Haftanın Peraşası BülteniTora'nın613 mitsvasından 74'ü Ki Tetse peraşasındadır...


arşiv...

Bu Hafta İçin Saatler 

14 ELUL

Gelecek Hafta İçin Saatler

Şabat

Başlangıç

Bitiş

5778

Şabat

Başlangıç

Bitiş

Yeruşalayim

18:37

19:49

-----

Yeruşalayim

18:29

19:40

Tel Aviv

18:54

19:51

25AĞUSTOS

Tel Aviv

18:45

19:42

İstanbul

19:35

20:15

2018

İstanbul

19:24

20:03

İzmir

19:32

20:20

 

İzmir

19:21

20:10

Kİ TETSE- כי תצא



 

Peraşa Özetİ
[www.chabad.org]
(Devarim 21:10-25:19)

 

Savaşta esir alınmış bir kadınla evlenmenin tek yolu açıklanır. Bir kişi iki kadınla evlenirse ve ilk doğan (Behor) oğlu, daha az sevdiği eşinden ise; bu oğulun, babasının mirasından diğer kardeşlerine göre iki kat pay alma hakkı, babanın, daha çok sevdiği eşinden olan çocuğuna iltimas gösterme ihtimaline karşı koruma altındadır.

Canavar bir suçlu haline gelmesi kaçınılmaz olan isyankâr bir oğul için öngörülen ceza, taşlamadır. İdamdan sonra, bir ceset gece olmadan önce darağacından indirilmelidir; zira suçlu da olsa, kutsal bir ruha barınak olmuştur. Kayıp bir eşya sahibine iade edilmelidir. Erkeklerin kadın, kadınların da erkek kıyafeti giymesi yasaktır. Anne kuş, yumurtalarıyla birlikte alınmamalıdır. Bir evin çatısı etrafına korkuluk yapılmalıdır. Tohumları karıştırarak ekmek, bir boğa ile bir eşeği birlikte sabana sürmek, bir kıyafette yün ve keteni birlikte dokumak yasaktır. Dört köşeye sahip bir elbisenin köşelerine Tsitsit bağlamak gerekir. Yasak evlilikler listelenir. Bene-Yisrael savaşa gittiği zaman, ordu kampı manevi saflık kurallarına uygun bir şekilde yönetilmelidir. Kaçak bir köle, sahibine iade edilmemelidir. Bir Yahudi'den, kendisine verilen borca karşılık faiz almak yasaktır. Bene-Yisrael adak tarzı sözler vermemelidirler. Bahçede çalışan bir işçi, toplamakla görevli olduğu meyveleri yiyebilir. Boşanma ve tekrar evlilik kuralları verilir. Evliliğin ilk yılında, damat askerlik görevinden muaftır; evde durup eşiyle mutlu olur. İş araçları rehin tutulamaz; zira bu, borçlu kişinin hayatını kazanmasını engelleyecektir. Fidye için adam kaçırmanın cezası ölümdür. Tsaraat (cüzzam benzeri manevi bir rahatsızlık) işaretlerini ortadan kaldırmak yasaktır. Gecikmiş bir borç için bile olsa, borç veren kişi rehin aldığı eşyayı, borçluya her gün geri vermelidir. İşçilerin ücretleri geciktirilmemelidir. Suçlu bir kişinin cezası, masum bir yakınına çektirilemez. Kolay incinebilirlikleri sebebiyle Ger'lerin (Yahudiliği kabul etmiş kişi) ve yetimlerin özel korunma hakları vardır. Fakirlerin hasattan payları vardır. Bir mahkeme, kırbaç cezası verme yetkisine sahiptir. Harman yapıldığı sırada öküze ağızlık takılmamalıdır. Bir kişi çocuksuz olarak ölürse, erkek kardeşinin, ölenin dul eşiyle evlenmesi mitsvadır. Tartılar ve ölçüler ayarlı olmalı ve dürüstçe kullanılmalıdır. Peraşa, Mısır'dan yeni çıkmış olduklarını bilmesine rağmen Bene-Yisrael'e saldırmakta mahsur görmeyen Amalek'in hatırasının silinmesini gerektiren mitsvayla sona erer.

 

AFTARA
Rav İsak Alaluf
RONİ AKARA

 

 

Yeşayau peygamberin teselli edici sözlerine elli dördüncü bölümün ilk on cümlesi ile devam ediyoruz. Yeruşalayim iki kez çocuklarından mahrum kalmıştır. Tanrı’nın sevgisi bazen saklı da olsa kadim, ebedi ve çok dayanıklıdır.

