Yazdır

Haftanın Peraşası BülteniMoşe, bulunulan vaatlerin (Neder) geçersiz kılınması ile ilgili emirleri Yisrael kabilelerinin liderlerine iletir...

Bu Hafta İçin Saatler

2 AV

Gelecek Hafta İçin Saatler

Şabat

Başlangıç

Bitiş

5778

Şabat

Başlangıç

Bitiş

Yeruşalayim

19:11

20:27

-----

Yeruşalayim

19:08

20:23

Tel Aviv

19:28

20:30

14 TEMMUZ

Tel Aviv

19:25

20:26

İstanbul

20:21

21:01

2018

İstanbul

20:16

20:56

İzmir

20:15

21:04

İzmir

20:10

21:00

MATOT-מטות

MASE-מסעי



Peraşa Özetİ
[www.chabad.org]
(Bamidbar 25:10-29:40)

 

Matot: Yıl 2448'dir ve çöldeki 40 sene bitmek üzeredir. Miryam ve Aaron ölmüşlerdir ve Yeoşua halef olarak atanmıştır. Bamidbar kitabının bu son iki peraşasında, Tanrı olayları toparlamaya başlar. Kişisel yemin kuralları detaylandırılır ve Moşe'ye Midyan'dan öç alma talimatı verilir. Bu savaşta hem Balak hem de Bilam öldürülürler.

Savaştan sonra, Moşe askerlerini pratik Tuma kanunları konusunda eğitir ve ganimetin askerler, toplum ve Mişkan arasında pay edilmesi ile ilgilenir. Peraşa, kaplarımızı Kaşer haline getirme kurallarını da öğretmektedir. Tora'ya göre Yahudi olmayan biri tarafından yapılmış ya da Yahudi olmayan birinden satın alınmış kaplar kullanımdan önce Mikve'ye daldırılmalıdır. Savaşta tek bir askerin bile kaybedilmemiş olmasına şükretmek için, komutanlar elde ettikleri altının kendilerine düşen paylarını Mişkan'a bağışlarlar. Hibe edilen altın, toplam 380kg ağırlığındadır (Rabi Arye Kaplan).

Reuven ve Gad kabileleriyle Menaşe kabilesinin yarısı Moşe'ye yaklaşırlar ve Sihon ve Og'la yapılan savaşlarda ele geçirilen Yarden Nehri'nin doğu kıyısındaki toprakların kendilerine verilmesini isterler. Moşe önce bu isteğe şüpheyle yaklaşır. Ancak daha sonra bu 2,5 kabile ve Moşe, aralarında bir anlaşmaya varırlar: Bu kabileler Erets-Yisrael'i alma mücadelesinde diğer kabilelerle omuz omuza savaşacaklar; sonra bu bölgeyi elde edebileceklerdir.
Moşe Bene-Yisrael'i, ülkeyi bütün olumsuz etkilerden arındırma konusunda eğitir ve ülkenin sınırlarını açıklar.

Ülkenin bölüşümünü gözden geçirmek için yeni liderler tayin edilir ve altı sığınak şehir dahil olmak üzere, toplam 48 Levi şehri belirlenir.
Kazara işlenen cinayetlerle ilgili kanunlar detaylandırılır ve erkek evlat bırakmadan vefat eden bir kişinin kızlarının, sadece kendi kabilesi içinde evlenebileceği kuralı koyulmuştur. Fakat bu kural sadece Erets-Yisrael'e giren nesil için geçerlidir.
Mase:  Bene-Yisrael’in Mısır’dan çıkışından Kenaan Toprakları’nın kıyısına gelene kadar konakladıkları toplam 42 yer listelenir. Erets-Yisrael’in sınırları verilir, kasıtlı olmayarak cinayet işlemiş kişiler için sığınak olacak ‘sığınma şehirleri’ belirlenir. Tselofhad adlı, ardında erkek evlat bırakmadan ölen kişinin kızları, kendi kabileleri olan Menaşe kabilesine mensup kişilerle evlenirler, böylece babalarından miras aldıkları topraklar, başka bir kabileye geçmez.

