Bu Hafta İçin Saatler

30 AV

Gelecek Hafta İçin Saatler

Şabat

Başlangıç

Bitiş

5778

Şabat

Başlangıç

Bitiş

Yeruşalayim

18:52

20:05

-----

Yeruşalayim

18:45

19:57

Tel Aviv

19:09

20:08

11AĞUSTOS

Tel Aviv

19:02

20:00

İstanbul

19:55

20:34

2018

İstanbul

19:45

20:24

İzmir

19:50

20:39

İzmir

19:41

20:30

REE- ראה



11-12 AĞUSTOS 2018 ROŞ HODEŞ ELUL
13 AĞUSTOS 2018 PAZARTESİ NEVE ŞALOM ANMA GÜNÜ

Peraşa Özetİ
[www.chabad.org]
(Devarim 11:26-16:17)

 


Moşe halka maneviyat merkezli bir hayatın getireceği bereketleri ve Tanrı'dan uzaklaşmanın getireceği laneti sunar. Halk, Erets-Yisrael'e gireceği zaman, putperest uygulamalarda kullanılan tüm ağaçları yakacak ve putperestliğe ait tüm heykelleri yok edecektir. Tanrı, Kutsal Varlığı'nı barındırmak üzere tek bir yer seçecektir. Korbanlar sadece bu yerde sunulabilecek ve başka hiçbir yerde kişisel sunaklar inşa edilemeyecektir.

Moşe halkı, kan yememeleri konusunda tekrar uyarır. Çöldeyken tüm hayvan kesimi Mişkan'da gerçekleşirdi; ancak Erets-Yisrael'e girdiklerinden itibaren, bu işlem - yemek amaçlı olması kaydıyla - her yerde, ama belirli kurallara göre yapılabilecekti. Moşe, sadece Yeruşalayim sınırları içinde yenebilecek bazı yiyecek kategorilerini bildirir. Ardından, diğer ulusların davranış şekillerini kendilerine adapte etmemeleri uyarısında bulunur.

Tora tam ve mükemmel olduğu için, ona herhangi bir şeyin eklemek ya da onu eksiltmek yasaktır. Bir "peygamber" halka gelip Tora'yı terk ederek putperest davranışlar içine girmelerini öğütlediği takdirde, cezası ölümdür. Benzer şekilde halkı putperestliğe teşvik eden kişinin cezası da ölümdür. Tamamen putperestliğe yönelmiş bir şehrin yok edilmesi gerekecektir. Bir yakının ölümü halinde abartılı yas ifadelerinde bulunmak - örneğin vücuda zarar vermek ya da saçları yolarak kafada kel bir nokta oluşturmak yasaktır. Moşe daha sonra, Kaşer olan ve olmayan hayvanları tekrar sınıflandırır; et ve sütün birlikte pişirilmemesi gerektiğine dair emri hatırlatır.

Ürünün ikinci onda birlik bölümü [Maaser Şeni] Yeruşalayim'e getirilip burada yenmelidir. Fakat miktar çok büyükse, parasal karşılığı Yeruşalayim'e getirilecek ve bu parayla burada yiyecek alınıp [elbette yerel halkla birlikte] tüketilecektir. Belirli bazı yıllarda ise bu ikinci onda birlik bölüm fakirlere dağıtılmalıdır. Bene-Yisrael'den daima cömert olmaları istenir. Yedinci yılda her türlü borç silinmelidir; bunu karşılığında Tanrı halkı her yönden mübarek kılacaktır. Yahudi bir köle, altı yıllık çalışmadan sonra serbest kalacaktır ve boş elle gönderilmeyecektir. Ayrılmayı reddederse, kulağı bir biz ile kapı eşiğinde delinecek ve Yovel yılına [50. yıl] kadar köle durumunda kalacaktır. Peraşa üç hac bayramı - Pesah, Şavuot ve Sukot ile sona ermektedir.