HAFTANIN SÖZÜ

 


Dağlar yerinden oynayabilir, tepeler sarsılabilir ama şefkatim senden ayrılmayacak, barış antlaşmam sarsılmayacak. (Yeşayau: 54/10)

 

Mİ-DRAŞ YİTSHAK
Rav İsak Alaluf
İNSAN ZATEN BUDUR

 


Hayatımızın bir anlamı vardır ve bu anlamı keşfetmememiz için yetser ara her zaman iş başındadır. Yetser ara özel stratejilere sahiptir. Günün birinde çok soğuk bir günde sinagoga Tefila için gitmeye çalışan Hafets Hayim’i yetser ara durdurmaya çalışır. Neticede yaşlıdır ve bu soğuk havada bu kadar erken kalkmanın bir anlamı yoktur. Hafets Hayim’in cevabı da ilginçtir. “Yetser ara olarak sen benden daha da yaşlısın. Bu soğuk havada sen bile kalkıp işini yapıyorsan ben neden kalkıp ibadetimi yerine getirmeyeyim?”

Öncelikle anlaşılması gereken bu dünyadaki varlığımızın ebedi olmadığıdır. Moşe Rabenu gibi peygamberlerin en büyüğü bile yüz yirmi sene yaşadıktan sonra terki dünya etmiştir. Kısacası burası sadece bir koridor, geçiş için bir köprüdür. Köprüler bir noktadan diğerine gitmek için kullanılır. Genellikle köprülerde “bekleme”  yapılmaz. Hayatta da bekleme yapmak mümkün değildir.  Yaşamda nelerin öncelikli olduğuna karar vermek gerekir.  Bu dünya elbette çok önemlidir. Bilgeler Şabat günü yemek yiyebilmek için Cuma gününden çok çabalamak gerektiğini söyler. Bu dünyada bir hazırlık olmazsa öbür dünya için gerekli ortamı sağlamak mümkün olmaz. 

İbranice’de ölen bir kişi için “niftar” sözcüğü kullanılır. Bu sözcük aslında başka bir yere gitmek, belki de emekli olmak anlamına gelir. Çünkü ruh ölümsüzdür ve ölmek söz konusu değildir. Ancak Kabala’ya göre bu dünya “olam aasiya” eylem dünyasıdır. Kişi bu dünyadan çıktığı anda artık yapacak mitsva kalmaz. Yapılacaklar bitmiştir. Tren kaçmıştır. Bu dünyada köprüde olduğumuz sürece çok fazla zehut toplamak lazımdır. Bunlar bizleri ebediyete taşıyacaktır. Olam aasiya yani eylem dünyası tembellik etme yeri değildir. İşte yetser ara bunun çok güzel farkındadır ve bizleri yoldan çıkarmaya çalışır.

Çok uzun zaman Rabilerden birinin seuda şlişit derslerine gelen bir genç katılımını yavaş yavaş azaltır sonra görünmez olur. Uzun zaman geçtikten sonra tekrar derse gelen gence Rabi neden ara verdiğini sorar. Gencin cevabı yukarıdaki tezimizi kanıtlayan bir söylemdir. “Uzun zaman gelmedim çünkü değişeceğimi görüp bundan çekindim.”  

Olam aba var ve yok sorusunda yüzde ellilik bir ihtimal vardır. Eğer olam aba yoksa ben burada zehut toplamak için zamanımı Tora öğrenmek, mitsva yapmak, gemilut hasadim yani iyi davranışlar peşinde koşmak için harcıyorum. Olam aba olmasa bile bu çalışmalar beni rafine eder ve iyi bir insan olmamda yardımcı olur. Ancak ya olam aba varsa ve ben bunları yapmayı reddediyorsam o zaman mezara girdikten sonra bana bunları kim kazandıracak?

Hepimiz hayatımızda sigorta kavramını biliriz. Çok ender başımıza gelebilecek şeyler için sigorta yaptırdığımızı bile bile bundan kaçınmayız. Hayatımızın birçok fiziksel şeyi için kanıt aramaz iken manevi şeyler için neden kanıt aradığımız güzel bir soru olabilir.

Bizler günlük programımızın esirleriyiz. Sabah kalktıktan akşam yatana kadar her dakikamızı genellikle dünyevi şeyler için ayırır ve bunun için çaba gösteririz. Yetser ara’nın asıl isteği de budur.