AFTARA
Rav İsak Alaluf
ŞİMU

 


Bu hafta üç musibet haftasına ait Aftara parçalarından ikincisi okunur. Bu Aftara da Yirmiyau peygambere aittir. Kitabın ikinci bölümünün bir kısmı ile dördüncü bölümünün girişi okunur. Burada peygamber Bene Yisrael’in vefasızlığı üzerinde durmaktadır. Yirmiyau halkın yaşam kaynağı olan Tanrı’yı terk ettiklerini acı içinde haykırır. Aftara Bene yisrael’e Tanrı’ya dönme çağrısı ile nihayet bulur.

HAFTANIN SÖZÜ

 

Yaakov evi! Tanrı’nın sözünü dinleyin. (Yirmiyau 2/4)

 

Mİ-DRAŞ YİTSHAK
Rav İsak Alaluf

 

Kırk yıllık yolculuğun sonunda Erets Yisrael’in sınırlarına gelinmiştir. Burada Reuven ve Gad kabileleri çok fazla sürüleri olduğundan Yarden nehrini geçmeden Sihon ve Og’dan ele geçirilen toprakları mülk olarak edinmek isterler ve bu isteklerini Moşe Rabenu’ya iletirler. Moşe önce onları azarlasa da sonunda bir şartla razı olur. Yedi yıl sürecek savaş boyunca bu iki kabile yerleşimlerine dönmeyecekler sadece eşleri, çocukları ve hayvanları orada konaklayacaktır. Kabileler buna ek olarak yedi yıllık savaştan sonra Erets Yisrael tamamen pay edilene kadar geri dönmeyeceklerini yani yedi yıl daha kalacaklarını beyan ederler. Moşe buna razı gelir ve bu topraklar Reuven ve Gad kabilelerinin olur. Moşe daha sonra bunlara ek olarak Menaşe kabilesinin bir kısmını da bu topraklara dahil eder.

Burada kabilelerin isteği ilk bakışta maddi olarak görünmektedir. Evet Erets Yisrael bereketli bir yerdir ama onların da çok fazla sürüsü vardır bu yüzden görünen bereketli topraklara sahip olmayı isterler. Ancak söz konusu olan Erets Yisrael olunca nasıl maddi düşünceler kutsal toprakların önüne geçebilir sorusu gündeme gelir. Aslında bu soru çok da önemli değildir çünkü sonunda Moşe bu isteğe razı gelmiştir ve Moşe’nin yanlış bir isteği onaylaması mümkün değildir.

Kaldı ki toprağın bölünmesi ve dağıtımı çok özel bir kura ile gerçekleşir. Tanrısal varlığın hissedildiği “konuşan” kura hangi kabilenin nereye yerleşeceğini söylemektedir. Kabilelerin buna itirazları olmamıştır çünkü Tanrısal bir seçime itiraz edebilmeleri mümkün değildir. Kura Reuven ve Gad kabilesi için o toprakların verileceğini söylemiştir. Bu da işin içinde bir ruhanilik olduğunu araştırma gereğini ortaya koyar. Bu kabileler peygambersel bir vizyonla bu toprakları istemişlerdir.

Tsadikler sahip oldukları bütün maddiyatın Tanrı’nın bir hediyesi olduğunu kabul ederler. Günün birinde çok ama çok fakir bir adam gece yatmadan önce Tanrı’dan “netilat yadayim” yapmak için bir kap isteğinde bulunur. Ertesi sabah o kap başucundadır. Tsadik o kabı öyle bir sahiplenir ki adeta yanından ayırmaz. Günün birinde çok zengin olur ve çok iyi bir yere taşınır. Taşınırken eski evinde kalanların yeni evine getirilmesini rica eder. Ancak bunlar içinde kap yoktur. Bizzat kendisi eski evine giderek o kabı alır ve yeni yaşamına dahil eder. Çünkü o sadece bir “netilat yadayim” kabı değil Tanrı’nın bir hediyesidir.  