AFTARA
Rav İsak Alaluf
ANİYA SOARA

 

Yeşayau kitabının sonlarına doğru teselli dozunu iyice arttırmaktadır. Dürüstlük ve Tanrı’ya güven konusunda toplumun kendisini eğitmesi için tavsiyede bulunmakta olan peygamber Tora’yı yaşam kaynağı olan su ile özdeşleştirmektedir.

HAFTANIN SÖZÜ

 


Ey susayanlar. Suya gidiniz. (Yeşayau 55/1)

Mİ-DRAŞ YİTSHAK
Rav İsak Alaluf
DALGA ETKİSİ

 

Tora’nın ödül ve ceza konusundaki genel karakteri “Ree” peraşasının ilk cümlesi ile ortaya konabilir. “Ree anohi noten lifnehem ayom beraha uklala – Gör bu gün önünüze ne verdiğimi. Bereketi ve laneti” Pasuk devam ederken bereketin Tanrı’nın kurallarınca yaşamamızın bir sonucu olduğunu görürüz. Benzer şekilde lanet de O’nun emirlerine karşı gelmemiz durumunda karşı karşıya kalacağımız bir gerçektir.

Tora öğrenenlerin hepsinin bildiği bir soruya bakalım. Bu cümle dilbilgisi bakımından hatalı bir cümledir. Çünkü “ree – gör” sözcüğü ile tekil başlamakta ama “lifnehem – önünüze” sözcüğü ile çoğul devam etmektedir. Normal şartlar altında bir cümle tekil başlarsa tekil, çoğul başlarsa da çoğul devam eder. Ancak bilgelerimiz buradan bizlerin önemli bir ders çıkarmamızı beklerler.

Hepimiz kendi başımıza bir takım davranışlarda bulunuruz. Bu davranışların aslında sadece kendimizi bağladığını düşünürüz. Halbuki olumlu veya olumsuz edimlerimizin hepsi bütün Yahudileri olumlu veya olumsuz etkilemektedir. Bir başka deyişler her Yahudi bir öğretmendir ve bilmediğimiz birçok öğrencimiz vardır. Çünkü sürekli olarak insanlar bizleri izlemektedir. Davranışlarımızla kazandırdığımız her insan tanımasak bile bizim için bir zehut kaynağını teşkil eder. Çünkü yaptığımız olumlu bir şeyden etkilenmiş ve bizi sadece izleyen bir kişi bizi taklit etmeye başlamıştır. Bu da onda ve bizde olumlu bir değişikliğe neden olmuştur. 

Bir başka Rabi gittiği her yerde yanında mutlaka bir kitap bulundurur ve onu okur. Günün birinde karşısına bir adam gelir ve Rabi’den çok önemli bir etik davranış öğrendiğini söyler. Bu arada Rabi kesinlikle o adamı ilk kez görmektedir. Hayret içinde bakarken adam şunu söyler. “Sizi nerede görsem her zaman elinizde bir kitap vardır. Siz devamlı olarak o kitabı okumaktasınız. Nerede olursak olalım Tora öğrenimine devam etmemiz gerektiğini sizden öğrendim.

Görüldüğü gibi iyi edimler bizleri izleyen kişileri de olumlu etkilerken bizlerin de zehut sahibi olmamızı sağlamaktadır. Ancak bunun tersi de geçerlidir. Kişi yaptığı olumsuz davranışlarıyla karşısındakini olumsuz bir şekilde etkileyebilir. Bu da ona zehut yerine Tanrı katında olumsuz bir izlenim kazandırır.

