir - sadece çocuklarını çok sevdikleri ve onlar için en iyisini istedikleri için kızarlar. Durum kesinlikle aynı değil, ama kesinlikle duyulan duygu aynı.

İşte bu yüzden, Moşe’nin ölümüne sebep olacaklarını bildikleri için, Bene-Yisrael savaşı boykot etmeye ve Moşe’nin ömrünü uzatmak için Erets-Yisrael’e girişlerini ertelemeye hazırlardı. Ve sonunda, görüyoruz ki tüm bu şikayetlerin hepsi aslında sadece Moşe’ye duydukları sevgi yüzündendi. Bir dahaki sefere birisi seni eleştirdiği zaman, bunu hatırla!

 

BERAHA VE BERAHA SÖYLEMEK
(PELE YOETS’TEN DERLEMELER)

 

“Kazayit” ölçüsünde bir yiyecek yemiş veya “reviit” ölçüsünde bir içecek içmiş olan kişi yedikten ve içtikten sonra “beraha aharona” söylemekle yükümlüdür. Kişi ağzına beraha söylemeden bir şey götürmemek konusunda hassas olmalıdır. Bir kraldan çalmak ciddi bir ceza gerektirir. Hele bu kral Kainatın Efendisi olursa sorun daha da ciddidir.