Bu Hafta İçin Saatler

  24 TİŞRİ

Gelecek Hafta İçin Saatler

Şabat

Başlangıç

Bitiş

5778

Şabat

Başlangıç

Bitiş

Yeruşalayim

17:33

18:44

-----

Yeruşalayim

17:25

18:36

Tel Aviv

17:50

18:46

14 EKİM

Tel Aviv

17:42

18:38

İstanbul

18:12

18:53

2017

İstanbul

18:02

18:40

İzmir

18:15

19:03

İzmir

18:05

18:54

BEREŞİT- בראשית


20 - 21 EKİM 2017 ROŞ HODEŞ HEŞVAN

Peraşa Özetİ
[www.chabad.org]
(Bereşit 1:1-6:8)

 

Tanrı evreni altı günde yaratır. İlk gün karanlık ve ışığı var eder. İkinci gün “üst sular” ile “alt suları” ayırarak gökleri oluşturur. Üçüncü gün karalar ve denizlerin sınırlarını belirler; yeryüzünden ağaçlar ve yeşilliklerin çıkmasını emreder. Dördüncü gün güneş, ay ve yıldızları yaratıp hareketlerini belirler ve onları dünya için birer zaman belirleyicisi ve aydınlatıcı olarak atar. Balıklar, kuşlar ve sürüngenler beşinci günde, hayvanlar ve en sonda insan, altıncı günde yaratılır. Tanrı yedinci günde yaratmayı durdurur ve bu günü bir dinlenme günü olarak kutsal ilan eder.

Tanrı insan bedenini yeryüzünün toprağından yoğurur ve burun deliklerinden içeriye bir yaşam ruhu üfler. Başta İnsan tek kişi olarak yaratılır. Fakat sonra “insanın tek başına olmasının iyi olmadığını” söyleyen Tanrı, insanın bir “tarafını” alır ve erkek ile kadın yaratılmış olur. Tanrı bu ikisini evlendirir.

Adam ve Hava, Eden bahçesine yerleştirilir ve “İyi-Ve-Kötüyü-Bilme Ağacı”nın meyvesinden yemeleri yasaklanır. Yılan, Hava’yı bu emri ihlal etmeye teşvik eder; Hava bu meyveden yer ve kocasına da yedirir. Günahları sebebiyle, insanoğlunun ölümlü olmasına karar verilir; kaynağı olan toprağa geri dönecektir. Ayrıca bir şeyi elde etmek için çok çaba göstermek durumunda kalacaktır. İnsan, Eden bahçesinden kovulur.

Hava iki oğul doğurur: Kayin ve Evel. Kayin, Evel ile tartışmaya girer ve sonunda onu öldürür. Tanrı onu sürekli göçebe yaşamaya mahkûm eder. Adam’ın üçüncü bir oğlu olur: Şet. Şet’in soyundan gelen, Adam’a göre onuncu nesildeki kişi Noah’tır. Kendi dönemindeki yozlaşmışlığa katılmayan Noah, Tanrı’nın gözünde beğeni kazanır.

AFTARA
Rav İsak Alaluf
BORE AŞAMAYİM

 

Birçok kez yaratılışın amacını anlamaya çalışırken Tanrı’nın insanoğluna verdiği görevin ne denli önemli olduğunun altını çizmiştik. İnsanoğlu yanlış ve hata yapmaya müsaittir. Tanrı sonsuz merhameti ile ona kendini düzeltme şansı tanımaktadır. Zaten Tanrı’nın kainatı yaratmadan önce bile yarattığı şeyler sayıldığında bunların başında “teşuva” kavramı vardır.

Tanrı yaratılıştan sonra kendini geri çekmez. Sürekli olarak izlemeye devam eder. her detayla da ilgilenir. Her sabah Şahrit duasında okuduğumuz “amehadeş betuvo behol yom tamid maase bereşit” cümlesi Tanrı’nın merhameti ile her gün sanki dünyayı yeni baştan yarattığı belirtilir. Bu da teşuva kavramının ne kadar bulunmaz bir fırsat olduğunu gözler önüne serer.