Bir yakını vefat edenler sene boyunca Kadiş söylemeye, iyilik yapmaya gayret ederler. Bunun nedeni açıktır çünkü yargı devam etmektedir. Yakınları kaybedilen kişinin yükünü hafifletmek için bir şeyler yapmaya çalışmaktadır. Yıl tamamlandıktan sonra her yıl vefat tarihine yakın Kadiş söylenmeye başlar. Meldado gününde bazı kişiler oruç tutar, kimileri tsedaka verir. Bu günde iyi edimlere önem verilir. Bu gelenek birçok cemaatte vardır. Ancak burada akla gelen şöyle bir soru vardır. Vefat eden kişinin yargısı zaten tamamlanmıştır. Ancak ebedi istirahate ermiştir. Bu yapılan davranışların anlamı nedir? Rabiler her yıl ve yılda vefat edenin vefat tarihinde bir kez daha yargıya tabi tutulduğunu öğretirler. Ancak bu yaklaşım da mantıklı değildir. Vefat eden kişi vefatından sonra mitsvot yapamaz, günah işleyemez. Kişi artık bunu yapamadığı halde neden her sene ve sene tekrar yargıya tabi tutulmaktadır?

Fizikte dalga etkisi dediğimiz bir ifade vardır. Suya bir taş attığınız zaman taş dibe çökse bile etrafında oluşturduğu dalgalar etrafa yayılır. Dalga etkisi sadece maddi alanda geçerli değildir. Edimlerimizden etkilenen insanlar bir dalga etkisi ile bunu yaymaya devam edebilirler. Şimdi vefat eden kişi her sene artık günahları veya sevapları için değil zamanında yapmış olduğu edimlerin dalga etkisi ile etkiledikleri için yargılanır.

Şimdi peraşanın açılış cümlesini daha iyi anlayabiliyoruz. Evet her insan tekil bir şekilde yaşar. Ancak yalnız yaşasak bile unutmayalım ki davranışlarımız her zaman izlenmektedir. Bu izleme de bize insanları olumlu veya olumsuz yönde etkileme yetisi vermektedir ki buna göre kazanımlarımız da aynı şekilde olmaktadır. Bir önemli nokta daha vardır ki yargı kişisel olduğu gibi başkalarına yönelik etki de her sene ve sene yargı unsuru olarak karşımıza çıkmaktadır.

Şemot kitabının başında Mısır kralının iki İbrani ebeye çocukları öldürme emrini verdiğini ancak ebelerin yaşamlarını tehlikeye atarak bu emri dinlemediklerini görürüz. Bunun sonucunda Tanrı’nın onlara verdiği ödülü Tora şu şekilde anlatmaktadır: “Vayitev E.loim lamyaledot vayirev aam vayaatsmu meod – Tanrı ebelere iyilik etti toplum çoğaldı ve çok güçlendi.” Cümle açıktır ama burada bir ödül değil gerçek vardır. Bu gerçek ifadede ödül nerededir? Rabiler durumu şöyle açıklar. Şifra ve Pua başka bir deyişle Yoheved ve Miryam birçok çocuğu ölümden kurtarmışlardır. Bu çocukların ve onların çocuklarının ileriden yapacakları binlerce zehut Şifra ve Pua için de kayıt edilecektir. Çünkü eğer onlar yaşamlarını tehlikeye atıp bu çocukları kurtarmasalardı o kadar zehut potansiyeli kaybolup gidecekti. Şifra ve Pua’nın bu zehutlarda kesin payı ve hakkı varır. 

Bereşit kitabının ilk bölümlerinde bilindiği gibi Kayin Evel’i katletmiştir. Tanrı bunun sorgulamasını yaparken  “me asita kol deme ahiha tsoakim elay min aadama – ne yaptın kardeşinin kanı topraktan bana sesleniyor” ifadesini kullanır .  Rabiler burada “deme – kanları” sözcüğü üzerinde dururlar. Tanrı Kayin’e sadece bir kişiyi yani Evel’i öldürmediğini onun bu dünyadaki geleceğini tamamen yok ettiğini bildirir. Kayin Evel’in bütün geleceğinden sorumludur.