Avraam Avinu Leh Leha peraşasında Ben Abetarim antlaşmasında on toplumun topraklarının kendisi veya çocukları tarafından ele geçirileceğini ve buranın da yaşamaları gereken yer olacağını öğrenir. Raşi buradaki açıklamasında Yeoşua’nın sadece yedi toplumun topraklarını ele geçirdiğini geri kalanların ne olduğunu sorgular. Aslında Moşe Rabenu ölmeden Moav ve Amon topraklarını da ele geçirir. Geriye sadece Edom toprakları kalır ki bu toprakların ele geçirilişi ancak Maşiah zamanında olacaktır. Bu üç toplum Yarden’in diğer tarafında yaşamaktadırlar. Gad kabilesinin amacı bu taraflarda kalıp Maşiah’ın gelişini hızlandırmak için üzerine düşen görevi yerine getirmektir. Vayeşev peraşasında Gad’ın doğumundan sonra ismi verilirken “ba Gad” ifadesi kullanılır. “Ba” sözcüğünün sayısal değeri üç, “Gad” sözcüğünün sayısal değeri de yedidir. Bu ifade on sayısını verir ve ele geçirilecek on toprağa gönderme yapar.

Moşe Rabenu Gad kabilesinin topraklarında gömülüdür. Mezarı bilinmemesine rağmen mezarının “Baal Peor” dediğimiz putperest yerin tam karşısında olduğu kabul edilir.  “Vezot Aberaha” peraşasında Gad hakkındaki kutsamada “kanun koyucunun gizli payı” ifadesi yer alır. Gemara Masehet Sota 13/B’ye göre Moşe Reuven topraklarındaki Nevo tepesinde ebediyete intikal etmiş ama Gad topraklarında bilinmeyen bir yere defnedilmiştir. Buradaki “kanun koyucu” ifadesi Moşe’yi anlatır. Gad oğulları da Moşe Rabenu’nun defnedildiği topraklarda başkalarının söz hakkı iddia etmemesi için burada kalmak istemişlerdir. Sefat Emet adlı kaynak peraşamızda yer alan “umikne rav – sürüleri çoktu” ifadesinde “mikne” sözcüğünün aynı zamanda edinme anlamına geldiğine dikkat çeker. Gad oğulları “Rav”larını yani Moşe’nin kendilerine gelecekte yakın olması için bu toprakları istemişlerdir.  

DİVRE TORA
Rav Yehuda Adoni

 

Matot Peraşası: Yaşantınızda, büyük bir yer kaplayan, yemin etme, adak adama konularının kurallarını öğretmektedir. Bu konular hayati değer taşıdığından, Ulu Tanrı’mız bir yemin ettiğimizde veya bir adak adadığımızda, ağzımızdan çıkacak sözlere ne kadar dikkat etmemiz gerektiğini belirtmektedir.

Yemin edip, ettiğimiz yemini yerine getirmez isek, adakta bulunup adadığımızı uygulamazsak, Tanrı’ya karşı büyük bir günah işlemiş oluruz. İnsan öfkeli olduğunda bir yemin edebilir veya bir adak adayabilir. Öfkesi yatışıp huzurlu olduğu zaman, ağzından çıkardığı sözlerin, yerine getirilmesinin imkansız olduğunun bilincine vardığında ne kadar yanlış bir davranışta bulunduğunun farkına varır pişmanlık duyar. Bu durum karşısında Ulu Tanrı’mız, pişmanlık içinde olan kişinin, üç kişi karşısında, pişmanlığını dile getirip ve böyle bir yemin veya adağı tekrar etmeyeceğine dair söz verir.