HAFTANIN SÖZÜ

 


Tanrı Bene Yisrael’in dürüstlüğü uğruna Tora’yı büyük ve heybetli kılmayı arzuladı. (Yeşayau 42/21)

Mİ-DRAŞ YİTSHAK
Rav İsak Alaluf
TESADÜFE YER YOK

 

Bereşit peraşasının ve tabii ki Tora’nın ilk cümlesini anlamak her zaman oldukça zor olmuştur. Kainatın bir yaratıcısının olduğu gerçeğini kabullenmek özellikle küçük yaşlarda fazla zor değildir. Bu yönde verilen bir eğitimle çocuklar Tanrı’nın varlığını anlarlar en azından sorgulamazlar. Ancak insan büyüyüp de farklı alanlara yönelince Tanrı’nın varlığını bile sorgular duruma gelirler. RaMBaM Kral Şelomo’nun bir sözünü esas alarak bir açıklama yapar. Şelomo Ameleh “AE.loim asa et aadam yaşar veem bikşu heşbonot rabim” ifadesini kullanır. Tanrı’nın insanı anlayış yeteneği ile yarattığını söyler. Ancak insanoğlu farklı yönlere yönelmek suretiyle daha sorgulayıcı ve başka hesaplar peşine düşmektedir. Rabiler Tora’nın son sözcüğü olan “Yisrael” ile ilk sözcüğü olan “Bereşit” arasında bir bağ kurmaya çalışmışlar ve bu konuda birçok açıklama yapmışlardır. RaMBaM’ın yukarıda açıklanan görüşü doğrultusunda bizlere “Yisrael” denmesi aslında çok normaldir. Bu sözcük “yaşar E.l” sözcükleriyle aynı harflerden oluşur. Yisrael toplumu doğru bir düşünce tarzı ile Tanrı’yı kabullenmiştir. Böylelikle yaratılışın ilk cümlesi olan Bereşit peraşasının başlangıcı onun için sürpriz veya sorgulanması gereken bir şey değildir. Bu cümleye inanan kişi diğer cümlelere geçebilir ancak bu cümlede sorunu olan birinin öncelikle bu cümle ile ilgili sorununu halletmesi gerekir. Çünkü din daha doğrusu Yahudilik bir inanç sistemidir ve eylemlerini bu sistemin paralelinde kurar. Nerede olursak olalım “tuma” dediğimiz safsızlık günümüzde oldukça kuvvetlidir. İnsan doğrudan maruz kalmasa bile bu olumsuzluktan mutlaka etkilenmektedir. 

İspanya’daki büyük bilgelerden Don İzak Abravanel öncelikle Tora’nın kimin tarafından yazıldığını sorar ve yanıtını verir. Tanrı her sözcüğü Moşe’ye dikte ettirmiştir. O halde daha ilginç bir soru gündeme gelir. Eğer Moşe bunu dikte ettiyse neden ilk cümle de “Vaydaber Ad… el Moşe” şeklinde başlamaz? Neticede Tanrı bunu Moşe’ye söylemektedir ve kitabın böyle başlaması daha akla yatkındır. Bu sorunun yanıtını vermeden önce genel bilim çerçevesinde “evrim” teorisine çok kısa olarak bakacağız.

EVRİM TEORİSİNE KISACA BAKIŞ

Biyoloji biliminin olmazsa olmaz teorilerinden biri olan Evrim teorisine göre yaşam yaşamsızlıktan meydana gelir. Bir araya “tesadüfen” gelen bazı kimyasallar amino asitleri onlar da “koaservat” denen bir damlacığı oluşturur. Bu damlacığın evrimleşmesi ve başkalaşmasıyla da en komplike varlık olan insana kadar giden bir serüven başlar. Bu teori bir yaratıcının varlığını kesin kez reddeder ancak bazı konulara henüz bir açıklama getirememiştir. 

Romalı bilim adamları bal arılarını incelerken arıların bal üretimini kovan dediğimiz yerde yaptıklarını ve kovandaki hücre gibi yapıların hepsinin altıgen olduğunu söylerler. Çünkü altıgenler bir araya geldiklerinde boşluk bırakmadan büyük bir oluşum meydana gelebilir. Her ne kadar üçgen ve kare de boşluk bırakmadan geniş yüzeyler oluştursa da altıgen en iyi  bal ve en az balmumunun oluşması için idealdir. Daha yakın çağlarda İngiliz bilim insanları kovanların bir mühendislik harikası olduğunu söyler. 1990’lı yıllarda Romalı bilim adamların tezleri matematiksel olarak kanıtlanmıştır. Evrim teorisi arıların bu harika olayını “basit bir içgüdü” olarak nitelendirir. Yahudilik sadece  bu olayın bile Tanrı’nın varlığının kanıtı olarak kabul edilebileceğini söyler. 

