pesah abcPesah " özgürlüğün bayramı " olarak bilinir, çünkü 210 yıl süren Mısır'daki esaretten çıkışımızı anımsatır.

Pesah, Yahudi milletinin "doğuşu" sayılır, onların mücadeleleri ve kimliklerine sahip çıkmaları, 3300 yıldır Yahudi bilincinin temelini oluşturmuştur. 

Çıkış, Moşe'nin Paro'ya çıkıp " Tanrı'ya hizmet edebilmek için, halkımın gitmesine izin ver" demesiyle önem kazanır. 10 Bela sonucunda Yahudiler Mısır'dan çıktılar, 7 gün sonra Kızıl Deniz'den geçtiler ve çıkıştan 50 gün sonra da, Sinay Dağı'ndaki kutsal görünümü deneyimleyerek Tora'yı kabul ettiler.

Seder yemeği, her Yahudi'nin " kölelikten özgürlüğe geçiş" i deneyimlemesini sağlayacak şekilde oluşturulmuştur. Agada'da anlatılan Mısır'dan çıkışın hikayesini, "köleliği çağrıştıran semboller" in yenmesini ( maror gibi ), 10 belanın sayılmasını, 4 kadeh şarap içilmesi ve matsa yenmesini içerir.

Mısır'dan çıkışı hazırlayan olaylara bir bakalım:

MISIR'DAKİ KÖLELER

Tora'da şu satırlara rastlanır. "Şimdi Mısır topraklarında, artık Yosef'i tanımayan bir firavun hüküm sürüyor."

Yosef'in dönemi bitmiş, İsrailoğullarının başında kara bulutlar toplanmaya başlamıştır.

Goşen'de yaşayan İsrailoğullarını büyük ızdıraplar beklemektedir. Onlar hızla çoğalmakta olduklarından, Firavun da bir gün Mısır'da doğan bütün İbrani erkek bebeklerin öldürülmesini emreder. Tüm evler matem ocağı haline dönmüştür. Ve Amram'ın karısı Yohevet 3. çocuğuna hamiledir.

Bebek doğar, ne yazık ki dünyaya gözlerini açan bebek erkektir.

SAZDAN SEPET İÇİNDEKİ BEBEK

Levi kabilesinden Amram ve Yohevet'in erkek bebekleri 3 ay gizlice evde büyütülür. Artık yapacak bir şey kalmamıştır. Hangi anne yüreği bebeğini feda edebilir ki. Bebeği bir kumaşa sarar, sazlardan örülmüş bir sepet içine yatırır ve ablası Miryam'a teslim eder.

Miryam küçük kardeşinin yattığı sepeti Nil Nehri'ne bırakıverir ve onu kıyıdan takip eder. Sepet Nil kıyısındaki sarayın önünden geçerken cariyeler tarafından fark edilir, kıyıya çekilir ve Firavun'un kız kardeşi olan prensese verilir.

Prenses kumaşları aralar, yumuk yüzlü bebeğe hemen kanı ısınır ve adını Moşe koyar. "Moşe" sudan çıkartılmış anlamına gelmektedir.

Miryam prensese yaklaşır ve eğer isterse ona bir sütanne bulabileceğini söyler. Yohevet saraya getirilir ve kendi bebeğini aylarca emzirir ve besler.

Sarayda bir prens gibi büyütülüp, olağanüstü bir eğitim gördüğü halde, Moşe nedenini bilmediği bir sebeple Yahudi kölelerle yakından ilgilenmekte ve sürekli kendi kimliğini sorgulamaktadır.

Yine bir gün, bir Mısırlının, Yahudi bir köleyi haksız yere dövmesine dayanamaz, araya girerek Mısırlıyı öldürür. Artık kimliğinin ayırdına varmıştır, ama cinayet işlediği için orayı terketmek zorunda kalır.

Midıan tepelerine kaçar. Orada Midıan tapınağının kahini Yitro'nun kızı Tsipora ile evlenir.

Moşe Midyan'da, yetiştiriliş tarzının aksine çok basit bir yaşam sürer. Çobanlık yapar.

Mısır'daki köle soydaşlarının orada çekmekte oldukları acıları unutamamakta, hiç bir günü mutlu ve huzurlu geçmemektedir.

TANRI KENDİNİ MOŞE'YE FARKETTİRDİ...

Moşe, Yitro'nun koyunlarını güderken bir gün Horev dağının eteklerine gelir. Orası müthiş bir sessizlik ve yalnızlık içindedir.

Tanrı yanan bir çalı halinde Moşe'ye kendini gösterir ve ona seslenir;

"Ben atalarının Tanrı’sıyım, Avraam'ın Tanrısıyım, Yitshak'ın Tanrısıyım ve Yaakov'un Tanrısıyım" der.

Ona Mısır'da kölelik eden İsrailoğullarının feryatlarını duyduğunu, onları oradan kurtaracağını ve tekrar "süt ve bal ülkesine" geri götüreceğini anlatır. Moşe'ye onu halkının kurtarıcısı olarak seçtiğini söyler.

Moşe etkileyici ve akıcı bir konuşma yeteneğine sahip değildir. Tanrı Moşe'nin ağabeyi Aaron'u "Moşe'nin ağzı" olarak tanımlar ve onu konuşmacı tayin eder.

Moşe Mısır'a döner, Aaron'un yardımı ile halkına meseleyi açar, onları ikna eder.

İsrailoğulları Tanrı'ya inanmakta ve iman etmektedir.

MOŞE VE FİRAVUN

Yanına Aaron'u alan Moşe, saraya Firavun'a gider.