Bu üç kişi de yemin etmiş kişinin yeminini iptal ederler. Yemini ve adağı iptal etme kuralı yalnız insan kendini ilgilendiren konular için geçerlidir.

Başkalarını ilgilendiren bir konu üzerine yemin etmişse iptali mümkün değildir, yerine getirmesi gerekir.

Aileyi zedeleyecek veya zarar getirecek bir adakta bulunan genç kızın adağını babası anında iptal eder.  Yine aileyi zedeleyecek veya zarar getirecek adakta veya yeminde bulunan kadının yeminini veya adağını kocası anında iptal eder. David Ameleh Teilimde şöyle demiştir. Nişbati Vaakayema Lişmor  Mişpete Tsidkeha.  Toradaki bütün mükellefiyetleri uygulayacağıma dair yemin ediyorum. Bu cümleden güzel bir şeyi yerine getirmek için yemin edilebilir kanaatine varıyoruz.

Mase Peraşasında; AaronAkoen’in ölümünü okumaktayız. Bene Yisrael’in çölde yaşantılarının 40. yılında Aaron Akoen Tanrı’ya kavuştu. Aaron Akoen’in ölümü Av ayına tekabül eder. Peraşamızda AreMiklat korunma şehirlerinden söz etmektedir. Bu şehirlerin özelliği herhangi bir kişi istemeyerek başka bir kişinin hayatına son vermişse, zamanın Koen Gadol’u yaşadığı sürece bu şehirlerin birinde koruma altında yaşayacaktı. Fakat gerçekten bu kişiyi kaza sonucu öldürmüşse bütün bunlar büyük araştırmalar sonucu belirlendi. Teilimde şöyle bir pasuk okuruz. TOV VEYAŞAR AŞEM, ALKEN YORE HATAİM BADAREH. Tanrımız çok iyidir, o bize her zaman doğru yolu gösterir. Buradaki doğru yolun anlamı: Teşuva yolu tövbe etme yolu. Bu olayın Koen Gadol ile ilgisi ne idi? Koen Gadol’un her gün her an toplum içinde huzur ve huzuru bozacak olayların olmamasına dua etmesi gerekirdi. Torada da örnek olarak gösterilen kişi ormanda ağaç keserken balta sapından kopup yoldan geçen bir kişiye rastlayıp hayatından ederse işte bu olay istenmeden cereyan etmiş bir olay olarak kabul ediliyor. Fakat sonuçta bir can kaybı mevcut. Koen Gadol böyle olayların olmaması için her zaman duacı olması gerekirdi. İşte o kişide o Koen Gadol’un yaşam süresince teşuva yapacak Tanrı’nın merhametine sığınacaktı. Koen Gadol’un ölümü sonucunda, koruma şehirlerinde bulunan kişi evine dönebilecekti, ailesine kavuşacak eski yaşantısına kavuşacaktı.  Peraşamızın sonunda babalarının mirasına kavuşan Tselofhad’ın kızları amcaoğulları ile evlilik yaptıklarını, yetim kızlar olduklarından, uzun yıllar kendilerine uygun olacak eşleri bekledikleri, zira danışacak onlara yol gösterecek kimseleri yoktu. Kendi toprakları dahilinde akraba evliliği yaparak yaşantılarını sürdürdüler.



GENÇ NESİLDEN ÖĞRENİYORUZ
Beri Bahar

 

“Eğer kocası ona (karşı) gün sonuna kadar sessiz kalırsa, [kadının] üzerindeki tüm vaatlerinin ve tüm (kişisel) yasaklarının geçerliliğini onaylamış olur. Bunları geçerli kılmıştır, zira duyduğu gün [boyunca] ona [karşı] sessiz kalmıştır.” Bamidbar 30:15. Acaba neden kocasının sessizliği onun tüm vaatlerinin geçerliliğini kabul ettiğini gösterir?