Evrim teorisi kullanılmayan organ veya üyelerin zamanla işlevliklerini kaybedeceklerini savunur. Bunun en güzel örneği olarak da insandaki “Apandis”i gösterir. Bu teoriye göre Apandis veya kör barsak evrim içinde işlevini yitirmiş bir organdır ve olmasa da bir zarar değildir. Ne ilginçtir ki son yıllarda bilim insanları apandisin bile bir işlevi olduğunu kanıtlamışlardır. Bilim dünyası bu keşfi heyecanla karşılamıştır.

İnsanın en mükemmel organı beyindir. Bu sayede günümüzde yaşadığımız bütün teknoloji, bilim, sanat hayat bulmaktadır. Yaratılan teknoloji elbette bir bilim insanının beyninin ürünüdür. Sanat harikaları o sanatçının düşüncelerinin gerçeğe dönüşmesidir. Bütün bunlar henüz çok çok az kısmı anlaşılabilmiş olan insan beyni sayesinde yapılabilmektedir. O halde soru açıktır: O beyin kimin tarafından yaratılmıştır? Bir yaratıcı olmadan yaratmanın olamayacağının kanıtı aranıyorsa beynimiz buna en güzel örneklerden biridir. Yahudi düşünce ve inanç sisteminde cevap bellidir.

DİVRE TORA
Rav Yehuda Adoni

 


Besimana Tava

Başlangıçta Tanrı gökleri ve yeryüzünü yarattı. Dünya, sular ve karalar karışık bir durumdaydı.  Bunların üstünde Tanrı’nın kutsal tahtı vardı.

İbrani alfabesi bilindiği gibi 22 harften meydana gelmiştir. Tanrı’nın Tora’ya, Bereşit peraşasına Bet harfi ile başladığını görmekteyiz. Bu geniş bir anlam taşır bet harfi üç taraftan kapalı bir taraftan açıktır. Baruh mübarek kelimesi Bet harfi ile başladığından bu dünyayı mübarek kılmıştır. Vayvareh Elokim­ Tanrı dünyayı mübarek kılmıştır.

Alfabenin birinci harfi olan Alefi on emre bırakmış ve on emir Anohi harfi ile başlamıştır. Tanrı dünyayı, ilerde vereceği TORA için yaratmıştır. Tora’nın ilk Peraşası olan Bereşit’te Tanrı dünyayı, yaratmış olduğu Adam( yani insanlar) için yarattığını okuruz ve yaratılış tüm teferruatı bize anlatır. İçinde aynı zamanda yarattığı insanları uygulayacakları kuralları da bildirir.

 Birinci günde: Tanrı, ışık olsun der, ışık olur. Tanrı ilk olarak dünyayı aydınlığa kavuşturan muazzam bir ışık yaratır. Daha sonra iki büyük ışık kaynağını yaratır. Güneş ve ay. Gündüz (güneş) gece (ay) dünyayı aydınlatmak insanları karanlıktan arındırmak için. Tanrı’nın yarattığı bir ışık da, Tsadik, dürüst iyi insanları Cennette aydınlatmak içindir. Cennette cennetlik insanları aydınlatmak üzere yarattığı bu ışık o kadar güçlü ve kuvvetlidir ki bu dünyada yaşayan insanların bu aydınlığa tahammülleri imkansızdır.

Rabi Şimon şöyle der. Bereşit peraşasında beş kez “OR” ışık kelimesi yazılıdır. Bu beş kez Tora’nın beş kitabına atfen yazılmıştır.

A-YeiOr- ışık olsun. Bereşit kitabına atfen ki Tanrı dünyayı ışık ile aydınlatmak için yaratmıştır.

B-Vayi Or- ışık olsun, Şemot kitabına atfen Mısır yaşantısını ve Mısır çıkışını anlatır. Şemot kitabında yazılı olduğu gibi Ulhol Bene Yisrael aya or bemoşevotam-  Bene Yisrael ışık içinde yaşıyordu.

C:-Vayikra kitabında korbanlardan söz eder. Korban getiren Teşuva yapmış olup kendini arındırır. Bu konuda Bereşit kitabındaki Vayar Elokim et aor ki tov. Tanrı ışığın iyi olduğunu gördü.

D-Vayavdel Elokim ben aor  uven ahoşeh Tanrı ışıkla karanlığı ayırdı cümlesi dördüncü kitap Bamidbar’a göredir. Zira Mişkanın (mabed) yapılışı ile Bene Yisrael kötülüklerden uzaklaşıp, gözleri aydınlanmış, doğru davranışlara sahip olmuşlardır.