Mişna “kol Yisrael yeş laem helek leolam aba” derken basit anlamıyla hepimizin olam aba için pay sahibi olduğumuzu söyler. Ancak payın büyüklüğünü arttırmak için bu dünyada bunu hak etmek gerekir. Olam aba’da ön sıraları kapmanın yolu zehutları arttırmaktır.  Onun için yapılacak şey bellidir. Kohelet’in son cümlesinde söylediği gibi:

“Sof davar akol nişma et AE.loim yira veet mitsvotav şemor. Ki ze kol aadam.”

 

DİVRE TORA
Rav Selim Eskenazi
TOPLUMUN PARÇASI OLABİLMEK

 


 “Ki tetse mahane al oyeveha, venişmarta mikol davar ra”

“Düşmanın karşısında kampa çıktığın zaman kendini her türlü kötülükten koru”

Tora aKedoşa bu pasukta, peraşadaki diğer pasuklarda kullandığı “ki tetse lamilhama” savaşa çıkacağın zaman” ifadesi yerine “kampa çıktığın zaman” ifadesini kullanmaktadır. Bu ifade farklılığının sebebi nedir? Bunun yanında niye sadece “kamp” ifadesi doğrultusunda “kötülüklerden korunma” durumu söz konusudur? Midraş Sifri, bu pasuğu şöyle açıklar: “tüm çıkışların kampla beraber olsun” Bu ifadeden ne öğrenmemiz gerekmektedir?

Her zaman olduğu gibi, söyleyeceğimiz hiduş, bizlerin Tanrı’nın İbadeti’nde ilerlememize yol gösterecek bir anahtar olacaktır. 

Yahudilikte önemli bir konsept bulunmaktadır: “Kadeş atsmeha bemutar lah”, “izinli olan şeyler için dahi, kendine sınırlar koy, kendini kutsal kıl”, yetser ara, insanın keduşa yolunda ilerlemesi adına, insan ile ciddi bir savaş yapmaktadır.

Fakat burada bahsi geçen savaş, insanın “çıktığı zaman” yani kutsiyet dünyasından çıkıp, fiziksel dünyada yapmak zorunda olduğu şeyler için yaptığı savaştır. Kişi bu savaşa tek başına girerse, kaybetmesi muhtemeldir. Tora bu sebeple kamp ifadesini kullanmaktadır. Tek başına, fiziksel dünyanın getirdiği kötülüklerden korunması imkansız iken, Yahudi toplumu ile kamp ile beraber olmak, kişi için koruma oluşturacaktır. Yahudi, kendisini toplumun içine koyarsa, çok özel ve muhteşem bir kuvvete layık olacaktır. Bu kuvvet, kişinin tüm kötülüklerden korunmasıdır.

Kutsiyet içerisinde de yüksek seviyelere ulaşmanın yolu da kampla beraber olmaktan geçmektedir.

Sinay dağında kutsal Toramızı almamız, “vayihan şam Yisrael neged aar”, “Yisrael milleti tek yürek, dağın karşısında kamp kurdular”, şartı ile gerçekleşmiştir. Ribi Şimon bar Yohay, Tora’nın sırlarını, Zoar aKadoş’u sadece öğrencilerinin kuvveti ile açıklamıştır. Bilindiği üzere, Ari aKadoş da öğrencilerine, aralarında birlik olması şartı ile Tora’nın sırlarını öğretmiştir. Öğrencilerinin eşleri arasında çıkan tartışma sonucunda, aralarında da tartışma çıkınca, Ari aKadoş Şamayim’deki yeşivasına çıkmış, genç yaşta dünyayı terk etmiştir.

Aynı şekilde, Şabat Kodeş’te yüksek ruhaniyet seviyelerine ulaşılması da ancak ve ancak Yisrael Milletinin birbirleri ile kalplerinde bağlı olması şartı sayesinde gerçekleşmektedir. Kişi bu kutsiyete bireysel olarak ulaşamaz.

“Banim atem Lad. El.”, “Sizler, Aş-em’in evlatlarısınız”, eğer çoğul iseniz bu ifade doğru, ama tekil olup, kendinizi toplumdan dışlarsanız doğru değil. “Avinu şebaŞamayim”, “Göklerdeki babamız”, ancak “Babamız” ise geçerli.