Sforno şöyle bir yorum yapar: Eğer birisinin karşı çıkabilme gibi bir imkanı varken sessiz kalırsa, onun sessizliği sözlü bir izin gibidir. Karşı çıkmak için hiçbir şey demezseniz, o söylenmiş veya yapılmış şeyi kabul etmiş gibi olursunuz.

Bu fikir bir sürü şekilde hayatımızda karşımıza çıkabilir. Mesela, birisi sizin hakkınızda uygunsuz sözler söyleyebilir ve sizde ve bu sözleri söyleyen kişinin bu düşüncelerini değiştirmesini veya bu sözleri söylememesini sağlayamayacağınızı düşünmeye başlarsınız. Konuşmalı mısınız yoksa sessiz mi kalmalısınız?

Her ne zaman, sizin sessizliğiniz başkaları tarafından söylenmiş şeyler konusunda bir kabul göstergesi olsa da, doğruyu söyleme gibi bir zorunluluğunuz vardır. Bu sayede kimse hataya düşüp bu sözleri kabul ettiğini düşünmez.

Diğer taraftan, hiçbir zaman diğerlerini kesinlikle pozitif değişiklikler yapabilmeleri için etkileyebileceğimizi söyleyemeyiz. Kendine çok güvenmeyen biri bunu çok zor bulur. Ancak, söylenmemesi gerekenleri söyleyen kişiden ders alın. Eğer o söylememesi gereken şeyleri söyleyebiliyorsa, sende kesinlikle söylenmesi gereken şeyleri söyleme hakkına sahipsin.

ÇOCUK PERAŞASI

 

Biri şöyle bir söz verebilir: "Bir yıl boyunca pasta yemeyeceğim!" veya "Tsedaka (hayır işleri) olarak yüz milyon vereceğim!"
Bu kişi sözünü tutmalıdır (eğer bar ya da bat mitsva yaşını geçmişse). Ya bu sözü tutmak onun için çok zorsa? O zaman talmid haham (çok Tora öğrenmiş olan biri) olan üç erkeğe gider. "Ben bir söz verdim ama fikrimi değiştirdim." der. Onlar da: "Sözünü tutmak zorunda değilsin." derler. En iyisi hiç söz vermemektir.
Tanrı Moşe'ye: "İsrailoğulları'nın askerlerini Midıanim'e (Midıan halkı) karşı savaşmaları için gönder! Midıanim kötü insanlardır. İsrailoğulları'nın erkekleri onlarla evlensin diye kızlarını gönderdiler. Pinhas bu savaşta lider olacak." dedi.

Bene Yisrael kazandı. Bu savaşta sihirbaz Bilam'ı da öldürdüler. Bazı adamlar Moşe'ye geldiler. Bu adamlar Reuven ve Gad kabilelerindendiler. Menaşe kabilesinin yarısından da erkekler onlara katıldılar. "Lütfen bırak biz burada yaşayalım!" dediler.

"Burada tarlalar büyük. Çok inek ve koyunumuz var. Yiyecek bol miktarda otları olacak." "Peki," dedi Moşe "ama öncelikle askerleriniz bizimle Erets Yisrael'e gelmeli ve savaşmak için bize yardım etmeliler." Bu aileler Erets Yisrael dışında topraklara sahip oldular. Ever Ayarden'de yaşadılar (Ürdün Nehri'nin öbür kıyısında). 

BİR HİKAYE
DOĞA DOSTU

 

Her Çarşamba öğleninde olduğu gibi, Blakefield Okulu Çevre Kulübü, haftalık toplantılarını yapıyorlardı. "İyi haberlerim var" diye söze başladı kulüp lideri İlker: "Müdürümüz Bay Ergen'den, semt konseyinin bizlere, Çiçek Sokağındaki terk edilmiş oyun alanını temizlemek ve yenilemek için resmi bir izin verdiğini öğrendim!"

Bütün çocuklar bu habere çok sevinmişlerdi. Bu kulübü, semtlerini güzelleştirmek için kurmuşlardı ve yaz projesi için bir fırsat bekliyorlardı.