E-Vayikra Elokim Laor Yom. Tanrı aydınlığa gün adını yani gündüz adını verdi. Bu pasuk beşinci kitap Devarim’e atfen yazılmıştır. Devarim kitabında birçok mitsvalar kurallar görüyoruz, bunlar bizim gözlerimizi aydınlatıyor. Bizleri gideceğimiz doğru yolları, yollarımızın karanlık değil, aydınlık olmasını ve dürüst olmamızı gösteriyor.

Gemara’nın bizlere verdiği bilgiye göre: Dünya 25 Elul’da yaratılmış. “Yei” olsun kelimesi harf hesabı ile 25 tir. Adam Arişon ilk insan da Roş Aşana da yaratılmıştır. Buradaki öğreti insandan önce de yaratılanlar vardır bu nedenle kişi GAAVA gurur ve üstünlük hislerinden uzaklaşmalıdır.

GENÇ NESİLDEN ÖĞRENİYORUZ
Beri Bahar

 

“Tanrı Adamı Kendi görüntüsünde yarattı. Onu Tanrı’nın görüntüsünde yarattı...” Bereşit 1:27

Rabi Akiva “Akranını kendin gibi sev…” Vayikra 19:18 pasuğunun Tora’nın çok büyük bir ilkesi olduğunu söyler.

Ben Azay da buna karşılık verir ve şöyle der: ““Tanrı, insanı yarattığı günde, onu Tanrı’nın benzerliğinde yaptı.” Bereşit 5:1 Pasuğu çok daha büyük bir ilkedir!”

İnsanın Tanrı’nın görüntüsünde yaratıldığını kavrayamayan birisinin yaptığı akran sevgisi daima başarısızlığa ulaşacaktır.

Bunu kavrayamayan birisi neden akranını sevmek zorunda olduğunu hissetsin ki? İnsanın evrendeki yeri küçüktür, hatta insanlar önemsiz bile sayılabilir. Ne de olsa, insan bir gezegende yaşayan birkaç milyar canlının bir kısmıdır, sadece milyarlarca ışık yılı uzanan geniş uzaydaki bir maddenin lekesi gibidir.  Tanrı hayal gücünün kavrayabileceğinin çok ama çok ötesindedir.  İnsan ise tek başına sadece kemikten, sinirlerden, kastan ve kandan oluşan ve bunların düzenli bir şekilde işlemesiyle hareket eden bir canlıdır. Bir hayvana veya böceğe göre daha fazla önem verilmeye layık mıdır?

Bununla birlikte insanın, gökyüzü ve yeryüzünü yaratıcısı Tanrı’nın görünümünde yaratıldığını kavradığımızda, aniden önemsiz ve anlamsız bir varlıktan eşi benzeri olmayan bir varlığa dönüşür. Sonsuz derecede küçük olsa bile, insan yaratılışın zirvesidir.

ÇOCUK PERAŞASI

 

Tanrı dünyayı altı günde yarattı.

1. GÜN (Pazar) IŞIĞI yarattı. CENNETİ ve YERYÜZÜNÜ de yarattı.
2. GÜN (Pazartesi) GÖKYÜZÜNÜ yarattı.

3. GÜN (Salı) DENİZ ve KARALARI, OTLARLA AĞAÇLARI yarattı.
4. GÜN (Çarşamba) Gökyüzüne GÜNEŞ, AY ve YILDIZLARI koydu.
5. GÜN (Perşembe) BALIKLARI ve KUŞLARI yarattı.
6. GÜN (Cuma) HAYVANLARI ve ADAM ile HAVA'yı yarattı.
Yedinci gün, Tanrı dinlendi.

Hiçbir şey yapmadı. O gün ŞABAT'tı.
Biz de Şabat'ları dinleniriz.
Tıpkı Tanrı'nın dünyayı altı günde yarattığı ve yedinci gün dinlendiği gibi, biz de haftada altı gün çalışır, yedinci gün dinleniriz.
Adam Gan Eden'de (Cennet Bahçesi) yaşardı. Tanrı ona:
"Bahçenin ortasındaki ağacın meyvesini yeme!" dedi.
Tanrı Hava'yı sınamak için yılanı gönderdi.
Yılan: "Bu lezzetli meyveden ye!" dedi.
Hava yedi. Adam'a da yemesi için biraz verdi.
Tanrı'yı dinlemediler.
Tanrı da onları Gan Eden'den kovdu.
Adam'ın iki oğlu vardı: Kayin ve Evel.
Kayin Tanrı'ya korban (armağan) olarak bazı bitkiler verdi.
Evel Tanrı'ya korban olarak en iyi ve en besili hayvanlarından bazılarını getirdi.
Tanrı Evel'in korban'ını daha çok beğendi.
Kayin Evel'i kıskandı ve onu öldürdü.
Tanrı Kayin'i cezalandırdı.
Kardeşler birbirleriyle arkadaş olmalıdır.