Tanrı adına, İsrailoğullarının Tanrısı adına rica ediyorum, halkımı bırak, gitsin... diye konuşur.

Firavun güler, alay eder. Bu Tanrı kimmiş ki kendi Tanrılarından daha üstün olabilirmiş? Bu Tanrı kimmiş ki, kölelerini onun bir lafı ile azad etsinmiş?

Moşe, Tanrı'nın yardımı ile bir kaç küçük mucize gösterir. Firavun'un kahinleri de sihirbazlık numaraları ile aynı şeyleri yapıverirler.

Firavun güler ve onları huzurundan kovar.

Tanrı Moşe'ye onları, Mısır'dan çıkarmak için mucizeler göstereceğini söyler.

O aslında bilerek ve isteyerek Firavun'un yüreğini katılaştırmakta ve İsrailoğullarına üst üste mucizeler göstererek onların güvenini ve imanını tam olarak kazanmak istemektedir.

Mısır'lıların başına 10 bela yağdırır. Bunlar sırasıyla;

Kan: Mısır'daki tüm sular kan olur.

Kurbağalar: Nil Nehri'nden çıkan kurbağalar tüm memleketi istila eder.

Bit: Mısır'daki tüm insan ve hayvanlar bitlerle dolarlar.

Yırtıcı hayvanlar: Yırtıcı hayvanlar şehri basarlar.

Bulaşıcı hayvan hastalığı: Bulaşıcı hastalıklar yüzünden hemen hemen tüm ülkenin hayvanları kırılır.

Yaralar: Mısırlıların vücutları yaralarla dolar

Dolu: Bütün ekin ve ağaçları mahfeden bir dolu yağar.

Çekirgeler: Bulut halinde gökten gelen çekirgeler arta kalan bitkileri mahveder.

Karanlık: Üç gün ve üç gece her yer karanlık olur.

İlk doğan erkeklerin ölümü: Mısır'da bütün ilk doğmuş olanlar (Behorlar) ölürler. Ölenlerin arasında Firavun'un oğlu da vardır.

Ancak tüm bu belalardan sonra, Firavun İsrailoğullarını serbest bırakmaya karar verir.

Son bela oluşacağı zaman, Tanrı Moşe'ye bütün İsrailoğullarının birer küçük kuzu kurban etmelerini, ondan akacak kanla evlerinin kapılarına işaret koymalarını ister. Böylece Tanrı bu işaretleri gördüğü her evi atlayacak ve o ev beladan korunacaktır.

Kurban kanını gördüğüm her kapıdan atlayacağım der (Pesah- Passover-Atlama).

Bu güne kadar bu atlayış (Pesah) nesillerce Tanrı'ya minnet duyarak ve imanla anılır, her yıl bu hikaye anlatılır.

Firavun oğlunu kaybetmenin acısıyla kıvranmaktadır. Moşe'yi ve Aaron'u geceyarısı saraya çağırır. "Git" der. "Tanrın halkımın üzerinden belaları kaldırsın, İsrailoğullarını al ve git."

ÇIKIŞ 

Yıl 2448'dir. Tarih 15 Nisan'dır.

Tanrı, İsrailoğullarına Mısırlıların zenginliklerini ve mücevherlerini, koyunlarını ve keçilerini de yanlarına almalarını emreder.

Tora, Yaakov'un Mısır'a gelişi sırasında İsrailoğullarının 70 kişi olduklarını yazar. Oysa 210 yıl sonra onlar oradan çıkarlarken 600.000 kişidirler. Bu sayıya kadın ve çocuklar dahil değildir.

Ekmeklerini yoğurmaya vakit bulamadıkları için mayasız pideler pişirirler. Bu olayın anısına Tanrı, 15 Nisan'dan itibaren 7 gün (İsrail haricindeki topraklarda 8 gün) Pesah bayramının kutlanmasını, matsa (hamursuz) yenmesini, fakat hamets (mayalı ekmek) ve mayalı yiyeceklerin yenmemesini emreder.

Pesah, özgürlük En önemli Yahudi bayramlarından olan kavramını Yahudilere ifade eden tek bayramdır.

3000 yıldan beri Yahudiye her zaman özgürlüğünü hatırlatır ve o sebeptendir ki bu bayramın diğer adı da "Özgürlük Bayramı" dır.

Yahudi aileler Pesah gecesi bir araya gelirler ve aynı sofrayı paylaşarak atalarının yaşadıkları bu öyküyü nesilden nesile aktararak tekrar tekrar hatırlarlar.

Bu bayramın farklı iki adı vardır. Pesah ve Hag ha Matzot.

Pesah 10 felaket sırasında, İsrailoğullarını belelardan uzak tutan mucizevi kutsal korunmayı anımsatır. "Tanrı, İsrailoğullarının evlerinin üzerinden geçti (Pesah)."

Bu olay daha sonraki dönemlerde, Bet Hamikdaş'ta kuzu veya keçi (bir yılını doldurmamış) kurban edilerek anılır.

"Hag ha Matzot" adı ise, bayram boyunca yalnız mayalanmamış undan ekmek (matsa) yenileceğini hatırlatmak için konmuştur.

Pesah çocuklar için özel bir kutlama haline getirilmiş. Pesah gecesi sofrada anlatılan öyküde Tanrı'nın mucizeleri babadan oğula aktarılmıştır.

"Bunu oğluna söylemeli ve anlatmalısın" diyen atalarımız, tüm çocuklara öğretilmesini mecbur kılmıştır.