"Bütün oyun alanındaki eşyaları, parlak, canlı renklerle boyayacağız, çiçekler ekip ağaçlar dikeceğiz, çöpleri, kırık cam parçalarını temizleyeceğiz." diye açıklıyordu İlker. "Konsey, boya ve ihtiyacımız olan diğer malzemeleri almamız için bize bir bütçe bile ayırmış." Pazar sabahı saat 9'da gelip herkesi alacağım. Annem, hepimizi oraya minibüsüyle götürmeyi kabul etti."
Herkes bu iş için oldukça heyecanlanmıştı. Projeyi daha da geliştirmek için güzel fikirler ortaya atılıyordu. 
Kısa bir süre sonra, Pazar ünü gelip çattı ve İlker, kulüp üyelerini almak için buluşma yerine gitti. Bütün çocuklar istekle minibüse doluştular. Kürekler, torbalar, süpürgeler de yüklendi. Yanlarına bütün gün idare edebilecekleri kadar yiyecek ve içecek almayı da ihmal etmemişlerdi.

Grup, son durakları olan Dani'nin evine vardı. Kornayı arka arkaya çaldılar. Bir kaç dakika sonra İlker minibüsten inip, Dani'nin neden gelmediğine baktı. Zili çaldı kapıyı tıklattı. En sonunda Dani kapıyı açtı. Üstünde hala pijamaları vardı! Esneyerek, "Çok özür dilerim İlker. Bunu yapamayacağım. Fikrimi değiştirdim" dedi. 
"Ne demek istiyorsun? " diye şaşkınlıkla sordu İlker. "Herkes dışarıda bekliyor. Neden gelmek istemiyorsun?"

Dani kıpkırmızı kesildi. "Benim gelip gelmemem ne fark eder ki? " diye sordu çocuk kendini savunur şeklide, "Ben olmasam bile, bu işi yapacak birçok insan var..."

Bu arada, yolda bekleyen minibüsün kornası çalmaya devam ediyordu. İçindeki çocuklar sabırsızlanmaya başlamıştı. İlker, Dani'nin kararına bozulmuştu ama yine de ona mantıklı bir şekilde konuşmaya çalışıyordu. 
"Dinle Dani, sorun işi seninle ve sensiz bitirip bitiremeyeceğimiz değil." diye açıklamaya başladı. "Bizler hepimiz bir grubun parçasıyız. Eğer gelmemeye karar verirsen, bu sadece seni etkilemeyecek. Bütün herkesin ikinci kez düşünmesine neden olacak. Kısa bir sonra, kimse gelmek istemeyecek. Burada önemli olan, hepimizin bir arada olması..."
"Ama o kadar büyük bir iş ki bu!" diye karşı çıktı Dani. 
İlker gülümsedi. "Neler hissettiğini anlıyorum. Bu büyük bir proje ama zamanımızı vermeye değecek bir proje...Ve bunu hep beraber yaparsak, bize o kadar da ağır gelmeyecek. Ama birimiz bile elimizi çekersek, bu işi herkes için daha da zor hale getirecek. Şimdi ne diyorsun? " diye sordu.

Dani bir an düşündü, gülümsedi ve "Pekiyi. Beni de sayın! Yukarı koşup iş kıyafetlerimi giyiyorum" dedi.

Bir kaç dakika sonra Dani arkadaşlarına katıldı. Hep beraber oyun alanına gittiler. Oraya vardıklarında hemen işe koyuldular. Biraz sonra, İlker, tahtaravelliyi boyayan Dani'ye yaklaşıp "Nasıl gidiyor? " diye sordu.

Dani gülümsedi. "Çok iyi gidiyor. Haklıymışsın. Bu, ağır bir iş olsa da, hepimiz beraber çalıştığımız için büyük bir eğlenceye dönüştü..." diye cevap verdi.