Eski nesillerde hepimiz anne babamızdan veya büyük ebeveynlerden bir şeyler öğrenmişizdir. Bu öğrendiklerimizde etik kavramlar yani “musar” çoğunluktadır. Birçoğumuz etrafı düzenli bir şekilde korumanın önemini bilirken bazılarımız misafir olduğumuz yerde veya misafir ağırladığımızda neler yapılacağını onlardan öğrenmişizdir. Bizim neslimize ve bizden öncekilere sorduğunuzda bu tip öğretiler mutlaka olmuştur. Ancak bu gün çocuklarımızın bu tip bir öğreti alıp almadıkları meçhuldür. Çünkü anne baba olarak bizlerin ya vakti ya da sabrı yoktur. Bizlerin çocuklara verilebilecek veya aktarılacak birçok şeyimiz olmasına rağmen bu görevimizi aksatmamız günümüz neslinin ne yazık ki birçok olumsuz edimle karşımızda durmalarına neden olmaktadır. Günümüzde verilen öğretilerde “musar” yani etik ya çok azdır ya da hiç yoktur.

Hepimiz öğretmenlik mesleğini icra ediyor olmayabiliriz ama eğer bir ailemiz ve çocuklarımız varsa bizler birer öğretmeniz. Çocuklarımız, yakınlarımız ve çevremiz için birer öğretmeniz.

Başında da söylediğimiz gibi yaptığımız her olumlu şey dalga etkisi ile birçoklarını etkileyecek bizler de bunun zehutu ile dilediğimiz güzel günlere ulaşabileceğiz.    

DİVRE TORA
Rav Albert Gerşon

 

Ree anohi noten lifnehem ayom beraha uklala, "Görün bugün önünüze berahayı ve laneti veriyorum " beraha da lanette mitsvalara bakışımızla ilgilidir.

Aoznayim latora adlı kaynakta Toramızda bu bölümde beraha ve laneti art arda belirtmesi şaşırtıcı diye yazıyor.

İleride Ki Tavo peraşasında da bu konulardan söz ediliyor.

Peraşamızda ise önce mitsvaların gözetilmesinden bahsediliyor "A beraha veakelala teluim bekiyum mitsvot " her şey mitsvaların korunmasına bağlıdır.

Ki Tavo peraşasına kadar 170, ondan sonra sadece 10 mitsva var, peraşamız Ki Tavo peraşasına kadar mitsvalar konusunda hassas olmak gerektiği hakkında uyarıyor. Başka bir deyişle beraha zaten mitsva yapabilmektir. 

Koellet(8:5) te mitsva yapan kötüyü bilmez yazar.

Bealon Meorot kitabında yakın zamanda geçen bir olayı paylaşır: Roş kolel, bir yeşiva lideri olan Rabi, 30 sene önce başına gelen bir olayı anlatır: Genç bir yeşiva öğrencisi iken, evlendiğinde her gün düzenli Talmud öğreneceğine dair yemin eder. Eşi         de bu konuda ona destek olur, ilk zamanlar sorun çıkmaz, zamanla evinin ihtiyaçları hep kafasını meşgul eder, bir perşembe günü akşamüstü 17 sularında öğrenirken aklına şabat için balık alması gerektiği gelir, yeşivaya gelmeden önce alması gerekiyordu, o gün talmud öğreniminden çok balıkları düşündü ama buna rağmen öğrenimini kesmedi sonra da çıkıp balık alırım dedi ve öyle yaptı. Givat Şaul girişinde Yeruşalayim kavşağında, bir Arap gördüm elinde kocaman bir kasa dolusu balık, görünce çok mutlu oldum balıklar yemeye uygundu en büyüklerini seçip evime gittim.

Rabi hikâyesinde, 30 sene geçti bu kadar zaman içinde aynı noktadan defalarca geçmeme rağmen balık satan kimseyi görmedim meğerse şimdi anladım ki Eliyahu Annavi bana balıkçı olarak görünmüş, oğlum sen Tanrı için çalıştın bende sana balıkları hazırladım demiş bu mucize niçin? Öğrenimimi kesmediğim için... O balığın tadını hayatım boyunca unutamam mitsvaları koruyan kötüyü bilmez.