Yamim Noraim’e girmenin de kuvveti “koah rabim”den çoğunluktan gelmektedir. Yom Kipur Arifesinde Kal Nidre’den evvel, kederli bir Yahudi, Ravın karşısına çıkar ve der ki: “Rav, bu düşük ruhani durumum ile bu kutsal güne nasıl gireceğimi bilemiyorum, lütfen bana yardımcı ol”, Rav cevap verir, “Ben de aynı hisler içerisindeyim”. Bunu söylerken Rav, bu kederli Yahudi ile beraber sinagoga girer. Yani Yamim Noraim’e girmenin yolu, ancak Yahudi Toplumu ile tek bir yürek olmaktan geçmektedir.

Her gün Amida duasını da bu konsept ile tamamlıyoruz:

“uVarehenu Avinu kulanu keehad beor Paneha”, “Babamız, hepimizi tekmişiz gibi, Işığınla berahalar ile mübarek kıl”, Tanrı’dan gelen ışığı alabilmek de demek ki buna bağlı...




 

GENÇ NESİLDEN ÖĞRENİYORUZ
Beri Bahar

 


“Bir Amoni veya Moavi, Tanrı’nın Cemaati’ne katılamaz. Onların onuncu nesli bile Tanrı’nın Cemaati’ne katılamayacaktır – ebediyen. (Bu kısıtlama,) Mısır’dan çıkışınızda, yolda sizi yiyecekle ve suyla karşılamamaları…” Devarim 23:4-5

               

Rabi Şimon, Rabi Eliezer adına şöyle der: Buradan nezaketi esirgeyen kişinin cezasını görürüz. Bene-Yisrael çölde geçirdiği kırk yıl boyunca, ellerinden göklerden gelen man, bıldırcın, onların yanında giden ve onlara su sağlayan kuyuları vardı. Hem de, onların önünden giderek, gidecekleri yolları gösteren koruyucu bulutları da vardı. Kısacası, hiçbir şeyleri eksik değildi. Yine de, birileri bir yolculuktan geliyorsa nezaket gereklidir ve onları su ve yemekle karşılamalıyız.

 
İsrael’e karşı bu basit nezaket hareketini gerçekleştirmeyen bu iki halk olan, Amon ve Moav sonucunda Tanrı’nın meclisine katılabilme haklarını kaybetmişlerdir(Yahudi olmaları yasaklanmıştır). Bu kural, bir şekilde bu ikl halkın erkekleri Yahudi olmuşsa bile bir Yahudi kadınla evlenmesi yasaktır kuralını da içerir (Yevamot 76b). Buradan ihtiyacı olmayanlara nezaket göstermeyenlerin cezasını görürüz. İhtiyacı olup da ona nezaket göstermeyen kişinin cezası acaba ne kadar daha büyük olabilir?(Vayikra Raba 34:8)


ÇOCUK PERAŞASI

 

Yahudi milletinin fertleri olarak diğer milletlerin fertleriyle evlenmemeliyiz. Bu peraşa'daki başka bazı mitsvot:
*Bir Yahudi'ye ait bir şey bulursanız onu saklamamalısınız. Sahibine geri vermelisiniz.

*Diyelim ki kaşer bir kuşun yuvasını gördünüz. Yumurtalarını yemek ya da yavru kuşlarını almak istiyorsunuz. O zaman şu mitsva'yı yapmalısınız. Önce anne kuşu uzaklaştırın. Ancak o zaman yumurtaları veya yavru kuşları alabilirsiniz.
*Birinin düşebileceği bir yerin, örneğin bir balkonun veya çatının etrafına bir çit koymak bir mitsva'dır. 
Başka mitsvot:
*Bir çiftçi arabasını çekmek için iki ayrı cins hayvanı birlikte kullanamaz. Örneğin bir öküz ve bir eşeği asla birlikte kullanamaz. Ama iki öküz ve iki eşek kullanabilir.
*Allah'ın, Moşe Peygamberimiz'in ablası Miryam'ı laşon ara konuştuğu için nasıl cezalandırdığını hatırlamak bir mitsva'dır. Bu, başkaları hakkında kötü şeyler söylemememize yardımcı olur.
*Bir dükkân sahibi tam olarak doğru tartmayan terazilere sahip olamaz. Müşterilerine karşı azıcık bile hile yapamaz. Moşe Peygamberimiz Bene Yisrael'e şöyle dedi:
"Amalek halkının size çölde ne yaptığını hatırlayın.

Kampınıza arkadan saldırdılar. Hepinizi öldürmek istiyorlardı."