BİR HİKAYE

 


Bir hata yaptığımız zaman, suçu başkalarına atma eğiliminde oluruz. Özellikle de, bu bizi yanlış davranmaya iten bir başkasıyla gerçekleşir.

Ancak, bu haftanın Peraşası, hepimizin kendi hareketlerimizden sonuna kadar sorumlu olduğumuzu öğretir. İlk insan Adam, Tanrı’nın özellikle yasakladığı ağacın meyvesini yemişti. Bunun üzerine karşısında Tanrı’yı bulan Adam, yasak meyveyi yemeye kendisini ikna eden eşi Havva'yı suçlamayı denemişti. Tanrı olanları anlamakla beraber, her ikisini de kendi kararlarından sorumlu tutmuştu. Her bireyin, başkaları ne söylerse söylesin doğru olanı yapma yeteneği ve sorumluluğu vardır.

Hikayemizde, bir çocuk kendi kararlarından kendisinin sorumlu olduğunu öğrenir.

"SÜRÜCÜLÜK DERSİ"

Sami, bu günü sanki küçüklüğünden beri beklediğini hissetti. En sonunda ehliyetini almıştı! Babasının arabasının direksiyonun arkasında kendini bir astronot gibi hissediyordu. 
Babası, cömertçe davranarak, Sami'ye, birkaç arkadaşıyla beraber, şehirde bir kaç tur atmasına izin vermişti. Onu dikkatlice sürmesi ve hızlı gitmemesi konusunda da uyarmıştı. Ama evden çıkıp köşeyi döner dönmez Sami'nin arkadaşları, daha hızlanması için baskı yapmaya başlamışlardı bile.
"Uf hadi Sami, yaşlı teyzeler gibi kullanıyorsun arabayı!" diyordu içlerinden biri. 
"Evet, aynen öyle diye" katıldı İzi "Haydi gaza bassana. Ne kadar hızlı gittiğini görelim!"
Sami iki arada bir derede kaldığını hissetti. Babasının nasihatine uymak istemekle beraber, arkadaşlarına gerçekten hızlı sürebildiğini de göstermek istiyordu. Biraz daha gaza bastı. 
Araba hızlandı. Hızlandıkça da Sami'nin arkadaşları cesaret vererek daha da bağırıp coşmaya başladılar. Sami havaya girdikçe yerinde duramaz oldu. Ama bir dört yol ağzına gelirken, bir polis arabasının yanıp sönen mavi ışığının kendisine yaklaşmakta olduğunu fark etti. 
"Oh Hayır! Neden bu çocukları dinledim ki ben? "diye düşündü Sami. Yanına gelen polis arabasındaki çatık kaşlı polis memuru, kendisine sağa yanaşması için işaret verdi. 
Polis memuru hız sınırını aştığı için Sami'ye ceza yazarken, Sami neredeyse ağlayacaktı. "Artık hız limitlerine uymanı öneriyorum sana..." dedi polis imzalamış olduğu kağıdı uzatırken. "Sanırım ehliyetini kaybetmek istemezsin değil mi? "
Sami, eve dönerken bütün hız limitlerine uydu. Gelirken arkada bağırıp çağıran arkadaşları şimdi sessizce yerlerinde oturuyorlardı. Sami isteksiz bir şekilde olanları babasına anlattı. Ama kendini savunmak için " Ama benim hatam değildi. Ben yavaş yavaş gidiyordum. Arkadaşlarım hızlanmam için beni zorladı..." diye eklemeyi de ihmal etmedi.

Babası başını salladı ve gülümseyerek, "Hayır Sami. Arkadaşların seni hızlandırmışlarsa da, sen kendi kararını kendin verdin ve sorumlu olan da sensin" dedi. Babası Sami'ye bir şans daha vereceğini ama bundan önce cezayı ödemek için ev işlerinde yardımı etmesi gerektiğini belirtti. Sami, kendine bugün büyük bir ders çıkartmıştı. Her zaman doğru şekilde davranması kendi elindeydi...