GENÇ NESİLDEN ÖĞRENİYORUZ
Beri Bahar

 

“Tanrınız’ın ardından yürüyün ve (yalnız)  O’ndan çekinin, O’nun emirlerini gözetin ve O’nun Sözü’nü dinleyin, O’na ibadet edin ve O’na yapışın.” Devarim 13:5.

Hafets Hayim ve Rabi Yisrael Meir Kagan, İbranice’de ki “Ahare - ardından” kelimesinin uzak bir mesafeyi kastettiğini söylerler. Ve soru sorar “Bu pasuk Tanrı’yı takip etmemizi söylüyorsa, neden Tora Tanrı’ya daha yakın olabileceğimizi belirten bir terim kullanmamıştır.

Rabi Kagan şöyle açıklar: Tora uzaklığı belirten bir terim kullanır çünkü bir kişi her ne kadar  Tanrı’ya uzak hissetse de, umudunu kaybetmemelidir. Bütün gücüyle Tanrı’ya yaklaşmaya çalışmalı ki böylece onu bulsun. Hiçbir şekilde umutsuzluğa kapılmayın ve hiçbir şekilde hatalarınızın veya günahlarınızı sizi Tanrı’ya yaklaşmanızı engellemesine izin vermeyin.

 

ÇOCUK PERAŞASI

 

Moşe Peygamberimiz Bene Yisrael'e şunları öğretti: "Kenaanim (Kenaan halkı) ülkenin dört bir yanına putlar yerleştirdi.
Erets Yisrael'e varınca onların hepsini kırın. Bir tek put bile bırakmayın! Erets Yisrael kutsaldır. Orada tek bir put bile olmamasına özellikle dikkat etmelisiniz."
Moşe Peygamberimiz şunları da öğretti: "Bir ineğin, bir tavuğun veya kaşer başka bir hayvanın etini yemek isterseniz, hayvanı bir şohet'e  getirin."  Şohet bir hayvanı Tora'nın bize söylediği şekilde öldürmesini bilen bir kişidir. Bu işi yapmak için çok keskin bir bıçak kullanır. Eğer hayvan Tora'nın bize söylediği şekilde öldürülmemişse onu yiyemeyiz. Uzun zaman önce, Tanrı bazen özel tsadikim'e (iyi insanlar) konuştu. Örneğin Avraam, Yitshak ve Yaakov'a konuştu.Tanrı'nın konuştuğu kişiye nevi (peygamber) denirdi.
Moşe Peygamberimiz Yahudiler'e: "Biri size Tanrı'nın ona konuştuğunu söyleyebilir. Diyebilir ki 'Tanrı bana Yahudiler'in putlara tapmaları gerektiğini söyledi!' O zaman bilmelisiniz ki o bir yalancıdır! Tanrı bir nevi'ye Yahudiler'in böyle bir şey yapmaları gerektiğini ASLA söylemez." Moşe Peygamberimiz şunu öğretti: "Tsedaka (hayır işi) vermek bir mitsva'dır.  Yoksul bir adamın yiyeceğe, giysiye veya paraya ihtiyacı olabilir. Neye ihtiyacı varsa verin. Birçok kez gelirse ona tekrar tekrar tsedaka verin."

"Ailenizde yoksul bir kişi mi var? Ona başkalarından önce tsedaka verin. Tora'yı öğrenen fakir bir Yahudi'ye yardım etmek özel bir mitsva'dır. Yoksul bir kişiye her zaman iyi davranın!" Bar mitsva yapmış her Yahudi yılda üç kez Bet Amikdaş'a (kutsal Mabet) seyahat etmek zorundaydı:

1. Pesah yom tov'u (bayramın önemli kutsal günleri) için (Bayramın ilk ve son iki günü)
2. Şavuot yom tov'u için

3. Sukot yom tov'u için (Bayramın ilk ve son iki günü)

Herkes Tanrı'ya korbanot (armağan) olarak hayvanlar getirirdi. Yahudiler Bet Amikdaş'ı ziyaret ettikleri için çok mutluydular!