BİR HİKAYE
KALDIRIMDAKİ TEHLİKE

 
Bay Levi için, Shop-Way marketinden eve yürümek pek kolay değildi. Önündeki market arabası o kadar doluydu ki, hem paketlerin dengesini sağlamakta zorlanıyor, hem de önünü tam olarak göremiyordu. 

Evinin bulunduğu sokağa yaklaşırken rahatlayarak iç çekti. "Şükürler olsun, neredeyse eve geldim" diye düşündü kendi kendine, "Bu paketler, düşündüğümden çok daha ağırmış..."
Tam o anda ayaklarının kaydığını hissetti. ŞLAP! Bay Levi, bütün o paketlerle beraber kaldırımda düşmüştü. 
Şans eseri, bir yerini incitmemişti ama maalesef, bütün paketler etrafa dağılmıştı.
Kaldırıma dağılmış olan kırılmış yumurtalar, ezilmiş domatesler, içinden foşur foşur sodanın aktığı çatlamış soda şişeleri, sanki ilginç bir "modern sanat" eserine benziyordu. 
Sinirlerine hakim olmaya çalışan Bay Levi, neden düştüğünü o anda fark etti. Parlak, mavi bir bisiklet, tam kaldırımın ortasında yerde duruyordu. Üstünde büyük harflerle, "Mişel Moris'in bisikleti, 4A APT" yazıyordu. 
Bay Levi, ilk önce kaldırımdakileri toparladı ve yeniden düşmemek için bisikleti kenara koymayı ihmal etmedi. Ardından doğru 4A numaralı apartmana gidip kapıyı çaldı. 
Mişel'in annesi Bayan Moris kapıyı açtı. Kırmızı yüzlü, kızgın komşusu, bütün hikayeyi anlattı. Kadın, üzüntüyle özür diledi ve bütün kaybı karşılamayı teklif etti. Bay Levi biraz sakinleşip gittikten sonra, Bayan Moris doğru oğlunun odasına çıktı. 
CD çaların sesi, sonuna kadar açık olduğu için Mişel'ın kapıyı duyması oldukça zor oldu. "Evet Anne?" dedi en sonunda kapıya gelerek. 
"Mişel, bu sabah bisikletine bindin mi?" diye sordu, sakin kalmaya çalışarak. 
"Tabii ki anne, çok güzel bir gün oldu." dedi Mişel gülümseyerek. Annesinin müziğin sesini kısmasını istemeye gelmediği görerek sevinmişti. 
"Peki, işin bitince onu nerede bıraktın?" dedi sesini biraz daha ciddileştirerek. 
Mişel, kafasını kaşıdı "Şey, tam olarak hatırlamıyorum" dedi, "İşte, buralarda bir yerde bırakmışımdır..." dedi. 
"Kaldırımın üstünde olabilir mi?" diye üsteledi annesi. 
"Evet" dedi Mişel, annesinin hafızasından etkilenerek.
"Mişel", diye iç çekti annesi, "Bunu yapamazsın. Bisikletini kaldırımın üstünde bırakmak, orada yürüyenler için çok tehlikeli." Bay Levi'nin başına gelenleri anlattı. "Etrafımızın güvenli olmasından hepimiz sorumluyuz. Bu nedenle, eşyalarımızı etrafta bırakınca, bu konuya çok dikkat etmeliyiz. Şimdi lütfen hemen aşağıya git ve başka biri daha düşmeden bisikletini yerine koy"
Mişel, daha dikkatli olması gerektiğini fark etmişti. Aşağıya indiğinde, Bay Levi'nin hala, kaldırımda son kalan eşyalarını da toparladığını gördü. Mişel, komşunun düşmesine sebep olduğu için kendini kötü hissetti. 
"Lütfen, sizin için temizlememe izin verin Bay Levi" dedi çocuk. "Bisikletimi yolun ortasında bıraktığım için çok üzgünüm. Çok özür dilerim..."
"Yardım teklifin için teşekkür ederim. Özrünü de kabul ediyorum. Bunu tabii ki kasti olarak yapmadın. Şimdi, beraber çalışacağız, ben faraşı tutacağım, sen de süpür bakalım..."
O günden sonra, Mişel, bisikletini, kimseyi engellemeyecek şekilde, parka koymaya çok dikkat etti. Arkadaşlarını bile bu konuda uyarıyordu. Sonradan hissettiği rahatlama duygusu, bu çabalarına değerdi. Mahallesinde, herkesin güven içinde yaşamasına o da bir katlıda bulunmuş oluyordu.