BİR HİKAYE
ORADA OLMAK

 

Janet, annesinin plaj sandalyesinin yanına koşarken, elindeki deniz kabuklarını tıpkı birer hazine gibi sallıyordu. "Anne, şu güzelliğe bir bak. Bunu anneanneme göstermek için sabırsızlanıyorum..."

Janet, söylediği cümlenin ortasında kendini durdurdu. Boğazı düğümlenmişti sanki. Deniz kabuklarını anneannesine göstermeyecekti. Aslında artık onu göremeyecekti bile. 
Anneannesi öleli bir kaç aydan fazla olmuştu ancak Janet, kendini en yakın hissettiği insanın artık orada olmadığına bir türlü alışamıyordu. Anne babası her yolu denemişti. Hatta onu eğlenceli bir plaj gezisine bile götürmüşlerdi ama değişen bir şey olmamıştı. Kız sinirli bir halde elindeki kabukları yere fırlattı ve yüzünü ellerinin ardına sakladı. Artık anneannesine gösteremeyecekse, deniz kabuklarını toplamanın bir anlamı da yoktu. 
"Hey Janet" dedi annesi, "Haydi gel beraber kıyıda dolaşıp dalgaları seyredelim" dedi. Kıyıda yürümek Janet'in en sevdiği işlerden biriydi ve annesi bunun, kızını biraz daha iyi hissettireceğini umuyordu.
Kız omuzlarını silkti ve isteksizce annesine katıldı. İkisi beraber suyun kenarında yürümeye başladı. Zaman zaman soğuk su ayaklarını gıdıklıyordu. Jenet, bütün içini annesine dökmeye, anneannesinin bu kadar uzaklara gitmesine bir türlü alışmadığını anlatmaya başladı. 
Aniden büyük, kırmız-mavi bir su topu ayaklarının ucuna geldi. Küçük bir çocuk deli gibi kovalıyordu topu. Jenet, önlerinden yürüyen herkesin bakıp bakıp acıyarak başların salladıklarını ama yardım için kimsenin bir şey yapmadığını fark etti. 
Hızla harekete geçerek ve futbol takımında öğrendiği numaraları kullanarak, Janet hızla yuvarlanan topu durdurabildi. Gülümseyerek topu küçük, ağlayan çocuğa uzattı. "Haydi canı. Bak topun burada her şey yolunda." dedi sıcak, güven verici bir gülümsemeyle. Küçük çocuk topu aldı ve dikkatlice oradan uzaklaştı. 
"Harika bir iş başardın!" dedi annesi. "O küçük çocuğun gününü kurtardın!"
Üstündeki kumları temizleyen Janet, "anneannem her zaman başkalarının problemlerinin bizim de problemlerimiz olduğunu söylerdi "dedi. 
"Bu çok doğru" dedi annesi bir anlığına duraksayarak. Ama sonra gülümseyerek sözlerine devam etti: "Janet, anneannenin çok uzaklarda olduğunu söyledin. Ma gördüğüm kadarıyla, anneannen hemen yanı başında."
Kız anlamadı. "Ne demek istiyorsun?"
"Sen de tıpkı anneannenin yapacağı gibi, o küçük çocuğa yardım etmek için üstünün kirlenmesine aldırmadın. Çocuğu sakinleştirmen de tıpkı anneannenin seni küçükken sakinleştirmesine benziyordu. Ondan o kadar güzel şeyler öğrendin ki, artık hep senin bir parçan olacak. Bu da anneannenin de senin artık bir parçan olacağı anlamına geliyor. Olabileceği kadar yakın..."
Janet gülümsedi. Belki de annesi haklıydı. O her zaman anneannesini düşünüyor ve onun gibi olmaya çalışıyordu. Belki de sandığı kadar uzağında değildi. 
Anne kız yürümeye devam edip ufukta batmakta olan güneşin denize yansıyışını seyrettiler. Janet bir kez daha kendini anneannesine yakın hissetti. Belki onu her zaman özleyecekti ama güneş bir kez daha yükselmeye başlamıştı.